Yunus Soner / Meksiko City
Parti’nin Genel Sekreteri Hernández, yerleşik sistem yapılarıyla mücadeleden enerji gibi stratejik sektörlerde millileştirmeye ‘Dördüncü Dönüşüm’ün ayrıntılarını anlattı. Hernández, ‘Türkiye, Çin ve Rusya’yla daha yakın ilişki kuracağız.’ dedi.
Andrés Manuel López Obrador, sadece 7 yıl önce kurduğu bir siyasi parti olan MORENA'nın (Ulusal Yenilenme Hareketi) adayı olarak 2018'de Meksika cumhurbaşkanlığına seçildi. Seçimlerden bu yana MORENA, ülkenin siyasi hayatındaki en büyük siyasi güç olarak kendini kabul ettirdi.
Başkanlık ve İki kamaralı sistem ile yönetilen Meksika’da MORENA, 128 üyeli Cumhuriyet Senatosunda 61 sandalyeye, 500 üyeli Temsilciler Meclisi’nde ise 202 üyeye sahip. MORENA, Meksika Emek Partisi ve Yeşillerle koalisyon halinde iki kamarada da çoğunluğu elde tutuyor.
Bugünlerde, López Obrador 6 yıllık hükümet döneminin yarısına yaklaşıyor. Dördüncü Dönüşüm, neoliberalizmle mücadele, bu bağlamda hedeflenen enerji reformu, dönüşümün iç ve dış karşıtları ile Meksika – ABD ilişkileri hakkında MORENA Genel Sekreteri ve Cumhuriyet Senatörü Citlalli Hernández Mora ile konuştuk.
Hernández, Trump ve Biden’ı karşılaştırdı, Latin Amerika'daki değişiklikleri anlattı, Meksika'nın kıta dışı güçlerle ilişkilerini yorumladı ve López Obrador ayrıldığında MORENA'nın geleceği hakkında yorum yaptı.
Bu röportaj daha önce İngilizce olarak United World International sitesinde yayımlandı.
DÖRDÜNCÜ DÖNÜŞÜM’ÜN DÖRT HEDEFİ
- Dördüncü Dönüşüm sizin için ne anlama geliyor?
Bu, yolsuzluğa, gücün tek elde toplanmasına ve servetin merkezileşmesine dayanan 80 yıllık bir rejimden kurtulma mücadelesidir. Tarihimizde bir kırılma noktasıdır. Hareketimiz için ülkemizin tarihine damgasını vuran üç an var: Birincisi bağımsızlık ilanı, ikincisi 19. yüzyıldaki reformlar, üçüncüsü de 20. yüzyılın başındaki Meksika Devrimi.
Bu yolda sadece hükümet değişikliği değil, ülkemizin tarihinde bir kırılma, milletimize yeni bir yol açma arayışındaydık. Dördüncü Dönüşüm budur.
İlk aşamada dört hedef izliyoruz: Artık normal bir hükümet yöntemi haline gelen yolsuzluğun sona ermesi; uygun refah politikalarıyla büyük eşitsizlik uçurumunu azaltmak; ülkemizi salt hammadde üretmekten kurtaran ve Meksika'yı büyük bir ülke olarak güçlendiren ekonomik kalkınma projelerini uygulamaya koymak; ve dördüncüsü, yanlış politikalar nedeniyle şiddete boğulan ülkemize barış getirmek.
Bu dört hedef, yeni bir ulus projesine başlamamıza izin verecek
‘KARŞITLARIMIZ YOLSUZLUĞA BULAŞMIŞ SEÇKİNLER’
- Bu dönüşümün karşıtları kimler?
Rakiplerimiz çok net: Ekonomideki seçkinler, siyasetteki seçkinler ve medyadaki seçkinler. Ayrıca yozlaşmış politikalardan yararlanan akademik dünyadaki seçkinler. Bütün bunlar bugün ayrıcalıklarını kaybediyor ve dönüşüme direniyor.
Daha önceki hükümetlerin kararlarından yararlanan, ulusötesi şirketlerle de bağlantılı bir ağ vardı. Dördüncü Dönüşüme direnen gruplar bunlar.
- Dördüncü Dönüşüm'ün belirtilen hedeflerinden biri, temel bir siyasi reform ve hatta devletin yeniden kurulması. Bu, az önce belirttiğiniz düşmanlara karşı verilen mücadelenin bir parçası mı?
Evet, çünkü bu karşıtlar kendi çıkarlarına hizmet edecek bir yargı, yürütme ve yasama aygıtı oluşturdular. Ve günlük siyasi pratikte, dönüşüm projesini ilerletirken, ayrıcalıklar ve çeşitli ticari bağlantılar üzerine inşa ettikleri dev bir makineyi keşfediyoruz. Bunun elbette köklü reformlarla değiştirilmesi gerekiyor.
