AYDINLIK/ANKARA
Rusya'nın Ankara Büyükelçisi Aleksey Yerhov Rus Ordusu’nun sivil kayıpları en aza indirmek için ağır ilerlediğini bildirdi. Türk diplomasisinin ustaca bir politika yürüttüğünü belirten Yerhov, Batı’nın Çin’e baskı yaptığını ama Çin’i korkutamayacağını söyledi.
Yerhov Ulusal Kanal’dan Gürkan Demir’in sorularını yanıtladı.
- Operasyon hedefleri açısından hangi aşamaya gelindi?
Rus ordusu yavaş da olsa görevlerini yerine getiriyor ve güvenilir bir şekilde hareket ediyor. Özellikle, sivillerin tahliyesini organize etmenin mümkün olduğu Mariupol’da aşırı milliyetçilerin kalesi olan Azov Taburu çevresindeki halka küçülüyor. Örneğin, sadece cuma günü 13 bin 500’den fazla insan oradan çıkarıldı.
Operasyon neden yavaş ilerliyor? Çünkü askerlerimiz sivil kayıpları, en aza indirgemeye çalışıyorlar. Harekât son derece zor koşullarda gerçekleşiyor. Azov Taburu gibi Ukraynalı neoazilerin yer aldığı oluşumlar, iki düzineden fazla bloke edilmiş büyük yerleşim yerindeki sivilleri, "canlı kalkan", fiiliyatta rehine olarak kullanıyorlar. Halen konut binalarının ve sosyal tesislerin, okulların, kreşlerin, hastanelerin yakınlarına askeri teçhizat yerleştiriyorlar. Kendileri ise evlerin üst katlarına konuşlanıp Rus ordusunun onlara ateş etmeyeceğini umuyorlar. Silahlarını bırakmaları koşuluyla bu yerleşim yerlerindeki silahlı oluşumların üyelerini serbest bırakmaya hazır olunduğu onlara bildiriliyor. Fakat reddediyorlar.
- Müzakereler nasıl ilerliyor? 15 maddelik bir anlaşmanın gündemde olduğunu iddia edildi. İddialar hakkında ne dersiniz? "Rusya kaybedeceğini anladığı için masaya oturdu." yorumlarını nasıl değerlendirirsiniz?
Halihazırda birkaç müzakere turu hayata geçirilmiştir. Son turu da şu an yapılmaktadır. Tabii ki, katılımcıların üzerinde çalıştığı metinleri görmedim, bu yüzden tüm bu başlıklar hakkında yorum yapamam. Ancak, taleplerimiz belli. Bunları defalarca kamuoyuna duyurduk. Kilit noktalardan biri, Ukrayna'nın tarafsız statü kazanması ve NATO'ya girmemesidir. Anlaşılan, bu konuda iki taraf tutumlarını birbirine yaklaştırdı. Diğer önemli talebimiz de Ukrayna'nın silahsızlandırılmasıdır. Yani bu ülkenin topraklarından bir daha ulusal güvenliğimize yönelik bir tehdit yükselmemesini sağlayacak bir dizi anlaşmadır. Diğer konu da Ukrayna’yı Nazilerden arındırma süreci. Müzakerelerin kilit konuları arasında Donbass'ın nasıl yöneltileceği yer almaktadır.
Dile getirdiğiniz ifadeye gelince, o kesinlikle gerçeği yansıtmamakta. Birincisi, Rusya kaybetmiyor. Harekâtımız ilerliyor. İkincisi, daha başlangıçta sadece Ukrayna'ya değil, bu ülkenin dış politikasını belirleyenlere müzakere masasına oturmayı teklif ettik. Bizimle konuşmak istemediler. Şimdi konuşmak istiyorlar.
- Sayın Putin, NATO'nun tehditlerine karşı adım atıldığını söyledi. Türk kamuoyunda NATO'nun Türkiye'yi de kuşatmaya çalıştığı ve ittifakın Türkiye'ye tehdit oluşturduğuna dair yaygın kanaat var.
Bu konu hassas. Konunun hassasiyeti, Türkiye'nin 70 yıl önce ülkenin iktidar çevreleri ve uluslararası maceraları için “ateşe atılacak yem” arayan İttifak yönetimi tarafından NATO’ya çekilmesiyle bağlantılıdır. Tabii o zamandan beri köprünün altından çok sular aktı. Türkiye ile Kuzey Atlantik İttifakı arasındaki hassas meseleye hiçbir şekilde müdahale etmek istemiyorum ancak Rus ordusunun operasyonunun, Türkiye Cumhuriyeti'nin ulusal çıkarlarına zarar vermediğini ifade etmek isterim. Türk diplomasisi ise bu koşullarda etkili bir dış politikayı oldukça usta bir şekilde izlemektedir.
- XiBiden görüşmesini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Elbette, "böl ve yönet" ilkesi Batılı devletler tarafından politikalarında yaygın olarak kullanılmaktadır ve ÇinABD ilişkilerindeki son olaylar bunun bir başka teyididir. Pratikte bu, Çinli blog yazarlarından birinin isabetli bir şekilde tanımladığı gibi, "düşmanımla başa çıkmama yardım edin, böylece sizinle başa çıkabileyim" anlamına gelir. Ancak, Çin'i korkutmayı şimdiye kadar hiç kimsenin başaramadığına ve başaramayacağına inanıyorum.