92 yıl önce
Tarih: 23 Mayıs 1928.
TBMM, 1312 sayılı Türk Vatandaşlığı Kanunu'nu kabul etti.
1923 yılında kurulan cumhuriyet, ümmetin yerine milleti, tebaanın yerine ise vatandaşı koyarak, Misakı Milli sınırları içinde yaşayan herkesi eşit hak ve ödevleri olan Türk vatandaşları olarak kabul etmiştir.
“Tabiiyet” yerine geçen vatandaşlık deyimi, 1924 Teşkilatı Esasiye Kanunu ile Türk hukukuna anayasal düzeyde girmiştir. 1924 Anayasası’nın 88. mad desinde “Türkiye ahalisine din ve ırk farkı olmaksızın vatandaşlık itibariyle Türk ıtlak olunur” denmek suretiyle Osmanlı dönemi vatandaşlık kurumuna ilişkin düzenlemelerdeki “tebaanın padişaha bağlılığı” kanıksamasının geride bırakıl dığı ve artık anayasal düzeyde “vatandaşlık” deyiminin kabul edilerek laik ve çağdaş bir vatandaşlık anlayışının benimsendiği gösterilmeye çalışılmıştır.
Atatürkçü bakış açısıyla inşa edilen yeni, modern, ulusal kimlik; yukarıdan aşağıya yapılan ve devlet eliyle gerçekleştirilen bir projedir. Dönemin aydınları, Osmanlı İmparatorluğu’nun çöküşünün en önemli sebeplerini tek bir kişinin hegemonyasındaki devlet sistemine ve gelişmeyi, kalkınmayı engelleyen devletin İslami özelliklerine bağladıkları için, devlet ve kimlik düşüncelerini bu sorunlar üzerinden üreterek çözüm arayışı geliştirmişlerdir.
1869 tarihli Tabiiyeti Osmaniye Kanunnamesi, Cumhuriyetin ilanından sonra 5 yıl daha yürürlükte kaldıktan sonra, 23 Mayıs 1928 tarih ve 1312 sayılı Türk Vatandaşlığı Kanunu’nun kabulü ile yürürlükten kalkmıştır.
Yeni kanun, kan bağı ilkesine ek olarak toprak ilkesine de yer vermiş, Türkiye’de doğup anası babası belli olmayan veya bunlardan biri vatansız olan çocukları da Türk vatandaşı saymıştır. Bu durum, kanunun, Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk yıllarındaki nüfus azlığı nedeniyle olabildiğince çok kişiye Türk vatandaşlığı verme eğiliminde olduğu görülmektedir.