Genel Kurul sırasında delegelerin bir kısmı, kamuoyu gündeminde bulunan, 30 Temmuz 2021 tarihinde Konya Meram İlçesi’nde kavgalı bir süreç sonunda yaşanan ve bir aileden 7 yurttaşımızın yaşamını kaybetmesine yol açan öldürme olayının acısını bahane ederek; katliamın ardından ABD emperyalizminin bölgemizdeki kara gücü ayrılıkçı terör örgütü PKK’ya yakın kesimlerce öne sürülen iddiaları öne çıkartarak yersiz, dayanaksız, tutarsız, kışkırtıcı ve yaşanan acı olayı istismar eden yaklaşımları tekrarlamışlardır. TMMOB Genel Kurul Divanına; TMMOB Genel Kurul Divanının da bu iddiaları tekrarlamasına yönelik girişimlerde bulunmuşlardır. Genel Kurul Divanı, bu girişimler çerçevesinde oluşturulmuş bir metni Genel Kurul sırasında okuyarak, metnin yeniden düzenlenerek Genel Kurul Delegeleri adına yayınlanmasının uygun olacağını belirtmiş, uygulamanın bu yönde yapılmasına ilişkin Genel Kurulda toplantı sırasında bulunan delegelerin onayına sunmuş, oy çokluğu ile kabul edilmiştir.
Yeniden düzenlenerek TMMOB internet sayfasında 31.07.2021’de yayımlanan “KONYA’DA KÜRT AİLEYİ HEDEF ALAN IRKÇIFAŞİST KATLİAMI KINIYORUZ!” başlıklı açıklama; başlığından içeriğine dek tutarsız, dayanaksız, gerçeklere dayanmayan Türk Milleti’nin birlik ve kardeşlik ortamına hücum eden, yaşanan acı olayı çarpıtan, ayrımcılığı körükleyen, istismar eden bir açıklama olmuştur. Bu açıklama, 600 bini aşkın mühendis, mimar ve plancı yurttaşımızın, bağlı odalarına üye olduğu TMMOB’nin tarihi açısından kara bir lekedir. Yanlış, düşmanlık yaratıcı ve ayrımcı yaklaşımlarla dolu açıklamanın TMMOB 46. Genel Kurul Delegelerinin tümüne atfedilerek yayınlanması kabul edilemez. TMMOB internet sayfasından yayınlanan bu açıklamanın, TMMOB’ye bağlı oda üyelerden, delegelerden ve Türkiye kamuoyundan özür dilenerek kaldırılması gerekir.
TMMOB 46. Genel Kurulu Sonuç Bildirgesi’nin değerlendirmesini kamuoyunun dikkatine sunarız.
1. Ülkemizde 28 Temmuz’dan bu yana birçok İlimizdeki Ormanlarda çıkan yangınların sebepleri Sonuç Bildirgesinde; Radikal biçimde değişen iklim koşulları, ormanlık alanlarının rant elde edilecek araziler olarak görülmesi ve imara açılması, kontrolsüz ve kuralsız madencilik faaliyetlerinin baskısının artması olarak değerlendirilmiştir. Bildirgede, ne yazık ki geçmiş yıllarda da kendini göstermiş terör amaçlı kundaklamalar ve sabotajlar orman yangınlarının nedenlerinden sayılmamıştır. Oysa TMMOB Orman Mühendisleri Odası, konuya en yakın Odalardan biri olarak son zamanlarda çıkan orman yangınlarından bir kısmının, aynı bölgede eş zamanlı yangınların gelişmesi nedeniyle terör amaçlı sabotajlar, kundaklamalar sonucunda azdırılmış olma ihtimalinin yüksek olduğuna vurgu yapmaktadır. Oda, bu açıklamasını 30 Temmuz 2021’de, ormancılıkla ilgili üç kuruluşla birlikte yapmıştı. TMMOB Genel Kurul Sonuç Bildirgesinden orman yangınları çıkartmak amacıyla yapılan terör dahil her türden kundaklamaları mahkûm eden daha açık bir değerlendirme yapılmasını beklerdik.
Genel Kurul Bildirgesinde orman yangınlarına karşı mücadelede öne sürülen diğer görüşler (orman teşkilatımızın güçlendirilmesi, uçak, vb. orman yangınına etkili müdahale araçlarının gerek sayısal olarak gerekse kullanıcı niteliği açısından kuvvetlendirilmesi gereği, devletçi, kamucu orman politikaları vurgusu, vb.) çok daha yerinde görüşlerdir.
