ABD Savunma Bakan Vekili Shanahan'ın mektubunu Aydınlık'a değerlendiren emekli komutanlar ve diplomatlar, Türkiye’nin hayati jeopolitik çıkarlarının Amerika’nın küresel liderlik çıkarları ile çatışma aşamasına girdiğine dikkat çekiyor.

AYDINLIK / ANKARA

ABD Savunma Bakan Vekili Patrick Shanahan'ın Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar’a gönderdiği ve küstah ifadelerin yer aldığı mektubu değerlendiren emekli komutanlar, Türkiye’nin elinin güçlü olduğunu belirtiyor. Ülke içinde birlik olunmasının önemli olduğunu belirten deneyimli siyasetçilere göre “İktidar kararlı bir tavır göstermeli ve muhalefet de bunu desteklemeli.”

NECATİ ÖZGEN: TÜRKİYE PABUÇ BIRAKMAZ

Eski Harp Akademileri Komutanı Emekli Orgeneral Necati Özgen mektuba sert tepki gösterdi. ABD’nin tehditlerinin kabul edilemez olduğunu vurgulayan Özgen, “ABD geçmişte Kıbrıs Harekatı sonrasında Türkiye’ye ambargo koydu. Ama Türkiye buna direndi. Türkiye tehditlere boyun eğmez. ABD tehditlerine pabuç bırakmaz” dedi.

ABD’ye gereken yanıtın verilmesini isteyen Özgen, şunları söyledi: “Dünya artık eski dünya değil. Çok kutuplu bir dünyada yaşıyoruz. Bu nedenle Türkiye’nin eli de sanıldığı gibi güçsüz değil. Ne kadar sıkıntı içinde olursa olsun söz konusu vatan olunca her şey değişir. Bütün Türkiye 80 milyon birlik olur. Bu nedenle ABD Türkiye’yi tehdit etse de sonuç değişmez. Türkiye sıkıntıların altından kalkar. ABD yanlış yapıyor. Kaybeden kendisi olur.”

CEM GÜRDENİZ: TÜRK ULUSU KABUL ETMEZ

Emekli Tümamiral Cem Gürdeniz de mektubun son derece kaba ve tehditkar bir üslupla yazıldığını kaydetti: “Bu mektuba Milli Savunma Bakanlığı tarafından verilen cevap maalesef mütekabiliyet koşullarında yazılmamıştır. Son derece alttan alan bir tonu vardır. Shanahan’ın mektubu açık bir ültimatomdur. Bir ikaz veya bir bilgilendirme mektubunun çok ötesinde tehdit mektubudur. Genellikle devletlerarası ilişkilerde üst makamların mektuplarının ilk paragrafları diplomatik nezaket çerçevesinde yazılan paragraflardır. Burada dördüncü cümleden itibaren tehditlerin yer aldığını görüyoruz.”

Gürdeniz’in ABD Savunma Bakan Vekili'nin mektubu ile ilgili değerlendirmeleri şöyle:

EKONOMİK OPERASYON TEHDİDİ

"Mektup 73 yıllık ikili işbirliği ve 67 yıllık NATO müttefikliğini bir kalemde silen ruh hali ile yazılmış. Türk ulusu, gerek tarihsel birikimi, gerekse karakteriyle böyle bir tehdit mektubunun kendi savunma bakanına yazılmasını kabul edebilecek bir ulus değildir. Mektupta F35 programının kesilmesi tehdidinin ötesinde CAATSA yaptırımları çerçevesinde Türkiye, üzerinde çok ciddi ekonomik operasyon uygulanma tehdidiyle ikaz ediliyor.

SOĞUK DİYALOGDAN SICAK AYRIŞMAYA

Bu şekilde bir ittifak sisteminin ve sözde stratejik ikili ilişkilerin yürütülmesi mümkün değildir. İlişkiler soğuk diyalogdan, sıcak ayrışma aşamasına gelmiş görünüyor. Zira Türkiye gerek devlet başkanı gerekse savunma bakanı düzeyinde S400 sistemlerinin alınacağını deklare etti. Bu deklarasyonlar siyaset üstüdür. Devlet adına yapılır. Bu aşamadan sonra ABD tehditleri paralelinde bir geri adım atmak düşünülemez. Bu sadece devletin değil ulusun da onurunu kırar. Bu aşamada ABD 31 Temmuz'da pilot eğitimlerine son verdiğinde ve CAATSA’yı devreye soktuğunda Türkiye’nin de yaptırımları mutlaka olacaktır. 25 Temmuz 1975 sabahına uyandığımızda ABD ile Türkiye arasındaki askeri işbirliği anlaşmasının tek taraflı olarak feshedildiğini; 21 Amerikan üssü ve tesisinin faaliyetinin durdurulduğunu ve bu tesislerin Türk Silahlı Kuvvetleri’nin tam denetim ve gözetimine devredildiğini öğrenmiştik.

