Bu bir savaş.

Türkiye savaşıyor.

Sağlık çalışanları savaşın en ön cephesinde.

Savaşın ön cephesi insanlığın da en ön cephesi.

Vatan savunmasında cephedeki Mehmetçik ne ise koronavirüsle mücadelede sağlık çalışanları o.

O yüzden “sağlık ordusu” tanımlamasını çok hızlı benimsedik. Dilimize yerleşti. Çok da yakıştı. Kalabalık bir topluluktan daha fazlası; donanmış, disiplinli, tavizsiz, adanmış ve güçlü. Kahramanlardan oluşuyor!

Doktorlarımız, hemşirelerimiz, eczacılarımız, sağlık memurlarımız, bütün sağlık emekçilerimiz gecesini gündüzüne katarak, yoğun risk altında, özveriyle çalışıyor. Yalnızca hayat kurtarmıyor. Güven veriyor, moral aşılıyor, öğretiyor, birleştiriyor.

Peki, doktorlarımız kahramanlaşırken Türk Tabipleri Birliği ne yapıyor? Savaşın neresinde? Gerçekten o kahramanların örgütü gibi davranıyor mu, Türk tabiplerini temsil ediyor mu?

Türk Tabipleri Birliği yasa ile kurulmuş, kamu kurumu niteliğinde ve ülkedeki hekimlerin yüzde 80’inin (83.000) üye olduğu bir meslek örgütü. Ülkemizin bu zor günlerinde en çok ihtiyaç duyulan, mücadelenin başını çekebilecek kurumlardan.

Halk sağlığını korumak ve meslek mensupları için çalışmak temel görevi. Bu temel görevi unutalı ve gücünü Türkiye karşıtı faaliyetlere sevk edeli epey oldu. Vatanımızın bütünlüğünü korumaya ve terörü sınırlarımızdan def etmeye dönük Zeytin Dalı, Barış Pınarı Harekâtlarında vakit kaybetmeksizin “Savaş halk sağlığı sorunudur” açıklamaları yapan TTB yönetimi aynı çevikliği gerçek bir halk sağlığı sorununda göstermedi. Türkiye’de ilk koronavirüs vakası 11 Mart tarihinde tespit edildi. TTB yönetimi beş gün boyunca ortalıklarda gözükmedi, ilk açıklama 16 Mart tarihinde geldi.

Birlik bünyesindeki değerli hocalarımızın kriz öncesinde bilimsel çalışmaları olduğunu biliyoruz. Ancak kriz öncesi hazırlıkları, kriz anında yöneticilerin sorunlu yaklaşımıyla heba edilebiliyor. 80 milyonun gözünü kulağını sağlık otoritelerine diktiği bir dönemde beş günlük sessizliğin ya da sosyal medyayla sınırlı paylaşımcılığın güvensizlik yarattığı aşikâr. Nitekim toplumun genel kanısı TTB’nin sürecin dışında kaldığı ve başarısız olduğu yönünde.

Beş gün sonra yapılan açıklama ise TTB yönetiminin sırtında yumurta küfesi olmadığını yani doktorlarımızın omuzlarındaki sorumluluğu paylaşmadığını açıkça gösteriyor. Şöyle diyor, Başkan Sinan Adıyaman: “Hasta sayısının bize belirtilen 18 kişiden çok daha fazla olduğuna dair duyum alıyoruz.” Doğruyla yanlışın birbirine karıştırıldığı açıklamadan gazete manşetlerine bu sözler yansıyor.

65 ilde örgütlü, neredeyse her hastanede temsilcisi olan koskoca meslek örgütü beş gün sonra kameralar önüne duyum açıklamak için çıkıyor. Hastanelerden tek tek rapor alınarak vaka sayısı tespit edilse, bu bilgiler Bakanlığa iletilip eksiklerin düzeltilmesi istense anlayışla karşılayabiliriz. Ancak hiçbir ciddi çalışmaya dayanmadan böylesine hassas bir konuda duyumlarla konuşmak, hem de insanlar sizin ne diyeceğinizi merakla bekliyorken, en hafif tabiriyle sorumsuzluktur.

TTB Başkanı sorumsuz açıklamalarını ne yazık ki televizyon ekranlarında sürdürdü. Tele 1 TV’de katıldığı bir programdan aynen aktarıyoruz: Türkiyemizin büyük bir ilinde yerli vaka patlamış durumda. Hekim arkadaşlar bizi arıyor. Türkiyemizin büyük bir ilinde büyük miktarda hasta olduğu söyleniyor. Ve testlerin pozitif geldiği. Çünkü bazı hastalar kendi imkanlarıyla yapıyorlar bunu...Salgın aldı başını gidiyor.

Yine tespit yok, söylenti var. Hem de bu kez bizlere daha vahim, dehşet verici bir tablo sunuyor. Bir ilimizde vaka sayısı patladıysa oranın karantinaya alınması gerekmez mi? TTB Başkanı bunu bilmiyor mu? Söyledikleri kanıta dayanıyorsa o ilde sokağa çıkma yasağı ilan edilmesi için niçin harekete geçmiyor? Anlı şanlı meslek örgütü yalnızca dedikodu yayıyor.

Çözüm üretmeyen, mücadeleden kaçan, milli seferberlik ruhunu zedeleyen, yıkıcı, sorumsuz ve dedikoducu TTB yönetiminin Türk tabiplerini temsil etmediği gün gibi ortadadır. En ağır sorumlulukları yüklenen, yüzünü bile görmediği insanlar için ölmeyi göze alan doktorlarımız gerçek kahramanlardır. Ordumuz PKK’nın üzerine yürüdüğünde ayağına basılmış gibi celallenen ancak bugünlerde ergen bir tivıtır kullanıcısı gibi “duydunuz mu aslında şöyleymiş” tavrından öte geçemeyen TTB yönetimi ise halk sağlığı sorunu haline gelmiştir.

Söylemeden geçmeyelim. Koronavirüs pandemisi toplum bilincinde büyük bir değişime yol açıyor. Birkaç hafta öncesine kadar hekime şiddet haberleri okuyorduk. Şimdi hep birlikte hekimlerimizi alkışlıyoruz. Sağlıkta şiddetten sağlıkçılara minnet dönemine girdik, bu iklimi sürdürmekte kararlıyız. 


Meltem Ayvalı

Aydınlık