2. Bildirgede. Türkiye’nin İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmesinin kadına yönelik şiddeti tümüyle artıracağının, kadınların korumasız kaldığının vurgulanması da, ülkemizdeki kadına yönelik şiddetin önlenmesine yönelik bir çok yasal düzenlemenin (6284 sayılı Ailenin Korunması Ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun, TCK, Medeni Kanun, vb.) bile bile göz ardı edildiği anlamını taşımaktadır. Adeta kadına yönelik şiddetin önünde engel kalmadı denilerek, kadınlarımızın sindirilmesine, şiddeti uygulayabileceklerin de cesaretlendirilmesine yol açılmaktadır. Kadınlarımız korumasız değillerdir. Aksine milletimiz ve devletimiz Kadını ve Erkeğiyle haklarını koruma iradesi ve becerisine sahiptir. İstanbul Sözleşmesi gibi kadın haklarından başka amaçlar güdülen sözleşmelere ihtiyaç yoktur. Gereğinde hukuksal düzenlemeleri de güncellemek ve hayata geçirmek iradesine ve yetkinliğinde sahibiz.
3. Bildirgede siyasal ve ekonomik krizi gündemden düşürmek için dış politikada müdahaleci, saldırgan politikalar izlendiğine vurgu yapılarak, emperyalist güçlere bağımlılık ilişkileri derinleştirilmiş denilmektedir. Bu yaklaşım, başta Batı ve Atlantik eksenli emperyalist güçlerinin (ABD’nin başı çektiği ve etkisi altında tuttuğu AB ile birlikte) Türkiye dış politikasını eleştirdiği yaklaşımın aynısıdır. TMMOB; ABD emperyalizminin isteklerini ne zamandır savunur oldu?
- Doğu Akdeniz’de ve Adalar Denizi’nde deniz haklarımızı Mavi Vatan yaklaşımı ile savunmak, bu yönde girişimlerde bulunmak Batı emperyalizmini rahatsız ediyor.
- Libya’nın Batı emperyalizmine terk edilmemesi, Libya ile Akdeniz’de Deniz Yetki Alanlarının Sınırlandırılması Anlaşması yapılması Batı emperyalizmini rahatsız ediyor.
- Kıbrıs’ta Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin (KTC) varlığını savunmak, KKTC’nin uluslararası tanınırlığı için çaba göstermek Batı emperyalizmini rahatsız ediyor.
- Suriye’de İran ve Rusya ile birlikte ikircikli de olsa ortak hareket etmemiz, Asya kökenli Astana Birliği içinde bulunmamız Batı emperyalizmini rahatsız ediyor. Bu çerçevede henüz Suriye Devleti ile olması gereken dostane ilişkilere girilmemiş olmamasına rağmen, ABD’nin kara gücüm dediği, her bakımdan desteklediği Suriye’deki PKK güçlerine ve yine ABD’nin peydahladığı IŞID güçlerine karşı ülkemizi sınırlarımız ötesinde savunmaya girişmemiz, İkinci bir İsrail Devletinin Suriye’deki kargaşa durumundan fırsat çıkartılarak ilan edilmemesine yönelik kararlı duruşumuz, Batı emperyalizmini rahatsız ediyor.
- Irak’ın kuzeyinde, içinde bulunduğumuz Bölgemiz açısından İkinci İsrail devletinin kurulması girişimine İran, Rusya ve Irak ile bir olarak geri döndürülemez bir set çekilmesi Batı emperyalizmini rahatsız ediyor.
- Azerbaycan’ın bir parçası olan Karabağ’ın ve BM kararlarına ve Minsk Grubu girişimlerine karşı 30 yıla yakındır süren Ermenistan İşgaline, aynı Ermenistan’ın yenilediği saldırısına karşılık verilerek Bölge Ülkeleriyle (Rusya, İran) işbirliği yapılarak sona erdirilmesi Batı emperyalizmini rahatsız ediyor.
- Ülkemizin hava savunmasını güçlendirmek üzere S400 hava savunma füzelerini ABD’nin tehditlerine karşı Rusya’dan edinmiş olması Batı emperyalizmini rahatsız ediyor.
