AVRUPA'da tarım ve madenciliğin bir arada yapılabildiğine dikkat çelen madenciler, "Endişeleri bilimsel çerçevede tartışmaya hazırız." dedi.

RECEP ERÇİN / LİVORNO

Türk madencilik sektörü serzenişte: “Tarım ve turizm kollanırken madenciliğe negatif ayrım yapılıyor. Oysa bütün sektörler ülke için önemli. Özellikle sanayi ve tarım gibi sektörlere ham madde ve girdi tedariği sağlayan madencilik, adeta üvey evlat muamelesi görüyor.”

Yeni dönemde sektöre yönelik yaftaları kabul etmeyeceklerini ve olumsuz algıları değiştirmek için aktif bir iletişim politikası uygulayacaklarını kaydeden Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) Maden Sektör Kurulu Başkanı ve İstanbul Maden İhracatçıları Birliği (İMİB) Yönetim Kurulu Başkanı Rüstem Çetinkaya ile İtalya'da madencilik, tarım ve turizmin aynı bölgede yan yana yapıldığı Toskana'daki alanları ziyaret ettik. Bu seyahatimize ilişkin notlarımızı ilerleyen günlerde sizlerle paylaşacağız. Ancak ziyaret öncesi milli katılımı İMİB tarafından organize edilen İtalya’nın Verona şehrinde düzenlenen Marmomac 2022 Fuarı'ndan dönen Çetinkaya ile sektörün genel sorunlarını ve Domodossola’da Yönetim Kurulu Üyeleri ile yaptıkları incelemeleri aktarıyoruz. Avrupa Birliği ülkelerinde tarım, turizm, çevre ve maden hepsinin bir arada yapılabildiğini not eden Çetinkaya, “Tarım veya maden ayrımı yapılmadan ülkeye değer katılıyor. Üzüm bağları, tarım alanları, göller, akarsular, şehir merkezleri ve madenler Avrupa Birliği’nde ülkelerinde aynı bölgeler içinde yer alıyor. Ancak ülkemizde maalesef ki madencilik üzerine yapılan tüm algılar birini seçmek üzerine kurgulanıyor. Birini seçmek zorunda değiliz.” görüşünü savundu.

İMİB Başkanı Çetinkaya

AVRUPA O MADENE KREDİ VERMİŞ

47 ülkeden bin 168 firmanın yer aldığı ve Türkiye’den 146 firmanın yer aldığı fuarda oldukça yoğun siparişle karşılaştıklarını anlatan Rüstem Çetinkaya, Domodossola’ya yaptıkları ziyaret hakkında ise şunları aktardı: “Şehirle iç içe olan maden sahalarının hemen yakınından İsviçre Alpleri’nden gelen akarsular geçiyor. Madenin içinde kontrollü bir şekilde patlatma işlemi yapılabiliyor. Madenin yine yanı başında 300 yıllık bir şapel yer alıyor. Hatta bu şapelin verilen izinle taşınacağını öğrendik. Eğer Türkiye'de böyle bir durum olsaydı regülasyonlar gereği, tarihi eser 300 metrelik koruma bandına alınacaktı. Maden sahası da 300400 metrelik bir alanı kapsadığı için o alanda madencilik yapılamayacaktı. Madenlere izin verilmesi noktasında yer alan tüm bakanlıklar ve ilgili kurumlar bu sahada maden çalışması yapılmasına ‘red’ verecekti. Hatta gittiğimiz başka bir maden sahasında kullanılan kule vinçler, evlerin çatısının üzerinden geçiyordu.”

Yine Verona yakınlarında Lombardiya bölgesindeki doğa harikası bir gölün hemen sıfır noktasında bulunan maden ocağının 2035'e kadar ruhsatı olduğunu öğrendiklerini belirten Çetinkaya, “Maden ruhsatının süresinin dolmasının ardından faaliyetin sona ereceğini düşündük. Ancak Avrupa Birliği'nin Horizon 2020 projesinden hibe kredi alan şirket, faaliyetlerine devam edebilecek. Bu kredinin verilmesinin nedeni ise daha iyi madencilik yapabilmesi.” dedi.

İtalya'nın Toskana bölgesinde bulunan iki ayrı maden sahası, tarım alanları ile iç içe.

ONLARDA SAYGIN BİZDE 'KATİL'

İtalya’da yapılan çalışmalarda zeytin ya da mermer kıyaslaması yapılmadığına işaret eden İMİB Başkanı Çetinkaya, “Avrupa Birliği ve dolayısıyla İtalya’da çevre bilinci çok yüksek. Böyle bir ülkede dahi zeytin ya da mermeri birbiriyle kıyaslamadan ekonomiye katkı sağlanıyor. Söz konusu bölgeler tüm bu faaliyetlerinin dışında yüz binlerce turist ağırlıyor. Göllerin, nehirlerin olduğu yerlerde madencilik faaliyetleri devam ediyor. Tonlarca mermer bloklarını taşıyan kamyonlar, şehrin içinden geçebiliyor. Ancak Türkiye’de kamuoyu, toplumdaki örgütler, bazı çevreler tarafından yanlış yönlendiriliyor. Karar vericiler de bu baskının altında eziliyor. Tüm raporlar ve akademik çalışmalara rağmen karar vermekten çekiniyor.” görüşünü savundu.

“Yasal olarak izinler alınmış olmasına rağmen Türkiye’de çalışmaları çevresel baskılar sonucunda durdurulan maden ocakları var. Hatta görev alanlarında olmamasına rağmen belediyeler dahi dava açıyor.” diyen Çetinkaya, “Ancak bu faaliyetler Avrupa Birliği ülkelerinde herkesin dahil olduğu bir planlama dahilinde yürütülüyor. Merkezi karar alma mekanizması ve yerel yönetimler alınması gereken önlemleri sıralıyor, sonrasında denetliyor. Burada madenci olmak saygın bir meslek ama bizde çevre katilliği olarak görülüyor.” ifadelerini kullandı.

'BİR KAYNAK VARSA ONU ÇIKARMAK ZORUNDAYIZ'

Carrara mermer ocaklarındaydık. Ayrıntıları aktaracağız.

Bir ülkenin kaynağı varsa bunun çıkarılması gerektiğini, ülkenin gelişimi için bunun şart olduğunu savunan İMİB Başkanı Rüstem Çetinkaya, “Çin gayrisafi milli hasılasının yüzde 20'sini madenlerden elde ediyor. Rusya’da bu oran yüzde 14. Bir ülkenin bir kaynağı varsa o kaynağı çıkarmak zorundasınız. Ülkemiz doğalgaz, petrol olarak zayıf bir noktada. Bu yüzden ülkenin yeraltı kaynaklarını en verimli şekilde kullanmalıyız. Bu yüzden İMİB olarak madenlere karşı olan çeşitli kuruluş ve vakıflar ile temasa geçtik. Kendileriyle bir araya gelmek istediğimizi resmi yazılarla bildirdik. Ancak geri dönüş alamadık. Bir kez daha çağrımızı tekrarlıyoruz. ‘Madencilik ve çevre bir arada olabilir’ diyoruz. Toplumun ve kuruluşların endişelerini bilimsel çerçevede tartışmaya, konuşmaya hazırız. Biz de aynı endişeleri taşıyor, buna göre hareket ediyoruz.” dedi.Aydınlık