Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nin geçen ay Fransız Total ve İtalyan Eni şirketlerinin oluşturduğu konsorsiyuma 7. parselde arama ve sondaj ruhsatı vermesinin ardından dün Yavuz, bu bölgede sondaj faaliyeti için demir attı. Rumların ruhsatlandırma yaptığı bu alan, Türkiye’nin deniz yetki alanlarıyla kesişiyor. Ayrıca Rumların, Ada üzerinde eşit hakları bulunan Kıbrıs Türklerini de yok sayarak yaptığı tek taraflı anlaşmalar, açıkça bir gasp girişimini gösteriyor. 2019 ve 2020 yılları içinde 7. parsele gelmesi planlanan Total ve Eni gemilerinin, geçen yıllarda 3. parselde yaşadıklarını yaşaması muhtemel. Türkiye’nin deniz yetki alanlarıyla kesişen 3. parsele gelen İtalyan sondaj gemisi Saipem 12000, Türk Donanması’nın engellemesi üzerine geri dönmek zorunda kalmıştı.
Yavuz sondaj gemisinin Türkiye’nin deniz yetki alanları içerisinde bulunan Güzelyurt1 kuyusuna gitmesini, uluslararası Kıbrıs Üniversitesi Öğretim Görevlisi Necdet Pamir, Aydınlık’a değerlendirdi: “Onların yedi diye işaretlediği alan, kısmen bizim münhasır ekonomik bölgenin dışında kısmen de içinde. Yani Yavuz, bizim Münhasır Ekonomik Bölge (MEB) kabul ettiğimiz alanın içine gidiyor. Dolayısıyla onların ne düşündüğü önemli değil. Dolayısıyla orada onların haklı olduğu bir şey yok. Eğer ilgili taraflar, yani bütün kıyıdaş devletler bir araya gelerek aynı Karadeniz’de olduğu gibi karar alırlar ve bölge onların alanına düşerse kabul edilir. Fakat bu yapılmaz ve yapıldığı taktirde de bizim alanımıza düşerse, kendi alanımızda sondajımızı yaparız, onlara soracak değiliz. Biz hukuken haklı olduğumuzu düşündüğümüz yerde boynumuzu eğecek değiliz. Ben bu adımı son derece doğru buluyorum yani son derece doğru bir yerde iş yapılıyor.”
TÜRKİYE’NİN TAVRI DOĞAL
“Şu an taraflar anlaşmadığı için onların ve bizim iddiamız var. Biz kendi alanımızda sondajı kendimize hak görüyoruz, çünkü KKTC tarafı ve Türkiye tarafı Rumlara 2007’den beri ikazlarda bulunuyor. Diyorlar ki ‘Tek taraflı olarak ihtilaf olan alanlarda ki bu alanda ihtilaflar tek taraflı olarak sondaj yapmayın, ihaleye çıkmayın’. Ama Rumlar üç tur ihale yaptılar. Afrodit öyle keşfedildi, Kalipso öyle keşfedildi. En son Katar’ın faaliyet gösterdiği kuyudaki keşif de öyle gerçekleşti. Rumlar, tek taraflı olarak çalışmalara devam ettiler. Dolayısıyla bizim de benzer şekilde mütekabiliyet olarak tavır almamız kadar doğal bir şey yok.”
‘HİDROKARBON KEŞFİ İBREYİ BİZE ÇEVİRİR’
“Yavuz, Rumların hak iddia ettiği 7’inci parsele gidiyor fakat sondaj yapacağı alan bizim MEB sınırları içerisinde. Burada Rumlar istedikleri kadar hak iddia etsinler, uluslararası hukuka uygun bir hak söz konusu değil. O kuyu delinecek ve bizim de donanmamız Yavuz’a destek verecek. Burada da Rumların hukuksuzluklarına karşı biz de gambot diplomasisi denilen diplomasiyi uyguluyoruz, buyursunlar gelsinler, ama biz bunu yapacağız. Bu çok açık ve iyi ki de yapılıyor.”
Pamir, Güzelyurt1 kuyusunda olası bir gaz rezervinin bulunması durumunda stratejik ve ekonomik avantajların bizim lehimize döneceğini belirterek şu ifadeleri kullandı: “Rumlar yaptıkları keşifler üzerinden ‘çözüm süreci’ içerisinde KKTC’ye bir takım şeyler dayatıyorlar. Mesela, ‘Bize şuradan şu tavizi verin. Biz de size gaz verelim’ buna örnektir. Biz keşif yaptığımız zaman ibre bize dönecektir. Ekonomik olarak da hem KKTC’nin ihtiyacına cevap verebilecektir hem de Türkiye’ye güneyden doğalgaz girişi olacak, bizim dışa bağımlılığımız azalacaktır. Stratejik olarak elimizi güçlendirecek.”
