Nice canları, evlatları, anneleri, bebekleri, masumları ne zaman dile getiremeyen fondaş medya yazarı Tuğçe Tatari, Aysel Tuğluk için mağduriyet edebiyatına soyundu. Aysel Tuğluk'un "Düşünce suçu"ndan cezaevine atıldığını iddia ederek milletin aklıyla dalga geçen Tatari'nin vicdanı,

Fondaş medyada terör örgütü sempatizanlarının dayanışmasını gözler önüne seren bir yazı yayımlandı.

Terörist PKK'lılarla ilgili kitap yazan fondaş medya T24 yazarı Tuğçe Tatari, şimdi de polislere taş atan, PKK üzerinden Türkiye'yi tehdit eden, "PKK en güçlü dönemini yaşıyor, savaş isterse sonuç alır", "Bir tek gerillanın burnu kanarsa bunun hesabını sorarız", "Sayın Öcalan da özgür olacak bu alanlara gelecek", "PKK'ya kimse terörist diyemez" diyerek terör örgütü propagandası yapan terör sevici Aysel Tuğluk üzerinden mağduriyet algısına soyundu.

"Başka hislerle kalbime kazıdığım biridir Aysel Tuğluk"

Daha önce PKK'lılarla ilgili kitabı için "Hayatımı değiştiren kitaplar" ifadesinde bulunan Tatari, "Aysel Tuğluk: Anneme neler yaptılar, buna dayanamıyorum" başlıklı yazısında, Aysel Tuğluk için benzer bir ifadeyi kullandı ve "Benim içinde yaşadığım topluma inancımı büyük ölçüde kıran mihenk taşlarından biri Aysel Tuğluk’un annesinin cenazesinde yaşanan olaylardır. Aysel Tuğluk’u şahsen tanımam. Hiç, bir araya gelmişliğim de yoktur. Ama pek tabii ki takip ettiğim, hakkında bilgi sahibi olduğum bir siyasetçidir.O günden sonra başka hislerle kalbime kazıdığım biridir Aysel Tuğluk..." diye yazdı.

Aysel Tuğluk'un annesinin cenazesinin Ankara'ya gömdürülmemesi zoruna gitmiş

14 Eylül 2017 tarihinde Aysel Tuğluk'un annesinin Ankara'da vatandaşların tepkisi üzerine gömdürülmediğini yazan Tatari, "Hatun Tuğluk’un cenazesi gömülürken mezarlığa giriş yapan kalabalık bir grubun saldırısına uğramış, hakaret ve küfürler taş atmaya varmış, güvenlik görevlilerince ‘zapt edilemeyen’ grubun “Buraya Ermeni, buraya terörist gömdürmeyiz” diye avaz avaza bağırarak ölü bir bedene ettikleri üzerimde kurşun gibi bir ağırlık yaratmış, yıllarca unutamadığım derin bir ize dönüşmüştü. Sonuçta Hatun Tuğluk ‘onu burada yatırtmayız, çıkartır, parçalar ve çöpe atarız’ tehditleri, tekbir sesleri eşliğinde taş ve tuğlalar atılarak gömüldüğü mezardan çıkartılmış ve doğduğu yere, Dersim'e defin edilmişti." ifadesini kullandı.

'Bembeyazdı saçları', ifadesi ne 'acı'!

Aysel Tuğluk güzellemesine devam eden Tatari, "O günden sonra acısıyla arkamızda bıraktığımız Aysel Tuğluk’tan pek haber alamadık. Ara sıra dava dosyasından çıkan karar ve işleyen süreç dışında hiç haber almadık desem daha doğru olur aslında. Sonra bir gün cezaevinde çekilmiş yeni bir fotoğrafı yayınlandı. Bembeyazdı saçları. İfadesinde acı vardı." diye yazdı.

Bebekler için bile devreye girmeyen vicdanını Kandil'de unutan Tatari, Aysel Tuğluk için duygusala bağladı

Aysel Tuğluk aşkını haykıran ve katledilen masum bebekler için bile duygusal dönemece giremeyen Tuğçe Tatari, bebek katili PKK'nın savunuculuğuna soyunan HDP'li için övgüler düzerek hastalığından dolayı kahrolduğunu ve 'duygusal dönemece girdiğini' ifade etti.

