İstanbul’daki 29 Ekim kutlamalarını gören bir çocuk, “Cumhuriyet nedir” sorusuna “Şık giyinmektir” diye cevap verse yeridir. Tabi ki Cumhuriyet, aynı zamanda medeniyetimizin gerektirdiği gibi düzgün ve temiz olmaktır. Ancak, bundan ibaret olduğunu düşünmek için ileri derecede saf olmak gerekir. Nedir bu şıklık mevzusu? Gardrop Atatürkçülerinin aklını başından alan, ucuz bir vodvil figüranından kurtarıcı devşirme budalalığına sürükleyen bu histeri nasıl bir şeydir?

CUMHURİYET'İN SEMBOLLERİ

Bize akıl tutulması gibi gelen bu hal, aslında siyasetin tabiatı ile ilgilidir. Siyasette sembollerin önemli bir yeri vardır. Hatta denilebilir ki siyaset büyük oranda semboller üzerine inşa edilir. Siyasetçinin söyledikleri kadar gösterdiği simgeler de önemlidir.

Her milletin kutsal bellediği kimi değerleri vardır. Siyasetçiler, barındırdıkları potansiyel güçten yararlanmak için sık sık bu sembollere başvururlar. Bayrak, din, vatan kavramları böylesi sembollerdir. Türk milleti için özel olarak Atatürk de önemli bir değerdir. Dolayısı ile söylemsel düzeyde Atatürk’e yaslanmak siyasette kazandıran bir yaklaşımdır.

Öte yandan, Atatürk’ün kendisi de bir siyasetçi idi; cumhuriyetin kuruluş yıllarında halkın şevkini artırmak ve desteğini kazanmak amacıyla sık sık sembollere başvurmuştu. Ancak devrimci bir siyasetçi olduğu için kendinden önce üretilmiş semboller ona yetemezdi, hatta eski sembollerin bazılarını karşısına almak zorunda idi. Bunun için, Atatürk’ün kullandığı üç tip sembolden söz edilebilir: Osmanlı’dan devralınanlar, kadim kültürümüze dayanarak kendi ürettiklerimiz ve dışarıdan ithal edilenler. Mesela, bayrağımız, şehitlerimiz, ordu anlayışımız ve dinimiz geçmiş devirden alınmış sembollerdir. İstiklal Marşımız, bozkurt ve Türklük ideali gibi semboller ise Cumhuriyet dönemimizde var edilmiştir. İthal edilmiş olan sembollere ise, sosyal yaşam ve giyim kuşam kodları gibi örnekleri verebiliriz.
 
ANA SEMBOLLERKABUK SEMBOLLER

Cumhuriyet tarihine bakan dikkatli bir göz, ithal edilmiş sembollerin daha ziyade kabuğa dair şeyler olduğu görecektir. Bunlar, modernleşme projesinin doğal birer yansımasıdır. Örneğin, Cumhuriyet Balosu, ilk kez 1925 senesinde deneniyor. Maksat, kadınların da erkekler gibi sosyal yaşama girmelerini teşvik etmek. Bilindiği gibi Cumhuriyet, bu konuda başarılı oldu. Ama, balonun sadece bir sembol olduğunu, kadınların sosyal yaşama katılması için yıllar süren devasa dönüşüm adımları atıldığını unutmamak lazım. Atatürk, balo düzenlenmesine onay vermiştir, balolara katılmıştır ama demeçlerinde ya da siyasi söyleminde baloya dair özel bir vurguya rastlamazsınız. Dolayısı ile balonun Atatürk dönemi için bile kuvvetli bir sembol olduğunu söyleyemeyiz.

İstiklal Marşı, bölünmez vatan ilkesi, bayrak ya da şehitlik gibi kavramlardan biri zarar görürse cumhuriyet de zarar görür, çünkü bunlar zamana mahsus olmayan, esas milli sembollerimizdir. Bazıları, Anayasa ile güvence altına alınmıştır. Balo, giyim kuşam, yemek kültürü, dans vs. ise modernleşmenin bir yan unsuru ve o zamana has taşıyıcıları olarak görülmelidir. Nitekim, bu tür semboller zaman içinde siyaset ve toplum sahnesinden silinmiştir. Bunlar “kabuk semboller” oldukları için yok olmaları Atatürk düşüncesinin ya da cumhuriyetin yok olduğu anlamına gelmez.

URBANIN GÖLGESİNDE

Bugün, “gardropçuların” fikir düzeyindeki çelişkisi, semboller düzeyinde bir komediye dönüşmektedir. PKK ile yan yana duran, ülkeye düşman her unsurla yakınlık kuran birinin sırf smokin veya gece elbisesi giydiği için Atatürkçü diye gösterilmesi korkunç bir çelişkidir. Komedi ise kullanılan sembollerin de çoktan hükümsüz olması ile ilgilidir. Cumhuriyet davasının aslına talip olamayanlar, “suretin sureti” ile gösteri yapmakta, Atatürk’ün fikirlerini savunmaya yüreği yetmeyenler urbasının gölgesine sığınmaktadır.

Zamanın gerçeklerini göğüsleyemezseniz elinizde geçmişin kuru sembolleri kalır. Giyim kuşam önemlidir, ancak bir saray eğlencesinde, hükümdarın kıyafetini bile giyse soytarının kim olduğunu anlamanız en çok bir on dakikanızı alır.

Aydınlık