Doğu Akdeniz’de bulunan hidrokarbon kaynakları üzerinde, ABD’yi arkalarına alan İsrail, Yunanistan, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY) ve Mısır’ın uluslararası hukuka aykırı ihalleri gerilimi artırmaya devam ediyor. Türkiye ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC)’nin haklarını ihlal etme girişimlerinde bulunan bu ittifakının kurulması Türk Ordusu’nu vurulan Balyoz Kumpası’na dayanıyor.
DENİZ KUVVETLERİ ÇALIŞMA HAZIRLADI
GKRY’nin 17 Şubat 2003’te Mısır ile Münhasır Ekonomik Bölge (MEB) ilanı Türkiye’yi de harekete geçirdi. Deniz Kuvvetleri Komutanlığı bu konuyla ilgili bir çalışma hazırladı. 2007’den sonra Türkiye ve Mısır arasında yaptıkları birçok görüşmede Mısır, GKRY ile yapılan anlaşmada kayba uğradığı belirtilerek uyarıldı. Türkiye ile birlikte Akdeniz’de kıyı şeridi en uzun olan ülkelerden biri olan Mısır’a Türkiye ile ortak MEB ilan etmesi konusunda telkinde bulunuldu. Mısır’la ciddi bir ilerleme kaydedilmişken Türk Deniz Kuvvetleri’nin konuya hakim amirallerine Balyoz kumpası indi.
‘YENİ MEB İLAN EDELİM’
2008’de Mısır’ı Genelkurmay İstihabarat Başkanı olarak ziyaret eden emekli Korgeneral İsmail Hakkı Pekin Aydınlık’a yaptığı değerlendirmede Mısır’ın o dönem üst düzey askeri yetkilisi Mareşal Hüseyin Tantavi ile görüştüğünü ifade etti. Görüşmede MEB’i gündeme getirdik diyen Pekin, şunları kaydetti: “Türkiye olarak biz onlara Doğu Akdeniz’de ne kadar büyük bir alan kaybettiklerini belirttik. Tantavi’ye Mısır’ın GKRY ile imzaladığı MEB anlaşmasını iptal etmesini telkin ettik. Önerimiz ise Türkiye, Mısır, Lübnan ve Suriye’yle birlikte yeni bir MEB ilanı etmek oldu.”
‘BALYOZ OLMASAYDI BUNLARI YAŞAMAZDIK’
Pekin, “Eğer ki Balyoz tutuklamaları olmasaydı bu görüşmeler devam ederdi” diyerek şunları ekledi: “Türkiye o zaman Balyoz, Ergenokon davalarına odaklandı ve milli menfaatlerin korunması gündeminden uzaklaştı. Türk Ordusu’nun komutanları o dönem kendilerini savunma durumuna düştüler ya da tutuklandılar. O görüşmeler devam etseydi Mısır’la Türkiye arasında önemli bir anlaşma olabilirdi. Özellikle Deniz Kuvvetlerindeki Balyoz tutuklanmaları Hükümet’e bu konuda yön verecek, baskı yapacak, diplomasiyi harekete geçirecek personelimizi susturdu. Sonuçta da buraya geldik. 2014’lere kadar Doğu Akdeniz konusu unutuldu. Ancak artık yapacak bir şey kalmamıştı, zira Mısır’la diğer devletlerin yaptığı anlaşmalar iyice pekişmişti. İsrail’in de devreye girmesiyle birlikte savaşı bile gündeme getirdiler. Maleesef 2010’la 2017 arasındaki kayıp telafi edilemez.”
‘BALYOZ’UN HEDEFİ DOĞU AKDENİZ’Dİ’
Emekli Tümamiral Cem Gürdeniz ise konuya ilişkin şunları ifade etti: “Balyoz’dan önce Deniz Kuvvetleri Komutanı seviyesinde yapılan resmi ziyaretler sırasında, ‘Sizin sınırlarınız Güney Kıbrıs tarafından yanlış çizilmiştir. Büyük bir kaybınız var’ ikazında bulunuldu. Hatta ben hapisteyken hatırlıyorum, Muhammed Mursi iktadara geldiğinde onların bir milletvekili GKRY ile yapılan MEB anlaşmasına itiraz etti. İtiraz sebebi ise ‘Bu anlaşma bizim aleyhimizdedir, iptal edelim’ oldu. Balyoz’un oluşum nedeni Doğu Akdeniz’di. Doğu Akdeniz’de karar veremeyen, savaşamayan bir bahriye isteniyordu, kumpaslar onun için yapıldı.”
TÜRKİYE KENDİ MEB’İNİ İLAN ETMELİ
Vatan Partisi Genel Başkan Yardımcısı emekli Tümamiral Soner Polat ise 2015 yılında Vatan Partisi heyeti olarak Mısır’a yaptıkları ziyaretten önemli anekdotlar aktardı: “Öncelikle Mısır büyük bir hata yaparak Yunanistan ve Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’yle MEB işine girdi. Ana kıtalar esas alınmadığı için de belirli kayıpları oldu. Türkiye gibi iyi ilişkleri olan bir ülkeyle arasına bir ihtilaf sokmuş oldu. Vatan Partisi heyet başkanı olarak 2015’te Mısır’a ziyarette bulundum. Orada bir brifing verdim. Brifingte, Mısır’ın büyük bir hata yaptığını ve Mısır’ın MEB’inden ciddi kayıplara uğradığını söyledim. Mısır medyasında bu büyük ilgi çekti. Bu konuyu orada yeniden gündeme getirmiş olduk. Burada biz şunu söyledik: GKRY ile yapılan anlaşmada sizin de kaybınız var. Eğer bunu Türkiye’yle müzakere ederseniz sizin için daha elverişli bir sonuç ortaya çıkar. İşin esasında bundan önceki devlet başkanı Muhammed Mursi bu konuda Türkiye’nin de girişimleriyle frene bastı hatta bunun iptal edilmesi için girişimler başlattı. Bu konuyu yeniden Mısır’ın gündemine soktu. Ama daha sonra Abdülfettah esSisi iktidara geldikten sonra, bizim hükümetle Sisi arasındaki bozuk ilişkiler de Mısır’ı daha reaksiyonel bir tavra soktu. Böylece Mısır Türkiye’ye karşı tavrını artırarak devam etti.”
DİPLOMATİK ATAK FAYDA ETMEZSE...
Polat sözlerini şöyle sonlandırdı: “Şu an için önemli bir diplomatik atak başlatılması gerekiyor. Ama neticede asla kimseyi ikna etmek zorunda değil. Türkiye son seçenek olarak kendi MEB sahasını ilan eder ve onu silahla korur. O zaman herkes bir bedel ödeyerek girişimlerde bulunabilir.”