Kahire ziyaretimizin son günlerindeyiz.Çölden gelen kuru soğuk şehrin iliklerine işliyor. İnsanlar sarılıp sarmalanmış fakat sıcak havaya alışkın şehir kışa hazır değil. Evlerin büyük çoğunluğunda ısıtıcı namına bir şey yok.
KAHİRE’DE YILBAŞI TELAŞI VE VAHHABİLER
Kahire’de yılbaşı telaşı var. İrili ufaklı dükkanların camları yeni yıl dilekleriyle süslenmiş.
Mısır’da, Müslümanlar ve Kıptiler, bölgenin geri kalanındaki etnik ve dini bölünmelerle kıyaslandığında, barışçı bir havada birlikteliklerine devam ediyorlar.
Ülkede yaygın olan Sufi İslam inanışının, bu birlikteliğin temellerini kuvvetlendirdiği söylenebilir.
Fakat Suudi Arabistan merkezli olmak üzere bölgeyi bir virüs gibi saran Vahhabilik, Mısır’da da yükselişte. Bu fikir akımını savunanlar, bir arada yaşama kültürünü tehdit eden söylemleri yüksek sesle savunmaktan kaçınmıyorlar.
Diğer yandan Müslüman Kardeşler(İhvan) örgütü, Mısır’da yer altına çekilmiş olsa da faaliyetlerine devam ediyor.
Özellikle Sina Yarımadası’nın Gazze Şeridi’ne yakın bölümlerinde, İhvan’la bağlantılı grupların saldırı haberleri geliyor.
Yılın bu son günlerinde, Mısır güvenlik kuvvetleri, Kıptilere yönelik bir terör saldırısı olasılığına karşı teyakkuza geçmiş durumda.
Şehrin merkezinde yer alan semtlerde, evlere operasyonlar düzenleniyor.
Bu operasyonlar, İhvan’a karşı düzenlense de muhalif gruplar ve halka karşı da devletin gücünü gösterme mesajı içeriyor.
Asker ve polis, şehirde varlığını her an hissettiriyor.
TÜRKİYE, KAHİRE’DE SESİNİ DUYURMALI
Kahire’nin, Türkiye’yi ilgilendiren kısmına geri dönelim...
Türkiye, Libya ve Doğu Akdeniz konuları Mısır’da gündemin birinci sırasında yer almaya devam ediyor.
Türkiye karşıtı haber ve değerlendirmeler, gazete sayfalarından eksik olmuyor.
Yunan ve Rum yazarlar, Doğu Akdeniz üzerine yazılarıyla Mısır gazetelerinin sayfalarını işgal etmiş durumda.
Amerika ve Avrupalıların da onlardan eksik kalır bir yanı yok.
Diğer taraftan, Körfez ülkeleri Türkiye karşıtı propagandada birbirleriyle yarışıyorlar.
Ve maalesef bu manzara içinde Türkiye’nin söylemlerini savunan hiçbir yayın yok.
Arap dünyasının kültürel ve sosyal anlamda kalbi olarak kabul edilen Mısır’la ilişkilerin kopuk olması, kritik konularda Türk tezlerinin Arap dünyasında duyulmasının önüne geçiyor.
Bu bağlamda, Deniz Kuvvetleri Kurmay Başkanı Tümamiral sayın Cihat Yaycı’nın Mısır kamuoyuna, Doğu Akdeniz konusunda Türk tezlerinin anlatılması çağrısı daha da önem kazanıyor.
Sayın Cihat Yaycı Amiral’in önerisi doğrultusunda, Arapça ve İngilizce olarak bölgede yayın yapan internet siteleri üzerinden;
1.Türkiye ve Mısır arasındaki tarihsel bağları,
2.Doğu Akdeniz’de Mısır’ın Türkiye’yle anlaşması halinde olası kazanımlarını,
3.Yunanistan ve Rum Kesimi’yle yapılan anlaşmadan dolayı Kahire’nin kayıplarını işleyen yayınlar yapılması mümkündür.
Bu yayınlarda Mısır yönetimine yönelik olarak nötr bir dilin kullanılması, yayınların etkisini artıracaktır.
Aksi halde Türkiye’nin tezleri, sadece marjinal hale gelmiş İhvancı çevrelerin söylemleri haline gelecek ve ne devlet ne de millet katında kabul görmeyecektir.
MISIRLILAR DOĞU AKDENİZ’DE NE İSTİYOR?
Mısır’da, emekli diplomatlar, siyasetçiler ve gazetecilerle Doğu Akdeniz ve Libya meselesinde görüş alışverişinde bulunma fırsatım oldu.
Yaptığım görüşmelerde edindiğim izlenimi özetlemek gerekirse;
1. Mısır, Türkiye ve Libya arasında yapılan deniz sınırı belirleme anlaşmasının Mısır’ın deniz sınırı anlamında çıkarlarına zarar vermediğinin farkında. Fakat anlaşma sayesinde Türkiye’nin orta ve uzun vadede Doğu Akdeniz’in girişini tutacak olmasından tedirginler.
2. Yunanistan ve Rum Kesimi’yle yaptıkları anlaşmalar nedeniyle kayba uğradıklarını biliyorlar. Bu noktada emekli diplomat muhatabımın, Yunanistan’la anlaşmaya vardıklarını fakat deniz sınırı çizme konusunda halen görüşmelerin sürdüğünün altını çizmesi önemliydi.
