1892 yılında Kuşadası’nda doğan, İlköğrenimini Kuşadası’nda, orta ve lise öğrenimini İzmir’de yapan Mahmut Esat, 19071908 Öğretim yılında İstanbul Darülfünun Hukuk Mektebi’ne kaydolur. Burada tarih ve iktisat konularına ilgi duyar, gazetelere yazılar yazar. Öğrenimi sırasında Osmanlı Devleti’nin yaşadığı kargaşaya ve kısılan özgürlüklere tanık olur. Dayısı Ubeydullah Efendi’nin katkısıyla, okulu bitirince İsviçre’ye gider. Freiburg Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ne kayıt yaptırır. Denklik olmadığı için lisans eğitimini yeniden yapar.
Lozan ve çevresinde bulunan Türk Öğrenciler Yurdu Derneği çevresinde örgütlenirler. Mahmut Esat, bu derneğin etkin bir üyesidir. Bir süre bu derneğin başkanlığını da yapacaktır. Türk tarihini öğrenmek ve yabancılara öğretmek amacıyla etkinlikler düzenlerler. 1917 yılında okulunu bitirir. Doktora çalışmasına başlar.1918’de doktora eğitimini tamamlar. Tez aşamasında "Osmanlı Kapitülasyon Rejimi"ni seçer. Osmanlılar tarafından, yabancı ülkelere bir armağan olarak verilen kapitülasyonların, veren devletin aleyhine kullanıldığında geri alınabileceğini tezinde işler. Jüri önünde savunduğu tezini "Summa Cum Laude" üstün takdir derecesinde başarılı bir şekilde verir. Hukuk doktoru ünvanını alır.
KUVAYİ MİLLİYE VE MİLLETVEKİLİ SEÇİLİŞİ
19 Mayıs 1919 günü, Freiburg Üniversitesi, Hukuk Fakültesi Dekanlığından çıkmasını alır. Arkadaşları Şükrü Saraçoğlu ve Çeşmeli Harun Aliçe ile Napoli’ye trenle giderler ve Kuşadası’na gidecek olan Liççiri adlı bir gemiye kaçak olarak binerler. Uzun ve serüvenli bir yolculukla ülkeye dönerler. Söke ve Kuşadası’nda bir buçuk yıl süren Kuvayi Milliye çalışmaları ve Yunanlılarla, İtalyanlarla süren başarılı mücadeleler ve 1.Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeliği. Müdafai Hukuk Grubu Genel Sekreterliği, Yeni Gün ve Hakimiyeti Milliye yazarlıkları... Anayasa komisyonu üyelikleri, İktisat Vekilliği, 1924 Anayasa hazırlık çalışmaları ve veto yetkisine karşı çıkışı, gazetelerde uyarıcı ve yön verici yazılar vb. önemli çalışmalar sürer gider.
MEDENİ YASA
22 Kasım 1924’te Fethi Bey kabinesinde Adalet Bakanı olarak yer aldı. Üst düzey görevlilerle toplantı yaptı. Konunun uzmanlarının katıldığı bir kongre düzenledi. Din ve devlet işlerinin birbirine girdiği Osmanlı Devleti’nin bir Medeni Yasası yoktu. Cevdet Paşa’nın hazırladığı, Hanefi Mezhebi’ne dayanan Mecelle vardı. Ancak onun da maddeleri arasında bir uyum yoktu. Ayrıca hukuksal ayrıcalıklar nedeniyle, çok hukuklu bir düzen vardı. 1923 yılından itibaren çalışan komisyon kendi arasında tutarlı olamadı. Laik devlet yapısına uygun bir kanun hazırlayamadı. Hazırlamaya çalıştıkları yasa taslağı, birçok Avrupa ülkesinden ve İslam’ın dört değişik mezhebine dayanan hukuk kurallarını içeriyordu. Mahmut Esat bu yasa taslağını: "Şu hale göre, Türk hâkimi, karşısında Müslüman görünce molla, Hıristiyan görünce papaz, Yahudi görünce haham olacaktı" diye değerlendirir.
Ona göre bu anlayışla yasa yapılamazdı. Çankaya Köşkü’nde hukuk alanında yapılacaklar tartışılırken en kestirme yolun, Avrupa medeni yasalarından birinin, dilimize hızla çevrilerek uygulanması olduğunu söyledi. Cumhurbaşkanı Atatürk: "Çocuğum istediğini yaparsak, tercüme edeceğimiz bu kanunları, memleketimizde tatbik edecek elemanlarımız var mıdır" deyince Mahmut Esat şu yanıtı verdi: "Paşam, bir gün Avrupa’da çok mükemmel bir silah icat edildiğini işitseniz, memleketimizde bunu kullanmasını bilen yoktur diye, o silahı almakta tereddüt mü edersiniz? Elbette ki hayır! Silahı alır, onu kullanacak askerleri yetiştirirsiniz." Bu yanıt, Mahmut Esat’ın zeka pırıltılarıyla doludur. Onun kararlılığını anlatır.
Altı alt komisyon kurulur. Her komisyon ayrı bir bölümü çevirecek ve sonunda bunlar birleştirilecekti. Komisyonlar 10 Ocak 1926’da çalışmalarını tamamladı. Meclis komisyonları, yasayı görüşmeye başladı. Medeni Yasanın gerekçesini, Mahmut Esat Bozkurt yazdı. Onun hukuk bilgisinin yüksekliğini, ileri görüşlülüğünü, inanç konuları ile bilimin, birbirinden kesin olarak ayrılmasının gerekliliğini vurgulayan, laik ve aydınlanmacı kişiliğinin yansıması olan gerekçe, hukuksal açıdan bugün de aşılamayan bir başyapıt değerindedir. Gerekçeden bazı bölümleri alıntılayacağım.
