Hükümete yakınlığıyla bilinen Yeni Şafak gazetesinin yazarı Faruk Beşer'den tarikatlara yönelik sert eleştiriler geldi. Başer, “Tarikatlar fırkacılık ve istihbarat örgütleri” başlıklı yazısında ilginç değerlendirmelerde bulundu.
Faruk Başer yazısında fırka haline gelen tarikatları çok sert bir dille eleştirdi. “İslam’ın merkezini temsil eden ulü’lemr’den ve ulema heyetinden ayrılıp tek kişi üzerine kurulan oluşumların fırka olduğunu, merkezden, Müslümanların vahdetinden ayrılan bütün fırkaların, Resulüllah’ın ifadesiyle ‘cehennemlik olduğunu, hepsinin başında kendi yoluna çağıran bir şeytanın bulunduğunu’ nakletmiştik. Bu şeytan ifadesini siz de benim gibi çok ağır bulabilirsiniz ama bu sahih bir hadisi şeriftir (İbn Hibban)” ifadeleri ile fırkadan kastının ne olduğunu anlatan Faruk Başer, tarikatlar için, “Şu anda kimlerin hangi dış istihbaratlar tarafından kullanıldığını devletin bilmiyor olması mümkün değildir” şeklinde yazdı.
Başer yazısının devamında, “Biz tarikatların en büyük olumsuzluğunun ümmeti parçalamaları olduğunu düşünüyoruz” diye yazdı.
Faruk Başer’in yazısında şunları kaydetti:
“Tarikatların en riskli tarafı birer fırka haline gelebilme istidatlarıdır. Bu onların iç ve dış siyaset tarafından kullanılmalarını kolaylaştırır. Bu konuda sadece tarikatlar değil kendi başına buyruk, ‘her şeyi en iyi bilen’ bir liderin etrafında toplanan, gücünü diğer Müslümanları kötülemekte kullanan tarikat düşmanı İslami gruplar da böyledir. Bunlar çok kolay yönlendirilebilirler ve Müslümanlar yine Müslümanlara böldürülür ve kırdırılır. Şu anda kimlerin hangi dış istihbaratlar tarafından kullanıldığını devletin bilmiyor olması mümkün değildir. Ama demokrasilerde yapılabilecek fazla da bir şey yoktur. Etrafına bin kişi toplayan bir cahil büyük bir alimden daha yeğdir, çünkü oy potansiyeli vardır.
Bir hatıramı daha anlatmak istiyorum. Sene 1973, Erzurum’da üniversitenin birinci sınıfındayım. Dönüşte Trabzon’daki bir yakınıma uğramak için o yolu tercih ettim. Yakınım şu anda da devam eden büyük bir fırkanın kurs hocasıydı. Masasındaki notlara gözüm ilişti. Seçimler yakındı ve notlardan anlaşılan o günlerde bölge toplantısı yapılmış ve sekiz on maddelik bir talimat dikte ettirilmişti. Bunlardan birisi şuydu: ‘Seçimlere gelince, MSP hariç hangi partiye rey vereceğimiz yakında duyurulacaktır’. Mesele MSP’nin iyi ya da kötü olması meselesi değil, onunla asla bir arada bulunulmayacağı meselesi. Yani gerekirse CHP de düşünülebilir ama o asla. Neden acaba? Bu kararı kimler niçin verdirebiliyordu?