3. Mısır ve Libya arası kara sınırı 1150 kilometre uzunluğunda. Mısır, Libya tarafında konumlanmış İhvan ve benzeri örgütlere karşı Hafter’le işbirliği yapıyor. Libya’daki otorite boşluğu ve/veya İhvan’a yakın bir iktidarı Mısır’ın milli güvenliğine tehdit olarak görüyorlar. Bu bağlamda Türkiye’nin Libya’da, İhvan’ın da desteklediği Ulusal Mutabakat hükümetine destek vermesinden rahatsızlar.
4. Türkiye’de Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı mutlak güç olarak görüyorlar. Türkiye’nin Libya’daki tutumunu "Erdoğan’ın İhvancı ajandası" olarak değerlendiriyorlar. Türkiye’nin milli çıkarları için Libya’yla anlaştığını ve milliyetçi/Kemalist çevrelerin de bu anlaşmayı desteklediğini ifade ettiğimde, muhataplarımın konuya bakış açısının değiştiğini gördüm.
Türkiye’nin "İhvancı bir ajanda" değil fakat "milli çıkarlarını korumak" adına Libya’yla anlaştığını Mısır’a anlatmak etkili olacaktır.
5. Mısırlılar, Türkiye’de iktidarın İhvan üyelerini ağırlamasından ve örgüte yakın basın/yayın organlarına yayın izni vermesinden rahatsız. İhvan’a desteği, içişlerine müdahale olarak görüyorlar. Ankara’nın örgüte verdiği desteği kesmesi veya konuyla ilgili nötr hale gelmesi dahi Mısır’la normal bir zeminde ilişki kurulmasını kolaylaştıracaktır.
6. İsrail ve Mısır arasında komşuluk hukukundan kaynaklı ilişkiler var. Camp David Sözleşmesi’nden bu yana iki ülke arasında zımni bir barış olsa da karşılıklı güvensizlik sürüyor.
ABDİsrail ve Mısır arasında imzalanmış olan 1996 tarihli QIZ (Qualifying Industrial Zone) Anlaşması’yla beraber Mısır, belli oranda İsrail’den gelen ürünleri de kullanmak suretiyle elde ettiği ürünleri gümrüksüz bir biçimde ABD’ye sokabiliyor.
Bu anlaşmayla bağlantılı olarak İsrail gazı, sıvılaştırmak üzere Mısır’a gönderilmeye devam ediliyor. Genel kanı, Mısır’ın ABD’nin yönlendirmesiyle İsrail’le ilişkilerini sürdürdüğü yönünde.
Doğu Akdeniz konusunda, İsrail’den çok Yunanistan ve Rum Kesimi üzerinden Avrupa Birliği’yle anlaşma taraftarı bir siyaset izliyorlar.
TÜRKİYE MISIR’DA NE YAPMALI?
Bu veriler ışığında Türkiye, Mısır’a yönelik aşağıdaki adımları atması halinde diplomatik anlamda Doğu Akdeniz’deki hareket alanını genişletecektir;
1. Doğu Akdeniz’de haklı Türk tezlerini, Arapça ve İngilizce olarak, Mısır yönetimini hedef almayan bir dille Mısır kamuoyuna anlatmak.
Türkiye’nin Libya’yla İhvancılara destek için değil, milli çıkarlarını korumak adına anlaştığının önemle vurgulanması gerekmektedir.
2. Ankara’nın, İhvan’a yönelik destek açıklamalarını sonlandırması, İstanbul merkezli olarak yayın yapan örgüte yakın Televizyon kanallarının yayınlarına son verilmesi.
3. Türkiye ve Mısır arasında zaten belli bir ivmeye sahip ticari ilişkileri derinleştirmeye yönelik adımlar atılması önem arz etmektedir.
4. Mısır’da Türk kültürüne ilgi büyük. Bu noktada, diziler, konserler vb. vasıtasıyla TürkiyeMısır arasında gergin ilişkiler yumuşatılabilir. ABD ve Çin arasında başlatılan Pinpon Diplomasisi, bu tür faaliyetlerin siyasetteki rolüne örnek oluşturmaktadır.
Yukarıda saydığımız adımların atılabilmesinin zor olduğunun ve tek taraflı olmayacağının farkındayız.
Türkiye’de iktidarın Ortadoğu’nun farklı bölgelerinde İhvan ve benzerleriyle ittifak yaparken, örgütün kalbinin attığı Mısır’da örgütü terk etmesinin zor olduğunun da farkındayız.
Keza bugün Türkiye’nin geldiği noktada, kimi alanlarda milli çıkarlarını korumak adına İhvan ve benzerleriyle kısmi ittifaklara giriştiği bir gerçektir.
Fakat bu siyasetlerin orta ve uzun vadede çıkarlarımızı korumamıza yardımcı olmayacağı aşikar.
Dengeli bir biçimde bu örgüte verdiğimiz desteği geri çekerken, diğer yandan Mısır yönetimiyle ilişki kurulabilir.
Diyalog olmadan karşımızdakinin ne istediğini bilemeyiz.
Diyalog kurmak için ise önce karşımızdakinin varlığını tanımalıyız.
Türkiye’nin bölge ve dünyadaki yerini, Cumhuriyetimizin ilkelerine uygun siyasetlerle kuvvetlendireceği bir sene olması dileğiyle..
Aydınlık