“Ulusal egemenliklerinden ödün vermeye yanaşmayan devletlerin sınırlarının eleğe döndürülmesi işi, örtülü kirli işlerle becerilemez ve ilgili ülke insanlarının onayı alınmadan gerçekleştirilemezdi. Bu nedenlerle ‘hür dünya’ işlerinden ‘insan hakları’ ve ‘din hürriyeti’ bekçiliğine evrilen operasyon ile ABD’nin uygun göreceği türden demokrasiler kurulmalıydı.” (1)
1980’lerin başından bu yana 92 ülkede uygulanan ve yeni mandacılığın işbirliğiyle örülen ‘örümcek ağı’ içinde çırpınmakta olan Türkiye’de olan biteni incelediğimizde, kendi kurguladıkları bölünme projelerini halka “özgürlük, barış, demokrasi” adı altında benimsetmek amacı ile pek çok sivil toplum kuruluşunun açılmasına bizzat önderlik etmiş ve parasal kaynaklarını sağlamışlardır. Sayın Yıldırım’ın kitabında, adını verdiği pek çok örgütün parasal kaynağının ABD tarafından sağlandığı belgelerle ortaya konmuştur.
MİLLİ MÜCADELE DÖNEMİ
Oysa ki, “Demokrasi Projesi” kapsamında oluşturulan sivil örümcek ağına tabi olmadan örgütlenmek ya da eski deyimle, “teşkilatçılık” Milli Mücadele tarihimizde mevcuttur. Mustafa Kemal, 1906’nın nisan ayında Vatan ve Hürriyet Cemiyeti’nin Selanik Şubesi’nin kuruluş toplantısında şöyle demiştir:
“Arkadaşlar! Gerçi bizden evvel birçok teşebbüs yapılmıştır. Fakat onlar muvaffak olamadılar. Çünkü işe teşkilatsız başladılar. Biz kuracağımız teşkilat ile bir gün mutlaka, ne olursa olsun muvaffak olacağız. Vatanı, milleti kurtaracağız.” (2)
Devrim mücadelesinde geriye düşüşlerin yaşandığı dönemler hep olmuştur. Birinci Dünya Savaşı yenilgisi üzerine Türkiye’de İttihat ve Terakki’nin kısmen dağılması nedeniyle bir teşkilatsızlık yaşanır. İstanbul’da bulunan ve çözümler arayan Mustafa Kemal, kendisiyle mülakat yapan gazeteci Refi Cevat (Ulunay) Bey’e, “Bir teşkilatçı Anadolu’ya geçer de milleti silahlı bir mukavemete hazırlarsa bu yurt kurtulabilir” der. Bunun üzerine Refi Cevat, Mustafa Kemal’e “Paşam, milli mukavemet. Güzel. Ama neyle? Hangi askerlerle, hangi silahlarla, hangi parayla” diye sorar. Mustafa Kemal’in bu soruya yanıtı, “Teşkilatla” olmuştur. (3)
KADIN ÖRGÜTLENMESİ
Türkiye topraklarının işgal altına alınması girişimlerine karşı İstanbul’da ilk örgütlü toparlanma olan Milli Kongre, Ateşkes Anlaşmasından yaklaşık bir ay sonra 29 Kasım 1918’de kurulmuştur. Bu oluşuma 52 parti ve dernek katılmıştır. Bu kongreye katılan kadın dernekleri de olmuştur. Milli Kongreye katılan kadın dernekleri şunlardır: Kadınları Çalıştırma Cemiyeti, Cemiyeti Hayriyei Nisvaniye, İstihlakı Milli Kadınlar Cemiyeti, Hilali Ahmer Kadınlar Merkezi, İslam Kadınları Çalıştırma Cemiyeti, Biçki Yurdu, Musiki Muhipleri Hanımlar Cemiyeti, Kadıköy Hanımları Müdafai Milliye Merkezi, Asri kadın Cemiyeti, Darülmuallimat Cemiyeti, İnas Darülfünun Cemiyeti, Ticaret Mektebi İnas Cemiyeti. (4)
Dr. Ferruh Niyazi Bey’in gelişmeleri coşkuyla anlattığı gecelerden birinde, kocasının anlattıklarını ilgiyle dinleyen Saime Hanım’ın önerisi, önemli bir gelişimi başlatır:
”Doktor, biz kadınlar da vatanın kurtuluşu için bir cemiyet kuramaz mıyız? Vatan yalnız erkeklerin mi?”
