Liberalizmin hüküm sürdüğü Atlantik ülkeleri bile koronavirüs ile mücadele için kamucu müdahalelerde bulunmaya başladı. 'Bu işin sonu nereye varır diye düşünüyorum' diyen iktisatçı Ege Cansen, yeni bir toplumsal sözleşmenin gündeme gelebileceğini söyledi.
RECEP ERÇİN/ AYDINLIK
Koronavirüsün yarattığı etkiyle dünya ekonomisinde gelişen sürecin, fiyat mekanizmasının işlediği bir ekonomiden merkezi planlamanın daha ağır basacağı bir modele geçişe yol açıp açmayacağı merak konusu. Hafta içinde Financial Times gazetesinde yayınlanan Janan Ganesh imzalı makalede, ABD başkanlık seçimlerinde Demokratların adayı olmak için yarışan Bernie Sanders'in seçimleri kaybetse bile dünya görüşünün kazanıyor olduğuna dikkat çekildi. Makalede ABD'de koronavirüs sonrası atılan bir takım adımların Sanders'in görüşlerini yansıttığı işlendi. Sanders, kendisini açıkça sosyalist olarak tanımlayan ve yoksul, güvencesiz kesimler için mücadele eden bir başkan adayı.
'PARA YOKSA YARATILIR'
Ekonomi Yazarı Ege Cansen, BloombergHT'de katıldığı bir programda koronavirüsün ekonomi üzerindeki etkilerini değerlendirdi. Yeni bir toplumsal sözleşme oluşacağını belirten Cansen, "1980'lerdeki sosyalist eğilimlerden kapitalist eğilimlere geçişin tersi olacak. Kapilatist eğilimlerden sosyalist eğilimlere doğru bir virajın köşesindeyiz" dedi.
Tedbirlere ilişkin "Kaynak nereden bulunacak?" sorusunu da cevaplandıran Ege Cansen, "Devlette para yoksa para yaratır. Yok para, yap para, var para" dedi. Cansen, talep yaratıcı önlemlerin yanında arz yaratıcı önlemler de gelirse enflasyon oluşmayacağını ifade etti. Ülkemizin önde gelen sanayi gruplarında yöneticilik de yapmış, ekonomi yazarı, iktisatçı Ege Cansen'in bu öngörüsü üzerine, kendisiyle telefonda bir sohbet gerçekleştirdik.
'HER EKONOMİ MELEZDİR'
Her ekonominin aslında melez olduğunu kaydeden Ege Cansen, 1980'lerde Soyvet Rusya'yı ziyaret ettiğinde; piyango bileti satıcılığı, taksi şoförlüğü, kadın kuaförlüğü gibi alanlarda hür teşebbüsün geçerli olduğunu söyledi. Bunun tersine ABD'de posta hizmetlerinin devletin kontrolünde olduğunu hatırlatan Ege Cansen, bakış açılarına göre İsveç daha bir sosyal devlet olarak görülürken, ABD'nin daha az sosyal devlet olarak görülebildiğini vurguladı.
1980'den sonra ortaya çıkan; malların, insanların, sermayenin bir engel olmadan serbest dolaşımı ve özelleştirme eğiliminin ardından 40 yıl geçtiğini anlatan Ege Cansen, bugün yaşanan sürecin de bir değişim getirebileceğine yönelik spekülasyon yaptığını, kendi ifadesiyle "Zihnimde bu işin sonu nereye kadar varabilir?" diye düşündüğünü söyledi.
