TEVFİK KADAN

Küresel cihat hareketinin bir hizbinden Suriye'deki yerel bir yönetim gücüne dönüşen Heyet'i Tahrir Şam (HTŞ) militanları, şu anda İdlib kentinin yüzde 90'ını kontrol ediyor. Kimileri HTŞ'nin El Kaide'den kopuşuyla birlikte küresel terörizmin fonlarından mahrum kaldığını iddia ederken, kimileri başta ABD ve Birleşik Arap Emirlikleri olmak üzere HTŞ'ye yönelik desteğin hiç kesilmediğini ve Suriye Hükümeti'ne karşı hareketlerin daima desteklendiğini kaydediyor. Buna kanıt olarak da HTŞ'nin elindeki modern silah silah sistemleri, füzeler ve yıllardır tükenmeyen mühimmatlar gösteriliyor.

Bütün bu tartışmaların yanında, HTŞ'nin savaş ekonomisini çevirdiği bir de yerel ekonomik mekanizma bulunuyor. Ortadoğu Enstitüsü'nden Nisreen AlZaraee ve Karam Shaar, örgütün ilk yıllarındaki ilkel para kazanma yöntemlerinden, son dönemde şirketler ve bankalar kurarak görece kurumsal bir yapı oluşturmasına kadar terör ekonomisinin izlerini sürmüşler. Bu süreçte Türkiye'nin HTŞ ekonomisine darbe vurmak için sık sık önlemler aldığı, örgütün de PKK/PYD ile ekonomik ilişkiye girdiği görülüyor. İşte İdlib'deki terör örgütünün finansal izleri...

İLKEL TERÖR EKONOMİSİ

İşgalin ilk yıllarında tarihi eser kaçakçılığı için geniş bir ağ oluşturduğu değerlendirilen HTŞ'nin, 2018'e kadar yağma sayesinde 194 milyon ABD Doları gelir elde ettiği tahmin ediliyor. Bu dönemde Suriye, İran, Lübnan ve İtalya ile de çeşitli esir takasları yapan HTŞ'liler, 94 milyon ABD Doları daha kasalarına koymuşlar. Buna cezaevlerinde esir tuttukları kişilerin ailelerinden aldıkları yüksek miktarlardaki fidyeleri de eklemek gerekiyor. HTŞ'nin bir dönem çatışmada hayatını kaybeden askerlerin naaşları karşılığında Hizbullah'tan ödeme talep ettiği de biliniyor. Fakat Hizbullah'ın bir ödeme yapıp yapmadığına dair herhangi bir bilgi bulunmuyor.

Aynı dönemde HTŞ, Suriye Hükümeti ile bağı olduğu gerekçesiyle Hristiyanların ve bazı sivillerin evlerine ve mallarına da el koydu. Konuyla ilgili yapılan soruşturmalara göre 2018'de 550 ev ve dükkana el koyan terör örgütünün, bu uygulamayı 2020'de genişleterek tüm Suriye Devleti görevlileri ile Baas Partisi üyelerine de uygulamaya başladığı bildiriliyor.

HTŞ, kentte kontrolü sağladıktan sonra tüm sivillere, araçlar ve malları için ağır vergiler de getirmiş. Çiftçi ve işletme sahiplerinden 'zekat' adı altında yıllık ödeme alınıyor. Bu zekat miktarları başlangıçta Sawaed alKhair olarak bilinen 'Hisbah' adlı sözde dini polis tarafından toplanıyormuş. Bu sorumluluk daha sonra 'Zekat Departmanı'na devredilmiş.

HTŞ'nin ekonomi politikasındaki en önemli değişiklik, grubun en büyük gelir kaynaklarından biri olan Türkiye sınırındaki Bab elHava Sınır Kapısı'nı devralmasıyla Temmuz 2017'de yaşanmış. Aynı yılın kasım ayında HTŞ, İdlib'i yönetmek amacıyla sözde teknokratik yapı oluşturmak için 'Suriye Kurtuluş Hükümeti'ni kuruyor. Bu yapının altında ise 10 bakanlık oluşturuyor. Yerel aşiret liderlerinden bazıları da bu yapı içine alınarak, HTŞ'ye yönelik baskılar azaltılmaya çalışıyor. Fakat bir süre sonra ekonomik kriz öyle bir boyuta geliyor ki; o zaman sahneye Mustafa Qadid çıkıyor...

