PKK'ya yönelik iddianamede örgütün gözaltına alınan mensupları için avukat ayarlamada izlediği yol anlatıldı. PKK'dan işlem gören kişilere sadece Özgür Hukukçular Derneği'ndeki avukatlardan ayarlama yapıldığı, ancak tüm avukatları görevlendirmediği anlatıldı.

Gaziantep'te bölücü terör örgütü PKK/KCK'ya yönelik soruşturmada, aralarında HDP ve DBP'li yöneticilerin de yer aldığı 32'si tutuklu 61 sanık hakkında hazırlanan 3 bin 253 sayfalık iddianamede, örgütün, gözaltına alınan mensupları için avukat ayarlamada izlediği yol detaylı şekilde anlatıldı.

Gaziantep Cumhuriyet Başsavcılığı'nca hazırlanan iddianamede, örgütünün faaliyetlerini kimi zaman bir siyasi parti içinden, kimi zaman bir dernek üzerinden kimi zaman ise yeniden isimlendirdiği yapılar üzerinden devam ettirdiği belirtildi.

Gözaltına alınan örgüt mensupları için ayarlanan avukatların KCK yapısı içerisinde yer alan belirli avukatlar olduğu ifade edilen iddianamede, şunlar aktarıldı: "21 Mart 2019'da düzenlenen nevruz etkinliğinde silahlı terör örgütü PKK/KCK'nın propagandasını yapan şüpheliler yakalanarak 30 Mart 2019'da adliyeye getirilmiş, A.İ. (tutuklu) ve KCK yapısındaki şahısların bu kişilere destek amaçlı olarak adliyeye geldikleri iletişimin dinlenmesi kayıtlarına yansımıştır. Yine benzer suçlardan işlem gören kişiler, KCK yapısındaki şahısları arayarak yardım istemiş, bu şahıslar da yine KHK ile kapatılan ve örgüt içinde yer alan Özgürlükçü Hukukçular Derneği (ÖHD) üyesi avukatlar üzerinden bu kişilere yardımcı olmuştur. Bu durum birden fazla kez yaşanmıştır."

TAPELERE DE YANSIDI

Örgüt tarafından avukat görevlendirilmesinin tape kayıtlarına da yansıdığı belirtilen iddianamede, şu bilgiler yer aldı: "Tape kaydında geçen kişinin ÖHD içerisinde faaliyet yürüten M.A.A. olduğu değerlendirilmiştir. Buradaki konu daha önce verilen örneklerden biraz daha farklıdır. Daha önceki tapelerdeki örnekler KCK yapılanması tarafından PKK/KCK silahlı terör örgütü ile ilgili suçlardan işlem gören kişilere avukat ayarlanmasına ilişkindir. Buradaki tape kayıtları ise avukat ayarlanan kişinin avukatı tutmak istememesi ancak avukatın, KCK yapılanması tarafından gönderilmiş olması nedeniyle de 'tutmuyorum' diyememesi ve bu konuda avukatı tutmamak için KCK yapılanmasında yer alan M.Ö. ve M.K'den yardım istemesine ilişkindir. Bu durum diğerlerinden daha ilginç bulunmuştur. Normalde müvekkil olan vatandaşların istediği avukatla anlaşma yapma özgürlüğü vardır ancak KCK yapılanmasından avukat görevlendirildiğinde bu özgürlüğün olmadığı görülmektedir. Avukatla anlaşma yapmamak için de yine KCK yapılanmasının yardımına ihtiyaç duyulduğu tape görüşmelerine yansımıştır."

ÖHD'NİN KCK BAĞI

Örgüt tarafından görevlendirilen avukatların belirli kişiler olduğuna dikkati çekilen iddianame şöyle devam etti: "Yine KCK yapılanmasının PKK/KCK silahlı terör örgütü ile ilgili suçlardan işlem gören kişilere sadece Özgür Hukukçular Derneği'nde yer alan avukatlardan ayarlama yaptığı anlaşılmaktadır ancak örgüt, ÖHD'de yer alan tüm avukatları görevlendirmemektedir. Görevlendirmeler belli isimler üzerinde yoğunlaşmaktadır. Bu şekilde avukat görevlendirme faaliyeti 'gölge baro' olarak adlandırılmıştır. Bu aşamada bu şekilde PKK/KCK silahlı terör örgütünden işlem gören kişilere ÖHD'de yer alan avukatların görevlendirilmesi ÖHD'nin KCK ile olan bağlarından kaynaklandığı değerlendirilmiş ve ÖHD üyeliği veya kuruculuğunun terör örgütü üyeliği açısından delil olarak ele alınması gerektiği kanaatine varılmıştır.”

KHK'LININ BAŞVURUSU KABUL EDİLDİ
Anayasa Mahkemesi, KHK’ya dayanılarak meslekten ihraç edilen Cumhuriyet savcısının baro levhasına yazılmasına ilişkin kararın iptal edilmesi sonrasında yaptığı bireysel başvuruyu kabul ederek hak ihlali kararı verdi. Cumhuriyet savcısı olarak görev yapan M.B. 15 Temmuz darbe teşebbüsünün ardından Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu'nun (HSYK) kararıyla 667 sayılı KHK'ya dayanılarak meslekten ihraç edildi. Kamu görevinden çıkarılmasının ardından M.B, baro levhasına avukat olarak yazılma talebiyle başvuruda bulundu. Talebi uygun bulan baro, kararı Türkiye Barolar Birliğinin (TBB) incelemesine sundu. TBB Yönetim Kurulu, baronun kararının uygun olduğuna karar verdi. Karar, Adalet Bakanlığı tarafından uygun bulunmayarak bir daha görüşülmek üzere TBB'ye geri gönderildi. TBB Yönetim Kurulu da önceki kararında ısrar ederek M.B’nin baro levhasına yazılmasına karar verdi. Bakanlık, M.B’nin baro levhasına yeniden yazılmasına ilişkin TBB kararının kesinleşmesi üzerine İdare Mahkemesinde iptal davası açtı. Görülen davada mahkeme yürütmenin durdurulmasına ve ardından kararın iptaline hükmetti. TBB ve M.B’nin daha sonraki istinaf başvurusu da reddedilirken M.B. hakkında başlatılan ceza soruşturmasında ise kovuşturmaya yer olmadığına karar verildi. M.B’nin yaptığı bireysel başvuruyu inceleyen Anayasa Mahkemesi de adil yargılanma hakkı kapsamındaki hakkaniyete uygun yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar verdi.