2008 krizi sonrası yaşanan durgunluk ve ABD doları başta olmak üzere fiat para (itibari para) birimlerine karşı güvensizliğin artması finansal ekonomik sistem tartışmalarını yoğunlaştırdı. Özellikle Davos zirvelerinde mevcut ekonomik sistemin bu şekilde devam edemeyeceğine dair analizler ve çok sayıda ekonomistin yaptığı benzer açıklamalar sistem tartışmalarını sürekli gündemde tuttu. Koronavirüs salgını sonrası dünya ekonomisinde yaşanan şok ve dalgalanmalar ‘büyük sıfırlama’ ile ilgili beklentileri alevlendirdi.
KARA PROPAGANDANIN ARACI KOMPLO TEORİLERİ
Peki, ‘Büyük Sıfırlama’ nedir? Bu kavramın komplo teorisyenleri tarafından gündemde tutulduğunu görüyoruz. Komplo teorisyenleri açısından ifade edilen ‘büyük sıfırlama’ teorisi, küresel elitlerin veya büyük burjuva ailelerin dünyanın kontrolünü eline geçirmek ve yeniden şekillendirmek için koronavirüsün yayılmasını sağlamak olduğunu iddia ediyor. Kurulacak yeni düzende özel mülkiyetin olmayacağı ve ‘totaliter komünist’ bir sistem kurulacağı iddia ediliyor. Hem burjuvazinin bulunduğu hem de özel mülkiyetin olmadığı bir sistemin nasıl mümkün olacağı sorusunun cevabı yok tabii.
Komplo teorilerinin emperyalizm tarafından kara propaganda aracı olarak kullanılması tesadüf değil. Toplumların basitten karmaşığa doğru ilerlemesi, iletişim imkânlarının artmasıyla yoğunlaşan doğru veya yanlış bilgi akışı, siyasal ve ekonomik gelişmelerin basit yollarla açıklanmasını güçleştiriyor. Çok sayıda değişkenin bulunduğu ekonomik olayların basit denklemlerle açıklanması insanlara cazip geliyor. İnsan beyni karmaşık olguları basite indirgemeye programlandığı için komplo teorilerinin basit formülleri her ne kadar saçma ve bilim dışı olsa da popülaritesinin artmasını sağlıyor. Kara propaganda mekanizmaları işte bu esaslar üstüne kuruludur. Basit ve en masum görünen komplo teorileri zaman içinde büyük yalanların temeline, savaşların ve katliamların ideolojik temeline dönüşebilir. Dolayısıyla komplo teorilerinin insan bilincine verdiği zarar çok büyüktür.
Koronavirüs salgını karşısında aciz duruma düşen ve tüm çıplaklığıyla dünyanın gözleri önüne serilen trajedi Batı emperyalizminin ‘çağdaş ve gelişmiş’ imajının tuz buz olmasıyla sonuçlandı. Çin başta olmak üzere sosyalist ülkelerin ve Türkiye gibi kamu sektörünün sağlık alanında güçlü olduğu ülkelerin virüsle mücadelede gösterdiği başarıyı karalama ve kafaları bulandırma amacı taşıyan komplo teorileri gündeme getirildi. Emperyalizmin imajının sarsıldığı bu gibi durumlarda PR (halkla ilişkiler) mekanizmaları devreye girer. Akla hayale gelmedik saçmalıklar, gerçeklerle hayal ürünü teorilerin harmanlandığı komplo teorileri bazen gizemli bir distopya tablosu içinde karşımıza çıkar. Komplo teorileri vasıtasıyla hem beyinler yıkanır ve hem de kafa karışıklığı sağlanarak hedef değiştirilir. ‘Büyük Sıfırlama’ komplo teorisi hem emperyalizmin ekonomik sömürü yapısını maskelemek hem de 50 yıldır uygulanan neoliberal sistemin çöküşünü gizlemek amacını taşımaktadır.
BİLİMSEL GERÇEKLER GÖZÜYLE ‘BÜYÜK SIFIRLAMA’
OMFIF (Resmi Parasal ve Finansal Kurumlar Forumu) geçen ay içinde yayınladığı bir makalede ‘büyük sıfırlama’ konusunu işledi. Bu makalenin ışığında ‘büyük sıfırlama’ya gerçek olgularla bakalım şimdi. 1944 yılında Bretton Woods Sistemi’nin kurulması ve 1971 yılında Bretton Woods Sistemi’nin çöküşü ile birlikte ABD’nin keyfi biçimde para basmaya başlaması bir anlamda geçmişte görülen ‘büyük sıfırlama’ örnekleridir.
