Prof. Ataç, İstiklal Madalyalı iki büyükbabanın torunu. “23 Nisan Türkiye’nin en temel bayramıdır” diyen Ataç, bugün de milli ittifaka ihtiyaç olduğunu söyledi. Salgının dünyayı değiştirdiğine dikkat çeken Ataç, sosyal devlete ihtiyacın su yüzüne çıktığını belirtti.

FÜSUN İKİKARDEŞ

Onun kapısını koronavirüs nedeniyle çaldık. Çünkü salgında en yüksek risk gruplarından bir meslek örgütünün başkanıydı. Yetinmedik, tarihi ve devleti de konuştuk. Çünkü büyük gün yaklaşıyordu ve biz hep birlikte varoluşumuzun 100. yıldönümünü kutlayacaktık. Türk Diş Hekimleri Birliği Başkanı Prof. Atilla Stephan Ataç ile ekranda buluştuk. O Ankara’da biz İstanbul’da koyu bir sohbete daldık, ta 1900’lere, İstiklal Madalyalı ilk maliye bakanı dedesine kadar uzandık.

DOĞMA PARİS BÜYÜME HACETTEPELİ

  • Sizi tanıyabilir miyiz? Stephan adı nereden geliyor?

1960 Paris doğumluyum. Annem Fransız. Babam okumaya gitmiş, orada annemle tanışıp evlenmişler, sonra Türkiye’ye gelmişiz. Sonrası normal… Ankara’da, Çankaya Lisesi’nde okuduktan sonra Hacettepe Diş Hekimliğini kazandım. Öğrenciliğim, asistanlığım, doçentliğim, profesörlüğüm hep Hacettepe‘de. Bir doğmamışım ama büyüme Hacettepeliyim, diyebilirim. Şimdi de hem Çocuk Diş Hekimliği Bölümünde öğretim üyesiyim, oranın ana bilim dalı başkanıyım hem de başhekim olarak idari bir görevi sürdürmeye çalışıyorum.

  • Yarı Fransızsınız yani…

Rahmetli annemden dolayı biraz var, ama biz bu topraklarda büyüdük. Asıl kültürümüzü bu topraklardan aldık. O bağlamda çalışmamıza devam ediyoruz. Tabi ki hepimiz için çok zor bir dönemden de geçiyoruz, ama bu ülke çok şey atlattı. En azından o kadar yokluk içerisinde bir Kurtuluş Savaşı verdi bu ülke… Ben hep aynı örneği veriyorum: Benim annemin babası, rahmetli, iki dünya savaşı yaşamış! Kötü dönemler her zaman vardır. Bir de ben her zaman şuna inanırım: Yaşadığımız devri değiştiremeyeceğimize için, o koşullarla mücadele etmek, düzlüğe çıkmak bizim bir görevimiz diye düşünüyorum. Kendim hakkımda başka ne diyebilirim? Eşimle özel hobimizdir, kitaplar! Hepsi kayıtlıdır, her kitabı yazarım. Öyle bir merakım da vardır.

GAZETE VE KİTAP ELİMDE OLMALI

  • Çok dil olması da bir etken herhalde…

Belki, ama biz ilgileniyoruz da. Ben biraz da eski kafalıyım, kitap hep elimde duracak! Şimdi yenilerin yaptığı gibi ekrandan okuyamıyorum. Kitabı tutacağız.

  • Gazete için de aynısı söz konusu mu?

Aynısı! Mesela bu korona nedeniyle eve gazete gelmiyor, ama doğrusunu söyleyim, 'Bilgisayardan giriyorum, okuyorum, yetiyor' diyemem, yok! Gazeteyi tutacaksınız.

EN TEMEL BAYRAM 23 NİSAN

  • 23 Nisan geliyor, 100. yılı kutluyoruz. Ne anlama geliyor sizce?