Örneğin sahte makbuz vererek yürütülen yolsuzlukla mücadeleyi ilan ettik ve çok sayıda üst düzey gözaltı oldu. Ancak yargı, çeşitli yasal gerekçelerle tutukluları salıverildi ve davaları ve geri çevirdi.
‘BORU HATLARINDAN PETROL ÇALINIYORDU’
- O halde yargı eski elitin çıkarlarını koruyor ve böylece dönüşüm sürecini durdurmaya ya da yavaşlatmaya mı çalışıyor?
Karşıtlarımız, anayasa şikayetleri, yasal itirazlar, suçluları serbest bırakan yolsuz yargıçlar kullanarak yargıyı bu süreci yavaşlatmak veya durdurmak için kullanabileceklerini keşfettiler.
Size bir örnek vermek gerekirse, Başkan López Obrador petrol hırsızlığına karşı bir kampanya başlattı. Bu hırsızlık, devletin petrol şirketi PEMEX’in boru hatlarından petrol çalınarak yapılıyordu. Üstelik boru hatları ve akımdaki basınç sürekli izlendiği için yetkililer bu hırsızlığı görmüş olmalılar. Ama hiçbir şey yapmadılar.
Dolayısıyla, yolsuzluk ve suç ortaklığı Meksika Devleti’nin içine yerleşmişti. Başkan López Obrador ise bu kampanya sayesinde üç yılda soygunu %80 oranında azaltmayı başardı. Ancak rüşvetçi yargıçlar bu süreçte gözaltına alınanların birçoğunu serbest bıraktı.
AMERİKAN İMPARATORLUĞU’NUN YANI BAŞINDA NEOLİBERALİZME MEYDAN OKUMA
- Dördüncü Dönüşüm neoliberalizmle mücadele iddiasını taşıyor. Meksika'da neoliberalizm, ulusal ekonominin dünya pazarına açılması ve her şeyden önce ABD'ye büyük bir bağımlılığa girme anlamını taşıyordu. Dış ilişkiler açısından dönüşümün içeriği nedir?
Neoliberalizme karşı savaşacağımızı ilan ettiğimizde büyük bir sınama ile karşı karşıya kaldık, çünkü biz, küresel kapitalizmin bir numaralı temsilcisi olan Kuzey Amerika İmparatorluğu'nun komşusuyuz.
Bence Başkan, önceki zayıf hükümetler sırasında kaybettiğimiz egemenliği geri kazanmayı başardı, diyelim ki, Kuzey Amerika hükümetiyle abartılı bir çatışmaya girmeden. López Obrador, Amerika Birleşik Devletleri ile kibar bir ilişki sürdürürken, çeşitli tartışma konularında çok net tutum aldı.
TARIM, ENERJİ VE MADENLERDE MİLLİLEŞTİRMELER
Sonuç olarak, ABD ve Kanada ile Serbest Ticaret Anlaşması yeniden müzakere edilerek imzalandı ve önümüzdeki yıllarda ABD ve Kanada'dan önemli miktarda yatırım almayı bekliyoruz.
Aynı zamanda, bazı şartların yerine getirilmesi gerektiğini de açıkça belirttik. Örneğin tarımla ilgili. Beslenmemizde büyük önemi olan mısırın ana üreticisi ve tüketicisi olan Meksika’nın üretimi neoliberal modelde son yıllarda azaldı ve mısır tüketimimizin büyük bir kısmını ABD'den ithal etmeye başladık. Bu nedenle, Meksika tarımını canlandırmak için yavaş ama istikrarlı bir süreç başlattık.
Benzer şekilde, ulusötesi şirketler için çok karlı olan ancak Meksika devletine fayda sağlamayan bazı sözleşmeleri iptal ederek Meksika petrol endüstrisini güçlendiriyoruz. Şimdi Meksika'yı petrol üreten bir ülke olarak güçlendirecek yeni petrol rafinerileri inşa ediyoruz.
Ayrıca, Meksika dünyanın dokuzuncu büyük lityum rezervlerine sahip. Enerji reformunda, lityum rezervlerinin millileştirilmesi hedefini açıkça belirtiyoruz. Meksika, bir lityum arama ve üretim endüstrisinin kurulmasına başlıyor.
Tarım, enerji, lityum ve ulusal altyapı projelerine ilişkin bu önlemlerle, aynı zamanda özelleştirmeleri durdurarak daha az neoliberal bir modele geçiş yaparken, ulusal egemenliğimizi ve ulusal sanayilerimizi de güçlendiriyoruz.
