ORHAN ÖZKAYA

Bir taraftan etnik ayrılıkları kullanarak o ülkelerde iç savaşlar çıkarmak ve savaşan taraflara hiç ayrım yapmadan silah satmak... Bir yandan da dini kullanarak sömürüyü sürdürmek, en büyük demokrasi ilkeleri oluyor.

Dünya genelinde acımasızca uyguladıkları soykırımları bir tarafa bırakıp; Sudan’ı Darfur’la vurarak üçe bölmek ve temsilcilerini Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM)’nde yargılamak, gücün hukuku oluyor. Bu şablon sistemi, Pentagon laboratuvarlarında geliştirip yerinde uygulamaya koymak... Sütre gerisindeki şirketlerle petrolü, madenleri, enerjiyi, gazı alıp götürmek... Kendi tarım ürünlerini destekleyerek, Afrika halkını tamamen yalnızlaştırıyorlar... Çiftçilerine destekleme ücreti vererek stokları eritiyorlar... BM yardım kuruluşlarıyla gönderdikleri ürünler hastalıklı, yıllarca beklemiş çürük ürünler olması da ayrı bir acı veriyor...

SUDAN’I DARFUR’LA BÖLMEK

OECD ülkeleri Afrika ülkelerine yaptıkları tarım ürünü yardım ücreti kadar yardımı kendi çiftçilerine bir günde veriyor. Buna da sübvansiyon adını veriyorlar... Yani Afrika halkına yardım adı verilen ianeler, yine Batı’nın kendi çiftçisini düşünmesinin göstergesi. Sudan petrolün yanında, kurşun, bakır, uranyum, demir, antimon gibi madenler açısından çok zengin bir ülke. Bunun yanında tarım ürünü açısında da son derece zengin bir kaynağı var. Ama bu zenginlikler Sudan’ın yoksulluğunu önleyemediği gibi, yoksul kalmasının en büyük nedeni olmuş ve hatta emperyalistlerin vahşi saldırganlığına sahne olmasının tek nedeni olmuştur.

Bu zenginlikler halkın başına dert olmuş durumda. ABD ve Batı sürekli Darfur’da, CIA tuzaklarıyla katledilmesini göz ardı ederek; kendisin Vietnam, Afganistan, Irak, Libya, Pakistan, Latin Amerika, Asya, Yugoslavya ve son olarak Suriye’de döktüğü, işlediği insanlık dışı cinayetleri, vahşeti, tecavüzleri, bebek ve çocuk katliamlarını hiç gündeme getirmemesi sürekli uyguladığı stratejik bir tutumdur.

ÇİN’İN YATIRIMLARI

Çin, Hindistan ve Rusya ile ekonomik ilişkiler geliştirmek isteyen Sudan, boyun eğdirilmek isteniyor. Sudan’ın ihracatının yüzde 70’i Çin’le gerçekleşmesi, ABD ve Batı’yı son derece kaygılandırmakta, bu durumu önlemek amacıyla sürekli bölgesel kışkırtmalar yapılmakta, Çad’la yapay sorunlar yaratarak, askeri çatışmalar çıkmasını tezgâhlamaktadırlar. Sudan ve Darfur halkının Çad’a göçü dayatılarak, teşvik edilmekte, altı milyon nüfusa sahip Darfur’un petrol, uranyum, bakır, gibi zengin maden yataklarına sahip olması dayanılmaz rahatsızlık yaratıyor. Kabileleri birbirlerine düşürmek en büyük stratejileri...

Reklamdan sonra devam ediyor 

Ortadoğu petrollerine olan bağımlılığından kurtulmak isteyen ABD, petrol zengini Sudan’ı ve civarındaki 15 Afrika ülkesini kontrol etmek için Darfur’u kendi amaçları için kullanmaya devam ediyor. Uluslararası Ceza Mahkemesi’ni ABD dahi tanımadığı halde Ömer El Beşir’i yargılatmak istiyor. Yalnızca 53 ülkenin tanıdığı Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin, Ruanda, Bosna, Karabağ, Lübnan ve 70 yıldır Filistin’de işlenen soykırım suçlarına hiçbir tepki koymaması, tam anlamıyla ikiyüzlülüktür. UCM’nin Ömer El Beşir’i tutuklama kararının sadece Fransa ve ABD tarafından desteklenmesi ise manidar. Arap Birliği ülkeleri, İslam Konferansı Teşkilatı, Rusya, İran, Çin ve bazı Latin Amerika ülkeleri bu karara karşı çıkıyor. Dünya petrolünün büyük damarına sahip Venezüella’da uygulamaya konan korsanlık ve darbe aynı stratejinin ürünü...