Aslında ondan önceki hareketler, 19 Mayıs, Amasya, Erzurum, Sivas toplantıları, kongreleri hep bir hazırlık aşaması… İnsanlar onları yaparken hep bir 23 Nisan 1920’de, yıkılmış olan bir imparatorluk yerine genç bir yönetim şeklini düşünerek o hareketlere başladılar. O yüzden, bence Türkiye’nin en temel bayramı, bugünkü rejimin devamını sağlayan 23 Nisan 1920’dir. Yani Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin açılışıdır.

CUMHURİYETİN KURUCUSU İKİ BÜYÜKBABA

  • Tarihe özel ilgi ve merakınız var sanki… Öyle mi?

Meclis'in ilk maliye bakanı benim dedemdir: Hasan Fehmi Ataç. Erzurum Kongresi’nde de öbür dedem vardı, Zeki Kadirbeyoğlu. Cumhuriyet'in temellerinde artısıyla eksisiyle bulunmuş bir aileyiz. Şu anda Türkiye Cumhuriyeti’nde yaşayan her insan, o savaşta bir dedesini, bir yakınını kaybetmiştir. Temellerini hepimizin attığı bir Cumhuriyet. Çok çok önemsiyorum. Gerçekten bundan önceki dönemlerimizi de düşünürsek, Cumhuriyet’e yapılan, her yerden, iç ve dıştan gelen her türlü saldırıya rağmen 100’üncü yılı gördük! 23 Nisan, Ulusal Egemenlik bayramımızı kutluyoruz. O zaman ne kadar kuvvetli bir temel atıldığını anlıyoruz.

  • O günkü ve bugünkü meclisi karşılaştırırsak?

Bugün hep bahsediyoruz, milli birlik diyoruz. Halbuki o günkü Meclis'in yapısını incelediğimizde gerçekten bir milli birlikle kurulmuş bir Meclis! Her fikirden, her düşünceden, hatta Amerikan mandasını savunan insanlar bile vardı o meclisin içinde! Osmanlı ile anlaşmayı düşünenler vardı. Ama Atatürk öyle büyük bir insan ki, yüzyıl önce! Yüzyıl, öyle kolay bir kelime değil. Yüzyıl önce, bugün Türkiye’nin ihtiyacı olan milli ittifakı kurabilmiş. O Cumhuriyeti de kurarken, ta 1908’lerde atılmış bir temel üzerine kurulmuş. Evet, yüzüncü yılı kutluyoruz, ama baktığınız zaman kökler, temel, çok çok daha derine gidiyor. Maalesef çocukların, gençlerin çıkamadığı bir dönemde kutluyoruz.

  • 100. yılın karantinaya denk gelmesi bir şanssızlık mı oldu?

Ben şuna inanıyorum: Sokakta, evde nasıl olsa kutlayacağız. Mühim olan biz millet olarak içimize sindirip de sahip çıkıyorsak, ne olacak 101’inci yılda Anıtkabir’e gideriz, meydana çıkarız. Ama 100’üncü yıl, herkes kalbinde hissetmeli.

ÖNCE MİLLİ EGEMENLİK BAYRAMI

  • 23 Nisan yıllardır çocuk bayramına dönüştü ama… Dünyadaki tek çocuk bayramı diye övündük, özünden uzaklaştı. Bir asır sonunda yine başlangıç noktasına dönüyor muyuz?

