Türkiye'nin yıllardır uyguladığı düşük kur politikasının doğru olmadığının anlaşılmasıyla birlikte yerli ve milli üretime yönelim olduğunu anlatan iş insanı Mehmet Cirav, borçlanma ekonomisinin ülkeyi düşürdüğü duruma dikkat çekti

İLYAS GÜMRÜKÇÜ SÜLEYMAN DÖNMEZ / TRABZON

Koronavirüs ile birlikte kamunun ekonomideki ağırlığı artmaya başladı. Pandemi sonrası dünyada bu nüfuzun daha da artacağına yönelik işaretler geliyor. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, geçen günlerde yaptığı bir konuşmada, “Üretim için hazine arazilerini de işleyeceğiz” diyerek, üretim ekonomisindeki ısrarını perçinledi. Yaklaşık 20 yıl Trabzon Ticaret Borsası Meclis Başkanlığı yapmış, Doğu Karadeniz İhracatçıları Birliği Fındık ve Mamulleri Sektör Komitesi Başkanı Mehmet Cirav ile süreci ve önümüzdeki dönemde gündeme gelebilecek ekonomi modelini konuştuk.

  • Salgın öncesinde de bir kriz durumu vardı. Şu anda da alınan tedbirlerin getirdiği bir duraklama var. Sürece ilişkin görüşleriniz nelerdir?

Aslında kriz daha önce de vardı fakat bir nebze bastırılmıştı. Koronavirüs ortaya çıkınca bundan tabii ki bütün sektörler etkilendi. Gelişmekte olan ülkeler çok dezavantajlı. Bunlardan biri de bizim ülkemiz. Fakat bu krizin aşılması için hükümetin ciddi bir gayreti var. Bunu gözlemliyoruz. Mesela ihracatçılara stok bildirimlerine göre bir finansman sağlanıyor. Çalışanlar için ayrı bir kısa çalışma süresiyle ilgili ödenek yapılıyor. Türkiye’nin bütçesinin mahdut/sınırlı olduğunu, gelişmiş ülkeler gibi olmadığını ama buna rağmen bir gayretin olduğunu gözlüyorum.

İYİ Kİ KAMU BANKALARI VAR

  • Ekonomik kriz koronavirüsle patladı ama özellikle 80’li yıllardan bugüne geldiğimiz süreçte şöyleydi; KİT’leri özelleştirelim, tarımı yok edelim, buğdayı samanı ithal edelim... Serbest piyasa ekonomisinin sonuçları diyebilir miyiz?

Tespitleriniz doğru. Ben özelleştirmeye şahsen çok karşı değilim. Ancak ülkenin önemli kurum ve kuruluşları vardır. Bunların devletin elinde olmasında çok fayda var. Bir örnek vermek gerekirse; bu hükümetin iktidara geldiği 2000’li yıllarda devletin üç tane kamu bankası var. Bunların da özelleştirmesi gündemdeydi hatırlarsanız. Çok şükür ki olmamış. Çünkü bu geçen birkaç yıl içerisinde yaşanan ekonomik krizin bu bankalar vasıtasıyla aşıldığını ve hala piyasayı bu bankaların fonladığını görüyoruz.

MİLLİ MODELE EVRİLME BAŞLADI

Evet her şeyi ithal eder duruma geldik. Türkiye çok zengin değil ama en lüks araçların satıldığı ülke oldu. Bu hazır parayı finans sektörü sana verdiği zaman onu senin elinden almanın bir şekilde yolunu bulur. Biz aşağı yukarı 15 yılı böyle geçirdik. Çok sıcak para geldi. Türkiye’de düşünebiliyor musunuz birçok şey dövizle alınır satılır hale geldi. Halbuki biz bu ülkede yaşıyoruz. Bizim paramızla işlem görmesi gerekir. Bugün hükümetin ekonomik model ve yapılanması bu ithalat olayını kısıtlamış durumda ve doğru yolda. Son bir yıldan beri bu değişen ekonomik model ülkeye daha milli, daha yerli bir modele evrilmiş durumdandır. Biz birçok ürünü üretebilecek potansiyeldeyiz ve son bir yıldır da bu hızlı bir şekilde artıyor.

