Lefkoşa’da düzenlenen uluslararası konferans dün sona erdi. İlk günkü yabancı konukların İngilizce sunumlarından sonra, dünkü oturumlarda Türkçe yapılan sunumlarda, Doğu Akdeniz’de güvenlik, algı operasyonları, 19. yüzyılda güç savaşları, jeopolitiğe yansımaları, Türklerle Rumların karşı karşıya getiren Helenizm ve Enosis gibi hayati konular masaya yatırıldı. Konular öyle can alıcıydı ki, oturumların sonunda, dinleyiciler, bu alandaki çalışmaların daha da yaygınlaşması ve genişletilmesi için konuşmacılardan söz aldı. Herkes, Kıbrıs’ta Türklerin haklı mücadelesini örtbas etmek için yürütülen kara propagandaya karşı yapılacak işleri bir kez daha önüne koydu. İki devlet, federasyon gibi başlıkların artık lakırdıdan ibaret olduğu, gerçeklerin su yüzüne çıkacağı bir döneme girdiğimiz anlaşıldı.
Kapanış konuşmasını yapan DEHUKAM (Deniz Hukuku Araştırma Merkezi Başkanı Yrd. Doç. Emete Gözügüzelli, “Anavatan olmazsa Kıbrıs olmaz, Kıbrıs olmazsa anavatan olmaz” dedi.
GÜVENLİK İÇİN AYRILMAZ ÜÇLÜ: SURİYE KIBRIS VE IRAK
Suriye Türkmenlerinden akademisyen Tarık Sülo Cevizci, 2011’de Suriye’de başlayan bölücü saldırılara dikkat çekerek konuşmasına başladı. Cevizci, bu saldırılardan sonra çeşitli küresel aktörlerin ortaya çıktığını kaydetti ve “Suriye meselesi, artık Suriyeliler meselesi olmaktan çıktı” dedi.
Türkiye’nin yürüttüğü üç askeri harekatla devreye girdiğini ve söz sahibi olduğunu vurgulayan Cevizli, ABD ve Rusya’nın bölgede ikişer üssü bulunduğunu, Fransızlarında dışarıda kalmayıp müdahale için fırsat kolladığını kaydetti. Tarık Sülo Cevizli, “Türkiye’nin geleceği Doğu Akdeniz’de ipotek altında” ifadesini kullandı. Cevizci, Irak, Suriye ve Kıbrıs’ın üçlü sacayağı oluşturduğunu, terör devletçiklerine karşı Türkiye’nin bu ülkelerle güvenlik çemberi oluşturması gerektiğini vurguladı.
Doğu Akdeniz’deki enerji yataklarının önemini de anlatan Cevizci, “Türkiye, güney sınırındaki politikalarını güçlendirmek için Suriye, Irak ve Kıbrıs, birlikte ele alınmalı” dedi.
DİNLEME ÜSLERİ
Polis Akademisinden doktora öğrencisi Hulusi Gölpınar, “Rumlar, Türkleri silahla yenemeyeceklerini anladılar ve bunun üzerine algı operasyonlarına ağırlık verdiler” dedi. İngiltere’nin hiç tartışılmadığına dikkat çeken Gölpınar, Ada’da toprak sahibi olan bu ülkenin, ABD, Yeni Zelanda ve Kanada ile birlikte kontrol ettiği Esalon adlı büyük dinleme ağının en büyük merkezinin Kıbrıs’ta olduğunu hatırlattı: “Sinyal istihbaratı dediğimiz dünyanın bu en büyük kulağının tek ayağı İngiltere değil. ABD’nin Lefkoşa’da dinleme üssü vardır. Fransa’nın dinleme üssü vardır. Bu dinleme üssünde mikro dalga yayınlanır. Yeraltından geçen fiber optik kablolar, internet bağlantıları, uluslararası uydu sistemleri, özel hat görüşmelerinde dinleme yapabiliyorlar. Afrika, Ortadoğu, Yakın Asya’ya kadar bir ağa sahipler. Bu nedenle Kıbrıs’a bu kadar önem veriyorlar.”
