TÜRK kadınlarını Balkan Savaşlarından itibaren miting kürsülerinde, milli mücadelenin örgütlenmesinde görüyoruz. Hem cephede, hem de cephe gerisinde İstiklâl Savaşı’nın kuvvetidirler. Türk kadın hareketi, başlangıcından itibaren yurtsever olmuştur.
Kadın hareketi yurtseverdir

AV. ELİF ESKİN CUMHURİYET KADINLARI DERNEĞİ GYK ÜYESİ

Kökeni 1857 yılında tekstil fabrikasında insanca çalışma koşulları için mücadele ederken yangında ölen kadın işçilerin anılmasına dayanan 8 Mart’lar Türkiye’de ilk kez 1921 yılında “Emekçi Kadınlar Günü” olarak kutlanmaya başlanmıştır. Bütün kadınlara ve kadın mücadelesini omuzlayanlara kutlu olsun.

O tarihten bugüne kadar kimi zaman hakkını vererek bir mücadele günü olarak kutlanmış, kimi zaman yasaklanmış, kimi zaman da bağlamından kopartılarak kadınlara hediyeler alınıp çiçekler verilen bir güne indirgenmiştir. En acısı ise son yıllarda emperyalizm ve neoliberalizmin çeşitli yollarla ülkemize ihraç ettiği anlayışlarla, kadının özgürleşmesini yalnızca çarpıtılmış ve sevgi yoksunu bir dille cinselliğe indirgeyen, ülkemizin ve insanımızın gerçekliklerinden kopuk, toplumun yarısına erkek olduğu için, diğer yarısını oluşturan hemcinslerinin büyük bölümüne ise yaşamı kendileri gibi yorumlamadıkları için yabancılaşan ve düşmanca bakan bir çizginin baş göstermiş olmasıdır. Bu, Türk kadınına yapılabilecek en büyük haksızlıktır. Çünkü Türk kadını bugün hayatın her alanında erkekle birlikte vardır ve bu gücünü tarihinden almaktadır.Türk töresinde kadın, hanın yanındaki hanım kişidir. Cengiz Han’ın bir toplantı sırasında gelen eşini görünce saygıyla “İşte bu da benim Han’ım” dediği rivayet edilir. Hakanın yanında Hatun vardır. Orhun kitabelerinde devlet işlerini bilen katunlardan (hatun) söz edilir. Çin ile ilk barış antlaşmasını Büyük Hun İmparatorluğu adına Mete Han’ın hatunu imzalamıştır. Türklerin Anadolu’ya yerleştikten sonra karıştıkları kavimlerde de bu konularda benzerlikler vardır. Anadolu toprakları çok eskilerde Kibele (Kybele) denilen “Büyük Ana” ya da “Ana Tanrıça”ya ibadet eden çeşitli kavimlerin yurdu olmuştur. Tüm bunlar kadının alınan kararlarda ne kadar etkili olduğunu ve hakanların da kadına saygı duyduklarını göstermektedir. Türk tarihi toplumda kadının gerçek yerini erkekle denk olarak göstermektedir. Ezcümle Anadolu toprakları Arap coğrafyalarından çok farklı olarak kadının tarihin çeşitli dönemlerinde toplum yaşamında etkin roller üstlendiği çok kültürlü bir mitolojiyi, tarihi ve bu geçmişin etkilerini içinde barındırır.

KADINLAR EN ÖNDE

Tarih, ondan ders almayı bilmeyenler için tekerrürden ibarettir. Bizim tarihimiz ise yalnızca ders alacağımız değil kıvançla da dolacağımız örneklerle doludur. Bu örneklerin neredeyse tamamı önemli bir gerçeğe işaret etmektedir: “Türk kadın hareketi, başlangıcından itibaren yurtsever olmuştur.” Türk Kadınlarını Balkan Savaşlarından itibaren miting kürsülerinde, milli mücadelenin örgütlenmesinde görüyoruz. Hem cephede, hem de cephe gerisinde İstiklâl Savaşı’nın gizli kuvvetidirler. Gâzi Mustafa Kemal Atatürk “Dünyada hiçbir milletin kadını, ben Anadolu kadınından daha fazla çalıştım, milletimi kurtuluşa ve zafere götürmekte Anadolu kadını kadar gayret gösterdim diyemez” sözleri ile Türk kadınını taçlandırmıştır.