Biz zaten tarihi biraz incelersek, 23 Nisan‘da Ulusal Egemenlik, 1920 yılında Meclis’te kabul edilmiş, 1924’te de Çocuk Bayramı eklenmiş. Bayramın, kutlama temeli “Ulusal egemenlik“ olarak başlamıştır. Şunu da gözardı etmiyorum: Çocuklar, ülkenin geleceği! Atatürk zaten o değeri vermiş, çocuklara, gençlere emanet etmiş. Ama Türkiye Cumhuriyeti’nin temellerinin atıldığı, Büyük Millet Meclisi’nin açıldığı bayramın önüne çocuk bayramını geçirirsek, milli egemenlik bayramımız geride kalır. Atatürk zaten bu nedenle çocuklara vermiş. Bakın, siz geleceksiniz, bu milli egemenliğe sahip çıkın! Yoksa sağda solda gezdiniz, iki koltuğa oturdunuz, değil! Aslında geleceklerinin, o derin çınarın kökleri Cumhuriyet, dalları gençlik ve çocuklardır. Sonra demiş ki, 'Bakın bu kökleri siz kurutmayacaksınız'. Aslında çocuklara milli egemenlik bayramını hediye etmiş. Biz asıl çocuklarımıza, 'Bu bayram sizin' derken hangi bayram? 'Milli egemenlik bayramı sizin' dememiz lazım.

GENÇLER KEMALİST DEVRİMİN ÖZÜNE SAHİP ÇIKIYORLAR

  • Tarih bilginiz ve bilinciniz müthiş, ama diş hekimisiniz. Yetiştirdiğiniz genç diş hekimleri de tarih bilincine yakın mı?

Şöyle söyleyim: Bizim çocukluğumuzda bu 19 Mayıs, 23 Nisan, insanların evde oturacağım, şuraya gideceğim dediği tatil havasındaydı. Ama her baskı bazı olayları daha değerli kılıyor. Ben şimdi bakıyorum, mesmela 10 Kasım oluyor, onda da sokağa çıkılıyor. Bazen yasaklamak ters de tepiyor, daha değerli kılıyor. Yaşadığımız koşullar, bize Cumhuriyetin kuruluşundaki 19 Mayıs, 23 Nisan, 29 Ekim, 18 Mart Çanakkale gibi günlerde, bunların bizim için ne kadar önemli olduğunu hatırlattı. Ben şuna inanıyorum: Bizim burada da, fakültede, Türk Diş Hekimleri Birliği Öğrenci Kolu'nda, her tarafta gençler Atatürk’e, Cumhuriyet’e, bence onun özüne sahip çıkıyorlar.

  • Özü derken…

Yani Atatürkçü demeyelim de, Atatürk düşüncesiyle diyelim, çünkü ikisi ayrı şeyler. Gençler, yarım kalmış Milli Demokratik Devrime, yani Kemalist devrimin özüne sahip çıkıyorlar. Daha da sahip çıkacaklar, çünkü onların yaşayacağı gelecek dönemi, ancak bunlara sahip çıkmakla yaşayabilecekler. İstemeseler de sahip çıkacaklar.

İSTEYEREK DEĞİL ZORUNLULUK

  • Hayat dayatıyor mu diyorsunuz?

Pratik, insanları her zaman bir teoriye doğru iter. Siz istemeseniz de gidersiniz. Şa anda bütün dünyaya baktığınızda, çokbüyükler, Amerika, Fransa, İngiltere, kamuculuğun, halkçılığın ne kadar önemli olduğunu fark ettiler.

  • İsteyerek değil herhalde?

Virüs öğretti. Tarihde olaylar, bize bir şeyi öğretir. İstemesek de öğreneceğiz. Bunun için ben gençlerin dolduğu meydana gittiğinizde, 19 Mayıs’ta gençlerde gördüğüm o heyecan, Atatürk’ün yine milli egemenliği çocuklara, 19 Mayıs’ı gençlere neden emanet ettiğini bize ispat ediyor. Ben çok umutlu bir insanım. Bu gençler ülkeye sahip çıkacaklar.

  • Virüs mü aklımızı başımıza getirdi?

Dünyada bu virüsden sonra her şey değişecek, dünya da değişecek. Bizim diş hekimlerinde hasta bakma prosedürü de değişiyor. Zaten tarih de hep yazar: Büyük devrimler savaşlardan önce veya savaşların sonucu olur. Bu virüsü de biz 3. Dünya Savaşı gibi algılayabiliriz. Bir pandemi! Bunun sonucunda da muhakkak dünya değişecek. Dünya değişirken ben de değişeceğim, siz de değişeceksiniz. Ben hayatımda ilk defa skype ile konuşuyorum. Uzaktan ders veriyoruz! Bütün derslerimizi seslendirdik. Bakın, virüs bu arada bize bir şeyler de öğretti, onu da görmek lazım. Her şerde bir hayır var.

