Tarım ve Orman Bakanı İbrahim Yumaklı’nın, sahipsiz köpeklere ilişkin yaptığı açıklamayı Aydınlık’a değerlendiren TVHB Genel Başkanı Murat Arslan, kesin çözüm için önce doğru mevzuatın uygulanması gerektiğini söyledi. Arslan, uyutmanın bir çözüm olmadığını da söyledi

Rabianur Ağar

Sahipsiz köpeklere ilişkin yeni düzenlemenin iki hafta içinde Meclis gündemine gelmesi bekleniyor. Toplumun her kesimi tarafından sahipsiz köpekleri uyutma meselesi tartışılırken Tarım ve Orman Bakanı İbrahim Yumaklı, sosyal medya hesabından bir açıklama yaptı. Yumaklı, Türkiye’de yaklaşık 4 milyon sahipsiz köpeğin olduğunu vurgulayarak, bakanlık olarak kesin çözüm aradıklarını söyledi.

Tarım ve Orman Bakanlığı, çözüm önerileri için konunun uzmanlarından bilgi almaya başladı. Türkiye Veteriner Hekimler Birliği (TVHB) Genel Başkanı Murat Arslan, AK Parti Grup Başkanvekili Bahadır Yenişehirlioğlu’nun kendisini 3 gün önce aradığını ve önerilerini talep ettiğini anlattı. Arslan, kesin çözüm olarak sağlam hazırlanmış bir mevzuat ve iyi bir denetlenmenin şart olduğunu bildirdi.

‘HER YÖNTEM ZOR’

Arslan, Türkiye’nin sahipsiz hayvanlar için 20 yıl kadar geç kaldığını söyleyerek şunları söyledi:
Sokaklardaki sahipsiz hayvanlara ilişkin Türkiye, yıllardır bir önlem alamadı. 20 sene önce 5199 sayılı kanun çıkarıldı. Bu 20 yıl içine bu kanunun gereği yapılsaydı bugün bunlar konuşulmayacaktı. Şimdi yeni tasarı çıkabilir. Şu an biz de ne çıkacağını bilmiyoruz. Yani meslek örgütleri olarak bizim haberimiz bile yoktu. Üç gün önce Sayın Bahadır Yenişehirlioğlu beni aradı. Sokaklardaki sahipsiz hayvanlara ilişkin fikirlerimizi göndermemizi istedi. Taslağı bilmiyorum, içinden ne çıkacak bilmiyorum. Ama bizimki gibi popülasyonun yüksek noktaya ulaştığı ülkelerde her yöntem zor.

‘ÜRETİM DEVAM ETTİKÇE BUNLARI KONUŞACAĞIZ’

Arslan, çözümün uyutma olmadığını vurgulayarak şöyle konuştu:

“Bugün 'uyutalım kurtulalım' diyorlar ama bu öyle kolay bir şey değil. Çünkü bu hayvanları yakalayıp, yerleştirebileceğimiz bir yer yok. İstanbul'u örnek veriyorum. İstanbul'daki barınakların alabileceği hayvan kapasitesi 56 bin civarında. Her seferinde potansiyelinizin tümünü kullanırsanız hayvanları toplayabilirsiniz. Bu mesele birkaç yıl sürecek bir işlem gibi görünüyor. Diğer taraftan sadece bununla ilgili bir çözüm değil bu. Ticari amaçlı üretim devam ettikçe, sokağa terkler önlenmedikçe ve bu saydıklarımın denetimi olmazsa kesin bir çözümden konuşamayız. Aslında bunlar yasada var ama ciddi bir şekilde denetlenmiyor. Bu konuda bir adım atılmazsa konuştuklarımızın hepsi havada kalacak. Belki çok zaman harcanacak, çok tartışmaları olacak, ekonomik olarak çok büyük bir meblağ harcanacak. Ama biz bunları konuşmaya devam edeceğiz.”

‘SAHAYI VETERİNERLER BİLİYOR’

Bakanlığın konunun asıl muhataplarından bilgi alması gerektiğini söyleyen Arslan şu ifadeleri kaydetti:

“Sayın Bakan, elbette kendi çerçevesinden bakıyor ama eksikleri olan bir şey var. Bakın bugün meslek örgütleri bu işin tam merkezinde. Aslında sahadaki konuyu bizler biliyoruz. Bizlerin o tasarıya katkısının olması lazım. Nasıl adımlar atacağınızla ilgili bizim bilgi vermemiz lazım. Ama bugüne kadar hiç böyle bir yaklaşım olmadı. Sosyal medyadan bakıyorum haberlere, konuya ilişkin 'Ne yapabiliriz?' diye bir gazeteciyi arayıp sormuşlar, ünlü birini arayıp sormuşlar. Aslında bu konuda soracakları insanlar çok belli onları aramalılar.