‘AMAÇ, DEVLETİ EKONOMİNİN TEMEL AKTÖRÜ OLARAK ONUMLANDIRMAK’
- Yeni model, devleti daha çok ekonominin merkezine yerleştiren bir model mi?
Aynen öyle. Temel fikir, Meksika devletini ekonominin ana aktörü olarak konumlandırmak. Üstelik bunu, yeni borçlanmaya gitmeden ve yabancı finansal kurumlara bağımlılığa düşmeden yapıyoruz. Bu benim gözümde büyük bir başarı.
Örneğin bir yandan neredeyse tüm nüfusa aşı sunarken, büyük uluslararası fonlardan kaynak almadan salgınla savaşmayı başardık.
ENERJİ REFORMU: KAMU AĞIRLIĞINI KOYUYOR
- Ve şu anda hükümetiniz, yabancı aktörler tarafından da çok tartışılan ve eleştirilen bir enerji reformu yürütüyor. Bu reformun temel amacı nedir?
Eleştiriler, Meksika devletinin zayıflığından yararlanan sektörlerden geliyor. Milli kaynaklarımız ve gelirimiz onlara fiilen teslim edildi. Örneğin, devletin Federal Elektrik Komisyonu, İspanyol şirketi Iberdrola'nın lehine zayıflatılmıştı. Ve eski Devlet Başkanı Başkan Felipe Calderon, Iberdrola'nın danışmanı olmuştu.
Yukarıda anlatmaya çalıştığım üçgen şu: Politikacılar hükümete gelir, bu şirketler lehine yasal veya idari değişiklikler yapar ve görevden ayrıldıklarında tam da yasal değişikliklerden yararlanan şirketlere danışman olurlar.
‘ÖZELLEŞTİRME, VATANDAŞ İÇİN YÜKSEK FATURA VE ZULÜM DEMEK’
Başkan López Obrador'un reform paketi şimdi devletin elektrik üretimi ve dağıtımı konusundaki tutumunu değiştiriyor. Devlet elektriğin %56'sını üretecek ve dağıtacak, özel sektörün ise kalan %44'ü.
Reformun arkasındaki fikir basit: Enerjide milli egemenliğimizi geri kazanmak istiyoruz. Ayrıca, özelleştirmenin son kullanıcılar için daha yüksek tarifelere yol açtığını tüm dünyada gözlemliyoruz.
Üstelik kriz anında özel sektör üreticilerinin tepkisi ile devlet şirketlerinin tepkisi arasında çok büyük fark oluyor. Özel sektör aktörleri çok daha yavaş tepki veriyor çünkü elektriği bir meta, onarım veya gerekli yatırımları ise maliyet olarak görüyorlar.
Bizim hükümetimiz ise düşük fiyatlı elektriğe erişimi bir insan hakkı olarak görüyor. Yani bu reformla Meksika devleti tüm nüfusa enerjiyi uygun fiyatlara ulaştırma sorumluluğunu üstleniyor.
TRUMP VE BİDEN: ‘İKİSİ DE SÖMÜRGECİ’
- Önceki ABD Başkanı Donald Trump, yaygın olarak izolasyonist olarak değerlendirildi, mevcut Başkan Biden ise “ABD geri döndü” diyor. ABD'deki bu başkanlık değişikliğini nasıl görüyorsunuz? Biden'ın yeniden hakim olma şansı var mı, yoksa bu tren kaçtı mı?
Burada çok kişisel bir görüş belirtiyorum. Bence ABD başkanları, ister Demokrat ister Cumhuriyetçi olsunlar, yönetirken her zaman çıkarların peşinden giderler. Her zaman daha küçük, gelişmekte olan ülkeleri ezmeye ve kendi çıkarlarını sürdürmeye çalışan emperyalist veya sömürgeci bir konuma sahiptirler.
Bu anlamda bizim için, Trump ve Biden'ın pozisyonları farklı bir üslup ve söylem izleseler de, temelde birbirinden çok farklı değil.
‘CANAVARI EHLİLEŞTİRDİK’
Cumhurbaşkanımız onların iç meselelerine karışmayacağımızı çok net bir şekilde ifade etti, onların da bizim iç meselelerimize karışmamalarını bekliyoruz. López Obrador, halkımız tarafından güçlü bir şekilde desteklenen egemen bir hükümete sahip olduğumuzu açıkça belirtti. Bence şimdiye kadar başkanımız, Kuzey Amerika hükümetinin tarihte bazen ortaya çıkardığı canavarı evcilleştirmeyi başardı.
