Kızıldeniz’deki emperyalist işgali reddeden Yemen’in Şii kimlikli başkaldırısının; son 8 yıldır emperyalizmin Sünni kimlikli vekilleri olan Suudi Arabistan ve BAE tarafından ezilmeye çalışıldığı bu köşede anlatmıştım. Neyse ki, zayıf imkân ve kabiliyetleri, İran tarafından desteklenen Yemen Husileri, Kızıldeniz kıyılarına tutunmayı ve saldırgan emperyalist vekilleri pişman etmeyi başardılar.
İlk yılgınlığa düşen vekil ülke, BAE oldu ve 2018 sonlarından itibaren askerlerini Yemen’den çekmeye başladı. Aynı tarihlerde Husi bölgesine hava taarruzlarına devam etmekteyse de Suudi Arabistan, Yemen’deki çıkmaza girmiş askerî harekâtın yorgunluğunu yaşıyordu ve emperyalizm bir ara çözüm bulamazsa işi yarım bırakmaya meyilliydi. O aşamada, kendisi için savaşan vekil devlete askerî destek vermek yerine akıl vermeyi uygun bulan emperyalist Batı, Suudi Arabistan ile Mısır’a, Yemen’deki Husilere karşı, yakın ve zorunlu bir askerî iş birliğine girmesi yönünde baskı yaptı.
EMPERYALİZMİN MISIR’I VEKİL SAVAŞÇISI YAPMA SEVDASI
Yılda 9,4 milyar dolar gelir getiren Süveyş Kanalı trafiğinin azalmasından ödü kopan Mısır, emperyalist baskıya her zamanki gibi “Hayır!” demeyi beceremedi. Neticede, Suudi Arabistan ile Mısır, 2018’in Aralık ayında, güya, olası bir Husi harekâtında Cidde’yi birlikte savunmak amacıyla “The Red Wave (Kızıl Dalga)” adlı bir tatbikat icra ettiler. Sanki Husilerin deniz kuvveti varmış gibi, Cidde’yi denizden savunmak için, Suudiler ile Mısırlılar tuhaf, ama birleşik amfibi harekât eğitimleri yaptılar. Husilerin Cidde’ye çıkarma yapma kabiliyeti olmadığına göre, Suudi Arabistan ile Mısır’ın birlikte yaptıkları “The Red Wave2018” Tatbikatı’nın asıl amacının, “Husi kıyılarını istila etme provası yapar gibi görünmek” olduğunu anlamak için kâhin olmaya gerek yoktu. Sonuncusu 2022’nin Haziran ayından yapılan bu göstermelik “The Red Wave” tatbikatçılık oyunu, yılda bir defa düzenli olarak tekrarlandı. Tabii ki, bu göstermelik tatbikatlar, Husilerde beklenen etkiyi sağlamadı.
Gerçekte emperyalist aklın ürünü olan “The Red Wave” Tatbikatlarının asıl amacı, bir şekilde Mısır askerlerini Yemen kıyılarına çıkarabilmek idi. Suudi Arabistan, ABD adına müdahil olduğu Yemen İç Savaşı’ndan çok yorulmuştu ve bırakmasına ramak kalmıştı. İşte bu yüzden ABD, Husi kıyılarında, Suudiler ile birlikte vekili olarak savaşacak Mısır askerlerini de görmek istiyordu. Diğer taraftan, uyduruk bir tatbikatın bile gönülsüz bir parçası olan Mısır’ın, emperyalizm adına Yemen’de savaşmaya ikna edilmesi sanıldığı kadar kolay değildi. Batı, bunu kolaylaştıracağını düşündüğü olayları peş peşe sıralamaya başladı: 2020’de İsrail’in açıkladığı EliatAşkelon Petrol Boru Hattı ve Hızlı Tren Demir Yolu Projesi; 2021’de Ever Given isimli bir Tayvan konteyner gemisinin Süveyş Kanalı’nda karaya oturup (ki, kasıtlı bir kaza) Süveyş trafiğini 6 gün boyunca durdurması; yine 2021’de İsrail’in Ben Gurion Kanalı Projesi’ni gerçekleştirme niyetinin olduğunun anlaşılması; Batı’nın, ticaret gemisi kaybetmediği hâlde süreklilikle Husi saldırılarını köpürtmesi ve ara sıra Kızıldeniz rotalarını kullanmaktan vazgeçme blöfünü yapıp durması. Açıkçası Batı, Mısır’a şu mesajı veriyordu: “Ya benim adıma Husiler ile savaşırsın ya da benimle uğraşırsın. Seçim senin!”