GERÇEKTEN ÇÖZMEK İSTİYORLARSA…

Arslan başlıca çözüm önerilerini şöyle sıraladı:

“Eğer gerçekten çözmek istiyorlarsa çok temel yapısal adımlar atmak gerekiyor. Birincisi önce iyi bir mevzuat hazırlamaları gerek. Bu tasarı her şeyi kapsamalı. Hayvan sahibi olmanın sorumlulukları, sokağı terk edildiğinde ya da üretimle ilgili izinlerin alınmasında bütün her şey belli prosedürler dahilinde takip edilmeli. İkincisi en önemli nokta Tarım Bakanlığı ve üniversiteler ilgileniyor ama bugüne kadar bu işi yürüten yerel yönetimler. Belediyelerin eksik olan alt yapıları düzeltilmeli.

YEREL YÖNETİMLERİN GÖREVİ BÜYÜK

“Buralara istihdam sağlanmalı. Hem veteriner hekim hem de yardımcı personel ve donanım açısından da zenginleştirilmeli. Bütün bu işlemler mümkünse yerel yönetimler üzerinden yönetilmelidir. Ama bazı yerlerde örneğin şehirden uzak, belediye hizmetlerinin sınırlı olduğu küçük ilçelerde il özel idaresi denetiminde, özel veteriner hekim muayenehanelerini de bu işe dahil ederek daha hızlı ve eş zamanlı bir çalışma yürütürsünüz. Bakın bir şehirde yaparsanız komşu şehirde yapmazsanız ya da üç beş şehirde yaparsanız bunun bir faydası olmaz. Eş zamanlı olarak bütün ülkede 6 ay içerisinde adeta bir kampanya şeklinde yapılmalı ve bu devam ettirilmeli. Hadi biz yaptık büyük bir bölümünü hallettik. deyip bıraktığımız andan itibaren bir çift köpek bile 6 senede 60'ı aşan yavruya ulaşabiliyor. O yüzden sürekli takip edilmesi gereken bir konu.

‘İŞBİRLİĞİ YAPALIM’

“Bir de en büyük sorunlardan bir tanesi budur. Hiç konuşulmaz yakalama çok önemli yakalamakla ilgili başka yöntemler geliştirmek lazım. Eğitimler almak lazım. Bütün bunları bir araya getirirsek her şeyden önce meslek örgütleriyle, sivil toplum örgütleriyle işbirliği yapalım. Özel klinikleri de dahil ettiğimizde sorun çözülebilir. Ama doğru ve sürdürülebilir bir proje yapıp, doğru denetimi yapmak gerekiyor.

“Yerel yönetimlerde veteriner işleri müdürlükleri mutlaka kurulmalı. Büyükşehir belediyelerindeki veteriner işleri müdürlükleri yetmiyor. Buralarda daire başkanlıkları kurulmalı. Yeterli personel mutlaka olmalı. Bunlar özel eğitimden geçilmeli.”

‘ÖLDÜRMEYE DEĞER Mİ?’

Arslan, sokakta ekipler tarafından yakalanan hayvanların zaten uysal olduğunu söyledi. Çalışma başlarsa yüksek ihtimalle sosyal hayvanların uyutulacağının uyarsını yapan Arslan şunları kaydetti:

“Uyutmak asla bir çözüm değil. Zaten en zor nokta o köpekleri yakalamak. Uyutmak için de kısırlaştırmak için de yakalamak lazım. Zaten kısırlaştırılmış, sokakta insanla temas halinde olan sosyalleşmiş hayvanları yakalayabilirsiniz. Diğerleri kaçacaktır ve bunları yakalamak için uzun uğraşlar gerekecektir.

