Seramik sanatçısı Safiye Başar, “Hakikati Aralamak” başlığını taşıyan sergide Cumhuriyet Dönemi kalkınma politikaları çerçevesinde kurulan ve Sümerbank çatısı altında üretim yapan Yarımca Porselen Fabrikası’nın öyküsüne odaklanıyor.

FATMA BATUKAN BELGE

Seramik sanatçısı ve akademisyen Safiye Başar’ın Galeri Mod’da açtığı “Hakikati Aralamak” başlıklı sergisi bir seramik sergisi değil. Özelleştirme gibi toplumsal bir olgunun, bir Cumhuriyet Dönemi kalkınma projesi üzerinden yeniden okunmasını gündeme getiren bir önerme. Sanatçı; İzmit’te 30 yıl boyunca Sümerbank çatısı altında porselen üretimi yapan, ancak 1998’de özelleştirilen ve hemen ardından da kapatılan Yarımca Porselen’in öyküsüne odaklanıyor. Aslında anlatığı öykü, Türkiye’de özelleştirme belasına uğrayan yüzlerce fabrikanın öyküsüyle aynı: Önce özelleştirilir, sonra kapanır, çalışanları işsiz kalır, yaşam alanları dönüşür. Vahşi kapitalizmin dişlileri bu kalkınma projelerini çiğneyip tükürürken, toplumsal ve kültürel yıkıma yol açar.

Doç. Safiye Başar, Kocaeli Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Seramik Bölümü öğretim üyelerinden. Sanatçı, yaşadığı ve eğitim verdiği bölgenin toplumsal gerçeklerinden birini ele almış. Sırça köşkünde oturmaktansa, sosyolojik bir olguyu gündeme getirmeye çalışıyor. “Hakikati Aralamak” için de video ve fotoğraf gibi sanatsal olanakları kullanıyor.

BİR ARKEOLOG GİBİ ÇALIŞIYOR

Reklamdan sonra devam ediyor 

Yarımca Porselen, 1950’li yılların sonlarında kurulmasına karar verilse de, ancak 60’ların ortalarında hayata geçirilebilmiş bir proje. Küçük bir işlik değil, ülke ihtiyacının yüzde 70’ini karşılaması planlanan dev bir fabrika. İlk üretim 1968’de başlıyor; 60 bin metrekarelik alana kurulu fabrikada elektroporselen, sofra eşyası ve vitrifiye (seramik sağlık gereçleri) üretiliyor. Üretim 30 yıl boyunca kesintisiz devam ediyor, ta ki, 1998’de özelleştirilene kadar... Üzerindeki bütün ekipmanıyla birlikte özelleştirilip Evyap’a satılıyor. Evyap fabrikayı aldıktan sonra işletme kararından vazgeçiyor ve alırken devlet kredisi kullandığı fabrikayı iki binli yılların başında üç katına tekrar devlete satıyor. Devlet satın aldıktan sonra yeniden özelleştirme süreci başlıyor. Bugün fabrikadan geriye yıkık dökük bin metrekarelik bina kalmış durumda ve kullanılmıyor. Safiye Başar, sergideki “Bir Kazı Güncesi”nde bu yıkımın izlerini sürüyor. Triptik video yerleştirmede, fabrika kalıntılarındaki seramik panoyu ortaya çıkarma süreci aktarılıyor. Arkeologların kurtarma kazılarıyla ilişkilendirdiği bu çalışmanın yanısıra, yine fabrikanın tünel fırınlarının orijinal teknik çiziminin içine oturttuğu video görüntülerinde de bir arkeolog gibi çalışıyor.

BAŞROL KADINLARDA

Çalışmalarında kadın sorunlarına eğilen Başar’ın bu sergisinde de başrol kadınlarda. Bir zamanlar iki bin kişinin çalıştığı fabrikanın lokomotifi olan kadın işçiler, müdahale edilmiş fotoğraflar serisinin ana konusunu oluşturuyor. Sanatçı kendi görüntüsünü fotoğraflara montajlayarak bir zaman kayması yaratmış, kendini dönemin kadın işçilerinin yerine koymuş. Daha önce Seka fabrikasıyla ilgili de çalışmalar yapan Başar, “Bu fabrikalar sadece ekonomik birer değer değil” diyor, “Sümerbank çatısı altındaki tüm fabrikaların kendine ait bir kültürü de var. “İzmit’i İzmit yapan, kültürel anlamda zenginleşmesini sağlayan yapılar bunlar. Kadın işçiler ilk kez bu fabrikaya gelip para kazanmaya ve ekonomik güç elde etmeye başladıklarında farklı bir yaşam bakışı kazanmış oluyorlar. Fabrika, orada yaşayan işçilerin, özellikle de kadın işçilerin yaşamları üzerinden okunup, sosyolojik boyutuyla ele alınmalı.” Bugünlerde İstanbul Bienali ve paralel etkinliklerinin yarattığı rüzgardan uzakta kalsa da, küçük “Hakikati Aralamak” sergisi büyük bir toplumsal olgu üzerinde yeniden düşünmemizi sağlıyor. Kadıköy Cemal Süreya Sokak’taki sergi 2 Ekim’e kadar görülebilir.