ZAMANLAMA

Diğer yandan bu mektubu aynı zamanda Doğu Akdeniz’deki gelişmeler paralelinde de değerlendirmemiz gerekir. Özellikle Amerikan Noble Energy firmasının üç gün önce Kıbrıslı Rumlarla 12'nci Parsel (Afrodit Sahası) için 18 yıllık bir sözleşme yaptığını unutmayalım. ABD’nin bu firmanın veya gelecekte 10 numaralı sahada Exxon Mobil’in çıkarlarını korumak için Türkiye’yi fiilen karşına alıp alamayacağı konusunda gerçekçi bir yaklaşımla şu tahminleri üretebiliriz:

Reklamdan sonra devam ediyor 

Küresel sistem tek kutuplu düzenden çok kutuplu düzene süratle geçiyor. Bu süreçte ABD’nin büyük bir direnç göstereceği ve geçişi geciktirmek için her türlü tedbiri alacağı bir gerçektir. Bu çerçevede en büyük endişesi Rusya’yı içine alan Kalpgâhın çevrelendiği kenar kuşak içinde çatlamaların olmasıdır. Türkiye kenar kuşağın en önemli ülkesidir. Unutmayalım eskiden kara gücü ve Amerikan lojistik kontrolündeki hava kuvvetiyle öne çıkan Türkiye, artık bir deniz gücüdür. Türkiye’nin jeopolitiğinde asıl belirleyici unsur artık deniz gücümüzdür. ABD bunun farkındadır.

ASIL CEPHE PASİFİK

Diğer taraftan ABD, Rusya ve Çin’i çevrelemeye çalışırken Türkiye’yi tamamen kaybedecek ve böylece gerek NATO’nun güney kanadında gerekse Avrasya’nın merkezine hakim Doğu Akdeniz’de kenar kuşakta büyük bir kırılmayı göze alabilecek hamle veya hamleler serisine izin verebilecek konumda değildir. Asıl cephe Pasifik’tir. ABD askeri gücü orada bile yeterli değildir. Batı Asya’da halen denge politikası uygulayarak aslında küresel barışa hizmet eden Türkiye’nin bu denge politikasını terk ederek tamamen ABD karşıtı blok oluşturması ABD’yi çok zorlar.

KIRILMA BÜYÜK OLUR

ABD, Türkiye’ye karşı herhangi bir şekilde ekonomik yaptırım, ambargo gibi uygulamaların dışında Doğu Akdeniz’de oluşacak gerginlik sonucu askeri bir uygulamaya geçtiği takdirde, bunun Türk kamuoyunda yaratacağı geri dönülmez kırılmaların etkileri çok büyük olacaktır. Türk halkı 15 Temmuz 2016 gecesi üzerine açılan ateşi henüz unutmadı. ABD, yeniden böyle bir duruma düşmeyecektir diye düşünüyorum.

TÜRKİYE İLE ABD ÇIKARLARI ÇATIŞIYOR

Ancak şu da bir gerçektir, Türkiye’nin hayati jeopolitik çıkarları Amerika’nın küresel liderlik çıkarları ile çatışma aşamasına girmiştir. Er veya geç iki taraf da nihai kararlarını vermek zorundadır. ABD Türkiye’yi bir eyaleti veya bir sömürgesi gibi görmeyi bırakmalıdır. Türkiye, Bon pour L’Orient (şark için yeterli) bir devlet değildir. Mustafa Kemal’in kurduğu; devlet ve imparatorluk kurma mirası olan bir devlettir. ABD ya da başka bir güç tarafından kurtarılmış ya da kurulmuş değildir. Unutulmamalıdır ki dengeli ve karşılıklı saygı ve çıkar ortaklığına oturtulmuş Türk Amerikan ilişkilerinin dünya barış ve istikrarına katkısı, TürkAmerikan düşmanlığından büyük olacaktır."

ONUR ÖYMEN: MEKTUP DEĞİL ULTİMATOM

Emekli Büyükelçi Onur Öymen ise ABD Savunma Bakan Vekili'nin Bakan Akar’a gönderdiği mektubun mektuptan öte bir ultimatom olduğunu söyledi.

ABD’nin Türkiye’yi caydırmak için tehdide başladığını vurgulayan Öymen, “Mektupta tarih de verilmektedir. ‘Sana iki ay süre, 31 Temmuz'a kadar anlaşmayı iptal et’ denmektedir. Eğer bir talepte tarih de veriliyorsa artık ona mektup denmez, ultimatom denir. Bu daha önce ABD Başkanı Johnson’un İnönü’ye gönderdiği mektuba benziyor. Böyle bir mektup kabul edilemez. Türkiye ABD’nin bu tavrına direnmelidir” dedi.

Öymen, daha önce iki haftadan söz edilirken şimdi niye 31 Temmuz tarihini verdiğinin de incelenmesi gerektiğini belirtti.

KEMAL ANADOL: BİRLİK İÇİNDE HAREKET EDİLMELİ

CHP'nin eski Meclis Grup Başkanvekili Kemal Anadol, ABD’nin tavrının yeni bir durum olmadığını belirterek, “ABD Savunma Bakanının mektubu kabul edilemez. S400 olayı ulusal bir sorun haline geldi. Bu konuda bütün ülke birlik içinde olmalı. İktidar kararlı bir tavır göstermeli muhalefet de bunu desteklemelidir. Doğu Akdeniz’de Türkiye’yi dışlayan girişimler var. ABD Yunanistan ve Bulgaristan’a askeri yığınak yapıyor. Lozan ve Montrö anlaşmalarını delme girişimleri var. Bütün bu konularda ülkede herkesin birlik içinde hareket etmesi gerekiyor” dedi.