EKONOMİNİN BAŞI QADİD

İdlib'den çeşitli kaynakların aktardığına göre HTŞ'nin ekonomisini Mustafa Qadid yönetiyor. İdlib'deki yerel gazeteciler, Qadid'den, HTŞ'nin son birkaç yılda aldığı finansal ve ekonomik kararların pek çoğunun (bazılarına göre hepsinin) arkasındaki 'beyin' olarak bahsediyor. Qadid yerel halk içinde; her şeye muktedir, kurnaz, zalim, efsanevi bir figür olarak tasvir ediliyor. Tabi HTŞ'nin sözde komutanlarının pek çoğu gibi, Qadid'in de hiçbir fotoğrafı veya röportajı bulunmuyor.

Qadid'in bütün gizemine rağmen hakkında bazı somut gerçekler biliniyor. Ebu Abd alRahman alZirbeh olarak bilinen Mustafa Qadid, HTŞ lideri Ebu Muhammed elCevlani'nin yakın bir arkadaşı. SuriyeTürkiye sınırındaki Darkoush kasabasında doğan Qadid, ilkokuldan mezun olduktan sonra fırıncılığa başlamış. Gençken El Kaide grubunun önde gelen liderlerinden Abdul Rahim Attoun'un şoförlüğünü yapan Qadid'in, 2012 yılında El Nusra cephesine katıldığı tahmin ediliyor. Daha sonra Nusra Cephesi ile Ahrar El Şam ve Cund El Aksa arasındaki askeri ittifak olan Ceyş El Fetih içinde sözde komutanlığa kadar yükselmiş. Mart 2015 ile Ocak 2017 arasında İdlib'in işgal edilmesinde aktif rol almış. Qadid'i tanıyan bazı kaynaklar, onun rakiplerini öldürmekten, hapsetmekten veya işkence etmekten çekinmeyen despot bir figür olarak bilindiğini anlatıyorlar.

Qadid geçen yıllarda HTŞ bünyesinde "Ekonomi Dairesi" başkanlığına atandı. Bu kurum, Suriye Kurtuluş Hükümeti bünyesindeki sözde Ekonomi ve Kaynaklar Bakanlığı'ndan bağımsız olarak çalışıyor ve bölgedeki en etkili ekonomik organ olarak biliniyor.

Qadid, ilk iş olarak İdlib'de döviz sektöründe çalışanlardan 30 milyon ABD Doları toplayarak elWaseet adlı bir ticaret şirketi kuruyor ve çok sayıda resmi binaya da el koyuyor. Daha sonra HTŞ, 2017 yılında Qadid'in rehberliğinde “Para Ajansı”nı kuruyor ve ardından 2018'de alWaseet'i Sham Bank'a dönüştürüyor. Daha sonra Qadid, Watad Petroleum'u da kurarak HTŞ'nin petrol ticaretini tekelleştiriyor.

Qadid, aynı zamanda Cevlani tarafından 2017'de Bab elHava'yı yönetmek üzere oluşturulan Geçiş Yönetim Kurulu'nun da sorumlu komutanı olarak seçilmiş. Kentteki tüm ekonomik hayatı devralırken cinayetlerden kaçınmıyor. Kaçakçılık ağını da yönetmek üzere çeşitli operasyonlar düzenlediği biliniyor.

Son dönemde Qadid'in yerine Cevlani'nin kayınpederi olduğu iddia edilen bir ElMuğire'nin geçtiğine dair söylentiler olsa da, bazı görüşmeler, Qadid'in hala ekonominin başında olduğunu gösteriyor.

HTŞ'NİN SINIR OYUNU

HTŞ'nin kontrol ettiği Türkiye sınırındaki Bab elHava Sınır Kapısı, örgütün mali imparatorluğunun en stratejik unsuru olarak kabul ediliyor.

