Kore, Konfüçyüsçü etik temelinde Batı’yı 'barbar' olarak algılarken bu durum 19 yüzyıl donlarında değişti. Artık Batı 'medeni' olmuştu. Ülkedeki Batımerkezci düşünce ve söylemleri o dönemki gaehwa hareketine dayanıyor.

EMRE ŞENBABAOĞLU

Bir önceki yazımda, Kore’nin tarihindeki önemli dönüm noktalarını özetlemeye çalıştım. Kore’nin gerçekten zengin ve renkli bir tarihi olduğunu, ancak 19. yüzyılın sonlarına doğru yükselişe geçen Batı ve Japon emperyalizminden kaynaklanan tehditlerden dolayı Joseon Krallığı’nın ülkeyi Batı’ya ve Japonya’ya açmak zorunda kaldığını belirtmiştim.

Kore İmparatorluğu nasıl Japonya sömürgesi oldu? - Resim : 1

Aslında Joseon Kore’sinin uygulamak zorunda olduğu “Açık Kapı” politikasını o dönemde Batı emperyalizminin tehdidi altındaki Çin, Japonya ve Siyam (Tayland) gibi birçok Asya ülkesi de uygulamak zorunda kaldı çünkü bu ülkeler için başka bir seçenek yoktu. Ya Batı tarzında bir modernleşme ve reform yolunu seçeceklerdi ya da Batı’nın askeri güç kullanımına maruz kalacaklardı.

Çing hanedanlığının yönetimi altındaki Çin’in 19. yüzyıldaki hikayesi bunun en büyük örneğidir. Çin, 19. yüzyılda Batı sömürgeciliğine ve emperyalizmine direndiği anda Birinci Afyon Savaşı’nı (1839-1942) ve İkinci Afyon Savaşı’nı (1856-1860) yaşamıştı. Çin’de Batı emperyalizmine karşı bir tepki olarak ortaya çıkan Boksör Ayaklanması (1899-1901) kanla bastırılmıştı. Çin, Afyon Savaşları sonunda Batı ile eşit olmayan antlaşmalar imzalamak zorunda kaldı. Örneğin Siyam, Kral Chulalongkorn’un hükümdarlığı döneminde (1868–1910) sömürge olmamak için Fransa ve Büyük Britanya gibi Batılı güçlere topraklarının bir kısmını bıraktı.

Siyam, 1855 Bowring Antlaşması’ndan sonra Batılı güçlerle birçok eşit olmayan antlaşma imzaladı. Aynı şekilde, Japonya 1858’de Harris Antlaşması ile limanlarını ticaret için ABD’ye açmıştı ve yabancılara dış dokunulmazlık hakları tanımıştı. 19. yüzyılın sonlarına doğru Batı bir “medeniyet standardı” ortaya koymuştu ve bu medeniyet standardı uluslararası hukuk alanında “eşit olmayan antlaşmalar” yoluyla uygulandı. Bu dönemde Çin, Japonya ve Tayland gibi birçok Batılı olmayan ülkeler bu Batı standartlarına uyabilmek için kendi medeniyet standartlarını bırakmak zorunda kaldı ve Batı’nın dayattığı antlaşmalara imza attı.

Kore İmparatorluğu nasıl Japonya sömürgesi oldu? - Resim : 2

19. yüzyılın sonlarında Joseon Kore’si de uluslararası alandaki dinamiklere ayak uydurmak zorunda kalmıştı. 19. yüzyılın sonlarına doğru Kore, Konfüçyüsçü etik temelinde Batı’yı “barbar” olarak algılarken bu algı zamanla değişti. Kore devleti ve toplumu artık Batı’yı “medeni” olarak algılamaya başlamıştı. Doğal olarak o dönemde Batı, Joseon Kore’sini Doğu Asya’da eşsiz bir medeniyete sahip bir ülke ve Kore milletini beş bin yıllık bir zengin bir gelenek ve medeniyete sahip bir millet olarak görmek istemedi. Kore onlar için Oryantalist bir mantık temelinde eski ve gizemli bir ülkeydi. O yüzden Joseon’un dışa açılması sırasında ortaya çıkan “gaehwa” (aydınlanma) hareketi, medeniyet ve modernleşmeyi Batı medeniyetinin kabulü bağlamında değerlendirdi. Ülkede radikal reformların yapılması gerektiğini düşünen gaehwa düşüncesi Batı’yı barbarlar veya canavarlar olarak gören Çin’in merkeziyetçiliğini reddetti ve ülkeyi dış güçlere kapatma fikrinin yanlış olduğunu savundu. Kore’deki Batımerkezci düşünce ve söylemlerin kökeni bu gaehwa hareketine dayanmaktadır (Jongtae Kim, Eurocentrism and Development in Korea). Gaehwa hareketi eleştiriye açık olsa da hareketin nihai amacı, dış güçlerle mücadele edebilecek zenginlikte ve güçte bağımsız ve modern bir Kore devleti yaratmaktı.