‘HELENİZM SÖYLEMİNİ BÜYÜTTÜLER’
Boğaziçi Üniversitesi Atatürk Araştırmaları bölümünden Barış Hasan, Helenizm söyleminin nasıl ortaya çıkıp büyütüldüğünü anlattı: “Helenizme bağlı Rumlar, ‘74’e kadar bu bayrak uğruna ölen hiç kimse yoktu. 74’ten sonra ‘Türk işgalinden kurtulmaya sarılmış bir Helenizm var’ dediler ve Türkleri Ada’dan yok etmek üzerine politika yaptılar. Doğu Akdeniz’de Yunanistan’ın ve Batı’nın stratejileri birleşti. Neo Helenizm ile temeli atılmış bir Batı stratejisiyle karşı karşıyayız.”
‘BURASI TÜRK TOPRAĞIDIR’
Yrd. Doç. Emete Gözügüzelli, kapanış konuşmasında şunları söyledi: “Kıbrıs Türkü olarak bir ihtiyacımız yok, bizim devletimiz var. İhtiyaç, bu devletin ebedi olabilmesi. Biz kendi duruşumuzu netleştirmeliyiz. Federal devlet vs vazgeçmeliyiz. Türkiyesiz Kıbrıs, Kıbrıssız Türkiye olmaz! Görevimiz, bu topraklarda Türk bayrağını korumak, ilerletmektir.”
‘ANAVATAN YANIMIZDA’
Gözügüzelli, konuşmasının devamında şunları kaydetti: “İnsan yaşar ki devlet yaşasın. Devlet var, devlete ihtiyacımız yok. İhtiyaç olan bu devletin ebedi olması, bunun için anavatan şart. Kıbrıs dendiği zaman, büyük küresel güçlerin rekabet merkezi haline gelen Kıbırs’ta, Türkiye’den uzaklaştırma çabası vardır. Kıbrıs Türküne sorunca algı operasyonları var. Birleşik Kıbrıs olursa Avrupa’ya açılacaksın, deniyor. İnsanların ihtiyacı adil düzendir. Bu görevi ifa edenler ne yapıyor? Milli söylemlerden ibaret değil, hanelere nasıl yansıyor, adalet tecelli ediyor mu? Sıkıntı nedir? Öncelikle evimizin içini düzelteceğiz. Anavatan yanımızdadır. Bu bayrağa değer katan anavatandır. Bunun dışında başka bir güç yok! Kopmaz bir bağımız, kader birliğimiz var. Kopmaz bir parçayız. Bizde ne söyleniyor? Eskiden anavatan derdik, şimdi Türkiye’ye dündü. Talat döneminin söylemine döndük.
Anavatanın varlığı yeter. Kıbrıs Türkünü uluslararası toplantılarına gönderen anavatandır. Yangın çıksa anavatana güveniriz. Biz bir bütün olarak, anavatanın garantörlüğünde ebedi olarak var oluruz. Anavatan öcü değil, Kıbrıs Türküne göstermeliyiz.
KKTC 50 YERDE GÖZLEMCİ
Yrd. Doç. Emete Gözügüzelli, Aydınlık’a şu bilgiyi verdi: Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, anavatan Türkiye Cumhuriyeti hükümetinin yaptığı bir anlaşmayla, 2004’den sonra İslam İşbirliği Teşkilatı ve Ekonomik İşbirliği Teşkilatı’na gözlemci statüde üye devlet oldu. Çok önemlidir. Ondan sonraki süreçte ise, 2019 Sürdürülebilir Kalkınma Programı’nda, Türkiye Cumhuriyeti devleti, Kıbrıs Türklerinin ulaşım, ekonomi, eğitim, enerji alanında ciddi bir kalkınma sürecine girmesi için yatırımları artırıcı proje geliştirdi ve uygulamaya geçildi. Şu an uluslararası alanda 50’den fazla yerde, elçiliklerin altında, bizim gözlemcilerimiz var.
Aydınlık