LATİN AMERİKA’NIN KESİK DAMARLARI
- Latin Amerika ülkelerinin Başkan Obrador'dan büyük beklentileri var, hatta bazıları kıta için bir Meksika liderliği istiyor gibi görünüyor. Bu beklentiler hakkında ne düşünüyorsunuz?
Latin Amerika ve Karayipler ortak bir tarihe sahiptir, ortak zorluklarla karşı karşıyadır ve ortak bir hasımları vardır. Latin Amerika'nın, ABD’nin aşırı müdahaleciliğinden, kaynaklarımızı sömürmesinden ve sadece kendi çıkarına kullanmasından, ülkelerimizde belirli bir düzeni korumak için şiddet yaratmasından ve zayıf hükümetleri ayakta tutmasından dolayı çok acı çektiğini söylemek abartı olmaz.
Buna karşılık, Latin Amerika'daki çeşitli halklar, yıllardır en azından ABD'den daha özerk ve daha egemen hükümetler kurmak için mücadele ediyor. Kıtada geçmişte Latin Amerika ve Amerika Birleşik Devletleri arasındaki ilişkileri değiştiren bir ilerici hükümet dalgası yaşandı. Ve bu dalga sırasında, ABD çıkarlarını takip eden model ve kurumlara alternatif olarak CELAC gibi alternatif modeller ve iş birliği forumları yaratıldı.
‘LATİN AMERİKA İLE DAHA DERİN KARDEŞLİK KURACAĞIZ’
Obrador'un başkanlığı, Meksika'nın kıta üzerindeki jeopolitik ve ekonomik ağırlığı nedeniyle büyük bir beklenti yaratıyor. Ve López Obrador bunun bilincinde. Alternatif ulusal projemizin bir parçası, daha çok güneye bakmak ve Latin Amerika ile daha derin bir kardeşlik kurmak.
Ve bence López Obrador, ABD ile ilişkilerde karşı karşıya gelmeden bir egemenlik hükümeti kurmayı başardı ve kritik anlarda net tavırlar aldı: Bolivya Devlet Başkanı Evo Morales'e yönelik darbeyi açıkça reddetti. Lima Grubu'nun Venezüella hükümetine karşı istikrarsızlaştırıcı eylemlerini reddetti ve sonunda grup üyeliğini bütünüyle bıraktı. Ve son yıllardaki tüm darbelerde çok önemli rol oynayan Amerikan Devletleri Örgütü'nün (OAS) işleyişini tartışmaya açtı. Ve CELAC'ın güçlendirilmesini destekledi.
Bu anlamda, verilen beklentilerin sadece haklı değil, aynı zamanda yerine getirildiğini düşünüyorum. Ve önümüzdeki seçimlerde, Brezilya'da sol kazanırsa, Kolombiya'da sol kazanırsa, Meksika'nın stratejik bir rol oynadığı kıtada ve dünyada ilginç bir yeniden yapılanma yaşayacağız.
‘HEGEMONYA ZAYIFLADI, ARTIK RUS VE ÇİN ŞİRKETLERLE DE ÇALIŞIYORUZ’
- Dünyada çok kutupluluk hakkında yaygın bir tartışma var. Çin, Rusya veya Türkiye gibi Latin Amerika dışındaki ülkelerin kıtadaki rolünü nasıl görüyorsunuz?
ABD'nin Latin Amerika kıtası üzerindeki neredeyse hegemonik kontrolü, diğer ülkelerle ilişkilerde bir uzaklaşmaya neden oldu. Ancak tarif ettiğim yeni konstellasyon, bize farklı ve yeni bağlantılar sağlayan yeni ilişkiler kurma şansı tanıyor.
Cumhurbaşkanımız bunu çok ilginç bir şekilde yaptı: Sadece Kuzey Amerika aşılarını ithal etmekle kalmadı, Rus ve Çinli firmalarla da ilişkiler kurdu. Ülkemizi hegemonyadan satın almakla sınırlamadı, çeşitlendirme stratejisi izledi.
‘TÜRKİYE İLE YENİ İLİŞKİLER KURMANIN TAM ZAMANI’
Bu politika, López Obrador'un dış ilişkileri ABD ile sınırlamak istemediğini gösteriyor. Başka büyük oyuncular olduğunu biliyor. Ve ABD en büyük ticari ortağımız olmasına rağmen, bizi yeni küresel gerçekliğe açmanın ve örneğin Türkiye veya Çin ile yeni ve daha derin ilişkiler kurmanın tam zamanı. Bu anlamda, Meksika bugün dış ilişkilerini çeşitlendirmenin bu çok özel anlamında kendini küreselliğe açabilir.