"Yasaları dine dayalı devletler, kısa zaman sonra, yurdun ve ulusun istemlerini, karşılayamazlar. Çünkü dinler değişmez kurallar kapsarlar. Yaşam yürür gereksinimler hızla değişir, din yasaları her ne olursa olsun, ilerleyen yaşamın karşısında, biçimden ve ölü sözcüklerden ileri bir değer taşıyamazlar."
"Ulusal toplum yasasının düzenleyicisi olan ve yalnız ondan esinlenmesi gereken, düzenli biçimde derlenmiş bir Medeni Kanundan, Türkiye Cumhuriyeti’nin yoksun kalması, ne çağdaş uygarlık gerekleriyle ne de Türk İhtilali’nin gerektirdiği kavramla bağdaştırılamaz."
Medeni Yasa 17 Şubat 1926’da TBMM’de oy birliğiyle kabul edildi. Yasa hukuk diline yeni Türkçe sözcükleri sokarak halkın anlayabileceği bir duruma getirildi. Kişisel özgürlükler ve hukuksal eşitlik güvenceye alındı. Bir ailen hukukuna kavuştuk. Çok eşle evlilik, küçük yaşta çocukların evliliği engellendi. Evlenme, boşanma, miras, vasiyet ve vesayet kurumları çağdaş ölçüde düzenlendi.
DESTEKLEYEN YASALAR
Borçlar yasası, Ticaret yasası, Deniz Ticaret yasası, Ceza Kanunu (Zenderelli Kanunu) İcra ve İflas yasaları,Ceza Davaları Yargılama Usûl yasası, Yargılama Usûl yasası, Temyiz Mahkemesinin düzenlenmesi, Adli Tıp Kurumu yasası, Emlak ve Eytam(yetimler) Bankası yasası, Ceza ve Tutukevlerinin düzenlenmesi yasaları Medeni Yasayı destekleyenlerdir. Ayrıca devrim yasalarının uygulayıcılarını yetiştirmek için Ankara’da Hukuk Mektebi 5 Kasım 1925’te, Atatürk’ün konuşmasıyla açıldı. Mahmut Esat da bir konuşma yaptı. Atatürk’ün söylevinden bir bölüm aktarmayı, Türk Devrimi açısından bir ödev saymaktayım.
"Ulusun arasız ve ateşli devrim atılışları sırasında, sinmek zorunda kalan eski kanun hükümleri, eski hukuk adamları, devrimcilerin ateşi ve etkisi yavaşlamaya başlar başlamaz, hemen canlanarak, devrim ilkelerini, ona içten bağlı olanları bunların kutsal ülkülerini, suçlayıp kötülemek için fırsat beklerler. Bu fırsat, eski yasaların yürürlükte kalmasıyla, eski anlayışı sinsice kollayıp yürütmekte direnen yargıçların ve avukatların varlığı ile belirir ve beslenir."
BOZKURTLOTÜS DAVASI
Adalet Bakanlığı sırasında Türk kuru yük gemisi Bozkurt ile Fransız gemisi Lotüs, Sığrı limanı önünde çarpışır. Bozkurt gemisi batar, sekiz gemicimiz ölür. Fransız kaptan Demons ile Türk kaptan Hasan tutuklanır. Fransızlar, kazanın Türk karasuları dışında olduğu gerekçesiyle, tutuklamaya itiraz ederler. Türk mahkemesi itirazı kabul etmez. Olay iki ülkede de çok büyür. Olay uluslararası mahkemeye Lahey’e taşınır. Türkiye’nin avukatı Mahmut Esat Bozkurt’tur. Türk ve Fransız heyetleri Lahey Adalet Divanı için bir tahkimname hazırlar. Fransızlar "Türkiye Kaptan Demons’u tutuklamakla devletlerarası hukuka uygun hareket etmiş midir?" sorusunu yöneltirken, Mahmut Esat Türk önerisinde "Türkiye Kaptan Demons’u tutuklamakla devletlerarası hukuka aykırı hareket etmiş midir?" sorusunu kabul ettirmiş ve kanıtlama yükünü Fransızlara vermiştir. Yapılan yargılamalar sonunda, 7 Eylül 1927 günü Lahey Uluslararası Adalet Divanı Türkiye’yi haklı bulur. Emperyalizme hukuk alanında da bir şamar indiririz. Eski Türkiye Barolar Birliği Başkanı, Prof. Dr. Faruk Erem o büyük insanı, hukuk anıtı bilge kişiyi şöyle tanıtıyor: "O’nun soyadının arkasında, devlet egemenliğinin temel koşullarından olan ‘ceza verme’ hakkına dokunulamayacağını yansıtan bir anıt görüntüsü vardır. Türkiye Cumhuriyeti BozkurtLotus zaferinde hukuk egemenliğini kanıtlamış ‘Milli Egemenlik’in dışa karşı sınavını vermiştir.
Silahıyla Kurtuluş Savaşı’na katılan, yazılarıyla toplumu uyandıran, Kemalizm öğretisinin kuramını oluşturan, yaptığı hukuk devrimleriyle Türkiye’nin çağdaş bir toplum olmasında büyük katkısı olan, İstanbul ve Ankara üniversitelerinde, Ordinaryüs Profesörlük yapan, ülkesi için her türlü özveriyi gösteren, almadan veren, eylem ve söylemleriyle, Türk gençliğine örnek olan, hukuk anıtı bir insan olan Mahmut Esat Bozkurt’u ölümünün 76. yılında, saygı, sevgi ve minnet duygularıyla anıyorum... Işıklar içinde yatın.
Kaynak: Nail Topal’ın Ateşten Adam" Mahmut Esat BozkurtAtayurt yayınları kitabından yararlanılmıştır.
Aydınlık