Vicdanı bebeklerin, masum çocukları, öğretmenlerin, işçilerin katledilmesinde devreye girmeyen ancak terör örgütü sempatizanları olunca duygusala bağlayan Tuğçe Tatari, "Çok geçmeden öğrendim ki yaşadıklarının etkisiyle, tedavisi olmayan ve direkt hafızasını hedef alan bir hastalığa tutulmuştu. Tanımadığım Aysel Tuğluk’la ikinci duygusal dönemecime girmiştim. Açıkçası kahroldum. Kıvrandım üzüntüden. İlk ve tek hasta tutuklu o değildi muhakkak, acı ve haksızlıklarla doluydu cezaevleri ama inandığı uğurda ‘ateşten gömlek giyerek’ siyaset yapan, bastığı yerde sağlam duran, kaymayan, kıvırmayan birinin böylesi bir hastalığa tutulması üstelik de düşman hukukunun adeta bir rehini pozisyonundayken bunu yaşaması beni derinden etkiledi." diye propagandasını sürdürdü.

'Anneme neler yaptılar, dayanamıyor'muş! Ya bebeklere, çocuklara, masumlara yapılanlar...

Şu anda Diyarbakır'da evlat nöbeti tutanlara yönelik tek kelime etmeyen, bebeklerin kurşuna dizilmesine karşı üç maymunu oynayan Tatari, Aysel Tuğluk'un vatandaşların annesinin cenazesinde gösterdiği tepkinin zoruna gittiğini aktaran Tatari, "Ziyaretçilerinin anlattıkları düşünerek canlandırdığım acı tablonun daha da ete kemiğe bürünmesine sebep oluyor açıkçası. Aysel Tuğluk’un pek konuşmadığını, genelde dinlediğini sadece sıklıkla “Anneme neler yaptılar, dayanamıyorum” diye tekrarladığını aktarıyorlar." diye yazdı.

'Kıymetli bir siyasetçi o gün yaşatılanlar yüzünden zihnen yok oldu'

Bu hastalıkla Aysel Tuğluk'un cezaevinde yaşayamayacağını iddia ederek ajitasyona girişen Tatari, "Hatun Tuğluk’un cenazesini parçalamak isteyenler ilk duruşmada tahliye oldu, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’yla fotoğrafları ortaya saçılanlar oldu, hatta aralarından muhtar adayları bile çıktı. Ama kıymetli bir insan bir siyasetçi o gün yaşatılanlar yüzünden zihnen yok oldu!" ifadelerini kullandı.

Bilmesek yutturacak! Aysel Tuğluk, "düşünce suçu"ndan içerideymiş

Terör örgütü sempatizanı Aysel Tuğluk'un PKK propagandalarını yok sayan Tatari, HDP'li ismin düşünce suçundan içerde olduğu yalanı ortaya attı. Milletin aklıyla dalga geçen Tatari, "Memlekette affı olmayan tek suç düşünce suçudur. Ne yaparsanız yapın daha büyük bir suça bulaşmış sayılmazsınız. Düşüncenizle devleti rahatsız etmenin bedeli hastalansanız da, ölseniz de size merhamet edilmemesidir..." dedi.

Demirtaş gibi Tuğluk'a da sahip çıkılmasını istedi! "Bir kamuoyu dahi oluşturamıyoruz"

Terör sevici isim için kamuoyu dahi oluşturamadıklarından dert yanan Tatari, Selahattin Demirtaş gibi Aysel Tuğluk'a da sahip çıkılması gerektiğini söyleyerek şu ifadelerde bulundu:

