Tarım uzmanı Ali Ekber Yıldırım, salı günü Cumhurbaşkanına yapacağı sunumu Mersin’deki tarım toplantısında özetledi. Türkiye’de tarımın 80 öncesi ve sonrası olarak ayrıldığını söyleyen Yıldırım, ‘Deyim yerindeyse tarımı Dünya Bankası ve IMF’ye teslim ettiler.’ ifadelerini kullandı.

YUSUF ÇELİK / MERSİN

Mersin Ticaret ve Sanayi Odası (MTSO), Mersin Büyükşehir Belediyesi, Akdeniz İhracatçılar Birliği, Ziraat Odası ve Ziraat Mühendisleri Odası ortaklaşa bir tarım toplantısı düzenledi. Mersin Büyükşehir Kongre Merkezi’nde düzenlenen toplantıya bin 500’ü aşkın kişi katıldı. Salonda yer kalmayınca birçok yurttaş toplantıyı ayakta izledi, birçok kişi de dışarıda kaldı. Toplantının konuşmacıları tarım uzmanı, yazar, gazeteci Ali Ekber Yıldırım, eski İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu, Tire Süt Üreticileri Başkanı Mahmut Eskiyörük, üretici Mehmet Yaltır oldu. Toplantının açılış konuşmasını Mersin Valisi Ali İhsan Su, Mersin Büyükşehir Belediye başkanı Vahap Seçer, TOBB Başkanı Rıfat Hisarcıklıoğlu, MTSO Başkanı Ayhan Kızıltan ve Ali Ekber Yıldırım yaptı.

Ali Ekber Yıldırım, konuşmasında salı günü davet üzerine Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’a tarımla ilgili bir sunum yapacağını belirtti: "Siz Mersinliler şanslısınız. Cumhurbaşkanımıza sunacağım sunumun özetini sizlerle paylaşacağım. Sunumumun şiarı şudur: ‘Üretmezsek Tükeniriz’."

TARIMIN DÖNÜM NOKTASI 1980

Yıldırım, Cumhurbaşkanı Erdoğan’a aktaracaklarını şöyle özetledi: "Türkiye tarımı için 1980 milattır. Tarım politikamızı 1980 öncesi ve 1980 sonrası diye ikiye ayırıyorum. Cumhuriyet’in 1980 öncesini uygula, 1980 sonrasını uygulamayın. 1980’den sonra tarım politkalarını eleştirenler ‘A, siz 1980’lerde mi kaldınız? Patates, soğanla mı kalkınacağız’ gibi söylemlerle küçümseniyor, hatta suçlanıyordu. Neredeyse anarşist ilan ediliyordu. 1980 öncesi Cumhuriyetin tarım politkalarını uygulasaydık bugünkü kötü günlere gelmezdik. Tarım sektörü kontrolsüz bir şekilde dışa açıldı. Turgut Özal deyim yerindeyse üreticiyi ithalatla terbiye etti. O politikalar hâlâ uygulanıyor, gündemimizden düşmedi. Birçok tarım kurumu kapatıldı. Özelleştirme furyası ilk olarak tarımla başladı. Halbuki dünyanın hiçbir ülkesinde tarım kurumları özelleştirilmedi. Özelleştirme olsa da sıra en son tarıma geldi. Et balık kurumları, süt endüstrisi, yem sanayi, tekel ve şeker fabrikaları, gübre ve zirai donatım gibi kurumlar özelleştirildi. Ziraat Bankası da listede vardı ancak onu beceremediler. Bugün yaşadığımız sıkıntıların kaynağında bu özelleştirmeler var."