Haziran 2017'de HTŞ, Ahrar elŞam ile yaşanan silahlı çatışmaların ardından Türkiye ile olan en önemli insani ve ticari geçiş kapısı olan Bab elHava geçişini devraldı ve Ahrar bölgeden çekildi. HTŞ sınır kapısını devraldığında Türkiye, sınırın bir terör örgütünün kontrolüne girmesi nedeniyle insani olmayan malların geçişini kısıtlayacağını açıkladı. O zamandan beri sınırın Türk tarafı drone'lar ile izleniyor ve gıda dışı ürünlerin kapsamlı denetimleri yapılıyor.

HTŞ de Türkiye'nin kontrollerini atlatmak için sınırdaki sivil otoriteyi görevde tutmuş ve sözde komutanlarından birini, Mustafa Qadid tarafından kurulan ve denetlenen Geçişler Genel İdaresi aracılığıyla gayri resmi olarak yönetmesi için atamış. Qadid tarafından atanan ve elMuğire olarak bilinen HTŞ yetkilisi, ticari mallar için gümrük tarifeleri belirlemekten ve sınırdan geçen kamyonlara uygulanan ücretlerden elde edilen gelirleri toplamaktan sorumlu. Bab elHava'dan elde edilen tahmini gelirin ayda 1015 milyon dolar olduğu değerlendiriliyor.

HTŞ, Bab elHava'ya ek olarak şu anda Afrin ile Gazaviye sınırını da yönetiyor. Ayrıca insan ve mal kaçakçılığı operasyonlarını yürüttüğü gayri resmi bir geçiş olan Dorriyeh sınırını da kontrol ediyor. Türkiye ile olan diğer iki resmi sınır kapısında ise HTŞ'nin herhangi bir varlığı bulunmuyor. Kafr Lucin'deki askeri sınır ve Atmeh'teki sivil sınır, Türkiye destekli Feylaq eşŞam grubu tarafından kontrol ediliyor.

SURİYE İLE GEÇİŞLER

HTŞ, Suriye Ordusu'nun Aralık 2019 operasyonu öncesinde Hama'da Morek, Abu Dali, Qalaat alMadiq, Mansoura ve elEis dahil olmak üzere Suriye bölgeleriyle olan bir dizi geçişi kontrol ediyordu. Fakat bu geçişler Suriye Ordusu'nun ilerleyişiyle birlikte kapandı. O zamandan beri HTŞ, geçişleri yeniden açmak için çaba sarfediyor. Nisan 2020'de HTŞ' yönetimi, İdlib ekonomisini canlandırmak için Ma'arat Na'asan'da bir sınır kapısının açıldığını duyurdu. Fakat karar, Türkiye tarafından tepkiyle karşılandı ve bölgedeki Türk kuvvetleri kamyonların geçişini engellemek için kontrol noktaları oluşturdu. Ardından Kasım 2020'de HTŞ'ye bağlı 'Geçişler Yönetimi', Sermin ve Serakib kentleri arasında Suriye güçleri tarafından kontrol edilen alanlarla kapı açılacağını duyurdu. Bu geçiş için HTŞ ile Şam temsilcileri ve Rus komutanlar arasında birkaç tur müzakere yapıldığı bildirildi. HTŞ'ye yakın kaynaklar, bu süreçte Türkiye ile de istişareler olduğunu söyledi. HTŞ, bu geçişin tamamıyla insani ihtiyaçlar için olduğunu iddia etse de, geçişlerden terör örgütünün ne kadar gelir elde ettiği konusunda şeffalık bulunmuyor.

HTŞ, İdlib'e gelen un ve buğday hariç, tüm geçişlere vergi uyguluyor. Vergiler, malların türüne göre ton başına 3 ila 7 ABD Doları arasında değişiyor. Ayrıca İdlib'den çıkarılan her tarımsal makine parçası için 500 ABD Doları ücret isteniyor.

Eski bir HTŞ komutanına göre, tek başına Morek geçişinden elde edilen gelir ayda yaklaşık 800 bin dolar iken, Abu Dali, Qalaat alMadiq ve alEis'ten elde ettikleri gelirle birlikte bu rakam ayda 1.5 milyon dolara ulaşıyor.

