Rusya'nın Ukrayna'da başlattığı Özel Askeri Harekât'ın ardından Baltık ülkeleri İsveç ve Finlandiya, NATO'ya üye olmak için adımlarını hızlandırdı.

Finlandiya Devlet Başkanı Sauli Niinistö, dün ülkesinin NATO üyeliğine resmen başvuracağını duyururak, “Cumhurbaşkanı ve Hükümet'in Dış Politika Komitesi, Parlamento'ya danıştıktan sonra Finlandiya'nın NATO üyeliğine başvurması konusunda anlaştılar. Bu tarihi bir gün. Yeni bir dönem başlıyor.” dedi. İsveç gazeteleri de benzer bir açıklamanın bugün İsveç Hükümeti tarafından yapılmasının beklendiğini yazdı.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ise geçen günlerde Finlandiya ve İsveç'in “terör örgütlerinin misafirhanesi” gibi olduğunu belirterek NATO üyeliklerine olumlu bakmalarının mümkün olmadığını söylemişti. İki Baltık ülkesinin İttifak'a katılabilmesi için 30 NATO üyesinden de onay alması gerekiyor.

YUNANİSTAN PAZARLIĞI HİÇBİR GETİRİ SAĞLAMADI

Türkiye'nin veto mesajı, kimi çevrelerde 'pazarlık kozu' olarak değerlendiriliyor. Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın'ın da Finlandiya ve İsveç'e “kapıyı tamamen kapatmadıklarını” söylemesi, bu değerlendirmeleri destekliyor. Fakat Türkiye, geçmişte de 'veto' hakkını bazı 'sorunları' çözmek üzere masaya koymuş, ancak bunlardan sonuç alamamıştı. Konuyla ilgili bir hatırlatmada bulunan Emekli Tuğgeneral Naim Babüroğlu, şunları söylüyor:

“Yunanistan, 1974 Kıbrıs Barış Harekatı'nın ardından kızarak NATO askeri kanadından ayrıldı. 1976'da dönmek istedi. DemirelEcevit karşı çıktı. 12 Eylül 1980 sonrası ABD, ulusal çıkarları doğrultusunda Yunanistan'ın tekrar NATO'ya dönüşü için Türkiye ile görüşmeye başladı. ABD'li General Rogers, Kenan Evren’e 'Yunanistan’ın NATO’ya tekrar dönmesine hayır demezseniz size asker sözü veriyorum: Yunanistan da sizin Avrupa Topluluğu'na (AB) girmenize karşı çıkmayacak.' dedi. Fakat Yunanistan, Türkiye’ye engel olmak için her adımı attı. 2 yıl sonra karasularını 12 mile çıkardı. Rogers'a asker sözü hatırlatıldı: 'Görüştüklerim şimdi iktidarda değil, bir şey yapamam.' dedi. Devlet yönetiminde tek kişinin sözünün bir anlamı yoktu. İsveç ve Finlandiya NATO üyeliği sürecinde bu tarihi gerçeği hatırlayalım.”

BALTIK PAZARLIĞI DA TUTMADI

Türkiye, 2019'da da Londra’daki NATO zirvesine giderken YPG’nin İttifak tarafından terör örgütü olarak tanınmasını istiyordu ve bu yolda NATO’nun “Baltık Ülkeleri ve Polonya Savunma Planı”nı veto etmişti. Cumhurbaşkanı Erdoğan o dönem de açık şekilde, “NATO, YPG'yi terör örgütü olarak kabul etmezse Baltık Planı'nın karşısında oluruz.” demişti. Fakat Türkiye'nin veto pazarlığı tutmadı ve ne ABD ne de diğer NATO üyeleri YPG konusunda olumlu bir adım attı. Aksine YPG'ye verilen destekler her yıl katlanırken, Türkiye bir şekilde Baltık Planı'na yönelik şerhini kaldırdı. Karşılığında ne alındığı, vetonun neden kaldırıldığı hiçbir zaman açıklanmadı. Fakat görünen şey, NATO'dan YPG konusunda söz dahi alınmış olsa, 'Koalisyon' gibi alternatif mekanizmaların PKK/YPG'yi beslemeye devam edeceğiydi.

ARNAVUTLUK ÖRNEĞİ

Geçmişte veto hakkı ile tavizler koparmayı hedefleyen ülkelerden biri de Yunanistan'dı. Yıllar boyunca Arnavutluk'un NATO üyeliğini veto eden Yunanistan, İyon Denizi'nde bazı tavizler karşılığında vetosundan vazgeçebileceğini söylemişti. Gerçekten de Arnavutluk, deniz yetki alanlarının bir kısmını Yunanistan'a bırakarak 2009'da NATO'ya girmeyi başardı. Fakat NATO üyeliğinden 9 ay sonra Arnavutluk Anayasa Mahkemesi, Yunanistan ile yapılan deniz yetki anlaşmasını “Anayasa'ya aykırı” ilan ederek hukuken geçersiz kıldı. Böylece Arnavutluk NATO'ya girmeyi başarırken, Yunanistan hiçbir şey alamadı.

HAVUÇLAR YENİR AMA TAVİZLER GERİ ALINAMAZ

Veto pazarlığının hasım ülkelerin Türkiye'ye bakışını ve çıkarlarını asla değiştiremeyeceğini belirten uzmanlar, bir şekilde havuçlar uzatılsa da mutlaka verilen sözlerin arkasından dolaşılacak yöntemler bulunacağını belirtiyor. Veto pazarlığıyla ülkeleri 'ehlileştirmenin' mümkün olmadığı, reel askeri ve politik gücün belirleyici olduğu değerlendiriliyor. Bugüne kadar da NATO'nun resmi olarak gidemediği bölgelerde 'Uluslararası Koalisyon' mekanizmalarını işlettiği, veto engeline karşı 'Barış için Ortaklık' programları ürettiği ve daima çıkarlarını bir şekilde yürüttüğü görülüyor. Dolayısıyla uzatılan havuçların ileride rahatlıkla etkisiz kılınabileceği, fakat verilen tavizlerden geri dönüşün zor olacağı değerlendiriliyor.

Bu noktada Türkiye'nin NATO'nun genişlemesine yönelik kararlı bir duruş sergilemesinin ise Avrasya'daki konumunu güçlendireceği ve bölge ülkeleri ile ilişkilerini geliştirmesine katkı sunacağı söylenebilir.