‘BİZİM İÇİN ÜZÜLMESİNLER’
Türkiye’nin sondaj ve arama faaliyetlerine devam edebilmek için yeterli kaynaklara sahip olmadığı iddialarını değerlendiren Pamir, şöyle devam etti: “Benim elde ettiğim bilgilere göre bizim öyle sıkıntılarımız yok. İddialar ‘sondaj için gerekli maddelere ambargo konuluyor’ biçiminde. Bunu yetkili kişilerle görüştüm, onlar böyle bir sıkıntı olmadığını söylüyorlar. Bazı kimseler de ‘34 kuyu deldiniz, ekonominiz bunu ne kadar kaldıracak?’ diyorlar. Türkiye bu faaliyetleri yapabilecek güce sahiptir. Bu iddialarda bulunanlar bizim için üzülmesinler. Türkiye’nin bunları yapacak ve devam ettirecek gücü vardır. Kimyasalı veya kaynakları olmadan oraya gemiler gitmez bunu unutmamak lazım.”
KIBRIS’TA MOBİL YAKIT TANKI
Daha önce yakıt ihtiyaçlarını Mersin ve İskenderun limanlarına giderek karşılayan gemiler için Kıbrıs’ta büyük bir yakıt tankı kurulması kararlaştırıldı. Aydınlık’ın edindiği bilgilye göre Kıbrıs’a Mobil Yakıt Tankı kurulumu için emir gönderilmiş durumda. İhaleye çıkarılacağı bilgisi alınan işin kısa süreli bir iş olmadığı, gerekli tedarikler sağlandıktan sonra kurulumun yapılacağı belirtiliyor. Böylece ikmal ihtiyaçlarının bir bölümünü Kıbrıs’tan karşılayabilecek olan gemilerimiz, acil durumlara çok daha hızlı müdahale edebilecek.
KIBRIS’TA ASKERİ ÜS PLANINA PARALEL
Geçen haziran ayında Fatih sondaj gemisinin Doğu Akdeniz’de sondaj çalışmalarına başlamasıyla birlikte, bölgede bulunan savaş gemilerinin lojistik anlamda güçlendirilmesi kararı alındı. Türkiye, başta ABD, İsrail ve Fransa’nın Güney Kıbrıs’ta ‘askeri üs’ edinme çalışmaları sonrasında Ada’da askeri liman kurma konusunda harekete geçmişti. Deniz Kuvvetleri Komutanlığı’ndan bir ekip bu amaçla KKTC’ye gidip askeri ve diplomatik yetkililerle görüşmeler yaptılar. Buna göre savaş gemilerinin KKTC’de Gazimağusa veya İskele ilçelerinde, ‘ikmal yapabileceği’ bir liman yapılması için yer tespit çalışması yapıldı. Mobil Yakıt Tankı gelişmesinin önümüzdeki dönemde Kıbrıs’ta büyük bir deniz ve hava üssü inşa edilmesine paralel olduğu düşünülebilir.
KKTC yönetiminin de ‘deniz limanına’ destek verdiği, Ankara’nın Gazimağusa veya İskele’de bir deniz limanı kurulması için düğmeye bastığı belirtiliyor.
‘TUTUKLAMA' TEHDİDİ
Güney Kıbrıs Rum Yönetimi, Doğu Akdeniz’de sondaj çalışmalarına yeniden başlayan Yavuz gemisinin ‘çalışmalarını derhal durdurması’ çağrısı yaparken, bir taraftan da Yavuz gemimizde çalışanları tutuklamakla tehdit etti.
Rum Yönetimi’nden yapılan açıklamada “Türkiye’nin kıtasahanlığımız içerisindeki sondaj yapma niyetini şiddetle kınıyoruz” denildi. Türkiye’nin Doğu Akdeniz’deki adımlarının Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Sözleşmesi’ne aykırı olduğu öne sürülen açıklamada şunlar kaydedildi:
“Türkiye, ‘Kıbrıs Cumhuriyeti’nin egemenlik haklarına saygı göstermelidir. Türkiye’nin bu tutumu, Avrupa Birliği ve uluslararası toplumun çağrılarını hiçe saymadır. Bu adımlar, Doğu Akdeniz’de güvenlik ve istikrarı tehlikeye atmaktan çekinmeyen, uluslararası meşruiyetten hızlı ve kesin bir şekilde uzaklaşmayı seçen Ankara’nın pervasızca kışkırtıcı davranışının teyididir. Türkiye, yasadışı faaliyetlerini derhal sona erdirmelidir. Tüm araştırma gemilerini geri çekmelidir.”
GKRY tarafından tek taraflı olarak ilan edilen 13 parsel bulunuyor. GKRY söz konusu parselleri uluslararası şirketlere ihale ederek lisanslandırıyor. Kuzeydekiler sırasıyla 1. 2. ve 3. parsel, ortadakiler 4. 5. 6. 7. 8. 9. ve 13. parsel ve güneydekiler de 10. 11. ve 12. parsel olarak adlandırılıyor. Türkiye ve KKTC’nin hakkı olan bölgede yalnızca sözde 10. ve 11. persellerde çakışma meydana gelmiyor, diğer parsellerin hepsinde münhasır ekonomik bölge tartışmaları devam ediyor. 7. parsel de bunlardan biri.