SERBEST GEÇİŞ ASKIDA
Bu tür dönüşümlerin genelde büyük olayların ardından geldiğini; 29 Buhranı'nı, 80 öncesi sendikaların aşırı tavırlarını, 1917 Devrimi'ni örnek vererek anlatan Ege Cansen, "Uçuşlar durduruluyor, gemiler duruyor, sınırlarda kilometrelerce TIR kuyrukları var" diyerek, 80 sonrası oluşan malların, insanların bir engel olmadan serbest geçişi ilkesinin adeta askıya alındığına işaret etti. Sokağa çıkılmamasına yönelik uyarıları da değerlendiren Ege Cansen, bunun getireceği sonuçları ekonomik birimlerin işleyişi açısından ele aldıktan sonra, "Bu sürdürülebilir değil" dedi. Yani özetle; insanlar sokağa çıkmayacak ancak lokantada çalışanlar garsonlar var. Bunların maaşları ve ücretlerine ek olarak aldıkları bahşişler var. Müşteri yoksa, lokanta sahibi maaşı, iş yeri kirasını, faturaları bir de borcu varsa nasıl ödeyecek? Ege Cansen'in dikkat çektiği bu ekonomik birimler arasındaki ödeme zincirinin aksaması, ekonominin durması anlamına geliyor.
Bu tür koruma tedbirlerine ilişkin tarihten bir rivayetle açıklama getiren Ege Cansen, şu nüktedan örneği verdi: "Eski bir eğitim bakanı, eğitimde hep problem çıkıyor, ne yapalım denilince? Eğitim olmazsa sorun da olmaz, demiş."
'1.5 AY BİLE SÜRDÜRÜLEMEZ'
Yaşanan durumun sürdürülemez olduğunu bir kez daha vurgulayan Ege Cansen, reel anlamda yaşanacak bir durgunluğun kıtlık getirebileceğini, çünkü hammadde ve ara malı tedariğinde sıkıntıların yaşanacağını kaydetti.
Sürecin aylar alacağına ilişkin değerlendirmeleri Ege Cansen'e hatırlattığımızda, "1.5 ay bile sürdürülemez. Tedarik sistemi çöker. Birçok mal ithal. Girdisi ithal. Raflar boş kalır. Bu durumu fiyat mekanizmasına bırakılabilir mi? Bıraktık diyelim nasıl devreye girecek? Dünyada kaotik bir durum var" diye konuştu.
'İLK ADIMI ATARSINIZ AMA...'
"1980'den sonra serbest piyasa ağır bastığı gibi 2020'den sonra da merkezi planlamanın, kamunun daha etkin olduğu bir süreç acaba yaşanır mı?" ifadelerini kullanan Ege Cansen'e, Keynesyen politikaları mı kasdettiğini sorduğumuzda, Keynes'in kapitalist sistem içinde bir çözüm getirdiğini ve herhangi bir nedenle yeterli talebin yaratılamaması durumunda arz talep dengesini sağlamak için devletin harcama yapmasını önerdiğini hatırlattı.
Devlet müdahil olmaya başladığında nerede duracağının kestirilemeyeceğini ifade eden Ege Cansen, bu durumu yağlı ve eğilimli bir zemine adım atmaya benzetti. "İlk adımı siz atarsınız ama ikinci adım sizin kontrolünüzde değildir. Bir arabanın buzda kayması gibi" diyen Cansen, toplumsal sözleşmelerin hep bir temeli olduğunu, 29 Buhranı'ndan sonra gelen New Deal'in, JeanJacques Rousseau'nun Toplumsal Sözleşmesi'ne bir atıf olduğunu anımsattı.
29 BUHRANI NEDİR?
1929 Dünya Ekonomik Bunalımı veya Büyük Buhran, 1929'da başlayan ve 1930'lu yıllar boyunca devam eden ekonomik durgunluğa verilen isimdir. Kuzey Amerika ve Avrupa'da yaşan buhran bütün dünyada kalıcı hasarlara yol açtı. Genç Türkiye Cumhuriyeti o dönemi, merkezi planlamaya dayalı kamucu politikalara ağırlık vererek geçirdi.
'NEW DEAL' NEDİR?
Türkçeye Yeni Görüş olarak çevrilen kavram, 1929 Buhranı sürecinde, 1932 yılında ABD Başkanı olan Franklin D. Roosevelt'in ABD'yi buhrandan kurtarmak için uyguladığı ekonomik, sosyal ve siyasal politikaların ortak adıdır. Rahatlama, iyileşme, reform olarak özetlenen program ile; işsiz ve yoksullar için rahatlama, normal seviyelere gelerek ekonominin toparlanması ve tekrar çöküşü önlemek için finansal sistemin reformu amaçlandı.