CUMHURİYETİN TARIM POLİTİKASI

Cumhuriyet dönemi tarım politikalarından örnekler veren Yıldırım şunları söyledi: "1924 yılında Türkiye’nin nüfusu 13 milyondu ve nüfusun yüzde 80’i köylüydü. İzmir İktisat Kongresinde Mustafa Kemal bunun altını çizer. Der ki; Ekonominin temeli ziraattır, ülkenin gerçek sahibi çiftçidir. Köylü ülkenin efendisidir. 1924 yılına kadar bir Tarım Bakanlığı yoktu. Tarım Bakanlığı kurulur, aşar vergisi kaldırılır. Tütünde reji idaresi kaldırılır. Ziraat Bankası anonim şirkete dönüştürülerek köylüye kredi vermesi sağlanır. Hayvan ıslah kanunu çıkartılır. Tarım Satış Kooperatifleri, Tarım Kredi Kooperatifleri ve Toprak Mahsulleri Ofisleri de bu dönemde kurulur. 1945 lere vardığımızda bazı ürünleri dışarıdan alıyorduk. Cumhuriyet bir üretim seferberliği başlattı. 13 büyük Devlet Üretme Çiftliği kuruldu, çiftçiyi topraklandırma kanunu çıkartıldı. 1945 yılında yalnız eğitim için değil bir tarım projesi de olan Köy Enstitüleri kuruldu. 1948 yılında traktör sayısı 1756 idi, 1960’da bu sayı 42 bin 136 bin oldu. Aynı dönemde tarla bitkileri alanı 14 milyon hektardan 24 milyon hektara ulaştı. Ne yazık ki bu gün Tarım Bakanlığının açıklamasına göre 23 bin hektardır."

TARIM GÜNAH KEÇİSİ

Ülkede ne zaman kriz çıksa sorumluluğun tarıma yıkıldığını vurgulayan Yıldırım şöyle devam etti: "1994 yılında da, 2001 krizinde de suçluyu tarım olarak gösterdiler. 26 ürüne destek vardı, bu desteği 17 üründe kaldırdılar. Deyim yerindeyse tarımı Dünya Bankası ve IMF’ye teslim ettiler. Bizim şiarımız ‘üretmezsek tükeniriz’. Onlar ise bize ‘üretme tüket’ dediler. Çiftçi kayıt sistemi çıkartarak her şeyi kayıt altına alacağız dediler. Tariş Birlik, Çukobirlik, Fiskobirlik gibi birlikler kimliğini yitirdiler. Eskisi gibi ürün alamıyorlar, çünkü paraları yok. Niye yok? Devlet bu birliklere destek vermiyor. Dünyada birliklerine, üreticisine destek vermeyen bir devlet bulamazsınız.

KEMAL DERVİŞ’İN 15 MADDESİ

"Kemal Derviş diye birisini ülkeye gönderdiler. Çantasına 15 madde koydular. Bu yasalar parlamentodan geçecekti. Hangi Meclisten? Bizim meclisimizden... Çoğu geçti. Hele bunlarda ikisi vardı ki, biri şeker diğeri tütün yasası. Bu yasalar Türk tarımının altına kibrit tutuşturulmasıydı. Ne yazık ki muhalefet de, iktidar da buna seyirci kaldı."

AK PARTİ DÖNEMİNDE 'TARIMCI' BAKAN YOK

Yıldırım Cumhubaşkanına yapacağı sunumda Ak Parti dönemine yönelik şu eleştirilerini de iletecek: “En istikrarlı (!) dönem Mehdi Eker’in 10 yıl Tarım Bakanlığı yaptığı dönemdir. Sonraki yıllarda ise neredeyse yılda bir bakan değişti. Aralarında genel cerrah, ilahiyatçı, pilot vardı. Ama tarımcı yoktu. Son gelen Tarım Bakanı Bekir Pakdemirli ise 'Ben bakanlık istemedim, ancak beni Tarım Bakanı yapmışlar. Dünyada istediğin son şey' demiş. İşte Tarım Bakanı, Tarım Bakanlığını böyle görüyor. Ben bunları önümüzdeki Salı günü Sayın Cumhubaşkanımıza sunacağım. Umarım yarar olur.”


Aydınlık