Trump yerine Joe Biden’ın gelmesi elzemdi.

ABD’yi yöneten oligarşik elitler (müesses nizam), “Defender Europe 2021” ve “QUAD” projelerini çoktan hazırlamıştı.

Defender Europe 2021 (Avrupa’nın Savunucusu 2021) dev NATO tatbikatı hazırlıkları, 2020’de pandeminin en hızlı döneminde bile hiç aksamadan sürmüştü.

30 bini Amerikan, toplam 40 bin askerin katılacağı bu sözde tatbikat aslında Rusya’ya karşı Kırım harekatının hazırlığıydı.

Son günlerde Ukrayna’nın Rus yanlısı ayrılıkçı bölgesi Donbas’ta ve Karadeniz’de artan Amerikan provokasyonları Rusya’yı taciz etmek içindi.

Rusya olayı ciddiye aldı ve sınıra büyük miktarda askeri sevkiyata başladı.

Rus Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, “Donbas’ta yeni bir savaş başlatmaya çalışanlar Ukrayna’yı yok edecek” uyarısını yaptı.

ABD de hemen Ukrayna’yı askeri olarak sonuna kadar destekleyeceklerini bildirdi.

Defender Europe 2021 tatbikatı için Polonya, Romanya, Bulgaristan, Yunanistan ve Kosova’daki Amerikan üslerine büyük miktarda silah ve asker gönderildi.

Bu olaylara Karadeniz ve Arktik’teki deniz gerilimi eşlik etti.

ABD’nin asıl hedefi, Almanya’nın Rusya’dan doğalgaz alacağı Kuzey Akım 2 boru hattının yapımını engellemek.

Bu gerilimin arttığı zamanda Baltık Denizi’nde boru hattı yapımının devam ettiği bölgede Amerikan menşeli taciz faaliyetleri başladı.

Rusya, Almanya, Fransa, Avusturya ve Hollanda ortaklığındaki Nord Stream 2 AG şirketi, Kuzey Akım 2'nin inşaatına devam edilen bölgelerde yabancı ülkelerin askeri faaliyetlerini artırdığını belirtti.

Açıklamada, "Bu tür projeleri uygulamak için 1,5 millik güvenlik alanı oluşturuldu. Buna rağmen, yabancı ülkelerin donanma gemileri, askeri uçakları ve helikopterleri sürekli olarak hattın inşaatını yapan hizmet gemilerinin civarında tespit ediliyor. Polonya'ya ait savaş uçakları çalışma alanında düzenli olarak düşük irtifada ve boru döşeme gemisine yakın yerlerde uçuyor. 28 Mart'ta boru döşeme gemisinin güvenlik bölgesinde, bir milden daha az bir mesafede tanımlanamayan bir denizaltı belirdi. Denizaltının eylemleri, boru hattı ve gemide hasara neden olabilirdi." denildi.

Projeye, ABD, Polonya, Ukrayna ve küçük Baltık ülkeleri karşı çıkıyor.

Biden’ın hedefi, Rusya’ya karşı Avrupa ülkelerini konsolide ederek yanına çekmek.

Ancak görünüşe bakılırsa bu çok gecikmiş bir adım.

Kuzey Akım 2 Doğal Gaz Projesi'nin yüzde 95'ine denk gelen 2 bin 339 kilometrelik boru döşeme işi tamamlandı çoktan.

Almanya ve Fransa gibi, Avrupa’nın omurgasını oluşturan ülkeler, her ne kadar siyasi açıdan ABD bağımlısı olsa da ekonomik realite aksini emrediyor.

Ukrayna gerginliğinin bir diğer stratejik hedefi de Türkiye ile Rusya ilişkilerini bozmak.

Rusya’yı kızdıran Montrö tartışmaları da bu kapsam dahilinde.

Biden’dan bir türlü gelmeyen telefon ve Merkez Bankası’nın durumu, sanırım bazılarını “inadına” böylesi “cesur” adımlar atmaya teşvik ediyor.

Ancak Türkiye ile Rusya’nın stratejik sayılabilecek ilişkileri var.

Mavi Akım, Türk Akımı, Nükleer santral inşaatı, S400 sistemleri ve Astana Süreci bunlardan sadece bazıları.

Karadeniz’de bilinçli sürdürülen NATO gerilimi ile Türkiye – Rusya ilişkileri baltalanmaya çalışılıyor.

