Cumhurbaşkanı Erdoğan önceki cuma günü MYK toplantısından sonra yaptığı açıklamada Çin modelini örnek göstererek Türkiye’yi üretimle büyütmek, faiz kıskacından çıkarmak için ekonomide yeni bir dönem başlatıldığını ifade etti. Bu açıklama ile Sayın Cumhurbaşkanı “Yeni Ekonomi Modeli”nin ana hatlarını çizmiş oldu. Açıklamada üretime vurgu yapılması ve bu konuda kararlı olduklarının ifade edilmesi dikkat çeken noktalar oldu.
“Ekonomik Kurtuluş Savaşı”nı ifade eden ve ekonomide bağımsızlığa vurgu yapan açıklamaların arka arkaya gelmesi mandacı iktisatçıları ve IMF çizgisindeki muhalefeti çok rahatsız ediyor. Son açıklamanın ardından Çin ekonomi modelinin Türkiye için uygun olmadığından tutun, Çin’in siyasi yapısına uzanan ve hiçbir dayanağı olmayan ucuz ve bayat iddialara dayalı kara propaganda başlatıldı.
UCUZ İŞGÜCÜ SAFSATASI
Çin’in sadece ucuz işgücüne dayanarak büyüdüğü iddiası başta gelen kara propaganda söylemlerinden birisidir. Kalkınmaya aday olan her ülke ekonomik büyüklüğü ve gelişmişlik seviyesine uygun olarak mevcut işgücü maliyetleri ile yola çıkar. Örneğin 1930’larda kalkınma hamlesi yapan Türkiye’de işgücü elbette İngiltere ve Fransa gibi gelişmiş ülkelere göre çok ucuzdu. Benzer örneği Almanya’nın kalkınmasında da görebiliriz. Alman ekonomisi 1800’lerde atılım yaparken İngiltere’nin işgücü maliyetlerinin çok altındaydı. Dolayısıyla Çin modelinin ‘ucuz işgücü’nün eseri olduğu iddiası içi boş bir iddiadır. Bu boş iddiayı ortaya atanların amacı Çin’in son 20 yılda gösterdiği muazzam büyümeyi ve kalkınmayı karalamak ve ucuz ‘Soğuk Savaş’ malzemesi yapmaktır. Eğer bir ülkenin kalkınması için sadece ucuz işgücü yeterli olsaydı gerek Asya’da gerek Afrika’da gerekse Latin Amerika’da on yıllar önce kalkınma hamlelerine başlamış olan çok sayıda ülke Çin’in önünde olurdu. Demek ki Çin modelinin gelişmesinde rol oynayan başka etkenler de var.
Ayrıca Çin devleti çalışanlarının barınma, eğitim, sağlık, ulaşım gibi giderlerinin çoğunu karşılıyor. Yani Çin halkının yaşam standardını sadece maaşla ölçerek batı kapitalist ülkeleriyle kıyaslamak ucuz dezenformasyon taktiğidir. Çin modeli ile ilgili Sayın Adnan Akfırat’ın Aydınlık Gazetesi ile yaptığı röportajda konu ile ilgili detayları okumanızı öneririm.
TAKLİTÇİLİK DEĞİL PLANLAMA VE ARGE'YE YATIRIM
Satın Alma Paritesi’ne göre dünyanın en büyük ekonomisi olan Çin ekonomisi geçen yıl itibarıyla yoksulluğu sona erdirdi. Çin ekonomisi halen dünyanın en büyük üretim yapan ve en çok ihracat yapan ekonomisidir. Fortune Global 500 listesinde bulunan dünyanın en büyük 500 şirketinden 135’i Çin şirketidir. Çin’e karşı yürüttüğü kara propaganda ve soğuk savaşa rağmen Atlantik ülkeleri Çin’den vazgeçememektedir. Zira Çin’in en büyük ticaret ortakları sırasıyla ABD, AB ve Japonya’dır. Çin, patentler, yenilikçi modeller, markalar, endüstriyel tasarım ve yaratıcı ürünler ihracatında dünyada 1. sırada yer almaktadır. Ayrıca, küresel ölçekte en büyük 5 bilim ve teknoloji merkezinin ikisine (sırasıyla 2. ve 3. sıralarda ShenzhenHong KongGuangzhou ve Pekin) sahiptir.