- Sonuç olarak baktığımızda Türkiye’mizin İkinci Dünya Savaşı sonundan itibaren sokulduğu ve parçalanmasına yönelik olağanüstü tehdit ve girişimleriyle karşılaştığımız ABD emperyalizminin başını çektiği Atlantik ekseninden ayrılacak girişimlerde bulunması, başta Bölge ülkeleri olmak üzere her türden dayanışma içine girmesinin ivmelenmesi, Yükselen Asya AfrikaGüney Amerika Uygarlığı içinde başı dik, bağımsız bir Türkiye yoluna girilmesi Batı Emperyalizmini rahatsız ediyor.
4. Bildirgede vurgulanan, ülkemizdeki siyasal ve ekonomik kriz yeni değildir. İkinci Dünya savaşının bitimi ardından Atlantik Eksenli çıkmaza, Tanzimatçı ve Batıcı emperyalizm işbirlikçilerince ya da boyun eğicilerce sokulan ülkemiz, süregiden ve kangrenleşen bir ekonomik ve siyasal kriz içindedir. 2015’den bu yana, ülkemizin içinde bulunduğu jeopolitik ihtiyaçlar doğrultusunda dış politikada Atlantik ekseni çıkmazından nasıl çıkma azmi ve iradesi gösteriliyorsa, siyasi ve ekonomik çıkmazlarımızdan da aynı şekilde çıkılmasına yönelik azim ve irade gösterilmelidir.
- Öncelikle Cumhuriyetimizin başlangıç yıllarında olduğu gibi, ekonomik bakımdan bağımsız, kimseye muhtaç olmayacak kamucu plan ve politikalar çerçevesinde üretken bir ekonomik yapı devreye alınmalıdır.
- Başta bölgemizdeki ülkeler olmak üzere çok yönlü ve dayanışmaya dayalı ticari ve ekonomik iş birlikleri geliştirilmelidir.
- Ekonominin temel kurumları Merkez Bankası, Ticari Bankalar, Sektör Bankaları, Sigorta Kurumları, ekonomik bağımsızlığımızın sağlanmasına yönlendirilmelidir.
- Tarım alanında zayıflatılan kooperatifler, kooperatif birlikleri güçlendirilmeli. Üretici, ürettiğinin karşılığını almalıdır.
- Tarım, Sanayi ve Hizmet sektörlerinde çalışan işçilerin sürdürülen ekonomiden aldığı paylar gelir dağılımındaki eşitsizlik ve haksızlığın önlenmesi gereği artırılmalıdır.
- Ekonomide asalak yapılar tasfiye edilmelidir.
- Ekonomik üretimin geliştirilmesi ve üretimden elde edilen payların hakça dağılımı, ülkemizde siyasi istikrarı da geliştirecektir.
- Yasama, Yürütme ve Yargı açısından daha tutarlı ve devlet yapısını güçlendirici düzenlemeler, Devlet ve Millet birliğini sağlayıcı yönde iyileştirilmelidir.
5. Bildirgede; Milletimizin asli unsurlarından biri olan Kürt asıllı yurttaşlarımızın, ülkemizde 40 yılı aşkındır sürdürülen ABD emperyalizmi ve müttefiki AB güdümlü, destekli (siyasi, askeri, ekonomik) istismar edilmesini olumlu bulan, destekleyen değerlendirmelere katılmıyoruz.
- Bildirgedeki “Son zamanlarda çeşitli kentlerde ve Konya’da Kürt yurttaşlara yönelik gerçekleştirilen saldırılar ile HDP İzmir il binası başta olmak üzere bazı binalarına yönelik düzenlenen silahlı saldırılar, ülkemizin sürüklenmek istendiği yeri göstermektedir. HDP’nin kapatılması davasını da bu eksende değerlendirmek mümkündür.” değerlendirmesi tutarsızdır, dayanaksızdır.
- HDP’nin kapatılmasına yönelik davanın Anayasa Mahkemesi’nde açılmasına gelince; herhangi bir ülkede, birçok yaklaşımlarıyla, girişimleriyle teröre destek verdiği, tespit edilen, gözlemlenen herhangi bir siyasi parti, o ülkenin Anayasası çerçevesinde değerlendirilir, yasalara göre suçları sabit bulunduğunda da kapatılır.