Bugün çeşitli kesimlerin içine düştüğü yanılgı, kadın mücadelesi ile vatan mücadelesinin apayrı şeyler olduğu fikridir. Cumhuriyet devrimi ile elde ettiğimiz kazanımlarımız tepeden inmiş, zahmetsiz mi elde edilmiştir? Atatürk’ün sözü şahittir; Türk kadını pek çok Avrupa ülkesinden çok önce elde ettiği haklarını, emperyalizm ile mücadele ederek canı pahasına kazanmıştır. Genç Cumhuriyetin Mahmut Esat Bozkurt gibi devrimci kadroları ve bütün yoksunluklara rağmen yetiştirdiği eğitimli, aydın meslek sahibi kuşaklar, kadın mücadelesine omuz vermiş olan aydın hukukçular sayesinde bugün yasalarımızda kadın haklarına ilişkin mücadele alanları yok denecek kadar azdır. Yüreğimizi yakan “kadın cinayetleri” ve kadına yönelik diğer şiddet olayları gibi uygulamada yaşanan sorunlar ise diğer toplumsal sorunlarla birlikte ele alınarak kadın erkek birlikte çözülebilecektir esasen. 

Bağımsız olmayan, özgür olmayan bir ülkenin kadınının özgür olduğu nerede görülmüştür? Bu nedenle ülkemizin bağımsızlığına en çok sahip çıkması, en önde ve uyanık olması gereken kesimler de yine kadınlardır. Dün olduğu gibi bugün de emperyalizm ile mücadele etmeden kadın haklarını savunmak ve ilerletmek mümkün değildir. Emperyalizmin sahte vaatlerini elinin tersi ile iterek oyunu bozacak olanlar, ayağı bu topraklara basan kadınlarımızdır. Anahtar sözcük ise örgütlülüktür.

CKD’DE ÖRGÜTLENELİM

Burada geçtiğimiz günlerde genel kurulunu yaparak Atatürkçü yoluna Prof. Dr. Tülin Oygür önderliğinde devam etme kararı alan Cumhuriyet Kadınları Derneğine değinmeden edemeyeceğim. Sayın Oygür’ün konuşması ve gerek kürsüden gerekse izleyici sıralarından yükselen Atatürkçü, vatansever kadın sesleri önümüzdeki döneme ilişkin milli ve aydınlık bir kadın hareketinin yükselişini müjdelemektedir. Bu vesile ile 8 Mart Pazar günü (yarın) Şirinevler’de Türk Metal İstanbul 1 nolu Şube Kongre salonunda saat 13:30’da başlayacak 8 Mart Kadın İşçiler Çalıştayı’nı duyurmak isterim. Cumhuriyet Kadınları Derneği’nin de düzenleyicilerinden olduğu ve birçok sendikanın katkı ve katılımları ile düzenlenen çalıştay tam bir emekçi kadınlar buluşması olacaktır. Bütün kadınlarımızı Çalıştay’da ve Cumhuriyet Kadınları Derneği çatısı altında buluşmaya davet ediyorum.

Gencecik yaşında eşini kaybedip 4 çocuğunu kimselere muhtaç etmeden bir başına yetiştirebilmek için Tekel’de vardiyalı çalışan şehit kızı merhum Behice Hanım ile genç Cumhuriyetin Halk Dershanelerinden aldığı mezuniyet belgesi ile okulda müstahdem olarak çalışıp kendi deyimi ile “Bir bölük horanta”yı besleyen merhum Fatma Hanım’ın torunu olarak bütün emekçi kadınlarımızın mübarek ellerinden öpüyorum. Bu 8 Martın en yürekten selamını ise Kahraman Memed’inin naaşı başında acısı ile yüreğimizi dağlarken “vatan sağolsun” diyerek vakarı ile hepimizi başı dik gezdiren yüce gönüllü şehit annelerine ve dağa kaçırılan çocuklarına kavuşmak için HDP il binası önünde aylardır yaz kış demeden nöbetini sürdüren Diyarbakır annelerine, terörün kökünü birlikte kurutmak için buluşabilen bu yüce gönüllü kadınlara gönderiyorum.

Aydınlık