Son dönemde HTŞ ile Suriye bölgeleri arasındaki geçişlerin açılmasındaki gecikmelerin, Türkiye'nin müdahalesinden kaynaklandığı bildiriliyor.

PARA AJANSI VE SHAM BANK

Mayıs 2017'de HTŞ, "İdlib Valiliği'nde döviz işlemlerini düzenlemek ve kurlarının manipülasyonunu önlemek" amacıyla “Nakit Yönetimi ve Tüketiciyi Koruma Genel Para Ajansı”nın kurulduğunu duyurdu. Suriye Kurtuluş Hükümeti kurumlarının büyük çoğunluğu gibi Para Ajansı'nın yapısı hakkında da çok az bilgi bulunuyor. Örgütün Telegram kanalı aracılığıyla Ajans hakkında verdiği bilgilerden, sistemin neredeyse kelimesi kelimesine Suudi Para Kanunu'ndan alındığı görülüyor.

Ajans'ın yönetimi hakkında Mustafa Qadid'in kontrolünde olması dışında hiçbir şey bilinmiyor. 2017 yılındaki kuruluşundan bu yana, Ajans'ın rolü şirketleri belirsiz vergiler ödemeye zorlamakla sınırlı kalmış.

Haziran 2020'de Suriye Kurtuluş Hükümeti, Suriye para biriminin (SYP) ciddi şekilde değer kaybetmesinden zarar gören piyasaları istikrara kavuşturmak için SYP'yi Türk Lirası ile değiştireceğini duyurdu. Duyuruyu takip eden günlerde, ağırlıklı olarak PTT'nin Afrin'deki şubesi aracılığıyla kente büyük miktarlarda Türk parası girmeye başladı ve Suriye Kurtuluş Hükümeti de maaşları TL olarak ödeme kararı aldı. Bu işlemler için kurulan Sham Bank, 20182019 döneminde yüksek miktar ABD Doları satın aldı ve SYP sattı. TL'ye geçişin ardından hem Sham Bank hem de Para Ajansı daha aktif bir rol üstlendi. HaziranTemmuz 2020 boyunca, ajans birkaç kararname yayınladı:

 Rejim bölgeleri ile İdlib arasında nakit transferlerinin yasaklanması

 Nakit borsasının TL dışında herhangi bir para biriminde nakit sağlamasının yasaklanması

 Suriye Lirası'nın İdlib'de satın alınmasının suç sayılması

İdlib'deki kaynaklar, Ajans'ın lisanslama işlemlerinden de ciddi paralar kazandığını aktarıyorlar. Her 6 ayda bir lisans yenilemek zorunda olan işletmeler, işletme sermayelerinin yüzde 25'ini Sham Bank'a yatırmaya zorlanıyorlar. Şu anda banka, döviz bozdurma işleri için İdlib'deki ana Türk Lirası kaynağı olarak çalışıyor. İdlib dışındaki HTŞ bölgelerinde vatandaşlar, yalnızca 5 bin TL'ye kadar Türk parası çekebiliyor. Çok az sayıda İdlib sakini de PTT üzerinden Türk Lirası almak için Afrin'e gidiyor.

PETROL VE GAZ ÜZERİNDEKİ TEKEL

HTŞ'ye ait Watad Petroleum Company'nin kökleri, yapısı ve işleyişi hakkında da çok az bilgiye sahibiz. Şirketin Ocak 2018'de Mustafa Qadid tarafından kurulduğuna inanılıyor. Watad'ın geçmişini saran belirsizliğin, Qadid'in terörle mücadele düzenlemelerini atlatmak için kullandığı taktiklerden biri olduğuna inanılıyor. Şirket, kuruluşunun hemen ardından MT adlı bir şirket aracılığıyla petrol türevleri ithal etmeye başlamış ve ilk sevkıyat 7 Şubat 2018'de İdlib'e yapılmış.

Watad Petroleum, Suriye'nin kuzeydoğusundaki PKK/PYD terör örgütünün elindeki petrol sahaları ile de iş yapıyor. Suriye'nin kuzeydoğusunda üretilen ham petrol Watad Petroleum aracılığıyla İdlib'e getiriliyor. Ticaretten elde edilen tüm fonların ise Sham Bank'a yatırılması zorunlu.