FINDIK POLİTİKASI DEĞİŞTİ ÜLKE KAZANDI

Türkiye’de gerçek kur politikası uygulanmadı. Yani dövizle her şeyi almak daha cazip hale geldi. Bunu sistemli olarak yaptılar aslında. Mesela Ak Parti'den ayrılmış 1015 sene bakanlık yapmış Ali Babacan "Biz para buluruz" diyor. Hiç kimse size bedava para vermez. 1 lira verirse 2 lira alır. 3 liralık dolar 7 lira olur. Bu doğru değildi. Şimdi tarıma da çok ciddi destek veriyorlar ben fındık sektöründeyim. Biz geçen yıllarda Toprak Mahsulleri Ofisi vasıtasıyla devlet şu kadar fındık alsın kalanı şu kadar daha pahalıya satalım diye birçok raporumuz vardı, fakat yapamazdık. Bir yerde tıkanırdı. Şimdi bunlar çok rahat yapılıyor son 12 yıldan beri. Bakınız mesela bu yıl devlet 200 milyon dolarlık fındık aldı. 200 milyon dolarlık fındık aldığı için muhtemelen Türkiye’nin döviz girdisi fındıkta 3 milyar dolar olacak. 200 milyon dolarlık fındıktan da yaklaşık olarak 300 milyon TL para kazandı TMO. Dolayısıyla bu üreticinin kazanımıdır. Bunu şimdi bütün tarım ürünlerine yapıyorlar. Tarımı çok ciddi şekilde desteklemeye gayret ediyorlar.

'DÖVİZE YATIRIM ANLAYIŞI KIRILMALI'

  • Türkiye yeniden Cumhuriyet Devrimi rotasına mı giriyor?

Kesinlikle doğrudur. Türkiye Cumhuriyet Devrimi rotasına girmiştir. Hükümetin de bunu iyi yürüttüğünü düşünüyorum. Mutlaka bizim her şeyi çok üretmemiz gerekir. Bu süreçte hükümetin bütün iş dünyasını, hizmet sektörünü desteklemesi gerekir. Burada bütçe yüzde 3 açık vermiş çok önemli değil. Yüzde 10 açık versin ama hayatı çevrilebilir şekle getirsin. Devletin bütçesini her zaman düzeltme imkanı olabilir. Ama iş dünyası battığı zaman bu birçok sıkıntıyı peşinden getirir. Bu ülkede dövizle kira olmaması gerekir. Bizim milli paramız var. Dolar ithalatçıya lazım başka kimseye lazım değil. Adam araba alacak dövizle, ev alacak dövizle böyle bir şey olabilir mi? Geçmişte çok büyük eksiklikler vardı. İşin bu kısmını düzeltirsek birçok şeyi düzelmiş oluruz diye düşünüyorum. Doların belki toptan yasaklanması ayrı bir sıkıntı yaşatabilir ama dolarla herhangi bir kiralama vs. bunların artık olmaması lazım. Adam parası alıyor gidiyor dövize yatırıyor. Bu böyle olmaz. Bu anlayışın bir şekilde kırılması lazım.

'PERİNÇEK DOĞRU VURGULAR YAPIYOR'

Türkiye yeniden milli ekonomi anlayışına dönüyor ve bunun ülkemiz için hayırlı olduğunu düşünüyorum. Sayın Doğu Perinçek’i takip ediyorum. TV’lere çıktığı zaman zevkle izliyorum. Hep milli vurgusu yapıyor, doğru vurgular yapıyor. Ve çok doğru yapıyor. Biz çok büyük ve önemli yerde olan bir ülkeyiz her yönüyle. Bizim bunu iyi yönetmemiz gerekir. Üretmeye ihtiyacımız var.