- Ülke siyasi hayatı içinde, ABD emperyalizminin Batı Asya’da kendi karar gücü olarak nitelediği, güdümlediği ve desteklediği bir terör örgütünün politikalarına sahip çıkmayı öne çıkartmayı tercih eden bir siyasi partinin geldiği durumdan kendisi sorumludur. Birçok kentimizde, PKK tarafından dağa çıkartılmış, kandırılmış çocuklarının nöbetini tutan Anneler, Babalar ve Kardeşler, bu durumdan HDP’yi sorumlu tutarak, iki yıla yakın bir süredir HDP binaları önünde, evlatlarını HDP den geri istemektedirler.
- Bildirgede; “Kürt halkının sosyal, siyasal, kültürel hakları, talepleri demokrasi ve insan hakları kapsamında değerlendirilmesi gerekirken, çözümsüzlük üreten baskı, şiddet ve güvenlik eksenli politikaların uygulanması çatışmalı ortamın devam etmesine neden olmaktadır. İktidarın politikalarına muhalefet eden tüm kesimler haksız, hukuksuz bir şekilde cezaevlerine atılmaktadır. Cezaevlerinde hukuk dışı, antidemokratik uygulamalar artmakta, bu uygulamalara karşı gelişen tepkiler de yetkililer tarafından görmezden gelinmektedir. Kürt sorunu konusunda inkar, imha ve şiddet politikalarının terk edilerek, sorunun siyaset kurumu içinde diyalogla çözülmesi ve bunun için gerekli adımların bir an önce atılması elzemdir.” ifadesi, ele alınan konuya, yukarıda da vurguladığımız gibi yanlış ve Batı emperyalizminin beklediği yaklaşımlarla bakıldığının bir göstergesidir. TMMOB, bu duruma Türkü ve Kürdü ile Türk Milletinin birliği temelinde bakış açısıyla bakmak durumundadır.
- Bildirgede şikâyet edilen OHAL KHK’ları Amerikan emperyalizminin yerli işbirlikçisi FETÖ’nün 15 Temmuz 2016’da yapmaya kalktığı darbe girişiminin bir sonucudur. FETÖ ve PKK terör örgütleriyle ilişkili oldukları değerlendirilen kamu çalışanları, kamu güvenliği ve yararı gereği kamudaki görevlerinden uzaklaştırılmışlardır. Uzaklaştırılanların çok az bir kısmının yanlış değerlendirmeler sonucu kamudan uzaklaştırılmış olması, OHAL KHK’ları ile uzaklaştırılanların tümünün kamudan haksız bir biçimde uzaklaştırıldıkları anlamına gelmez.
6. Genel Kurul Sonuç Bildirgesinde vurgulanan özelleştirmelere karşı konumlanmaya genel olarak katılmaktayız.
7. Bildirgede vurgulanan “2020 yılı içerisinde, Türkiye Barolar Birliği ve TMMOB Kanunlarında değişiklik yapılması yolu ile müdahale girişimleri yeni bir boyut kazanmıştır. Otoriter sistemin kökleşmesi yolunda uzun yıllar içerisinde yürütülen saldırı dalgası Birliğimizi de hedef alarak ilerlemiş, Avukatlık Kanunu değiştirilmiştir. Eş zamanlı şekilde TMMOB Kanun değişikliği taslakları hazırlanmış, kara propaganda merkezi olarak çalışan yandaş basın operasyonları eşliğinde Birliğimize yönelik saldırılar yoğunluk kazanmıştır. TMMOB Kanunu değişikliğine yönelik siyasal iktidarın hazırladığı taslak TBMM’nin tatile girmesi ile rafa kaldırılmıştır. Kamu ve toplum yararı doğrultusunda meslek alanlarımızda yaşanan yağma ve talan sürecine müdahale eden, emek, barış, demokrasi, bağımsızlık ekseninde faaliyet sürdüren TMMOB’nin etkisizleştirilmesi ve parçalanmasına yönelik çabaların devam edeceği açıktır.” ifadesiyle TMMOB Kanununa yönelik girişimlerden yakınılmaktadır. Anayasamızda yer alan meslek odalarının örgütsel birliği ve yapısı ile gelişigüzel müdahale edilmesi kabul edilemez. Fakat olumsuz müdahalelere karşı TMMOB’nin mevcut bütünsel yapısının korunabilmesi için de, yukarıda vurguladığımız yanlış politika ve uygulamalarla, TMMOB’nin üyesine ve Türkiye kamuoyuna yabancılaştırılmaması gerekir.