Türkiye’nin Rusya’dan destek potansiyeli bulunan Doğu Akdeniz’deki eli de böylece zayıflatılıyor.

Oysa Yunanistan’da 20’den fazla yeni üste konuşlanacak Amerikan askeri varlığı, hem Moskova’yı, Hem Ankara’yı tehdit ediyor.

Bu arada Defender Europe 2021 tatbikatı öyle sıradan bir tatbikat değil.

3 yıldan beri planlanıyor.

Geçen sene pandemi patladığında, karantinalar, sıkıyönetimler ilan edildiğinde dahi sevkiyatlar, asker transferleri ve üs inşaatları kesintiye uğramadı.

Bazı ABD emperyalizmi karşıtı Avrupa ve Amerikalı gözlemciler, bu tatbikatı aslında Avrupa’nın yeniden Amerika tarafından işgali olarak yorumluyor.

2014’te Ukrayna’da düzenlenen faşist darbenin planlayıcılarından olan ( o dönem Obama’nın yardımcısıydı) Joe Biden, Rusya’yı çevreleme ve izole etme stratejisinde bu tatbikatı çok önemsiyor.

Rusya da bunu iyi biliyor.

Viyana’daki askeri güvenlik ve silahların kontrolü konulu görüşmelerde Rus heyetine başkanlık eden Konstantin Gavrilov, ABD’nin Defender Europe tatbikatı için güç ve araç takviyesine devam ettiğini belirterek, “Tatbikat Rusya’ya karşı” dedi.

RAND ANALİZİ

Yakın zamanda yapılan bir RAND kuruluşu analizi Washington’da hayal kırıklığı yarattı.

Ukrayna’nın kayıp topraklarını kurtarmak bir tarafa, savaş çıkarsa Baltık ülkeleri de okkanın altına gidiyor.

Buna göre, Rusya bir savaş durumunda bu güçleri yenecek ve çatışmaların başlamasından sonra 60 saat içinde Baltık ülkelerini istila edecek.

Bu sonucu değiştirmek için Baltık ülkelerine konuşlandırılması gereken muharebe gücü miktarı, şu anda NATO’nun konuşlanma ve sürdürme kabiliyetinin ötesinde.

Baltıklar ve Polonya'da Rus kuvvetlerine karşı uygulanabilir bir kara muharebesi harekatı için gerekli olan sürdürülebilir, eğitimli ve donanımlı muharebe gücünü sağlayabilen tek ülke Amerika Birleşik Devletleri.

ABD, Polonya'da rotasyonel olarak sürdürdüğü zırhlı bir tugay ve Polonya topraklarında kısa süre önce kurulan ileri kolordu büyüklüğünde bir karargahın ötesinde bir konuşlandırma maliyetini karşılama konusunda isteksiz ve yetersiz.

ABD, son dönemde ikinci bir zırhlı tugayın Almanya'ya gönderildiği, Almanya'da depolanmış önceden belirlenmiş stokları kullanarak kendisini donattığı ve Polonya'ya demiryolu ve karayolu ile konuşlandırıldığı takviye tatbikatları gerçekleştirdi.

Bu senaryoda üç sorun vardı.

Birincisi, iki tugayın, bırakın bir kolorduyu (normalde iki ila üç tümen) bir tümeni dahi oluşturmaması.

İkincisi, bu ikinci tugayın konuşlandırılması, savaş zamanında kolayca kapatılabilecek iletişim hatlarını (hava limanları, limanlar, yollar ve raylar) gerektiriyor.

Bu kapatma ise mümkün değil.

Birliklerin savaş alanına ulaşma şansı çok az.

Üçüncü olarak, bu konuşlandırma ve nakliye zaman alır günler, haftalar değilse.

Cephe hatlarına ulaşsalar bile, Rus birlikleri hedeflerine çoktan ulaşmış olur.

Bu denklemi değiştirmenin tek yolu, ABD'nin bölgeye tam zamanlı olarak daha fazla asker göndermesi ve 1980'lerin REFORGER (kuvvetlerin Almanya'ya dönüşü) programı doğrultusunda takviye çabalarını güçlendirmesidir.

Ancak bu, ABD ordusu böyle bir parayı şu anda tahsis edemez.

İşte o yüzden vekalet savaşı peşinde, Polonyalı Ukraynalı faşistlere “yürü koçum” diyor.

ÇİN’İN KUŞATILMASI DA HAM HAYAL

Rusya’yı kuzey denizinden taciz eden ABD, Çin’i de kuşatmanın hayalini kuruyor.

