Siyasetcafe yazarı Özgür Uyanık Ulu Önder Atatürk'ü andımız bugünde 'Mustafa Kemal’i Savunmak' başlıklı bir yazı kaleme aldı.
İşte o yazı;
Çok şükür enerji sorunu olmayan bir ülkeyiz. Her on beş metrede bir sokak lambaları yanıyor. Nasılsa vatandaş okumayı bilmediği elektrik faturalarını fazlasıyla ödüyor. Bu yüzden Avrupa otoyollarında bile aydınlatma yokken bizim yollar ışıl ışıl. Peki Ulus meydanındaki Atatürk anıtı neden aydınlanmıyor?
Üç yıl önce Hıncal Uluç bile yazmıştı; anıt pislik içinde, bakımsız diye. Mustafa Kemal’in hatırasına kıymet vermiyorsunuz onu anladık. 1927 yılından beri orada duran bu yapıtın tarihi bir değeri de mi yok?
Beyaz yakalı emekçilerin temsilcisi Mimarlar Odası, anıtın aydınlatılması için suç duyurusunda bulunuyor, bir sonuç alamıyor. Sonunda kendileri gidip aydınlatmaya karar veriyorlar. Ancak polis engeline takılıyor. Şeyh Sait’in heykelini dikmek serbest ama Mustafa Kemal’in heykelini savunmak bile yasak.
Mimarlar Odası, Ata’nın anıtını savunurken, halkın vergileriyle havalimanları, otoyollar, köprüler yapıp dolarla milyarlar kazanan inşaat şirketleri ne yapıyor? Mustafa Kemal’in kurduğu Cumhuriyet’ten zengin olmak tatlı ama O’nun hatırası için küçük bir bütçe ayırmak akıllarına gelmiyor.
Şırnak Üniversitesi’nde bir daire başkanının sosyal medya hesabından Atatürk’e hakaret etmesinin üzerinden on gün geçmedi. Bir devlet görevlisinin alenen o devletin kurucusuna hakaret etmesindeki vahameti bir kenara bırakıyorum, hayatta olmayan bir insana sosyal medyada küfür etmek sapıklık değil de nedir? Binlerce kişi bir telefon yazılımı yüzünden işinden, gücünden, hayatından olurken bu sapık nasıl halen devlet memuru olabilir?
10 Kasım’da Atatürk’ü camilerden anmayan Diyanet İşleri’nin Başkanı Cumhuriyet’e ve Mustafa Kemal’e her fırsatta hakaret eden, deli raporlu birini ziyaret ediyor. “Keşke Yunan galip gelseydi” sözüyle tarihe geçmiş bu şahıs boğazda lokantalar, yalılar sahibi olmuş. Devletin tepesinden saygı görüyor. Diyanet İşleri Başkanı Hakkari’de yaralanan askerlere, ailelerine geçmiş olsun ziyaretinde bulunmuyor ama 21. Yüzyılda kafasında fesle gezen birinin sağlığından endişe ediyor.
Atatürk’e işçiler, köylüler bu ülkenin emekçileri değil devletin memuru, idarecisi hakaret ediyor. Bugün Mısırlılar bile fes takmıyor. Yunanlılar bile Mustafa Kemal’i ve Kurtuluş Savaşı’nı haklı görürken devlet “Andımız”dan korkuyor. Milletten kaçıp sapıklara, akıl hastalarına sığınıyor.
Halkımız devlete rağmen Mustafa Kemal’i seviyor ve onu gönülden anıyor. Binlerce okulumuzda, on binlerce öğretmen, yüzbinlerce çocuğumuz eskiden olduğundan daha büyük bir bağlılıkla O’nu hatırlıyor. Çocuklarımız O’nun anısına şarkılar söylüyor, oyunlar oynuyor. İnşaatlarda, tarlalarda, tersanelerde, yollarda milyonlarca emekçi saygısını gösteriyor. En çok da kadınlarımız O’na gururla sahip çıkıyor. Bütün bunlar için kimseyi zorlayan bir kuvvet, otobüs kaldıran bir parti, para veren kimse yok. Tam tersine yoksul insanlar boğazlarından kesip Anıtkabir’e ya da Dolmabahçe’ye gidiyor.
Bu millet Mustafa Kemal’i babası, evladı, önderi ya da bir arkadaşı gibi sevip, sahip çıkıyor. Onu sevmeyenler bile çağdaş bir ülkede yaşamak istiyorlarsa O’na sığınmak zorunda olduklarını biliyorlar. Çünkü Atatürk’e sırtını dönerek bu ülkede barış, adalet, bilim, kalkınma ve huzurun gerçekleşmeyeceğini aklı başında olan herkes görüyor.