8. Bildirgede vurgulanan “Covid19 salgını karşısında geliştirilen politikalar ve uygulamalar, neoliberal ideolojinin iflas ettiğini göstermiştir. İnsanları ölüme terk eden kapitalizmin, insanlık ve dünya için felaketten başka bir sonuç üretemeyeceği yeniden gözler önüne serilmiştir.” ifadesine katılıyoruz.
9. Bildirgede belirtilen; doğa ile uyum içinde kalkınma, kentleşme, sanayileşme, tarım faaliyetleri yapılması yaklaşımlarını destekliyoruz.
10. Bildirgede; “Tarım sektörümüz yıllardır uygulanan yanlış ve özelleştirmeci tarım politikaları nedeniyle yapısal sorunlarını çözememiştir. Yaşanan krizden kurtulabilmek için ithalat kolaycılığına dayalı neoliberal ekonomi politikaları yerine üretim ekonomisini, sermayenin öncelikleri yerine kamusal çıkarları, gündelik politikalar yerine tarımda planlı kalkınmayı hedefleyen anlayış bir an önce benimsenmeli, tarım sektörüne yönelik yapısal sorunları gideren tarımsal planlamalar acil olarak gündeme alınmalıdır.” vurgusuna katılıyoruz.
11. Bildirgede yer verilen; madencilik, ulaşım, bayındırlaşma, enerji, sulama, imar, vb. projelerin kamu yararı doğrultusunda, doğanın ve kültürel değerlerin gözetilerek mühendislik, mimarlık ve şehir plancılığı ilkeleri çerçevesinde planlanması, uygulanması yönündeki talepleri genel olarak haklı bulmaktayız.
12. Bildirgede vurgulanan; deprem risklerinin sermaye çevreleri için bir fırsata çeviren ranta dayalı kentsel dönüşüm politikalarının terk edilmesi talebine katılıyoruz.
13. Bildirgede belirtilen; “TMMOB olarak, tek adam rejiminin ülkeye hiçbir biçimde istikrar getirmeyeceği en başından itibaren ifade edilmiştir. 2017 yılındaki Anayasa Referandumu sırasında da 2018 yılındaki Cumhurbaşkanlığı Seçimlerinde de halk egemenliğinin, hukuk devleti anlayışının, güçler ayrılığı ilkesinin ortadan kaldırılmasının ülkeyi uçuruma sürükleyeceği belirtilmiştir.” ifadesine genel olarak katılmakla birlikte “Kendi kültürlerine, kendi kimliklerine, kendi inançlarına, kendi yaşam tarzlarına sahip çıkan tüm kesimleri toplumsal yaşamdan dışlayan, hukuk önünde eşit görmeyen tek adam rejiminin geleceğinin olmadığı açıktır.” ifadesinin neden eklendiği, ne kastedildiği anlaşılamamıştır.
14. Bildirgede vurgulanan; “TMMOB, emperyalizmin başta Ortadoğu olmak üzere yakın coğrafyamızdaki sömürü amaçlı yıkım ve savaş politikaları sonucu ülkelerinden ayrılmak durumda kalan ve ülkemize gelmiş olan sığınmacıları ötekileştiren söylem ve eylemleri şiddetle kınamaktadır.” değerlendirmeye katılmaktayız. Ülkemizin Suriye Resmi Hükümeti ile dolaysız ve dostça bir ilişki geliştirmesi, sığınmacı durumundaki Suriyelilerin ülkelerine geri dönüş imkanlarının açılmasına yol açacak, Suriye’nin ABD desteğiyle işgal edilen topraklarının Suriye’nin toprak bütünlüğüne kazandırılmasını sağlayacaktır.
15. Bildirgenin son bölümünde “TMMOB 46. Olağan Genel Kurulunun, meslek sorunlarının ülke Å ayrılamayacağı ilkesi ile ülkemizin içerisinde bulunduğu durumu, aklın ve bilimin ışığında analiz etmeye ve çözümler üretmeye çalışmıştır.” olumlu ifadesinin, Genel Kurul Sonuç Bildirgesinde yer verilen katılmadığımız ifadelerle birlikte ele alındığında, uyumsuz ve çelişkili olduğunu değerlendirmekteyiz.