IMF Başkanı Kristalina Georgieva’nın Ekim 2020 tarihli yıllık toplantıda söylediği şu sözler anlamlıydı; ‘insanlığın karşılaştığı büyük yozlaşma ve yoksulluk bizi iki görevle karşı karşıya getirmiştir; ekonomik krizle mücadele etmek ve daha iyi bir gelecek inşa etmek’. IMF başkanlarının ağzından duymaya alışık olmadığımız bu cümleler aslında neoliberal sistemin insanlığın karşılaştığı krizlerde yetersiz kaldığının ve çöküşünün bir itirafı gibiydi.
‘Büyük Sıfırlama’ veya başka bir deyişle köklü değişiklik ihtiyacını ifade eden başka önemli açıklamalar da geldi. Eski AB Merkez Bankası Başkanı Trichet, ABD dolarının üstünlüğünün sona erdirilmesi gerektiğini ve küresel para sisteminde daha düzgün, ileri, istikrarlı bir değişime ihtiyaç olduğunun altını çizdi. Başka bir açıklama 8.67 trilyon dolar büyüklüğünde fon yöneten ABD kökenli Blackrock isimli fonun yöneticisinden geldi. Larry Fink bir G20 konferansında ‘artık Bretton Woods kurumlarının iflas ettiğini ve yeni bir model ortaya konulması gerektiğini’ ifade etti.
SDR, ABD DOLARINA ALTERNATİF OLABİLİR Mİ?
Finansal piyasaların önemli oyuncularının bu açıklamaları önümüzdeki yıllar içinde yeni bir ‘Büyük Sıfırlama’ya giden yolda atılacak adımların ipuçları olarak görülebilir. Nitekim IMF geçen yıl yapılan toplantının ardından harekete geçti ve geçen ay içinde 650 milyar dolar büyüklüğünde SDR (özel çekme hakları) rezervi IMF üyesi ülkelerin kullanımına açıldı. SDR; ABD doları, avro, yuan, sterlin ve yen para birimlerinden oluşan bir sepettir. Bu sepet uluslararası bir rezervdir ve bir anlamda bir karma para birimini ifade eder. Bu ölçekte büyük bir rezervin kullandırılması SDR’nin ABD dolarına alternatif bir para birimi olarak kullandırılması ihtimali olduğunu gösteriyor.
ABD Merkez Bankası FED yetkilileri ABD dolarının en yaygın rezerv para birimi olmasının sıkıntılarını korona virüs salgını sürecinde gördü. Finansal piyasalarda likiditenin yok olduğu bir ortamda Fed çılgınca para bastı ve büyük bir krizi ileri bir tarihe erteledi. Ertelenen bu kriz şimdi yüksek enflasyon ve stagflasyon riski olarak başta gelişmiş ülkeler olmak üzere tüm dünya ekonomisinin önünde duruyor. Dolayısıyla ABD başta olmak üzere AB ve diğer gelişmiş ülkeler SDR’nin küresel rezerv olma sürecini bundan sonraki krizlerde karşılaşılacak likidite sorunlarını aşmak için destekleyeceklerdir.
ÜRETİM GÜCÜ YÜKSEK ÜLKELERİN DÖNEMİ BAŞLIYOR
Sonuç olarak; mevcut finansal sistem artık ömrünü tamamlıyor. Yeni sistem çok sayıda güçlü para birimlerinin olduğu ve ticaret savaşlarına paralel olarak para birimleri savaşlarının sürdüğü bir sistem olacak. SDR’nin tek rezerv para olarak kullanılıp kullanılmayacağı henüz kesin değil. Ancak yeni sistemde Çin ve diğer gelişen ülkelerin kuracağı koalisyonların ağırlığı artacak ve reel sektörle bağları güçlü olan milli para birimleri güçlenecektir. Başta yuan olmak üzere üretim gücü yüksek olan ülkelerin para birimleri güçlü ve istikrarlı para birimleri olarak ön plana çıkacaktır.
Kaynakça: https://www.omfif.org/2021/08/arewenearinganothermonetaryreset/