Kore İmparatorluğu nasıl Japonya sömürgesi oldu? - Resim : 3
1904-1905 Rus-Japon Savaşı

KORE İMPARATORLUĞU’NUN DOĞUŞU VE 1905 EULSA ANTLAŞMASI

1894-1895 yıllarındaki Çin-Japon Savaşı’nı kaybeden Çin’in Kore yarımadası üzerindeki etkisi sona erdi, ancak Japon emperyalizmi yükselişe geçmişti ve Çarlık Rusya’sının da Kore yarımadasında gözü vardı. 1895’te Kraliçe Myeongseong Japon suikastçılar tarafından öldürüldükten sonra, büyük bir tehlike altında olduğunu hisseden Kral Gojong, koruma istemek ve Japonya’yı caydırmak için 1896’da Seul’deki Rus elçiliğine kaçtı. Kral Gojong, bu elçilikteki iç sürgününden döndükten kısa bir süre sonra, bağımsız Kore İmparatorluğu’nun kurulduğunu ilan etti ve onun ilk imparatoru oldu. 1897’de Joseon Hanedanlığı’nın ismi “Büyük Han İmparatorluğu” (Deahan Empire) olarak değiştirildi. Kore İmparatoru Gojong, 1897’den ölümüne kadar bugün Seul’de bulunan Deoksugung Sarayı’nda (Gyeongun-gung olarak da biliniyor) yaşadı. Bu saray, 1592-1598 yılları arasındaki Imjin Savaşı sırasında kraliyet sarayı olarak kullanılmıştı.

Kore İmparatorluğu nasıl Japonya sömürgesi oldu? - Resim : 4
Kral Gojong

Seul’de bulunan beş kraliyet sarayı arasında yer alan Deoksugung Sarayı, Gyeongbokgung Sarayı’ndan sonra görülmesi gereken en önemli saraylardan biri. 1904 yılında imparatorun yatak odasının olduğu binada çıkan bir yangın saraydaki bazı binaları yok etmiş. Japon sömürgeciliği döneminde bazı binalar da Japonlar tarafından yıkılmış. Saraya girdikten sonra kiraz çiçeği açmış ağaçların olduğu yoldan yürüyerek sarayın ortasındaki Junghwajeon Binası’na ulaşıyorsunuz.

Kore İmparatorluğu nasıl Japonya sömürgesi oldu? - Resim : 5
Deoksugung Sarayı - Junghwajeon Binası

Bu bina, devlet işlerinin, resmi toplantıların yapıldığı ve tahtın bulunduğu yer aynı zamanda. Sarayın bir başka köşesinde ise 1898 yılında İngiliz mimar John Reginald Harding tarafından tasarlanan ve diplomatik ve üst düzey hükümet toplantıları için kullanılan Neo-Rönesans tarzı “Seokjojeon Binası” bulunuyor. Seokjojeon Binası şu anda “Kore İmparatorluğu Tarih Müzesi” olarak hizmet veriyor. Seokjojeon’un Batı tarzındaki bahçesinin önünde birçok ziyaretçi fotoğraf çektiriyor.

Kore İmparatorluğu nasıl Japonya sömürgesi oldu? - Resim : 6
Deoksugung Sarayı - Seokjojeon Binası

1905 yılında, bu sarayda Kore tarihinin önemli olaylarından biri meydana geldi. 1904-1905’te, Rusya’yı yenilgiye uğratıp küresel bir güç haline gelen Japonya, Kore İmparatorluğu’nu bir koruyuculuk antlaşması imzalamaya zorladı. Rus-Japon Savaşı sırasında Kore’ye yerleşen Japon askerlerinin bir kısmı tarafından kuşatılan Deoksugung Sarayı’nın Jungmyeongjeon Binası’nda Kore İmparatorluğu “Eulsa Antlaşması”nı imzalamak zorunda bırakıldı. İmparator Gojong antlaşmayı imzalamayı reddetti ancak Japon GeneralIto Hirobumi tarafından tehdit edildi. Sonunda Kore’nin sekiz kabine bakanından beşi antlaşmayı imzaladı. Uluslararası hukuka göre bu antlaşma askeri güç tehdidi altında imzalandığı için geçersizdi, ama Japonya antlaşmayı dünyaya duyurdu ve Kore İmparatorluğu’nu himayesi altına aldı. Bu antlaşma Kore’yi diplomatik egemenliğinden ve haklarından mahrum etti.

