Türk hekimliğinin yüz akı olan duyarlı doktorlarımızın yaptığı katkılarla Türk Tabipleri Birliği’nin (TTB) genetik kodlarını daha iyi anlıyoruz. Dr. Yılmaz’dan sonra bu kez Dr. Üçer değerli görüşlerini bildiren bir ileti gönderdi. Aynen naklediyorum:
DEĞERLİ SONER POLAT,
Bugünkü (6 Şubat 2018) köşenizde TTB ile ilgili Dr. Uğur Yılmaz’ın mektubuna yer verdiğiniz yazınıza katkıda bulunma gereğini duydum. Dr. Yılmaz’ın Antalya Tabip Odası ile ilgili eleştirilerini dikkatle okudum. Dr. Yılmaz yakınmalarında haklı olmakla birlikte TTB Merkez Konseyi’ne destek amaçlı odaların ilanına Antalya Tabip Odası’nın destek vermemesi olumlu bir tutumdur. (Destek veren odaların listesi bu yazının altındadır!)
Ne yazık ki kendilerini Cumhuriyetçi diye tanımlayan İzmir, Denizli ve Aydın Tabip Odaları gibi odaların tutumu ibretlik bir çifte standarttır.
TTB Merkez Konseyi üyelerinin Afrin operasyonu ile ilintili açıklamaları nedeniyle açılan dava sürecine başka bir açıdan değinmemiz gerekiyor. İstanbul Tabip Odası Başkanı Selçuk Erez’in PKK’nın yayın organı Gündem gazetesinde “Abdullah Öcalan Kürtlerin doğal lideridir, aramıza duvar ördüler, siz Doğudan biz Batıdan yüklenerek bu duvarı yıkacağız” diyecek kadar pervasızlaşan açıklaması nedeniyle Dr. Uğur Yılmaz’ın yanı sıra İstanbul’dan iki hekim de suç duyurusunda bulunmuştur. İstanbul’daki iki hekimden biri davasını geri çekerken diğer hekim (Dr. Tuna İnam) davasını sürdürmektedir. Sağlık Bakanlığı da bu konuyla ilgili ayrı bir dava açmıştır. Bu hekimlerin dışında diğer hekimlerden başka bir tepki gelmemesi düşündürücü ve üzüntü vericidir. Bu kadar aşikâr kanıt ve belgeye rağmen bu dava ile ilgili henüz bir karar verilmemiştir.
TTB Merkez Konseyi’nin Anayasa’ya ve kuruluş yasasına (6023 Sayılı Kanun) alenen aykırı olan marjinal bölücü, etnik eğilimli parti, dernek ve platformlarla ortak eylem ve açıklaması nedeniyle Cumhuriyet Başsavcılığı’na 2016 yılında bir dilekçe ile suç duyurusunda bulundum. Aynı konuda Dr. Uğur Yılmaz da bir başvuruda bulunmuştur. Yılmaz aynı zamanda Başbakanlık İletişim Merkezi’ne (BİMER) de ayrı bir başvuru yapmıştır. Görüldüğü gibi TTB “İçeride ve dışarıda yürütülen savaş politikalarının durdurulması, Kürt sorununun birlikte ve eşit yaşam temelinde barışçıl, demokratik yol ve yöntemlerle siyasal çözümü bahanesiyle” bölücü örgütlerle ortak eylem ve işbirliğine soyunmuştur. TTB’yi 30 yıla yakın yönetmekte olan bu zihniyet ve kadro açısından yaptıkları hiç şaşırtıcı değildir. Şaşırtıcı olan suç duyurularımızın düşünce ve ifade özgürlüğü kapsamında takipsizlikle sonuçlanması ve TTB yöneticilerinin yaptıklarının yanına kâr olarak kalmasıdır.
DR. ALİ RIZA ÜÇER
PKK’nın yayın organı “Özgürlükçü Demokrasi” gazetesi gizli kodları deşifre eden ilginç bir haber yayımladı. Bu haberde TTB bildirisi, “TSKÖSO/El Kaide’nin Efrin (Afrin) işgal girişimine karşı barış bildirisi” olarak tanımlandı. Böylece bu bildiriye sahip çıkanların kimin değirmenine su taşıdığı bir kez daha ortaya çıktı. Görüldüğü gibi ortada yıllara varan bir ihmaller silsilesi var. Bugünün karanlık tablosuna rağmen vatansever hekimlerimizin kısa sürede duruma el koyacağına içtenlikle inanıyoruz... Türkiye’de 9 kuvvetinde fırtına gibi esen milli rüzgârların bütün kurumlara yönelik olumlu yansımalarına kısa süre içinde tanık olacağız.