İÇ SAVAŞ KIŞKIRTICILIĞI

Darfur’da kışkırtılan iç savaş, Arapların bağımsızlık isteyen Afrikalıları öldürdüğü bir soykırım veya etnik temizlik olarak dünya kamuoyuna sunuluyor. Oysa yaşananlar etnik temelde bir emperyalist tuzaktan başka bir şey değildir. Darfur problemi, Afrikalılar ile Araplar arasında meydana gelen bir savaş olarak nitelendirilemez. Sudan’dan koparak ayrılıkçı bir devlet kurmak için merkezi hükümete karşı başkaldırı olarak görülmekte ve bu ayaklanmayı yok etmek isteyen Sudan merkezi yönetiminin bir halkı toptan ortadan kaldırma girişimi olarak da kabul edilemez.

Göçebe ve yerleşik gruplar arasında doğal kaynaklar üzerinden yaşanan, uzun yıllar öncesine dayanan bir mücadele, sürtüşme zaten sürmektedir. 1956 yılında bağımsızlığın kazanılmasından sonra Sudan’da da kalkınma çalışmaları hızla değerlendirilmeye başlanmış, Rusya ve Çin’le ilişkiler gelişerek devam ederken, Soros darbesi ivedi gündeme konuveriyor.

SUDAN HALKI KARAR VERECEK

Güney Sudan’daki iç savaş merkezi yönetime karşı yapılan bir başkaldırı iken, Darfur’daki çatışmalar yerli gruplar ve göçmenler arasında 19871989 yılları arasında meydana gelmiş olaylar olarak kabul edilir. İç savaşın arkasındaki gerçekler ise; 1) Sömürgecilik... 2) Geleneksel ekonomik çatışmaların çözülememiş olması... 3) Göçebe ve yerli kabileler arasında doğal kaynakların yarattığı fay hatlarının kırılamaması, yoksulluğun etnik ve dinsel yapıyı beslemesinin önlenememesi... 4) Gelmiş geçmiş Sudan hükümetlerinin Darfur bölgesini ihmal etmesi, yatırım yapılamaması... 5) Çad’da ve Güney Sudan’daki çatışmaların etkileri gibi nedenler olarak sıralanabilir.

ABD ve Batı, bu sorunu “soykırım” olarak tanımlamada ısrar etmektedir... Farklı rakamlar ortada uçuşmakta ve askeri bir müdahale için zemin hazırlanmaktaydı. Yoksul Afrika halklarının yanında yer alan ve Batı’ya karşı, çok kutuplu dünya seçeneği oluşturan Çin, Hindistan ve Rusya, Sudan halkıyla yakınlık kurmuş, hükümetler arası ilişkileri karşılıklı çıkar ilişkisine dönüştürmüştür. Sudan, uluslararası sözde ‘yardım’ kuruluşları, basın ve medya kurumlarının psikolojik savaşı sonucunda, yaygınlaştırılan yanlış bilgilerle zor durumda bırakılmaktadır.

Sudan’a karşı, askeri müdahaleyle tıpkı Afganistan, Irak, Libya ve Suriye gibi ElBeşir hükümeti alaşağı edildi. Bunu isteyen grupların başında da,”Darfur’u Kurtarma Koalisyonu (SaveDarfurCoalition)” yer alıyor. Oysa bu grup, topladığı yardım paralarını mağdurlara değil, askeri müdahale çabalarına harcamakta... Darfur’daki ölü sayısını, Save Darfur ve bağlantıları 300400 bin, Dünya Sağlık Örgütü ile bağımsız kuruluşlar 5070 bin civarında olduğunu açıklamaktadır. Kısa vadede ABD, Sudan’da şimdilik hedefine ulaşmış görünüyor. Ancak yoksul Sudan halkının gelecekte hangi direnişleri göstereceğini tahmin etmek olanağı yoktur.