CUMHURBAŞKANLIĞI seçimi ve siyaset gündemi; ‘Terör örgütü Hizbullah’ın amacı doğrultusunda faaliyetlerde bulunduğu’ gerekçesiyle MustazafDer’in mahkeme tarafından kapatılmasından sonra 2012’de kurulan HÜDA PAR ile bölücü terör örgütü PKK’nın siyasi kolu HDP arasındaki tartışmaya sıkışmış durumda. Seçim sistemi gereği her bir oyun önem kazandığı seçimlerde Cumhur İttifakı, faaliyetlerini siyasi alanda yürüten HÜDA PAR ile işbirliği peşinde. Millet İttifakı ise halen Türkiye, Irak ve Suriye topraklarında silahlı saldırılarına devam eden bölücü PKK terör örgütünün siyasi kolu HDP ile işbirliği yollarını arıyor.

Bu yönüyle PKK’nın varlığı ve onun siyasi sözcülüğünü yapan HDP’nin talepleri Türkiye’nin toprak ve ulusal bütünlüğüne en büyük ve en yakın tehdidi oluşturuyor. Nitekim, HDP hakkındaki kapatma davası da devam ediyor.

Öte yandan Millet İttifakı cumhurbaşkanı adayı Kemal Kılıçdaroğlu, PKK’nın siyasi kolu HDP ile görüşmek için gün sayıyor. PKK/HDP de bu görüşmeye hazır ve PKK’nın bölücü taleplerini masada tartışmak için bekleyişini sürdürüyor. PKK terör örgüt yöneticileri de yayınladıkları videolarla Kılıçdaroğlu ve başını çektiği ittifaka destek açıklamalarında bulunuyorlar.

PKK/HDP’NİN SON KARARI

PKK/HDP “bölücü” taleplerinden vazgeçmiş değil. Hafta başında parti meclisi toplantısı sonrası yapılan açıklamada bu durum şöyle ifade edildi:

“Parti meclisimiz, ülkenin içinde bulunduğu çoklu kriz koşullarında çözümün ilkesel düzeyde ele alınması gerektiğini bir kez daha ele almıştır. Bu kapsamda 2021 Eylül ayında ilan etmiş olduğu ‘Demokrasiye, Adalete, Barışa Çağrı Deklarasyonu’nun temel çerçeve olduğu bir kez daha vurgulanmıştır. Bu minvalde Üçüncü Yol stratejimizin, partimizin tarihsel ve ilkesel pozisyonu olduğu hassasiyetle vurgulanmıştır.”

Bu, “Taleplerimiz kabul edilmezse cumhurbaşkanlığı seçimine kendi adayımızla gideriz” tehdidinden başka anlam taşımıyor.

MAKYAJLANMIŞ TALEPLER

Peki PKK/HDP, sözde demokrasi, adalet ve barış adını verdikleri, 27 Eylül 2021 tarihli, “Tutum Belgesi” dedikleri deklarasyonla neleri talep ediyor?

Geçen hafta bu köşede yazdığım talepleri tekrar edeyim:

“GÜÇLÜ DEMOKRASİ” dedikleri “özerklik”, onu da şöyle ifade ediyorlar: “... yerel yönetimlere yetki ve kaynak devrinin güvence altına alındığı, yerel katılım mekanizmalarının işlediği güçlü bir yerel demokrasi olmadan güçlü demokrasiyi inşa etmek mümkün değildir.” “TARAFSIZ VE BAĞIMSIZ YARGI” dedikleri ise PKK’lılar başta, “siyasi dava” dedikleri terör örgütü davalarında tutuklu ve hükümlü olanların serbest bırakılması. Bunu da “... tüm siyasi davaların ve mahkûmiyetlerin sonuçlarıyla birlikte ortadan kaldırılmasını, adaletin ve toplumsal barışın tesisi açısından bir gereklilik olarak görüyoruz” diyerek anlatıyorlar.