Zaten insandan uzak hayvanlara ulaşamadığımız için aslında zararsız olanları öldürmüş olacaklar. Diğer taraftan sayı çok yüksek olduğu için bu zamana yayılacak. 34 sene içerisinde ancak yapabilirsiniz. Ama bu kadar uzun bir süre emek harcayıp bu hayvanları öldürmeye değer mi? Bu kadar yıl emeği kısırlaştırıp, sağlıklı olanlarını bırakabilirler. Hasta veya agresif olanları da kapalı bir alanda tutabilirler.”

‘VETERİNERLER İÇİN TRAVMA’

Arslan, uyutmanın veteriner hekimler arasında kabul görmediğini söyleyerek şu uyarıları yaptı:

“Uyutmak apayrı bir şey. Bunun ülke üzerinde mesleğimiz üzerinde bir de algısı var. En çok yıpranacak olan meslek veteriner hekimlik mesleği. Bizim gençlerimiz hayvanların sağlığı için hevesle 5 sene eğitim alacak. Ondan sonra sağlıklı hayvanlara uyutmaya zorlanacak. Bu onlar için bir travma. Mesleğimiz için de çok acı bir hafıza oluşturacak. Bunun asla yanında olamayız. Bunun karşısındayız. Yerel yönetimlerde çalışan birçok meslektaşımız da böyle bir şey olursa istifa etmek için hazırlar. Kesin çözüm olarak kısırlaştırma en doğrusu. Ama bununla beraber herkesin sorumluluklarının belirlendiği net bir kanun yapılması gerekiyor.”

‘KISIRLAŞTIRMADAN DAHA PAHALI’

TVHB Genel Başkanı Murat Arslan, uyutmanın daha ucuz kısırlaştırmanın daha maliyetli olduğunu savunan kesimin büyük bir yanılgıya düştüğünü söyledi. Arslan, şu bilgileri verdi:
Bir canlının hayatını maliyet konusu yapmak aslında çok zor bir şey ama bunu anlatabilmek için ben şu detayı a isterim. Bunu kim hesaplıyor bilemiyorum ama hiç doğru bir hesap değil. İşlem uygulanana kadar bir bakım evinde ya da barınakta tutarken beslenmesi ve yapılan diğer işlemlerle ilgili bütün işlemler aynı. Kısırlaştırma operasyonu öncesinde ve uyutma öncesinde yapılan işlemler aynı. Ayrıca ağrısız insani bir uyutma yapılacaksa ki insanı öldürme nasıl olur bilmiyorum... Ağrısız bir uyutma yapacaklarsa ki bunu yapmak zorundalar. Kullanılacak kimyasallar, ilaçlar öyle ucuz şeyler değil. Neredeyse kısırlaştırmadan daha pahalıya gelecek yöntemler bunlar.

 

DÜNYA SAĞLIK ÖRGÜTÜ: ‘KUDUZLA MÜCADELEDE UYUTMANIN YERİ YOK’

Tarım ve Orman Bakanı İbrahim Yumaklı, Dünya Sağlık Örgütü tarafından kuduz riski tarafından yüksek riskli bölge olarak tanımlandığını söyledi. TVHB Genel Başkanı Murat Arslan, Yumaklı’nın verdiği bilgiyi şöyle değerlendirdi:

“Aynı Dünya Sağlık Örgütü diyor ki; 'kuduzla mücadelede uyutmanın yani ötenazinin yeri yok. Böyle bir şey yapılamaz.' Diğer taraftan kuduz bu ülkede zaman zaman yıllardır belli zamanlarda görülen sonra veteriner hekimler tarafından karantinaya alınıp, bölge kontrol altına alındıktan sonra yok edilen bir hastalık. Kuduz yeni bir şey değil.

“Orada bir tanım daha karıştırılıyor. Sayın bakanımız şöyle bir şey ifade etmişti, 'Bir sene içinde 438 bin kuduz şüpheli temas var' Kuduz şüpheli temas şu demektir; hayvana temas etmiştir, dokunmuştur, başka nedenlerle doktora gitmiştir. Kayıtlara bu şekilde geçmiştir. Kuduz bir hayvanın ısırdığı anlama gelmiyor.

Toplum burada da yanılıyor ve ürküyor. Bu yeni bir şey değil. Evet Dünya Sağlık Örgütü ülkelerin bildirdikleri kuduz vakalarına göre belli sınıflarda değerlendirir ve bunu duyurur. Şuna bakmak lazım son 23 yıl içerisinde kaç kuduz vakası bildirmişiz? 10 yıl öncesinden çok mu farklı buna da bakmak lazım.”