Ülkemizde dikta yönetimi olduğu propagandası yapılıyor. Bu propagandanın varacağı yer ülkeyi tehlikeli bir sürece sokar. Farkına varmak gerekiyor. Halkın istediğini değil, öngörü ve araştırma ile elde edilen gerçek bulguları dile getirmek gerekiyor.
Nedir bu bulgular? Söyleyelim...
Irak ve Libya'da yaşananları gördük. Onlar devletin başındaki liderdi. Bir devletin başındaki lider yanlışlar içinde ise bu durumda yanlışı içeride çözmek gerekir. Bu olanak dışında kalıyorsa strateji geliştirmek savaşım içindeki kişilerin zekasına kalır. Şiddet asla çözüm olamaz. Ulusal düşünceye sahip kişi mutlaka bir yol bulur.
Ancak devleti temsil eden kişinin değiştirilmesi için dışarıdan başka ülkelerden yardım isteniyorsa bu vatana ihanetten başka bir şey değildir. Hükümetin kadrosunda görev yapanlar içinde ABD ve Feto ile işbirliği yaparak Türk devrimine Türk devletine ve Türk Ulusuna ihanet edenler olmuş olabilir. Aktörleri değişse de bu yeni bir durum değildir, zira bu ihanet süreci Adnan Menderes'ten bugüne uzanan bir süreçtir. Gençliğe Hitabe'de de sözü edilen bu emellerini müstevlilerin emelleriyle birleştiren hain kadroya karşı yapılabilecek iki ulusal yol vardır. İstiklal ve cumhuriyetine kasteden dahili bedhahları öz gücün ile değiştirme yoluna gidersin. Gücün yeterse değiştirirsin. Yetmezse ikinci bir yol vardır. Gücün içinde kadrolaşıp yönlendirebilirsin. Bunun dışında bir seçenek daha vardır ancak bu seçenekte karar kılan kişi ulusal değerlerine ihanet etmek durumunda kalır. Bu da kişiyi savaş verdiği kişilerle aynı sınıfa sokar. Dışarıdan gelen yardım gücü ile devrilen eski liderin yerine, o dışarıdan gelen güç merkezinin anlaştığı lider kadrosu konur. Bu böyle sürer gider. Ta ki ulusçuluk bilinci olan akıllı ve Türkçü bir lider gelene kadar...
Bizler Türk devrimlerinin izcisi olarak her zaman Mustafa Kemal Atatürk'ün tarafında kalmayı sürdüreceğiz. 7 yaşımızdan bu güne içtiğimiz and asla unutulmayacak. Bizden sonraki nesiller de bu ant ile yolunu çizecek. Ve sonunda mutlaka biz kazanacağız. Türk budunu kazanacak.
Feza Tiryaki'nin aylar öncesinde yazdığı yazı bugünkü tartışmalara ışık tutuyor: Büyük tanıtımlarla, övgülerle, TV yayınlarıyla, söyleşilerle, alışılmışın ötesinde milyonluk toplu baskı sayısıyla bir
Abdullah Gül, 27 Kasım 1995'te İngiliz The Guardian gazetesinden Jonathan Rugman'a Refah Partisi yöneticisiyken röportaj vermiş, röportaj 28 Kasım'da Posta gazetesinde 'İşte Refah'ın gerçek niyeti: Ür
Oyuncu Mert Fırat, 2013 yılında verdiği bir röportajla yeniden gündemde. Habertürk'ten Kübra Par'a konuşan Mert Fırat, o zamanki röportajında siyasi mesajlarıyla dikkat çekiyor. 5 yıl önce verdiği cev
This website requests your consent to use your personal data to
PurposesSelect All
+
Marketing
Cookies that track user behavior for personalized ads and ad performance. (3 vendors)
+
Uncategorized
Cookies that have not yet been classified and may serve various functions. (1 vendors)
+
Allow the sale, sharing or use of my personal information
We will not sell or share your personal information with third parties for targeted advertising on this device if you choose to disable this toggle.
Special Features
We and our partners use cookies and similar technologies to process data such as browsing behavior or unique IDs on this site. This helps us personalize content, improve user experience, and provide targeted ads.
By clicking "Accept All", you consent to the collection and use of your personal data as described in our Privacy Policy. If you wish to opt out of the sale or sharing of your personal information, switch off "Allow the sale, sharing or use of personal data" toggle.
You may also manage your preferences at any time later on.