TL'deki düşüş devam ediyor. Dolar kuru pazar gecesi Asya piyasalarında 9.80 TL'yi aştı. Dün gün içerisinde ise dolar kuru 9.75 TL civarında seyretti. Kurun artmasına gerekçe olarak yapılan yorumlarda, Türkiye'ye karşı ortak bildiri yayınlayan on ülkenin büyükelçisinin Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından “istenmeyen kişi” ilan edilmesinin ekonomik sonuçlarının olacağı ifade edildi. Oysa ülkeler nezdinde henüz bir bildirim yapılmış değil. Bunun yanında söz konusu ülkelerle Türkiye'nin ticareti karşılaştırılması da anlamsız. Söz konusu ülkelere ihracat yapan Türkiye aynı zamanda bu ülkeler için iyi bir pazar konumunda. Yine bu ülkelerin ana sanayilerine önemli girdi tedariği sağlayan yan sanayi firmaları da Türkiye'de bulunuyor. İlaveten bu ülkelerde merkezi bulunan birçok yabancı şirketin Türkiye'de faaliyet gösterdiğini, bu firmaların Türkiye'de üretim yaparak ürün ihraç ettiklerini not edelim. Hemen her dönemde bir ülke ile dış ilişkilerde kriz yaşandığında dış ticaret tarafı sanki sıfırlanacakmış gibi yorumlar yapılması ve bunun kura etkisinin yorumlanması anlamsız kalıyor.

İNDİRİM 200 PUAN DEĞİL

Peki ne oluyor da TL serbest düşüşte? Dün sabah kamu bankaları Ziraat Bankası, Vakıfbank ve Halkbank tarafından yapılan ortak açıklamada, kurumsal kredi faiz oranlarında ürün ve vade yapısına göre 200 baz puana kadar değişen oranlarda indirime gidildiği bildirildi. Buna göre, konut kredileri faiz oranlarında ise 26 Ekim 2021 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere 1 milyon TL altı tutarlarda yüzde 1.29, 1 milyon TL üzerindeki tutarlarda ise yüzde 1.34 faiz oranları uygulanmaya başlanacağı açıklandı. Bu açıklama gelmeden saatler önce Reuters yayınladığı haberde kamu bankaların faizleri 200 baz puan aşağı çekeceğini duyurdu. Ancak haberin piyasaya etkisi tüm kredilerde aynı indirimin yapılacağı şeklinde yansıdığından TL olumsuz etkilendi. Oysa kamu bankalarının açıkladığı konut kredisi faizi oranlarında 200 baz puanlık bir indirim söz konusu değil. Bir milyon TL ve üzerine için 50 baz puan, bir milyona kadar olanlar için ise yaklaşık 100 puanlık bir indirim yapılmış durumda. Artan konut fiyatları ve düşen alım gücü dikkate alındığında zaten ilave bir konut ve kredi talebi oluşması pek beklenmiyor. Konut satışları ise ipotekli yani kredili satışlar düşük seyretse de ağustos ve eylül aylarında 140 binin üzerinde bir sayı ile genel ortalamanın üzerinde seyretti.

ÜRETİMİ DESTEKLEYECEK ADIM

Bankaların açıklamasında kurumsal kredi vurgusu önemli. Buna göre Para Politikası Kurulu toplantı metninde vurgulandığı üzere Merkez Bankası'nın da faiz indirimine gerekçe olarak sayabileceğimiz ticari kredilerdeki sıkılaşmayı aşmak için kamu bankaları makro ekonomik hedefler doğrultusunda elinin taşın altında koymuş oldu. Yani reel sektörün üretim gücünü desteklemek için uygun maliyetli krediye ulaşmaları gerek. Bu anlamda kamunun kuru patlatmak uğruna faiz indirimine gittiği anlaşılıyor. Konut tarafında da inşaat sektörünün beslediği imalatçılar düşünüldüğünde sektörün daralmaması için bir miktar destek sağlanmak istendiği açık.

İstanbul Ticaret Odası (İTO) Başkanı Şekib Avdagiç de dün yaptığı açıklamada, üç kamu bankasının açıkladığı 200 baz puana kadarlık faiz indiriminin kredi kullanan firmaların maliyetlerini düşüreceğini kaydetti. Avdagiç, "Spot, taksitli, kredili mevduat gibi tüm kredi türlerinde indirim var. Hem ticari hem de tüketici kredileri maliyetlerindeki düşüşün, pek çok sektöre olumlu yansımalarını göreceğiz. Şimdi bu indirimi diğer tüm bankalara yayma zamanı" dedi. Özel bankaların ise enflasyondaki gelişmeleri izleyeceği piyasa yorumcuları tarafından ifade edildi.

