Şah İsmail, Türk tarihinin renkli simalarından biridir. 37 yıl süren kısacık bir hayata çok şey sığdırdı.
Hakkında yapılan karalamalara ve psikolojik operasyonlara bakmayın. Çok büyük adamdı. İyi eğitim almıştı. Eğitmenlerinin ikisi de Türk’tü. Biri lala, diğeri dede… Şamlu Lala Hüseyin Beğ… Dulkadirli Dede Abdal Beğ…
Şah İsmail’in birçok vasfı vardı. Şairdi. Ârifti. Âlimdi. Mürşitti. Ehli Beyt aşığıydı. Savaşçıydı. Devlet adamıydı. Ve Türk’tü. Evet, kelimenin tam anlamı ile Türk’tü ve bir Türk hakanıydı. Hatta onun hayatını anlatan dönemin kaynaklarından birinin adı Cihângüşâyı Hâķān: Târîħi Şâh İsmâil idi.
Fırat ile Ceyhun arasında uzanan geniş topraklarda büyük bir devlet kurdu. Devletini kurmak için yola çıktığında yanında sadece yedi kişi vardı. Kurduğu devlet, her şeyi ile bir Türk devletiydi.
Türkçe konuşmuş, Türkçe duymuş, Türkçe düşünmüş, Türkçe sevmiş, Türkçe yazmış, Türkçe yaşamıştı. Biri divan ikisi mesnevi olmak üzere toplam üç şiir kitabı ile sayısız nefes/deyiş bıraktı ardında. Türklük, onun aldığı nefesti.
***
Türklüğün İran’la serüveni daha İlkçağlardan başlar. İskitleri bir kenara bıraksak bile İran’a Hun öncesinde birçok Türk göçü yaşanmıştı. Buntürk, Honn, Bulgar daha milat öncesinde İran’a göç eden Türk halklarıydı. Milat sonrasında Hunlar, OnOgurlar, Sabirler, Hazarlar, Peçenekler, Kıpçaklar akın akın İran’a göçtüler. İran topraklarını yurt edindiler.
Mesela Ortaçağ İslam coğrafyacısı İstahri, Arap ordularının Sasani Devletini yıktığı dönemde Halaçların Kuhistan ile Fars arasında yaşadığını kaydetmiştir. Yani Farsların bağrında bile Türkler vardı İslamiyet öncesinde… Sonra Oğuzlar geldi. Orta Doğu’nun tarihi bundan sonra geri dönülmez şekilde değişti. Dönemin kaynaklarında yazdığına göre; “Girmedikleri hiçbir belde, içmedikleri hiçbir su kalmadı.” İşte bu kadar çok geldiler.
***
İslamiyet sonrasında İran’da Türk siyasi birliğini kuran ilk Türk devleti, Büyük Selçuklular oldu. Ama Selçukluların sınırları bugünkü İran milli devletinin sınırlarından çok büyüktü. Dolayısıyla Selçuklu egemenliği, modern İran milli devletinin kurulmasında etkili olmadı. Cengiz Han’ın ve Emir Timur’un da Selçuklulara benzer etkileri oldu.
15. yüzyılda birçok beylik ve küçük devletçikler, İran’da kendi egemenlik alanlarını koruyorlardı. 15. yüzyılın ikinci yarısında bugünkü İran’ın sınırları içinde Timuroğulları başta olmak üzere Karakoyunlular ve kısmen de Akkoyunlu Türkmen devletleri vardı. Akkoyunlu Uzun Hasan, Karakoyunluları tarihten silince devletinin sınırlarını İran’ın Horasan bölgesinin sınırlarına kadar ulaştırdı.
***
Sonra sahneye Şah İsmail çıktı. Devletini daha on dört yaşında iken kurdu. Kısa süre içinde on beş kadar devlet ve devletçiği ortadan kaldırdı. Bugünkü İran sınırları dâhilinde bir devlet kuran ve siyasi birliği sağlayan ilk kişi Şah İsmail oldu. Onun kurduğu Safevi Türk devleti, tarihçilerin de üzerinde mutabık kaldığı üzere, İran’ı Azerbaycan merkezli bir Türk devleti olarak yapılandırılmıştı. On yılı aşkın bir süre içinde, kendi tabiri ile “Türkistan’a ve İran’a hükmeden, Doğu’nun ve Batı’nın hakanı” oldu.
Şah İsmail, ordusunun neredeyse tamamını ve devlet bürokrasinin ise çok büyük bir kısmını Türklerden oluşturdu. Ele geçirdiği yerlere Türk valiler atıyor, onlar da aşiretlerinden bir bölüğü yanında götürerek yönetimi ele alıyordu. Onun döneminde İran, neredeyse bir uçtan diğer uca değişik Türkmen boylarına mensup valiler tarafından idare edildi.
***
Şah İsmail 24 Mayıs 1524’de “Mısr içinde Yusuf’u bir kul iken sultan eden/Derd ile Yakup’u bimar eden Perverdigar/Yunus’u derya içinde yutturan bir balığa/Ateşi İbrahim’e gülzar eden Perverdigar” dediği Hakk’a yürüdü.
Ondan sonra onun çocukları ve torunları yani Safevi hanedanı İran’ı yönetti.
1721 yılında Afganlıların eline geçti İran devleti. Fakat bu Türk fetreti uzun sürmedi. 1730 yılında Safeviler yeniden iş başına geldi. Afşar boyundan Nadir Şah, 1736 yılında kendini şah ilan etti. Böylece Safevi hanedanı kesin olarak yönetimden uzaklaştı. Hanedan değişti ama yönetim yine Türklerin elinde kaldı.
1747 yılında Nadir Şah bir suikast sonucunda hayatını kaybedince Lur asıllı Kerim Han işbaşına geçti. 1779 yılında bir başka Türk boyu Kaçarlardan Muhammed Han, bu duruma son verdi. İktidarı ele aldı ve güçlü bir merkezi devlet kurdu. 1925 yılına kadar da İran’ı Kaçarlar yönetti.
Sonra İran Türkleri, Şah İsmail’in bıraktığı mirasa yani devletlerine sahip çıkamadılar. Ve 1925 yılında maalesef Fars asıllı Pehleviler işbaşına geldi.
***
Özetle, bazı ara dönemler hariç, Şah İsmail’den Pehlevilerin iş başına geçtiği 1925 yılına kadar bugünkü İran, Türklerin yönetimi altındaydı. Şah İsmail, devletini bir Türk devleti olarak kurdu ve idare etti. Geleneksel Türk devlet yapısının bütün karakteristik özelliklerini taşıyordu. Kurumlarının bile birçoğu Türkçe adlara sahipti. İran, Şah İsmail zamanında bir Türk devleti idi. Ondan sonra da bir Türk devleti olarak kaldı.
Vefat yıl dönümünde Ehlibeyt aşığı büyük Türk hakanı Şah İsmail’i bir kere daha rahmetle analım. Ruhu revanı şad, kabri gülşen olsun…