Tüm bu atılımları ucuz işgücü ve taklitçiliğe bağlamak bilimsel bir yaklaşım değildir. Atlantikçilerin ve mandacı iktisatçıların ‘küçümsediği’ Çin’in kalkınma süreci ucuz işgücü ve taklit mal yapımına bağlı olmamıştır. Çin’in kalkınması beş yıllık kalkınma planlarının devletin öncülüğünde gerçekleştirilmesi ile sağlanmıştır. Neoliberalleri rahatsız eden ve Çin’in güçlü kalkınması ile ilgili gölgelemeye çalıştıkları en temel konu budur.
KALKINMADA KAMUNUN ÖNCÜ ROLÜNÜN ÖNEMİ
Gelişen ülkelerin kalkınmasında KİT’lerin (kamu iktisadi teşebbüsleri) çok büyük rolü var. Çin’de özel sektör, KİT’lerin etrafında kümelenerek gerek kamu ile kurdukları ortaklıklar ve gerekse kamudan aldıkları teşvik ve desteklerle büyüdü. Bugün dünya çapında büyüklüğe ulaşan Çin özel ve kamu şirketlerinin arkasında devlet ve planlama vardır. Özel sektör kamuya dikte eden ve zorlayan değil onunla uyumlu bir yapı içinde faaliyet göstermiştir. Bunu geçmiş yıllarda yaşanan çok sayıda gelişmede görebiliyoruz. Örneğin Çin’de enflasyonun yükseldiği dönemlerde devlet kredileri kısarak sert müdahaleler yapmıştır (örneğin enflasyonun yüzde 25’lere ulaştığı 1995 yılında). Enflasyon kabul edilebilir seviyelere gelene kadar yatırımlar azaltılmış ve piyasa yavaşlatılmıştır. Burada özel sektörün devletle uyumlu hareketi enflasyonla mücadeleyi olumlu yönde etkilemiştir. Bugün Çin’de özel sektör devletin öncülüğünü kabullenmiştir ve onunla uyumludur. Özel sektör temsilcilerinden ‘serbest piyasa’ ile ilgili methiyeler veya içi boş açıklamalar duymazsınız. Ekonomi ile ilgili ortak akılla kararlar verilir, planlama yapılır ve uygulanır. Bir sonraki planlamada geçmiş planlamanın uygulamasından alınan geri dönüşlerle çıta her seferinde daha yükseğe çıkarılır.
EKONOMİK KURTULUŞ SAVAŞINDA KARARLILIK HAYATİ ÖNEMDEDİR
Çin modeli esasen Önderimiz Mustafa Kemal Atatürk’ün öncülüğünde Türkiye’nin uyguladığı planlı karma ekonomi modelinin bugünün şartlarında Çin’e özgü koşullara uyarlanmasından ibarettir. Türk Mucizesi ve Çin modeli bağımsızlık, üretim, planlama, kamunun öncülüğü ve adil paylaşımdır. Sayın Cumhurbaşkanı’nın Çin modelini telaffuz etmesi önemli bir adımdır ve öncesinde yaptığı açıklamalarla birlikte Atlantik çizgisinden kesin ekonomik kopuşu ifade etmektedir. Bu süreçte ‘dahili ve harici bedhahlar’ saldırılarını daha da artıracaktır. Rantiyelerle üreticilerin safları netleşecek ve karşı karşıya geleceklerdir. FETÖ’nün ve PKK’nın ezilmesinde gösterilen kararlılık ‘Ekonomik Kurtuluş Savaşı’nda da gösterilecektir. Türk Milleti bu zorlu dönemi alnının akıyla atlatacaktır.
Aydınlık