SOSYAL DEVLET KENDİNİ DAYATTI

  • Diş hekimliğinde neler değişti?

Biz, hasta bakımını bir kata indirdik. Acil hasta dışında hasta almamaya dikkat alıyoruz. Bir karar alındığı zaman karar değil, altındaki gerekçeli karar önemlidir. Tamam biz acil hasta dışında hasta bakmayalım. Ama burada iki tablo ortaya çıkıyor: Devlet kademesinde ağız ve diş sağlığı merkezlerinde veya bizim özelde de bu karara uyanlar dışında hasta bakmaya devam ediyor. Bu, haksız bir avantaj gibi. İkincisi, kamuda devletin kararına uymayan ağız ve diş sağlığı merkezleri olduğunu tesbit ediyoruz. Bu ay bakmadık, ama hayat devam ediyor. Bu insanlar nasıl geçinecek? Nasıl yemek yiyecekler? Bu süreç uzarsa, yine aynı noktaya geliyoruz: Sosyal devlet! Bugüne kadar hiç hayranlık duymamışımdır, hep kendi ülkemde yaşamayı seçmişimdir, ama bakın: Bazı ülkeler, ekonomik güçleri sayesinde evde oturan kişilere aldıkları maaşları veya kazançların yüzde 80’ini öderim, diyor. Mesela Almanya.

  • Acil önlemler talep ettiniz…

Biz acil hasta bakalım. Kişiden topluma pandemiye yaymayalım. Ama bunun ekonomik olarak alt yapısını desteklemezseniz, bu iş bu defa ekonomik virüs pandemisine dönüşür. Sokağa çıkan halkı 'ayy, bunlardan zaten bir şey olmaz, bunlar adam olmaz' diye küçümsedik. Ama bunlar da hayatın bir gerçeği. Ben şimdi ekmek alacak, kiramı ödeyecek, sosyal ihtiyaçlarımı karşılayacak parayı karşılamazsam 3 ay, 4 ay sonra ne olacak? Çok zor bir süreç… Devlet olarak sosyal devlet olmak gerekecek. Bu da virüsün bize öğreteceği yeni bir şey olacak herhalde.

GEZİCİ BİRİMLER KURDUK

  • Özeller çok sizin sektörde. Denetimi nası

Kamuda çalışanlar dışında muayenehanelerimiz var, özel ağızdiş sağlığı merkezleri ve özel poliklinikler var. Bunların hepsi, 3224 sayılı Türk Diş Hekimleri Birliği kanunu nedeniyle çalışanlar olarak bize üye olmak zorundalar. Sahaya çıkıyor arkadaşlarımız, ekipmanları yok. Veya 'beni acil tedavi dışında da çalıştırıyorlar, başka hastaya da bakmak zorundayım' diye şikayetler geliyor. Biz şu anda Odalar bazında, tüm bunları kontrol edecek şikayet merkezleri, gezici birimler kurduk. Bütün diş hekimlerine SMS ile 'herhangi bir sorunla karşılaştığınızda ilgili odanıza ulaşamıyorsanız Türke Diş Hekimleri Birliği’ne ulaşın' dedik. Bir kontrol mekanizması da kurduk. Genç bir diş hekimi ekonomik olarak zorunlu çalışıyor ve ona deniyor ki, 'acili sen bırak, bunlara da bak'. Olmaz böyle bir şey! Diğer yandan o kişi bakmasa işini kaybedecek. Hemen bize dönüyor, üyemiz olmasa bile hizmet vereceğiz.

  • Muayenehanesini kapatanlar var, kapatabilir mi? Yasal mı?