Kore İmparatorluğu nasıl Japonya sömürgesi oldu? - Resim : 7
1905 Eulsa Antlaşması'nın İmzalandığı Jungmyeongjeon Binası

Eulsa Antlaşması’nın imzalanmasından sonra Konfüçyüsçü bilgin Jang Ji-yeon, Hwangsŏng Sinmun adlı Kore gazetesinde “Bugün Acı Bir Şekilde Ağlıyoruz” (Siilya Bangseongdaegok) başlıklı yazısında şunları yazdı: “Bu antlaşma sadece ülkemizin değil, üç Asya ülkesinin de [Japonya, Çin ve Kore] bölünmüşlüğünü gösteriyor. Köpeklerden ve domuzlardan farkı olmayan tüm Joseon bakanları! Kendi çıkarları uğruna kendi halkımıza ihanet ettiler. Dört bin yıllık geleneği, beş yüz yıllık bir hanedanı diğerlerine yok pahasına verdiler. Sahte tehdit korkusuyla bu ülkeyi sattılar ve Joseon'un 20 milyon vatandaşını başkaları tarafından köleleştirilmek üzere teslim ettiler” (The Association of Korean History Teachers, A Korean History for International Readers, s. 230).

Kore İmparatorluğu nasıl Japonya sömürgesi oldu? - Resim : 8
Deoksugung Sarayı

Eulsa Antlaşması’ndan sonra Japonlar Kore’nin yönetimine her alanda karıştı. Japonya’nın Kore’ye verdiği “bağımsızlık” sözünün bir yalan olduğu ortaya çıkmıştı. Japonların bir sömürge hükümeti kurmak için Korelileri yönetimin dışında bırakması tüm Kore halkını Japon emperyalizmine karşı mücadele etme fikri etrafında birleştirdi. Halkın birçok kesimi bu antlaşmanın iptal edilmesi için toplumsal hareketler başlattı ve anti-emperyalist nitelikteki Kore milliyetçiliği yükselişe geçti. 1907 yılında Japonya Kore’ye bir başka antlaşma daha dayattı. Antlaşma, Kore’nin Japonya’da yerleşik bir generalin rehberliği altında hareket etmesi gerektiğini ve içişleri idaresinin Japonya'ya devredilmesini öngörüyordu. 1905’teki Eulsa Antlaşması ile Kore yabancı devletlerle diplomatik ilişki kurma hakkını kaybetmişti. 1907’deki Japonya-Kore Antlaşması ile Kore iç işlerinin idaresini de kaybetti.

1907’de Kore ordusu dağıtılınca birçok asker “Doğruluk/Hak Milisleri”ne (Righteous Militia) katıldı. Küçük gruplar halinde faaliyet gösteren Doğruluk Milisleri, emperyalist Japon askerlerini, polislerini ve Japonya ile hareket eden emperyalist işbirlikçisi hükümet yöneticilerini ve Korelileri sömürerek zengin olanları hedef aldı. Japon karşıtı Doğruluk Milisleri’nin direniş hareketi 1908 ve 1909 yıllarında zirveye çıktı. 1908-1911 yılları arasında Japonlar ile Doğruluk Milisleri arasındaki 2.852 çatışmaya 141 binden fazla Koreli vatansever katıldı (Oktay Gökhan Banbal, Japon İşgal Döneminde Kore Yarımadası ve Uzak Doğu’nun Siyasi Görünümü, s. 61), ancak Japon sömürge yönetiminin askerleri bu milislere saldırdı ve onlara karşı katliamlar gerçekleştirdi (The Association of Korean History Teachers, A Korean History for International Readers, s. 234).

Kore İmparatorluğu nasıl Japonya sömürgesi oldu? - Resim : 9
Koreli Bağımsızlık Savaşçısı An Jung-geun

1909’da Koreli bağımsızlık savaşçısı An Jung-geun Kore’ye Eulsa Antlaşması’nı dayatan Japonya’nın Kore Valisi İto Hirobumi’yi Çin’in Harbin şehrinde bir suikast ile öldürdü. An Jung-geun, Asya’da barışın ancak Japonya, Kore ve Çin’in birbirini desteklemesiyle geleceğini iddia eden bir pan-Asyacı idi. Japon yöneticilerin “terörist”, Kore halkının milli bir kahraman olarak gördüğü An Jung-geun’un hayatı hakkında şimdiye kadar birçok film yapılmış. 1959 yapımı Güney Kore yapımı “Kral Gojong ve şehit An Jung-Geun (King Gojong and martyr An Jung-Geun), 1979 Kuzey Kore yapımı “An Jung Gun Itō Hirobumi’yi Vuruyor” (An Jung Gun Shoots Itō Hirobumi) ve 2004 Güney Kore yapımı “Thomas An Jung-geun” adlı filmler hem Kuzey Kore’nin hem de Güney Kore’nin milli kahramanlarına sahip çıktığını ve iki ülkenin emperyalizme karşı birleşebileceğini gösteriyor. Bana göre, Kuzey Kore’yi ve Güney Kore’yi ileride bir birleşme olacaksa An Jung-geun gibi düşünen ve An Jung-geun’un mirasına sahip çıkan Koreliler birleştirebilir ve ancak An Jung-geun gibi düşünen Asyalılar, Çin, Kore ve Japonya arasında kalıcı bir barışı sağlayabilir.