'BANKALAR GİTSEYDİ; FELAKET OLURDU'

  • Biraz önce siz de ifade ettiniz; Ali Babacan "Parayı ben bulurum, borcu ben bulurum" diyor. Bu politika geçerli mi?

Kesinlikle değil. Buna bu milletin pirim vermemesi gerekir. Belirli bir zaman refah içerisinde yaşayabilirsiniz ama hiçbir şeyiniz olmaz, her şeyi dışarıdan alırsınız. Bir gün paranız biter size para vermezlerse artık hiçbir şey alamaz vaziyete gelirsiniz. Çok şükür son 11.5 yıldan beri Sayın Berat Albayrak’ın ve hükümetin uygulamış olduğu daha yerli ve milli ekonomik politikayı ben destekliyorum. Mesela geçen Sağlık Bakanı'na sordular; "Yapılacak hastaneleri kim işletecek?" diye "Biz işleteceğiz" dedi. Yani bir dönüşümün olduğunu görüyorum. Devletin önemli kurumlarda gerekliliğini düşünüyorum. Eğer şu kriz ortamında devlet bankaları da elimizden çıkmış olsaydı inanın Türkiye felakete gitmişti, iş dünyası batmıştı. İyi ki bunlar satılmamış.

PARANIN DEĞERİNİ YABANCI BELİRLERSE...

  • Tüketim ekonomisi çözüm değil diyorsunuz. Milli ekonomiden, üretim ekonomisinden bahsediyorsunuz. Bu nasıl olacak?

Devletin dün yapmış olduğu hataları bugün yapmaması gerekir. Devletin mutlaka kritik yerlerde olması gerekir. Sağlığın başında olması gerekir, sanayinin, paranın başında olması gerekir. Bugün Türkiye’deki bankalara bakınız hepsi yabancıların, birkaç tane yerli bankamız var. Para başkasının elinde olduğu zaman dünyadaki olabilecek bir krizde bunun size yansıması çok daha fazla olur. Dolayısıyla bugünkü ekonomik model üretime dayalı, gerek tarımda, gerek sanayide. Mesela fabrikalara lazerler makineler vs. alıyoruz. Dışarıdan ithal ettiğimiz zaman burada üretilen muadili makinenin bir kat daha pahalı fiyatı. Bu teşviktir aslında. Sen eğer paranın değerini olmadık şekilde yükseltirsen elin yabancısının istediği değer yaparsan az önce dedik ya; parayı veren emir de verir. Buradaki makineyi değil oradaki makineyi alırsın. En lüks arabayı alırsın. Türkiye bu kadar zengin mi?

O PARAYI SENDEN ALIRLAR

Örneğin 90’lı yıllarda Range Rover Trabzon’da 12 kişide vardı şimdi herkeste var. Doğru bir şey değil. Biz bunu üretmiyoruz. Üretmiş olsak eyvallah. Üretmiyoruz. Neden? Bir bol para var, o parayı adam sana vermiş onu bir şekilde alacak senden. Ama şimdi her şey üretilme aşamasına geldi. Bir musibet bin nasihatten evladır derler bu biraz öyle oldu. Yani 3 liralık dolar 7 lira olunca herkesin aklı başına geldi diye düşünüyorum.

BAĞIMSIZ TCMB Mİ OLUR?

Bundan önceki süreci hatırlarsınız Sayın Cumhurbaşkanı'nın, Merkez Bankası (TCMB) Başkanı, o günkü ekonomiden sorumlu bakan vs. ile defalarca çatıştığını, hatta bunlara bazen bağırıp kızdığını; kamuoyuna böyle yansımalar olmuştu ve bu dönemde onların kalıntılarını da oralardan attılar. Bazıları kızdı işte TCMB başkanını görevden aldı diye. Çok da doğru bir şey yaptı. Olmaz öyle bir şey. Ne demek bağımsız. Türkiye Cumhuriyeti’nde bağımsız Merkez Bankası olur mu? O yüzden şimdi taşların daha yerine oturduğunu düşünüyorum. Daha milli bir ekonomi modelinin geliştiğini düşünüyorum ben.

Aydınlık