Işıl ÇETİN yazdı
Müzik Eğitimcisi,Cumhuriyet Kadınları Derneği Genel Merkez Yönetim Kurulu Üyesi
Muammer Sun,
Türk müziğinin en önemli bestecilerinden, Ankara Radyosu Çoksesli Korosunun ve
TRT Müzik Dairesinin kurucusu, devlet sanatçımız, ben dahil ülkemizdeki müzik
eğitimcilerimizin her birinde sayısız emeği, izi olan çok değerli hocamız. Bir
konser sonrası bizlere şöyle sesleniyor: “Çocuklar sevgi her şeydir. Eğer
seviliyorsanız, sevdiğinizin değerini bilin. Seviyorsanız, yine sevdiğinizin
değerini bilin. Sevgiden daha önemli, daha değerli hiçbir şey yok. Mutluluğun
da, varsa acının da kaynağı sevgidir. Hepinize bol bol sevgiler diliyorum.” O, sevdi.
Anadolu’yu, bu toprağın insanını, bu toprağın insanının var olma mücadelesini,
devrimlerimizi, devrimlerin insana verdiği değeri sevdi. “Türk Kalarak Çağdaşlaşma”nın
kılvuzu oldu. Batı’nın dayattığı aydın kavramının tam karşı cephesinde bir ömür
adadı. Türk devriminin yarattığı, Türk devriminin aydınıydı. Bir semboldü. Cumhuriyetin
yetiştirmek istediği müzik insanının sembolü. Bağımsızlık mücadelesini
notalarla veren bir devrimciydi. Suyunu içip, ekmeğini yediğimiz bu vatanın ne
kadar aziz olduğunu Nazımın şiirlerinden öğrendiğimiz gibi, Muammer Sun’un
eserlerinde dinledik ve dinlemeye devam edeceğiz. Ulusalcıydı. Onun çoksesli
korosu hiçbir zaman Batı medeniyetinin yozlaşan sesi olmadı. Çünkü onun
öğretmenleri Batı’ya kıvılcım olarak gidip, alevler halinde geri dönen,
alevleriyle Anadolu insanını aydınlatan Adnan Saygunlardı. Vatana hizmetin,
vatanı sevmekle mümkün olabileceğini göstermesi, en büyük dersiydi
öğrencilerine. Vatanını sevdikçe türkülerini sevdi, türkülerini sevdikçe de
vatanını. İşte bu nedenle türkülerin eğitime temel alınması gerektiğini
savunurdu. Halk türkülerinin temel
alınabilmesi için de öncelikle nota
gerekir, söz gerekir, kitap gerekirdi. Ona göre
“tarih içinden süzülüp gelen, toplumla birlikte yaşayan, toplumun
içinden fışkıran havaların yok olmalarını, unutulmalarını, yozlaşmalarını
görmezden gelmek, susarak karşılamak doğru olmazdı.” Halk havaları, kır çiçeğiydi onun yüreğinde.
Bu nedenle derlediği, düzenlediği 100 halk türküsünü notaya aldığı kitabının
adına “Kır Çiçekleri” dedi. “Hızla değişmekte olan toplumsal koşullar yüzünden halk
havalarının günlük yaşayışa bozulmadan katılamadığını, gelecek kuşaklarda
yaşayamayacağını düşündüm, yaşasın istedim, yeni müzik yaşamımız kendi
değerlerimizin geliştirilmesiyle oluşsun istedim.” der, Kır Çiçeklerini
anlatırken. Çoksesliliğin
Batının tekelinde olmadığını, Anadolu ezgilerini nakış nakış işleyerek
kanıtladı, öğretti, dinletti. O, Cumhuriyet devrimlerinin sadece bekçisi değil,
son nefesine kadar kendi cephesini her zaman, her koşulda savunmuş, korumuş bir
kültür ve sanat eriydi. Adnan Saygunların çok seslilik meşalesini en önde
taşıdı. Vatanına, insanına vermekten, verme sorumluluğundan yorulmadı, veriyor
olmanın güzelliğinden bıkmadı. O nedenle aydındı, Cumhuriyet devriminin aydını.
Sadece müzik eğitimcilerine vermedi aydınlığını. Bir devrin doğan her Türk
çocuğunun ilk şarkısı oldu. Çocuklar kadar arı ve yalın bir Türkçeyle.
Müziğimizi koruduğu kadar korudu dilimizi de. Annemize verdiğimiz ilk çiçeğin
türkülerle nasıl kocaman bir bahçeye dönüşeceğini, marşlarıyla cephede vuruşan
Mehmedin cesaretini, kazanılan zaferimizin gururunu, ağıtlarıyla yüreğimizin
sızlayan yarasını duyduk ondan. Atatürk gençliğine notalarla rehber olan, yurt
renklerini tuval gibi dizeğe işleyen, bozkırda yetişen ve sadece bozkırın değil,
ülkesinin dünyada sesi olan bir Cumhuriyet öğretmeniydi.
O eylemleriyle, neoliberalizmin yozlaştırdığı,
bencilleştirdiği “sanatçı” kavramına karşı da tavır aldı. Kültür ve sanatta
mücadelenin, bağımsızlık mücadelesinden ayrı olamayacağını öğretti. Bağımsızlığı
olmayanın, hiçbir şeyinin olamayacağını, varmış gibi görünse de gerçekte aslında ona ait olamayacağını bilen
bir aydındı. 68 kuşağının devrimci
önderlerinden, değerli büyüğümüz Arslan Kılıç, Muammer Sun’u kaybettiğimiz gün, “12 Mart döneminde Deniz'lerin (Gezmiş) idamına karşı imza
kampanyası düzenleyenler içinde yer aldığını, bu nedenle, "Bulgaristan'a
uçak kaçırma" eylemine destek olmakla suçlanıp gözaltına alındığını, 12
Eylül döneminde Aziz Nesin'in önderlik ettiği Aydınlar Dilekçesi'ne katıldığını,
aynı tutumu, ErgenekonBalyoz kumpasında da gösterdiğini” hatırlattı bizlere. Yaşamını
ülkesinin bağımsızlığına adamış bir önderden bunları öğreniyor olmak da bizim
zenginliğimiz. Değerli büyüğümüze teşekkür ediyoruz. Muammer Sun, her
yönüyle Mustafa Kemal’in müzik eğitimcisiydi. Ülkesinin ışığa ihtiyacı olduğu
her yerdeydi. Türk devriminin kendisine verdiklerini, devrimlere sonuna kadar sahip
çıkarak geliştirdi ve geliştirdiklerini yine devrimin ışığının hiç sönmemesi
adına kendinden sonraki nesillere unutulmayacak eserler, dersler bırakarak
gitti. Muammer Sun’un eserleri de
kendisi de sonsuzdu ve sonsuz olmaya devem edecek.