Yenişafak'tan Sertaç Aksan'ın haberine göre; sadece bölgemizi değil çok geniş bir coğrafyayı doğrudan etkileyen Doğu Akdeniz'de tansiyon her geçen gün yükselmeye devam ediyor. Güney Kıbrıs Rum Kesimi tarafından Türkiye'nin bölgedeki sondaj gemisi Fatih’in personeline yönelik çıkarılan ‘tutuklama’ kararı süreci yeni bir boyuta taşıdı.
Rum yönetiminin bu adımına "Çok sert bir şekilde karşılık verilir" yanıtını veren Türkiye, enerji denklemindeki avantajlı konumunu ve bölgedeki soydaşlarını her ne pahasına olursa olsun koruyacağı mesajını net bir dille tüm dünyaya ilan etti.
Türkiye ve KKTC'nin yanı sıra bölgedeki çok geniş bir alanda enerji konusunda faaliyetlerde bulunan Enerji Ekonomisi Derneği'nin Başkanı Prof. Dr. Gürkan Kumbaroğlu, dünyada yeni 'Soğuk Savaş' alanının Doğu Akdeniz olduğunun altını çizerek, "Asıl üzerine düşünülmesi gereken konu, bu soğuk savaşın 'sıcak savaşa' dönüşme ihtimali" şeklinde konuştu.
RUMLARI KIŞKIRTAN TARAFALAR VAR
Rum kesiminin tek başına böyle bir karar alma ihtimalinin yok denecek kadar az olduğuna değinen Kumbaroğlu, şöyle devam etti:
"Güney Kıbrıs Rum Yönetimi, özellikle son dönemlerde oldukça tehditkar ve kışkırtıcı bir tutum sergilemeye başladı. Bu tutumun kısa vadede yumuşama ihtimali yok. Çünkü Rum tarafını kışkırtan taraflar da var.
Sadece çok yakın bir zaman öncesinde NATO tarafından organize edilen bir devirteslim töreninde yaşanan skandallar bile Rumlara bu cesareti tek başına verebilecek türden.
Hatırlanacağı üzere NATO üyesi olmamasına rağmen Rumlar bu törene davet edilmiş ve Türkiye bu nedenle yaşananları protesto ederek etkinliğe katılan heyetini geri çekmişti.
Yine çok yakın zamanda Avrupa Birliği Dış İlişkiler Yüksek Temsilcisi Federica Mogherini Türkiye'nin sondaj yapma niyeti konusunda endişelendiklerini açıklamış, Türkiye bu açıklamayı red ederken uluslararası hukuktan kaynaklanan meşru haklarını kullandığını hatırlatmış ve çıkarlarını koruyacağının altını çizmişti.
Rumların, Fatih Sondaj Gemisi’ndeki mürettebatın tutuklanmasını talep edebilecek kadar cesaretlenmesini sağlayan sadece NATO toplantısı ve Mogherini de değil. ABD’nin, İsrail, Mısır, İtalya ve Ürdün’ün tutumu belli. Kaldı ki bizim her dönemde yanında olduğumuz ve kimi zaman bu nedenle müttefiklerimizle aramızın bozulmasına neden olan Filistin dahi bölgede Türkiye karşıtı oluşumun yanında yer aldı. Avrupa’dan ve Rusya’dan gelen destekleri de eklediğinizde GKRY’nin Türkiye’ye karşı tutunduğu tavrı giderek sertleştirecek cesareti bulmasının nedenleri ortaya çıkmış oluyor."
GERGİNLİK DAHA DA ARTACAK
Prof. Dr. Kumbaroğlu, önümüzdeki süreçte bölgedeki gerginliğin yumuşamak bir yana dursun daha da sertleşebileceğini anlatarak, “Temmuz ayında Yunanistan’da seçimler var. Bu nedenle Yunanistan’dan ve Rum Yönetimi’nden gerginliği azaltacak adımlar beklemek gerçekten uzak bir yaklaşım olur” ifadesini kullandı.
Temmuz’un öneminin sadece Yunanistan’daki seçimler olmadığına vurgu yapan Kumbaroğlu, şunları söyledi:
“Sadece Türkiye ile ABD arasında değil, TürkiyeNATO ve TürkiyeRusya arasındaki dengeler açısından da son derece önemli bir hal alan S400 hava savunma sisteminin ülkemize teslimi de Temmuz ayında yapılacak.
Mevcut şartlar gözetildiğinde Türkiye için en büyük güvenlik riskinin Doğu Akdeniz’de olduğunu görüyoruz. Her an sıcak bir çatışma yaşanabilecek bir yer. Kaldı ki bölgede hem yüzer hem uçar unsurlarımız var. Tüm bunların ötesinde Ada’da Türklerin varlığının da teminatı biziz. Böylesine önemli bir yerde güvenlik riski bu kadar artarsa, o zaman Türkiye de alacağı S400 bataryalarından birini Doğu Akdeniz’deki tüm alanı kapsayacak bir noktaya konuşlandırmayı düşünebilir.
Bu nedenle S400’lerin konuşlanacağı yerin seçiminde bölgedeki gelişmelerin çok önemli bir yer teşkil edeceğini rahatlıkla söyleyebiliriz."
MEVCUT GERGİNLİKLER HERKESE ZARAR VERİR
Kumbaroğlu ayrıca, yaşanan gerilimin ne Türkiye’ye ne de Yunanistan’a yaramayacağına işaret ederek, “Bölgede çok büyük bir enerji pastası var. Bunu birlikte yemek yerine bu tür adımlara devam edersek bu işten kimse avantajlı çıkmaz. Gerginliği başlatan ve tırmandıran Rum Yönetimi’nin ve Yunanistan’ın bir an önce bu tutumundan vazgeçip, TANAP ile başlayan süreci enerjide herkesin kazanabileceği bir noktaya taşıması gerekir. AB temsilcilerinin de sorumlu ve adil bir tutum sergilemesi gerekir" şeklinde konuştu.