Siz muayenehane açtığınız anda, İl Sağlık Müdürlüğü’ne çalışma saati bildirmek yükümlülüğünüz var. Örneğin, ben muayenehanemi sabah 9, akşam 17 arası açacağım, diye izin alıyorsunuz. Kanuna göre resmi kapatma yapamazsınız. Ama şu var, acil hasta baktırmak için bir iletişim numarası ya da dönüşümlü sistemiyle muayenehaneye gitmeyen arkadaşlarımız var. Ama acil olarak baktıkları hastalar geldiğinde bakmakla yükümlüler. Şu anda özellikle bir sağlık kurumu, özel olduğu halde kamu sağlığına hizmet eden kurumlardır her zaman. Onun için kapatmaları söz konusu değil.

GENİŞ FİLYASYON ÇALIŞMASI

Sağlık Bakanı Fahrettin Koca‘nın “Şu anda İstanbul’da dolaşan ekip sayısı bin 300’e çıktı. Her ekipte üç kişilik uzman var. Araçları var... Tarama işlemlerinde diş hekimleri de gönüllü olarak görev alıyor” şeklindeki sözleri basına yansıdı. “Tam rakam bilemeyiz” diyen Prof. Ataç, bu konuda, şunları söyledi: “Ağız diş sağlığı merkezlerindeki dişhekimleri de sahaya sürüldü, Ankara‘da 406 kişi görevlendirildi. biz TDB olarak Odalar üzerinden izleme komiteleri kurduk, Ankara Keçiören İlçe Sağlık Müdürlüğü‘nde koruyucu ekipman dağıtılmadığı haberi gelince müdahele ettik, durum düzeltildi. Sahada olan ekiplerin kişisel koruyucu elbise dağıtılıp eğitimleri verildikten sonra gerçekten çok geniş kapsamlı bir filyasyon çalışması yürütülüyor.”

EN RİSKLİ GRUPTA

Dünya Sağlık Örgütü'nün açıkladığı koronavirüs salgınında en yüksek risk gruplarının ilk sıralarında diş hekimleri yer alıyor. Diş hekimliği hizmetlerinin kısıtlandığı, diş hekimlerinin salgın nedeniyle sadece acil vakalara müdahaleler dışında özel Ağız Diş Sağlığı Merkezi (ADSM), poliklinik ve muayenehanelerinde çalışamadığı bu ortamda 12 bin 408 özel muayenehane ve 5 bini aşan özel ağız diş sağlığı merkezi ve polikliniği sahibi diş hekimleri ile buralarda görev yapan 26 bini aşkın diş hekimi ve bir o kadar da yardımcı personel, ağız diş sağlığı laboratuvarları ve çalışanları, diş malzemeleri endüstrisi, bir ekonomik kriz riskiyle yüz yüze.

İSTİKLAL MADALYALI DEDELER

Prof. Atilla Stephan Ataç’ın dedelerinden biri, İstiklal Savaşı'nın mali kahramanı, Atatürk'ün Maliye Bakanı Hasan Fehmi Ataç. Ataç hakkında yazılan kitapta, şu ifadeler var: AMilli Ordu'nun kurulmasında büyük katkı ve çaba gösterir.

Cumhuriyet'in kurulması ve kurumlaşması sürecinde önemli görevler üstlenir. Savaş yıllarında maliyenin düzene girmesinde etkin olur. Maliye Bakanlığı döneminde devlet gelirlerinin azlığına rağmen ordunun tüm ihtiyacını karşılar. Orduya kaynak bulur. Doğu ve Batı cepheleri için iki ayrı ordu defterdarlığı kurarak, subay maaşlarının düzenli ödenmesini ve masraflarının belgelendirilmesini sağlar.

Büyük Taarruz'un mali kaynaklarını bulup organize eder ve gerekli yerlere ulaştırır. Bu başarısından dolayı TBMM tarafından yeşil ve kırmızı şeritli İstiklal Madalyası ile ödüllendirilir.

Aydınlık