KORE’NİN 1910 YILINDA JAPONYA TARAFINDAN İLHAKI

Japon tarihçi Unno Fukuju’nun verdiği istatistiklere göre, Japonya 1910’a kadar Doğruluk Orduları mensubu 17,688 Koreliyi katletmişti (Kim Ji-hyung, The Japanese Annexation of Korea as Viewed from the British and American Press: focus on The Times and The New York Times, s. 113). Daha sonar Japonya, Japonya-Kore İlhak Antlaşması ile Kore’yi resmen ilhak etti ve bir sömürge haline getirdi. Çok ilginçtir, 2001 yılında Harvard Üniversitesi’nde “Japonların Kore’yi İlhakının Yeniden Değerlendirilmesi” adında Kore, Japonya, ABD, Kanada ve birçok Avrupa ülkesinden 30’dan fazla akademisyenin katıldığı bir konferans yapıldı ve Japonya’nın 1910'da Kore’yi ilhakının tarihsel ve hukuki geçerliliği tartışıldı. Bu konferansta Batılı hukukçuların bu antlaşmanın yasal olmadığını reddetmesi ve hala bu antlaşmanın yasal olduğunu düşünen bazı uluslararası hukukçuların bulunması, uluslararası hukuk alanında siyasi ve ideolojik eğilimlerin ve emperyalizmin, etkisini hala sürdürdüğünü gösteriyor.

Kore İmparatorluğu nasıl Japonya sömürgesi oldu? - Resim : 10
Jungmyeongjeon Binası

1910 yılında, 1969 “Viyana Antlaşmalar Hukuku Sözleşmesi” gibi bir uluslararası hukuk antlaşması olmasa da devlet temsilcilerinin baskısıyla imzalanan bir antlaşma o zamanın uluslararası örf ve adet hukukuna göre yine geçersiz sayılıyordu. 1910’da imzalanan antlaşmanın 1. Maddesi “Majesteleri Kore İmparatoru, tüm Kore toprakları üzerindeki egemenliğinin tamamını ve kesin olarak Majesteleri Japonya İmparatoru'na devretmektedir” dese de antlaşmanın hukuki bir geçerliliği yoktu ve ayrıca eşit ve adil bir antlaşma değildi. 2010 yılında antlaşmanın 100. yılında, Japonya’nın 105 ilerici aydını Tokya’da ve Kore’nin 109 ilerici aydını Seul’de eş zamanlı olarak düzenledikleri basın toplantılarında bu antlaşmanın geçersiz olduğunu ilan etmesi meselenin en azından aydınlar bağlamında çözüme kavuşturulduğunu gösteriyor.

Elizabeth Keith’in 1946’da yayımlanan “Eski Kore: Sabah Sakinliği Ülkesi” (Old Korea: The Land of the Morning Calm) Kore’yi sabah sakinliği ile tanımlamıştı. 1910’dan sonra sabah sakinliği yerini acıya ve yıkıma bıraktı. Japon sömürge yöneticileri Kore’nin değerli ve zengin kültürel mirasını yakıp yıktı. Bir önceki yazımda anlattığım Gyeongbokgung Sarayı’nın bazı kısımları Japonlar tarafından yıkıldı. Japon emperyalistleri, Kore’deki tüm Kore örgütlerini dağıttı. Buna Japonya’nın Kore’yi ilhakını savunan örgütler bile dahildi. Tüm Korece dergiler ve gazeteler iş yerlerini kapatmaya zorlandı. Japon askeri hükümeti, tüm ders kitaplarına, okul müfredatlarına sansür uyguladı ve Koreli öğretmenlerin eylemlerini gözetledi. Büyük Han İmparatorluğu tarihten silindi. 1910’dan 1945’e kadar artık Koreliler yoktu, tüm Koreliler Japonya’ya aitti (The Association of Korean History Teachers, A Korean History for International Readers, ss. 236-237). Japon emperyalizminin Kore halkına karşı zulmü işte böyle başladı. Bir sonraki bölümde Kore’nin bağımsızlık için ortaya koyduğu direnişi ve bağımsızlık sürecini anlatacağım.

HAFTAYA DEVAM EDECEK…

DİZİNİN DİĞER BÖLÜMLERİ