Rasim Oktay Kütahyalı, FETÖ'nün Ergenekon ve Balyoz kumpaslarıyla TSK'da yürüttüğü büyük tasfiyeyi bugün de savunduğunu itiraf eden ifadelerde bulundu.

FETÖ'cü hakimsavcı ve polis üçgeninde yürütülen kumpas operasyonları için "vesayet rejimini bitirme" olarak gören Kütahyalı, o dönemde yaşananlar için "devrim" ifadesini kullandı.

Kütahyalı, "Ben sırasıyla önce askeri vesayeti sonra da FETÖ vesayetini göçerttiğimizi inkar mı ediyorum? Askeri vesayeti göçerttiğimiz sürecin tüm mesuliyetini deyapılan yanlışlar dahilüstlenmeye hazır olduğunu bin kere yazdım. ErgenekonBalyoz noktasında her tür hesaplaşmaya hazır olduğumu da bin kere söyledim" dedi.

Kütahyalı'nın Güneş gazetesinde yayımlanan "İki devrim ve mesuliyetten kaçmak" başlıklı yazısının satır başları şöyle:

"Ben sorumluluktan kaçan kaypaklardan değilim. 3 Temmuz sürecini de sonuna kadar destekleyip, Aziz Yıldırım’ın sabıka fotoğrafını yayınlayan, şimdi ise sanki hiç 3 Temmuz’u desteklememiş gibi arazi olmaya çalışan Fatih Altaylı riyakarlığında bir yazar da değilim.

Başkan Erdoğan liderliğinde askeri vesayet rejimini bizler bitirirken bize “Bravo,bravo” diye yalakalık yapan sonra da şimdi Çevik Bir gibi generallere “Paşalarımız, ah canım paşalarımız” diye korkakça ekrandan ağlayan yavşaklardan da değilim...

Gelin ben size bu 20082020 döneminin tarihsel bağlamda bir özetini yazayım. Ülkemizde nasıl iki devrim yapıldığını beraber anlamaya çalışalım.

Unutulmamalı ki AK Parti'nin ilk 56 yılı geçmişteki DP, AP, ANAP dönemleri gibi sadece hizmet ağırlıklı ve vesayetin siyasal tabularına dokunulamayan bir pasif dönemdir...

Ama son 12 sene içinde yaşadığımız olay kansız bir ihtilaldir.

Son 12 sene içinde bizler, yani Başkan Erdoğan’ın liderliğindeki ihtilalciler demokratik ve meşru yolla yapılmış bir siyasal devrimi hatta iki tane devrimi birden başardık.

Olağan bir 12 yıl yaşamadık ve yaşamıyoruz. Halen de bu olağan olmayan hal şüphesiz devam etmektedir. Elbette bunun ciddi zorlukları da var.

Olağanüstü ama her şeyin toplumun çoğunluğunun onayı ile yapıldığı, vesayete karşı bir politik ihtilal sürecini yaşadık, yaşıyoruz...

Yani sonuçta bu bir silahlı ihtilal değil demokratik ihtilaldir. Halk devrimidir bu...

Vesayet kurumu iktidarı terk etmeme yönünde 2007'den itibaren olağanüstü zorba yöntemlerle direndiği için vesayet rejimini bitirme amaçlı olağanüstü tasfiye süreçleri zorunlu olarak yaşanmıştır.

Türkiye'nin çoğunluğu da bu mecburi siyasal tasfiyeleri desteklemiştir 2014 yılına kadar...

Şüphesiz demokratik yolla bile yapılsa her politik devrim sürecinde olduğu gibi burada da büyük haksızlıklar yaşanmıştır...

Bu dönem Türk halk ihtilalinin birinci aşamasıdır.

İkinci aşama ise çok daha karmaşık olmuştur.

2013 senesinden itibaren Fetullah Gülen liderliğindeki örgüt yapılan bu toplumsal ve siyasal devrimi halkın elinden çalmaya kalktı ve işte o noktada devrim içinde devrim süreci yada ikinci devrim süreci başladı.

Türkiye tarihinde görülmedik bir terör örgütüne dönüşen Gülenciler yıkılan askeri vesayet rejiminin yerine yeni bir Gülenist vesayet rejimi inşa etmek istemiş ve bu halk ihtilalinin ikinci aşaması da bu noktada başlamıştır.

Hem 1725 Aralık hem de korkunç 15 Temmuz ihaneti demokrasiyi hedefleyen karşıihtilal teşebbüsleridir.

Geçmişte de 27 Nisan 2007 ve 14 Mart 2008 kapatma davası olayları demokrasi düşmanı karşıihtilal teşebbüsleriydi.

Başkan Erdoğan'ın liderliğinde biz devrimciler hem ihtilalin birinci aşamasında hem de ikinci aşamasında bu vesayetçi karşıihtilal teşebbüslerini bertaraf etmesini başardık.

Anadolu ihtilalini yok ederek yeni bir vesayet rejimi kurmak isteyen hain örgüt FETÖ bugün yerle yeksan olmuş ve yüzde 95 oranında devletten temizlenmiştir...

Türk devriminin ilk aşamasından sonra başlayan "Devrim içinde Devrim" süreci de temel hatlarıyla başarıyla tamamlanmıştır. Hala da mücadele sürmektedir."

FETÖ kanalının vazgeçmediği 'sol'cu: Enver Aysever!

MHP'den 'siyasi ayak' çıkışı... 'Cumhurbaşkanı kim olacaktı?'