İdlib’deki gerginliği fırsat bilen ABD’nin Suriye Özel Temsilcisi James Jeffrey pusudan çıktı. Ankara’ya gelen Jeffrey’in gündeminde, Türkiye’nin Astana Süreci'nden koparılması ve tekrar Washington çizgisine çekilmesi var.

Türkiye ile Rusya ve Suriye arasında İdlib gerilimi sürerken ABD’nin Suriye Özel Temsilcisi James Jeffrey Ankara’ya geldi. Jeffrey’in gündemi, İdlib üzerinden tansiyonun yükseldiği süreçte ‘Astana’nın fişini çekmek’. ABD temsilcisinin İdlib konusunda son günlerde yaptığı açıklamalar bunun ipuçlarını veriyor.

‘TEMSİL MEKANİZMASI’

Geçen hafta Suriye ile askeri gerilimin tırmanması üzerine 5 Şubat’ta açıklama yapan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Suriye’de halkın tamamını temsil eden bir yönetimin bulunmadığını” ve “Suriye halkının tamamını kucaklayan yeni bir anayasa yapılması gerektiğini” söyledi. Aynı gün Erdoğan’dan sonra açıklama yapan Jeffrey’in, “Öncelikle oturmalı ve rejim kontrolünde olmayan insanların temsil edilmesi için uygun mekanizmayı bulmalıyız. Biz konuşmaya hazırız” ifadeleri dikkat çekti. Jeffrey’in “rejim kontrolünde olmayan bölgeler için mekanizmalar kurulması” ifadesi önemli. Çünkü, ABD geçmişten beri Ankara’ya, Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı bölgelerinin yanı sıra İdlib’de de Türkiye’nin kontrolü ve himayesinde, Esad yönetimine alternatif yönetim çekirdeği oluşturmak üzere özerk bölgeler öneriyor. ABD böylelikle Türkiye’ye, PKK/PYD’nin denetimindeki bölgeleri de kabul ettirmeyi amaçlıyor. Çünkü hedef, Esad yönetimini devirmek olunca, Türkiye kaçınılmaz olarak bu hedefin asıl sahibi ABD’yle ve onun denetimindeki PKK/PYD unsurları ile yan yana getirilmiş oluyor.

ABD bu aşamada, “PKK/PYD unsurları sınırdan uzaklaştırıldı, sizin için de bir güvenlik sorunu oluşturmayacaklar” vaadi ile Ankara’yı, Suriye’yi bölme planına yeniden dahil etme imkanına kavuşmuş oluyor. 2015 yılından itibaren, ABD’nin Suriye’de PYD, ÖSO vb. unsurların ayrı ayrı kontrol edeceği, Şam’ın denetimi dışında oluşturulacak bölgeler vasıtasıyla konfederal bir Suriye yapılanması oluşturma hedefi var. Türkiye’nin Astana Süreci'yle içine girdiği yönelim, bu planlamayı bozdu. Ancak, son dönemde İdlib’de Türkiye ile Rusya ve Suriye arasında tırmanan gerilim, ABD’ye bu planı yeniden çantadan çıkarma fırsatı yaratmış oldu.

HTŞ’Yİ AKLAMA ÇABASI

Jeffrey, 30 Aralık’ta yaptığı açıklamada, “Kendisi (Cumhurbaşkanı Erdoğan) bizim ortağımız ve NATO müttefikimiz, onun yanındayız. Kendisine Suriye’de (Rusya Devlet Başkanı Vladimir) Putin’e güvenemeyeceğini açıkça söylemiştik. Şimdi sonuçlarını görüyor” dedi. Türkiye’yi İdlib’de desteklediklerini ifade eden Jeffrey, İdlib krizinin esas noktası HTŞ konusunda da politika değişikliğine gidebileceklerinin sinyalini verdi: “Bir süredir uluslararası bir tehdit oluşturduklarını görmedik. Bununla beraber, Ruslara ya da Suriye Ordusu'na İdlib dışında bir yerde tehdit oluşturmuş da değiller.”

Jeffrey 5 Şubat’ta yaptığı açıklamada da HTŞ açıklamalarını sürdürdü: “Birleşmiş Milletler İdlib’de ateşkes ilan etti. Bu da rejim güçlerinin o bölgede hakimiyet kurmaması gerektiği anlamına geliyor. Rejimin HTŞ gibi terör örgütleri ile mücadele etme derdi olduğunu düşünmüyoruz. Onlar İdlib’deki pozisyonlarını muhafaza etmeye odaklanıyor. HTŞ’nin kendilerine ve Ruslara saldırdığını iddia ederek orda sivillere de zarar veren saldırılar yapıyorlar.”

