Önce Zaytung (şaka haberler)’dan bir haber. İnsanların 2020 yılı hedefleri ve beklentileri sorulmuş. Verilen yanıtlardan biri, yurtdışında çalışma umudu ve beklentisiyle ilgili. 

Zaytung’un haberi şöyle: “Barış Aydınboğa (33, Yazılımcı): Almanya’ya veya Kanada’ya gitmek gibi bir beklentim vardı bu sene içinde ama ortalık durulana kadar Yozgat’a babaevine geri dönme fikri de cazip gelmeye başladı. Hem deprem bölgesi değil, hem de son 500 yıldır dışarıdan göç almadığı için öyle ne idüğü belirsiz virüs tehlikesi çok az. Ne füze düşer, ne uzaylı istila eder. Sıkıntıdan kendimi kesmezsem 2021’e sağ salim çıkarım...” (http://zaytung.com/haberdetay.asp?newsid...) 

Geçenlerde yayımlanan “Gençler ve Yurtdışı Sevdası” başlıklı yazım aklıma geldi. Dünya hızla karışırken Türkiye’de kalmak belki bu nedenlerle de çok daha akıllıca olacak (!).

Bu yazım yayımlandıktan sonra bazı okuyucularımızdan iletiler geldi. Ben o yazımda yurt dışına gitme hevesinde olanları uyarmıştım. Sanıyorum yurtdışında bir yakını olan bir değerli okuyucumuz, yurtdışındakilere karşı daha hoşgörülü olmam gerektiğini belirttikten sonra, “İnsanın vatanı doğduğu yer değil, doyduğu yerdir”, atasözünü hatırlattı. 

KÖTÜ ATASÖZLERİ

Bazı atasözlerimizi çok severim. Dakikalarca konuşarak veya sayfalarca yazarak anlatamadığınız bir konuyu, anında özetleyiverir. Ancak bazı atasözlerimiz de kötüdür. Gemisini kurtaran kaptandır. Her koyun kendi bacağından asılır. Seni ısırmayan yılan bin yaşasın, vb.

Vatan, doğduğun yer değil, doyduğun yerdir, atasözünü de kısmen buraya koyuyorum.

Bu atasözü bazen iyi, bazen kötü. 

Diyelim Vanlısınız, ancak hayatınızı İstanbul’da kazanıyorsunuz. Aynı vatanın içindesiniz. Vatanınızı Van olarak tanımlarsanız ve Vanlılık her şeyden önce gelirse, yanlış iş yaparsınız. Van için geçerli olan bu değerlendirme, Edirne için de, Samsun için de, Antalya için de geçerli. Vatan tanımınız Türkiye’nin bütünlüğü olmalı, belirli bir yöre değil. Türkiye’nin her tarafı ortak vatanımızdır.

Ancak bu atasözünü ülkeler arasında kullanırsanız, yanlış oluyor. 

Türkiye’nin her tarafı benim vatanımdır. Beni ben yapan, bu topraklarda aldığım terbiye, kültür ve eğitimdir, kurduğum ilişkilerdir. Van ile Edirne arasında bu konularda ufak farklar vardır; ancak bu farklar hızla azalmaktadır; milletleşme sürecinin ilerlemesiyle birlikte bütünleşme artmaktadır. Ancak başka ülkelerle farkımız büyük ölçüde sürmektedir.

AVRUPA’DA DOYUYOR, AMA VATANI HALA TÜRKİYE

Geçiminizi başka ülkelerde sağlayabilirsiniz; ancak vatanınız yine Türkiye’dir. Nitekim, örneğin Avrupa ülkelerine çalışmak üzere başka ülkelerden gidenlerin büyük bölümü asimile oldu; ancak Türkiye’den gidenler kimliklerini büyük ölçüde koruyor. Almanlar “entegrasyon” diyorlar; esasında “asimilasyon”. Türkleri asimile edemediler. Hele televizyon ve internet dünyasında, üçüncü kuşaktır yurtdışında yaşayanlar bile hâlâ Türkiye’nin bir parçası gibi. Avrupa’nın bazı kentleri var; sanki Türkiye’desiniz. Bazı mahallelerin sakinleri de, dükkanları da, kafeleri de büyük çoğunlukla Türk. Kafeler ve bazen kahvelerde, bizim televizyonlarımız açık. Millet, Türkiye’deymiş gibi, taş ve kağıt oynuyor. Bulundukları ülkenin dilini öğrenmeden yaşayanlar bile var. Türk bakkalından alışveriş yapıyor. Evsahibi Türk. Bir Türk’e ait işyerinde çalışıyor. Boş vaktini de bir Türk’e ait kahvede kağıt oynayarak geçiriyor. Türk gazeteleri de geliyor.

Buradan, vatanlarından kopamıyorlar; çünkü kopulamayan, kopulmaması gereken bir vatanımız var. 

Türkiye içindeyseniz, vatanınız doğduğunuz yer değil, doyduğunuz yer. Ülke dışına gittiyseniz, nerede doyarsanız doyun, vatanınız Türkiye.


Yıldırım Koç

Aydınlık