“KAYYUM REJİMİ DEĞİL HALK İRADESİ” dedikleri ise PKK terör örgütüne yardım ve yataklık eden belediyelere kayyum atanmasının durdurulması. Tutum belgesinde bu “... kayyumlar rejimi anlayışına son verecek yasal düzenlemeler, bu rejimin yarattığı tahribatların giderilmesi ve kayyum mağdurlarının tüm haklarının iadesi için acildir” diye anlatılıyor. 

“KÜRT SORUNUNDA DEMOKRATİK ÇÖZÜM” dedikleri, aslında PKK terör sorunu. Bu maddede adı verilmeden PKK elebaşı Öcalan ve PKK terör örgütü ile müzakare, Türkiye’nin bölünmesinin temeli olarak anadilde eğitim, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı ile yetinmeyen PKK/HDP, Anayasa’da farklı etnik kimliklerin yer almasını öneriyor. “Savaş politikaları” diyerek PKK terör örgütü ile mücadele yerine müzakere edilmesi şu ifadelerle isteniyor: “Türkiye’nin çözmesi gereken en köklü sorunu Kürt sorunudur, bu sorunun çözümü için muhataplarla diyalog kurulması... Bu çerçevede, başta anadili hakkı olmak üzere tüm evrensel kimlik haklarının tanınması için gerekli düzenlemelerin yapılması büyük önem taşımaktadır.

Savaş politikaları, silah ve çatışma yöntemleri yerine, diyalog ve müzakere seçeneklerinin kendini tarihsel olarak dayattığı ve güncel olduğu aşikârdır... Sorunlarımızı şiddet aracılığıyla değil, konuşarak, müzakere ederek, diyalog yoluyla çözmek temel düsturumuzdur.”

PKK’YA OPERASYONLARA SON

“BARIŞÇIL DIŞ POLİTİKA” diyerek, Türkiye’nin PKK/YPG/PYD terör örgütüne karşı Suriye ve Irak’ta yürüttüğü mücadelenin durdurulması isteniyor. PKK/HDP bunu şöyle ifade ediyor: “Komşularımız başta olmak üzere diğer ülkelerle savaş ve çatışmaya, askeri güç gösterisine dayalı, maceracı politikalardan uzaklaşmak, güçlü ve ilkeli diplomasiye, diyaloğa ve her alanda iyi ilişkilere dayalı barışçıl politikalar yürütmek, hepimizin yararınadır.”

“KAMU YÖNETİMİNDE LİYAKAT” diyerek, PKK terör örgütü ile ilişkileri nedeniyle KHK’larla kamudan çıkarılanların tekrar görevlerine döndürülmesi şöyle talep ediliyor: “Kanun Hükmünde Kararnamelerle yaratılan hak gasplarının giderilmesi, kamuda işe alımda ve atamalarda her tür ayırımcılığa son verilmesi ve sadece liyakatin esas alınması gereklidir.”

“DEMOKRATİK ANAYASA” başlığı altındaysa “Bu anayasa; farklı kültürlere, kimliklere, inançlara, anadillerine ve yaşam tarzlarına saygıya dayalı eşit yurttaşlığı esas almalıdır” diyerek Anayasa’da Türk kimliği yerine bölünmeye götürecek farklı kimliklerin yazılması isteniyor.

BÜYÜK VE YAKIN TEHLİKE

PKK/HDP, ilk okunduğunda hiç kimsenin itiraz etmeyeceği, güçlü demokrasi, yeni anayasa, liyakat, barış, tarafsız ve bağımsız yargı gibi kelimelerin arkasına saklanarak, terör örgütünün de yıllardır dile getirdiği “bölücü” talepleri masaya getirecek.

Kılıçdaroğlu da oy uğruna bunları kabul edecek, başka seçeneği yok. İşte Türkiye için asıl büyük ve yakın tehlike budur.