SURİYE’Yİ BÖLME PLANI

James Jeffrey, Türkiye üzerinden Suriye’nin üçe bölünmesi planının mimarlarından biri. Türk Hükümeti'nin ‘yumuşak karnına’ oynanması gerektiğini, Suriye savaşının en başından beri savunuyor. 22 Mayıs 2019’da Temsilciler Meclisi Dışişleri Komisyonu’nda Kongre üyelerinin sorularını yanıtlayan Jeffrey, şunları söylemişti: “Türkiye’nin Esad yönetimine karşı iç savaşın başlangıcına dayanan güçlü bir düşmanlığı var. Türkiye geleneksel olarak da İran ile Ortadoğu’da bir rekabet içinde. Türkiye genel olarak da Rusya’nın kendisine karşı hamlelerinden de memnun değil. Türkiye’nin İdlib’de askeri var. Türkiye, bazı askerleri rejim ateşinde yaralanmış olmasına rağmen, askerlerini çekmeyerek ve buradaki pozisyonlarını güçlendirerek, Rusların ve Suriyelilerin burada yapmak istediklerine karşı duruyor.”

Türkiye’nin Rusya ve özellikle İran’la yakınlaşmasını esas tehlike olarak gören Jeffrey, AB’nin Türkiye ile ilişkilerinde havuçları öne çıkarması gerektiğini savunuyor. Bunun için Washington’un PKK/YPG ilişkisi konusunda Türkiye’nin rahatlatılması gerektiğini söylüyor. Washington Yakındoğu Politikaları Enstitüsü’nün (Washington Institute for Near East Policy) 11 Temmuz 2018 tarihli, Jeffrey’in de imzacıları arasında yer aldığı bir raporunda, ABD ile Türkiye ortaklığının ‘yararları’ konusunda şu değerlendirme yapılıyordu: “Washington, ülkenin yüzde 30’unu oluşturan ve zengin yeraltı kaynaklarına sahip kuzeydoğu Suriye’yi mevcut ABD kuvvetiyle tutarak, Moskova, Tahran ve Şam’akarşı önemli bir kaldıracı elinde bulunduruyor. ABD ve Türkiye, Münbiç’te başladıkları yeni anlaşmayla, ABD’nin önerdiği kuzeydoğudaki yönetim konusunda hızla anlaşmalıdır. (Böylelikle) Türkiye ve ABD’ye bağlı kuvvetler, Suriye topraklarının yaklaşık yüzde 40’ını kontrol edecekler. Ankara ile açık bir anlaşma, (...) Türkleri Astana sürecinden uzaklaştırmak için ilave manyetik çekime sahip olacaktır.”

'ESAD REJİMİNİN NORMALLEŞTİRİLMEMESİ İÇİN...'

ABD’nin Ankara Büyükelçiliği’nden Jeffrey’in Türkiye ziyaretiyle ilgili yapılan açıklamada şunlar kaydedildi:

“Büyükelçi Jeffrey, Esad rejiminin Rusya’nın desteğiyle İdlib’de gerçekleştirdiği istikrarsızlaştırıcı askeri saldırıyı ve Suriye’deki ihtilafa siyasi çözüm bulmak için birlikte nasıl çalışabileceğimizi ele almak üzere Ankara’da üst düzey Türk yetkililerle görüşecektir.

Rusya, İran rejimi, Hizbullah ve Esad rejiminin istikrarsızlaştırıcı faaliyetleri, BMGK’nın 2254 sayılı kararı uyarınca ateşkesin tüm Suriye’de tesisini ve Suriye’nin kuzeyinde bulunan, yerlerinden edilmiş yüz binlerce insanın güven içinde evlerine dönmelerini engellemektedir.

Derhal ateşkes ilan edilmesi ve insani yardım kuruluşlarının, kesintisiz bombardımanlardan kaçan yüz binlerce insanın acılarını hafifletmek amacıyla çatışmalardan etkilenen bölgelere tam erişiminin sağlanması çağrısında bulunuyoruz.”

Yine Büyükelçilik İdlib’de şehit olan askerlerimizle ilgili yayınladığı taziye mesajında şu ifadeleri kullandı:

“NATO müttefikimiz Türkiye’nin yanındayız. Esad rejiminin, uluslararası toplum nezdinde normalleştirilmesine karşı çıkmayı sürdüreceğiz.”

PKK'yı korumak için Barış Pınarı harekatını durduran ABD, İdlib'e girin diyor!