Süveyş’ten kaynaklanan jeoekonomik gücünün emperyalizmin koşullu saldırısı altında olduğunu anlayan Mısır, emperyalizmin “Deniz kuvvetini, Yemen sularında daha çok bulundur!” ön dayatmasına 2022 baharında boyun eğdi. Bu maksatla ABD, 17 Nisan 2022’te 5’inci Filo’ya bağlı ve sorumluluk sahası Kızıldeniz’in güneyi olan yeni bir görev kuvveti kurdu ve CTF153 (Combined Task Force153) adını verdi. Kızıldeniz’in ABD’nin işgali altında olduğunu hep söyleyegelmişimdir; ancak yeni kurulan CTF153’ü oluşturan gemilerin çoğunluğunu, başlangıçta ABD savaş gemileri değil, Mısır savaş gemileri oluşturdu, hatta Mısırlı bir amiralin komutasına verildi.
ABD, CTF153 hilesiyle Mısır’ı, Husiler ile savaştırmaya bir adım daha yaklaştığını düşünmüşse de; Mısır, 2023’ün başında çark etti ve CTF153’e katılımını sembolik düzeye indirdi. Buna öfkelenen Batı dünyası, Mısır’a jeopolitik ve jeoekonomik baskıyı artırmaya devam etti. Hatırlarsanız, 2023’ün Eylül Ayı’nda Hindistan’ın ev sahipliğinde yapılan G20 Zirvesi’nde, Hindistan, ABD, Suudi Arabistan, BAE, Fransa, Almanya, İtalya ve AB arasında “HindistanOrtadoğuAvrupa Ekonomik Koridoru Projesi” için bir mutabakat zaptı imzalanmıştı. Herkes bu saçma koridorun Çin’in Kuşak Yol İnisiyatifi’ne karşı olduğunu düşünmüştü. Ama gerçekte “emperyalizmin gönüllü vekili olması” ve “Yemen’deki vekâlet savaşında Suudi ArabistanBAE koalisyonunun rolünü üstlenmesi, en azından etkin destek vermesi” için Mısır’a karşı yapılmış çok büyük bir baskı çalışmasından başka bir şey değildi.
BATI ASYA’DAKİ BÜYÜK UYANIŞ
Bu noktada, Batı’nın “HindistanOrtadoğuAvrupa Ekonomik Koridoru Projesi” resti karşısında Mısır’ın büyük uyanışı başlamış gibi görünüyor. Çünkü Mısır, emperyalizmin şaşkın bakışları arasında, CTF153’ten çekiliverdi. Emperyalist proje çökmüştü. Dahası, İsrail saldırısına uğrayan Gazze’ye destek vereceğini açıklayan Husiler, Kızıldeniz’de 19 Kasım 2023’ten itibaren İsrail bağlantılı sivil ticaret gemilerine yönelik füze ve dron saldırılarına başlayınca; ABD, Mısır’ın terk ettiği CTF153’e vekil arayışına geçti. ABD, Suudi Arabistan, BAE, İsrail, Bahreyn, Kanada, Fransa, Almanya, İtalya, Japonya ve İngiltere başta olmak üzere 20 civarında devleti CTF153’e katılmaya davet etti. Mısır’dan sonra, Suudi Arabistan ve BAE de CTF153’e katılımı reddedince ABD, yeni bir şok daha yaşadı.
Batı Asya’daki yorgun vekillerinin Kızıldeniz’in Yemen sularındaki mızıkçılığı, ABD’nin bu defa vekilden yoksun bir şekilde doğrudan askerî müdahalesini gerektirdi. 18 Aralık 2023’ten itibaren ABD’nin Husi Yemeni’ne karşı başlattığı “Refah Muhafızı Harekâtı (Operation Prosperity Guardian)” isimli deniz harekâtında azıcık İngiltere’den azıcık da Fransa’dan destek alabildi. ABD Savunma Bakanlığı’na göre, “Refah Muhafızı Harekâtı”, güya 20 devlet tarafından desteklenmekte idi. Bence, bunun dile getirilmesi bile çok komik. İngiltere ve Fransa hariç bu 20 devlet, ABD’ye savaş gemisi filan göndermedi; gönderdikleri sadece, ayıp olmasın diye birkaç subay idi, o kadar.
Mısır, Suudi Arabistan ve BAE’nin “Refah Muhafızı Harekâtı”nda ABD’ye destek vermeyi reddetmeleri, bundan sonra emperyalizmin vekili olmayı reddedecekleri anlamına mı gelir? Bilmiyorum, ama o anlama gelmeli. Hatta Türkiye dâhil Batı Asya devletlerinin, önce emperyalist akıl ile hareket etmeyi reddetmeleri; sonrasında da emperyalizmin savaş gücünü Batı Asya Denizleri’nden, yani Karadeniz, Adalar (Ege) Denizi, Doğu Akdeniz, Kızıldeniz, Yemen Denizi, Basra Körfezi ve Umman Denizi’nden dışarı atmayı amaçlamaları gerekmektedir. Sahip olduklarını emperyalizmin çıkarlarına adamak yerine; emperyalizme karşı mücadele için birlikte hareket edebilmeleri hâlinde, bence biz Batı Asyalılar için ulaşılabilir bir hedef…