"İşin bir de maalesef çuvaldızı kendimize batırmak zorunda olduğumuz kısmı var. Hem şahsen Aysel Tuğluk hem de Kürt siyaseti geçmiş popüler günlerinde olmadığı için, tedavisi olmayan hastalığını belki de sadece bir miktar yavaşlatmak namına kalan hayatını özgür ve bakılarak devam ettirmesi yönünde bir kamu oyu dahi oluşamıyor. Çünkü bu konuyla ilgilenen yok! Daha doğrusu bu konuyla ilgilenmenin getirdiği bir alkış yok. Ve maalesef alkışın olmadığı yerde bir dayanışma görmek de imkansız gibi. Selahattin Demirtaş’a elbette hepimiz sahip çıkalım. Yaşadığı adaletsizliği görünür kılalım. Ama bir de onun kadar popüler olmayan ve sadece özgürlüğünü kaybetmiş olmakla kalmayıp çok büyük mağduriyetler yaşayan yüzlerce siyasi tutukluyu da arada bir hatırlasak? Aysel Tuğluk bile görece tanınan, görünen yani avantajlı pozisyonda. Siz daha gerisini düşünün! Bu da hak mücadelesi adına, insan hakları mücadelecileri adına, hak temelli bir yaşam benimseyen tüm ‘hala bedeniyle, kalemiyle, sözüyle özgür kalabilmiş’ bireyler yani hepimiz adına bir utanç sertifikasıdır aslında!

Katledilen masumları ne zaman yazacaksın, Tuğçe Tatari?

Kalemini terör örgütü propagandasında kullanan fondaş medya mensubu Tuğçe Tatari, mazlumların, çocukların, bebeklerin, evladı kaçırılan annelerin yüreğindeki ateşi ne zaman yazacaksın!

Diyarbakır Anneleri'nin evlat mücadelesini,  Derince köyünde 21 Ekim 1993 gecesi terör örgütü PKK'lı teröristlerin okul bahçesinde kurşuna dizdiği 13'ü çocuk 22 kişiyi, 3 yaşında kefene sarılı bedeni kurşunlanmış küçük Serkan'ı ne zaman yazacaksın?

Aysel Tuğluk gibi terör sevicileri görünce devreye giren bu katran bağlamış vicdanın, merhametin, duygusal dönemecin ne zaman bu şehitler için 'atağa kalkacak'?

Akçakale ilçesine düzenlediği havanlı ve roketatarlı saldırılarda şehit edilen 9 aylık Muhammed'i ne zaman göreceksin?

Ceylanpınar ilçesinde ekmek almak için evinden çıkan Mazlum Güneş (11), sokakta oynayan Elif Terim (11) ile Nusaybin ilçesinde anneleriyle evlerinin önünde katledilen Emine (12) ve ablası Leyla Yıldız'ın (15) şehadetini ne zaman dile getireceksin?

Ağaçkorur köyü mevkisinde Mehmet Bozyel (17) ve Ömer Yıldız'ın (15) da aralarında bulunduğu odun toplamaya giden 7 köylünün parçalanan cenazelerini ne zaman göreceksin? Aysel Tuğluk'un annesinin cenazesine gösterdiğin ilgiyi, bu şehitlere ne zaman göstereceksin? Şehit olanların geride bıraktığı 13 yetim çocuk ile 3 acılı eşe vicdan sırası ne zaman gelecek?

PKK'lı teröristler tarafından tuzaklanan patlayıcılarla cesetleri parçalanan Ayaz (8) ve kardeşi Nupelda Güloğlu (4) için ne zaman duygusal dönemece gireceksin?

11 aylık Bedirhan bebeği ve annesi Nurcan Karakaya'nın aracını yola döşenen patlayıcılarla patlatan PKK'lılara duyduğun merhameti, ne zaman onlara duyacaksın?

16 yaşlarındaki Yasin Börü ile Eren Bülbül'ü şehit edenleri savunanları savunduğun kadar bu masumları ne zaman savunacaksın?

Açıkyol köyünde kurşuna dizilen 6'sı çocuk 8 kişiyi, Pınarcık köyündeki 16'sı çocuk 30 kişilik katliamı, Şenay Aybüke Yalçın ve Necmettin Yılmaz öğretmenleri, Bağcılar'da otobüste ateşe verilen 17 yaşındaki lise öğrencisi Serap Eser'i ne zaman yazacaksın?

Daha buraya sığdıramadığımız nice canları, evlatları, anneleri, bebekleri, masumları ne zaman dile getireceksin!