Uğur Mumcu Araştırmacı Gazetecilik Vakfı (UMAG), Çankaya ve Yenimahalle Belediyeleri ile bazı kitle örgütleri tarafından 2431 Ocak tarihlerinde organize edilen 29. Adalet ve Demokrasi Haftası bir dizi etkinlikle tamamlandı. 30 Ocak Pazar günü düzenlenen programda Uğur Mumcu’nun siyasî çizgisine tamamen ters bir oturuma yer verildi. “KHK’lar, Akademi ve Hukuk” başlığıyla; yapılan panelde eski CHP Milletvekili Hüseyin Aygün, Prof. Dr. Yakup Kepenek, Dr. Barkın Asal ve Oğuz Gemalmaz konuşmacı oldu. Panelde, “bugün yaşanan sözde zulmün 12 Eylül’ü geçtiği” ileri sürülerek, PKK terörüyle mücadele ettiği için Türk Silahlı Kuvvetleri'ni “katliamcı” ilan eden Barış Akademisyenlerine sahip çıkıldı. İlginin çok olduğu panelde, KHK’lılar savunularak FETÖ’den içeri alınanların çoğunun suçsuz olduğu iddia edildi.
‘FETÖ’DEN İÇERİ ATILANLARIN ÇOĞU MASUM’
Panelde Uğur Mumcu’nun siyasî eksenine en zıt mesajları eski milletvekili Hüseyin Aygün verdi. Aygün, Ankara Barosu’nu “emniyet içinde işkence gören FETÖ sanıklarını sahipsiz bırakmakla” eleştirdi. FETÖ sanıklarıyla görüştüğünü kaydeden Aygün şöyle dedi:
“KHK’lıların sesi devlet baskısı nedeniyle duyurulamıyor. Ankara Barosu kendi iç tartışmalarından dolayı FETÖ sanıklarına yapılan işkenceyi ortaya koyamadı. Baro devletten korkuyor. 1402’likler aydındı, o nedenle yalnız değildi. KHK’lıların çoğu FETÖ’yle irtibatlı bir toplumsal kültürden geliyor. Devlete muhalefet nedir, bilmiyorlar. Çok güçsüzler. Çok yüksek makamlarda insanlar içeride kendilerini savunamıyor. Valiler, yüksek yargıçlar falan. Sordum onlara ‘Direnecek misiniz?’ diye. Hiçbir şekilde direnme eğilimlerinin olmadığını gördüm. Çok şaşırdım. Ama haksızlık yapmayayım KHK'lılar çok büyük baskı altındalar. Biraz da anlayabiliyorum. Bank Asya’ya para yatırdı diye bir bireyin tutuklanması ceza hukuku açısından kesinlikle kabul edilemez. Akademisyenler kendi aralarında dayanışma meclisi kurdular. FETÖ’den içeri atılanlarsa örgütsüz ve sahipsiz bir kitle. Tabi onların da çoğu masum. FETÖ’nün tahribatının kurbanları büyük kısmı. 6 yıldır hapisteler. Anılarını bile yazan yok. ‘Kimse benim anılarımı basmaz’ diyorlar.”
MAVİ VATAN MÜCADELESİ ÜMMET MİLLİYETÇİLİĞİYMİŞ
Aygün ayrıca Türkiye’nin Mavi Vatan’daki çıkarları için yürüttüğü politikaları “Libya’dan Akdeniz’e, her tarafa uzanan ümmet milliyetçiliği yapıyorlar.” diye niteledi. Hüseyin Aygün sözlerini şöyle sürdürdü:
“Bu dönemin özelliği 12 Eylül’den farklı olarak müthiş bir hukuksuzluk var. AİHM kararları kabul edilmiyor, açık açık inkâr ediliyor. Osman Kavala kararının uygulanmaması nedeniyle yaptırım olacak. Bu bir ilk. Türkiye'yi yönetenlerin de Avrupa ligi isteği yok… KHK’lar Meclis'te oylandı ve kamulaştı. Her kamu kurumunda yöneticinin personelini atma imkânı var. Akademisyenler ‘OHAL rejimi’ diyorlar, bu doğru. 15 Temmuz’un üzerinden 7 yıl geçmiş. 12 Eylül’de idare mahkemesine gidebiliyordunuz burada o bile yok. Bir tane komisyon var Ankara’da sadece o. Türkİslam sentezinin günümüz tek adam, ümmetçi yönetimine uyarlanmasıdır 15 Temmuz. Bu anlamda Kenan Evren ile Tayyip Erdoğan arasında bir süreklilik var. Gelinen yerde 12 Eylül’den çok daha ağır bir rejim kurulmuştur. 15 Temmuz’u yapanlar, ona onay verenler, onun gerçekleşmesini izleyenler, kendi programını getirmek için onu fırsat olarak görenler tek parti rejimini, tek adam rejimine dönüştürdüler.”
KHK’LILARI 1402’LİKLERE BENZETTİ
Etkinlikte moderatör olarak yer alan, Almanya Devleti Liyakat Nişanı sahibi insan hakları savunucusu Oğuz Gemalmaz, Barış Akademisyenleri ile KHK’lıları 12 Eylül darbesi sonrasında sol görüşlü oldukları için tasfiye edilen 1402’liklerle bir tuttu. Gemalmaz şöyle konuştu:
“1983 yılında sıkıyönetim komutanlığının görevden aldığı 1402’likler var. Sol eğilimli oldukları ve YÖK’e karşı çıktıkları için görevden alındılar. Barış Akademisyenleri ve 15 Temmuz sonrasında işten çıkarılanlarla bu grup arasında benzerlikler var. Her iki grup da kamuda çalışma hakkını kaybediyor. Genelkurmay’ın verdiği sayıya göre 4092 civarı. Öyle böyle 20 bin oluyor. KHK’lılar ise 125 bin 675 kişi. 1402’likler idarî mahkemelere başvurup işlerine geri dönebiliyorlardı. KHK'lıların ise geri dönme imkânı yok. 1402’liklerde ceza soruşturulması açılmadı ancak KHK'lılara cezaî uygulama da verildi.”
Prof. Dr. Yakup Kepenek de Türkiye’de hukukun olmadığını iddia ederek, “Kaybettiğimiz cumhuriyet değerlerimizden birisi de eşit yurttaşlık. Türkiye'de yasa yok. Yasa önünde eşitlik yok. Olmayan şeyin önünde eşitlik olamaz zaten.” dedi.