Ancak burada da sorunlar çok.

Avustralya, Japonya ve Hindistan ile bir QUAD yani (Dörtlü Güvenlik Diyaloğu) oluşturan ABD, Çin’in politik ve askeri olarak baskılanmasında problem yaşıyor.

Bunlardan en başta geleni, Narendra Modi sayesinde kısmen de olsa denetleyebildiği Hindistan.

ABD, Himalayalar’daki Tibet bölgesi üzerinde sınır anlaşmazlığı yaşayan Çin ve Hindistan’ın gerginliği sürdüreceğine dayandırıyor oyununu.

Ancak Çin bu konuda diplomasiyi devreye sokmuş durumda ve Hindistan’ın Rusya’dan S400 füze savunma sistemleri satın alması ABD’yi çok rahatsız ediyor.

Çünkü Rusya ve Çin stratejik müttefik.

ABD bize uyguladığı S400 baskısının bir benzerini Hindistan’a da yapıyor.

Ancak Yeni Delhi bunu pek takmıyor.

Çin’in Kuşak ve Yol girişimindeki en önemli ortaklarından olan Pakistan ile Hindistan, Keşmir meselesi yüzünden 2 kez savaştı.

Hindistan şimdi Pakistan ile de ticari ilişkileri başlatıyor.

Neticede bu QUAD denilen şey, öyle NATO gibi bağlayıcı kısıtlayıcı bir oluşum değil.

Endonezya da ABD’nin canını çok sıkıyor.

Çin’e karşı çevreleme politikasında en kilit ülkelerden olan büyük Endonezya, Çin ile deniz yetki alanı sorunları yaşasa da siyasi bir tavır almaktan çok uzak.

Cakarta yönetimi, ABD’nin en hızlı müttefiği Japonya ile deniz kuvvetlerini güçlendirme projeleri yürütüyor.

Ancak Çin ile ticari ve ekonomik ilişkileri hayati önemde.

Son olarak karşılıklı ticarette dolar yerine, Çin Yuanı ve Endonezya Rupi’sinin kullanılması konusunda anlaşmalar yaptılar.

Bunun hemen ardından Java’da petrol rafinerisi sabotajı ve bir kiliseye El Kaide saldırısı meydana geldi.

Çin’in tarihsel düşmanı olan Vietnam Amerikan kuşatmasına katılmıyor.

Yine Çin ile deniz sahasında sorunları olan Filipinler de Amerika’ya postayı koydu.

ABD, tıpkı Başkanı Joe Biden gibi hala güçlü görünmeye çalışan, ama yaşı geçkin bir kabadayı gibi.

Koşarak uçak merdivenlerini tırmanırken üç kez düşen Biden gibi.

Dünyayı tek başına kaba kuvvetle yönetebileceğini sanıyor.

Hem de en güçsüz, ekonomisi ve altyapısı bitikken.

Çin ise kaba kuvvet değil, işbirliği ve ticarete dayanıyor.

Tek kutuplu bir dünyayı artık isteyen yok.

Avrupa bile ABD’ye boyun eğer gibi gözükse de, bu zorbanın bir an önce kendilerini rahat bırakmasını istiyor.

Afrika ve Batı Asya’da yine terör manivelası kullanarak kargaşalık yaratmanın peşinde.

Amerikan savaş makinası yorgun ve bitkin ama hala kötülük yapmaya devam ediyor.

ABD’nin Rusya ve Çin’e karşı kuşatma hedefinde Türkiye de önemli bir noktada.

Türkiye’nin seçimi dünyadaki barış veya savaşı da belirleyecek ağırlıkta.

Dikkat edin ABD’nin gizlilik içeren evrakları zaman zaman açıklanır, ilerleyen yıllarda sansürle de olsa kamuya sunulur.

Ancak şimdiye değin Türkiye ile ilgili açıklanmış bir belge pek yoktur.

Çünkü Türkiye Amerika için hala daha bir tür “Darül Harp”tir.

Ancak Mustafa Kemal Atatürk’ün ruhu bir asır sonra bile hala canlıdır.

İstiklali Tam ideali, Mazlum milletler şiarı, Halkçı Kamucu rejim hayali, adaletin herkes için olması hiç bir zaman bugünkü kadar gerekli olmamıştı.

İhtiyaçlar dayatır.

Bu karanlıktan da bir gün çıkılır.