Haziran 2019'da Watad'dan sızdırılan bir fatura, şirketin aylık net karının 1.67 milyon dolar olduğunu gösteriyor. Watad Petroleum'un tekeli, SYP ve halefi TL'nin değer kaybetmesi ile birlikte, akaryakıt ve gaz fiyatlarının artış göstererek sırasıyla 5.10 TL ve 5 TL'ye ulaşmasına neden olmuş. Kasım 2020'de mazot da bidon başına 73 TL'ye yükselmiş.

HTŞ, artan fiyatlar nedeniyle halkta oluşan hoşnutsuzluğunu bertaraf etmek ve tekel suçlamalarından kurtulmak için Aralık 2020'de İdlib'de Kaf ve Halep'in batı kırsalında elŞahba isimli iki petrol şirketi daha kurulmasına izin vermiş. İkisi de sivil görünümlü olsa da Qadid'e bağlı olarak çalışıyor. Şuan İdlib, Suriye içinde petrolün en pahalıya satıldığı bölge olarak biliniyor.

İNTERNET VE TELEKOMÜNİKASYON

23 Kasım 2019'da Suriye Kurtuluş Hükümeti, İdlib yerleşim bölgesindeki internet servis sağlayıcılarının, Sarmada'daki SYR Connect ofisiyle "koordinasyon" kurana kadar faaliyetlerini durdurmalarını talep eden bir idari emir yayımladı. Kararname sonucunda İdlib'deki internet sağlayıcıları, Türk şirketleriyle olan sözleşmelerini sonlandırarak SYR Connect üzerinden çalışmaya başladı.

SYR Connect, kimliği belirsiz taraflarca İdlib'de kurulan ve HTŞ'ye bağlı olduğuna inanılan ve daha sonra Suriye Kurtuluş Hükümeti tarafından hayati bir sektör üzerinde tekel verilen bir başka kuruluş. Şirket, İdlib'deki internet hizmetlerinin tek tedarikçisi ve dağıtıcısı olarak hareket etme haklarına sahip. SYR Connect daha sonra kendi sunucularını ve ekipmanlarını da kurarak fiber optik kablo ağını da genişletmiş. Fakat şirketle yakın çalışan bir mühendise göre, SYR Connect mali, teknik ve idari sorunlar nedeniyle sorunlar yaşamış ve şirket, 2020 yılında Telekomünikasyon Düzenleme Departmanı'na (TRD) entegre edilmiş.

Mart 2019'da kurulan ancak Kasım 2019'a kadar kamuya açıklanmayan TRD, HTŞ'nin sözde Telekomünikasyon Kanunu'na tabi görünüyor. Kanuna göre TRD, Teknik İşler Daire Başkanlığı'na bağlı bir idare ve yürütme organı, bir ruhsatlandırma dairesi, bir hukuk bürosu ve ihlalleri tespit etmek ve yasal yükümlülükleri düzenlemek üzere bir adli makamdan oluşuyor.

Eylül 2020'nin ortalarında kurumun fiber optik internet hizmeti, Türk Hükümeti tarafından engellenmiş. TRD daha sonra kablosuz internet sağlamak için ağını genişleterek, sağlayıcıların Türkiye sınırlarına yakın yerlerde yeni kablosuz internet vericileri ve alıcıları kurmasına ve Daire ağı içinde çalışmasına izin vermiş. Alandaki uzmanlara göre, bugün İdlib'de yaklaşık 14 bini TRD'ye ait olan tahmini 22 bin ağ geçidi bulunuyor.

İnternet sağlanmasına ek olarak, TRD, Kuzeybatı Suriye'deki telefon santrallerini, özellikle dijital abone hattı (DSL) hizmetlerini de kontrol ediyor.

TRD ile yakın işbirliği içinde çalışan bir sektör uzmanına göre, sektörün aylık işletme maliyetleri 50 bin ABD Doları civarındayken, aylık net kâr 1520 bin ABD Doları arasında değişiyor.

Aydınlık