EKİM AYINDA OKLAR AŞAĞI DÖNDÜ

Kur artışları ve pahalılık yüzünden ekim ayında da tüketici güveninin düştüğünü gördük. Söz konusu ayda reel kesim güveninde de bir miktar azalma oldu. Merkez Bankası'nın açıkladığı reel kesim güven endeksi geçen aya göre 3.8 puan azalarak 109.6 değerine geriledi. Aynı ayda imalat sanayi kapasite kullanım oranı da 0.1 puanlık sınırlı bir azalış ile yüzde 78 oldu. Diğer yandan TÜİK'in açıkladığı sektörel güven endekslerinde ise artış görüldü. Mevsim etkilerinden arındırılmış güven endeksi Ekim ayında Eylül ayına göre; hizmet sektöründe yüzde 2.1, perakende ticaret sektöründe yüzde 4.8 ve inşaat sektöründe yüzde 1 arttı.

'PANİK DOLARİZASYON BELİRTİSİ YOK'

Dolar kurundaki artışa paralel olarak gelişen “daha da artacak” şeklindeki spekülasyonlara yönelik ise en yetkili kurumdan adeta cevap geldi. Sıcak para akımlarını izleyen ve geniş bir veri setine sahip olan Uluslararası Finans Enstitüsü'nün (IIF) Başekonomisti Robin Brooks, Twitter hesabından yayınladığı üç ayrı tablo ile görüşlerini paylaştı. Brooks'un paylaşımlarında, “Doların yükseleceği söylentisi tamamen saçmalık, Türkiye, Ağustos 2018’de şu anda yaşanandan çok daha büyük bir şoktan başarıyla çıktı.” ifadeleri dikkat çekti. Daha önce “dolar/TL kuru için 9.50 adil değerdir” analizi ile dikkat çeken Brooks, dolar/TL kurunda hareketliliğin süreceği şeklindeki iddiaları “gevezelik” olarak nitelendirerek, “Şu sıralar Türk lirası ile ilgili türlü gevezelikler yapılıyor. Dolar/TL grafiğinin sonsuzluğa kadar yükselebileceğini söyleyenler bile var. Bunların hiçbirini dikkate almayın; hepsi tamamen saçmalık. Bu bağlamda, bir panik dolarizasyonu belirtisi yok. 13 haftalık hareketli ortalamada döviz mevduatına akışlar yatay seyrediyor.” dedi.

Türkiye'nin finansal sektörünün ve özel sektörünün, şu anda yaşanandan çok daha büyük bir şok niteliğindeki Ağustos 2018’de meydana gelen gelişmelerden “başarıyla” çıktığını hatırlatan Brooks, “Bu bir yeniden fiyatlandırma ve 2018 veya 2020’ye nazaran çok daha küçük bir şok” görüşünü savundu.

MERKEZ'İ YALNIZ BIRAKTILAR!

Döviz kurlarındaki artışa yönelik hükümet kanadından ise teskin edici bir açıklamanın yapılmaması dikkat çekiyor. Kur artışına daha ne kadar tahammül edilecek? Artışların enflasyona etkisi ne olacak? Bunlar belirsiz ve perşembe günü yapılacak Merkez Bankası Enflasyon Raporu Sunumu toplantısında bu sorulara cevap aranacak. Ancak ekonominin tek yetkilisi Merkez Bankası imiş gibi bir durum ortaya çıkıyor. Oysa kurdaki artış şimdiden hükümetin Orta Vadeli Programı'nda öngördüğü tahminleri aştı ve bu durum makro hedeflerin yeniden düzenlenmesini gerektiriyor. Yani eylül ayında açıklanan OVP'deki bir takım öngörüler şimdiden geçersizleşti. Hükümetin yeni durum karşısında bir rota çizmesiyle piyasaların durulacağı ve TL'ye güven geleceği aşikar. Öte yandan bazı iktidar partisi yetkililerinin “Dolar artıyor, ihracatımız da artıyor, döviz bollaşacak” söylemleri ise içerideki pahalılığın getireceği sonuçlardan habersiz olunduğu şeklinde yorumlanıyor. Türkiye'de döviz kurları artarken dünyadaki emtia fiyat artışları da durmuyor. Brent petrolün varil fiyatı dün 86 doları aştı. Yine BloombergHT'nin haberine göre, buğday vadeli kontratları, Kuzey Amerika'nın ovalarından Rusya’da Urallara, kuraklığın mahsulü olumsuz etkilemesi ve küresel stoklarda azalma tehdidini getirmesi ile birlikte yeni zirveleri gördü.