”Neden olmasın? Sizler zaten Kuvayı Milliyeci gibi çalışıyorsunuz.”
”O zaman biz de kadınlar kolu olarak katılalım ve derhal harekete geçelim.”
Saime Hanım, hiç zaman geçirmeden soluğu polis müdürünün eşi Zekiye Hanım’ın yanıda alır. Birlikte valiyle görüşürler. Çalışmalar hemen başlar. Mevlevi Şeyhi Amil Çelebi, Mevlevi dergâhının alt kattaki iki odasını dayar döşer. Girişin solundaki odalar Müdafai Hukukçu kadınlarındır artık. Kapının üzerindeki yazı ise, Kastamonu kadınlarının gurur yazısıdır: “Müdafai Hukuk Kadınlar Cemiyeti.” (5)
VATAN AHDİ
26 Eylül19 Ekim 1919 tarihleri arasında kurulan dernekle ilgili bilgiler hızla Mustafa Kemal’e ulaştırılır. İzleyen günlerde da haberleşilir. Kastamonu Müdafai Hukuk Kadınlar Cemiyeti, Anadolu Kadınlar Müdafai Vatan Cemiyeti’nin açılışından sonra şubeye dönüştürülecek ve çalışmalarını Sivas merkezli sürdürecektir. Sivas Valisi Reşit Paşa’nın eşi Melek Hanım o günlerde şu anlamlı sözleri sarf eder:
“İnsanın doğduğu ve yaşadığı yere vatan derler değil mi? Bir insan düşünebilir misiniz ki bu kelime söylendiği zaman kalbi titremesin? Bugün en büyük vazifemiz vatanımızı düşman eline teslim etmemektir. Zannetmeyiniz ki bu vazife yalnız erkeklere aittir. Hayır, arkadaşlar hayır! Vatan, sevgili vatan, erkeklerin olduğu kadar da bizimdir.”
“Yemin ediyoruz, ahd ediyoruz, Memleketimizi düşmana vermemek için erkeklerimizle beraber çalışacağız. Bu kararımızı bütün Anadolu’daki Türk ve Müslüman hemşirelerimize bildireceğiz. Şüphe etmem ki onları da kendimizle beraber müdafaa yolunda göreceğiz.” (5)
Cumhuriyet Kadınları Derneği, “Demokrasi Projesi” tuzağına takılmadan, tamamen milli duygularla kurulan ve kendi öz kaynakları ile faaliyetlerini sürdüren Anadolu Kadınları Müdafai Vatan Cemiyeti’nin bugünkü temsilcileridir. Tüzüğünün amaç maddesi olan: “Cumhuriyet Kadınları Derneği, Ulusal Kurtuluş Savaşı ve Cumhuriyet Devrimleri ile kazanılmış olan ekonomik ve siyasal bağımsızlığın, özgürlük, demokrasi ve aydınlanmanın korunması, savunulması, ülke ve halk yararına geliştirilmesi için çalışır” maddesine uygun olarak çalışmalarını sürdürmektedir. (6)
Kaynaklar:
1) Mustaa Yıldırım, Sivil Örümceğin Ağında.
2) Atatürk’ün Bütün Eserleri, c.1,
3) Tugay Şen, Atatürk ve Teşkilatçılık.
4) Zeki Sarıhan, Kurtuluş Savaşı Kadınları.
5) Güldal Okuducu, Türk Kadınının Kısa Tarihi.
6) Cumhuriyet Kadınları Derneği Tüzüğü.