NAİL TOPAL / Yazar

Mondros Silah Bırakışması’ndan sonra, İtilaf Devletleri, antlaşma gereğince güvenliklerini tehdit edecek yerleri işgal edebilecekti. İzmir ve çevresi, St. Jean de Maurienne Antlaşması’yla İtalyanlara bırakılmıştı. Bir süre sonra, İngiliz, Fransız ve İtalyanlar arasında emperyal çekişmeler görülür. Paris Antlaşması ile İzmir ve çevresi Yunanlara verilince, İtalyanlar Kuşadası’nı işgal etmek isterler.

7/8 Mayıs 1919 günü, Kuşadası’na gelen Regina Elana kruvazörü, bir hafta Kuşadası’nda kalır. Çevrede inceleme yaparlar, gümrük iskelesini onarırlar. 120 asker her gün karaya çıkar ve dolaşır. Bahçecik yöresinde yeni bir iskele inşa ederler.

14 Mayıs 1919 günü, saat 13:00’e doğru 200 askerle Kuşadası’nı ve Selçuk istasyonunu işgal ederler. Kuşadası Kaymakamı Ferruh Bey, Regina Elana gemisine giderek, asker çıkarmanın, Mondros Silah Bırakışması’na aykırı olduğunu, ilçede güvenlik sorunu olmadığını, bu yüzden asker çıkarmaya gerek olmadığını söyleyerek işgali protesto eder. İtalyan komutan Alessandro Ciano, asker çıkarmakta İtalya’nın kötü bir niyeti olmadığını, ilerde olabilecek kötü olayları önlemek için Osmanlı Devleti ile İtalya’nın anlaşması sonucu işgali gerçekleştirdiklerini söyler.

Güneybatıdaki İtalyan işgal sahası üç bölgeye ayrılmıştır. Bunlardan biri de Kuşadası’dır. Kuşadası bölgesi içinde, Efes (Selçuk), Kurfallı (Yeniköy), Burgaz (Gökçealan), Kalamaki (Güzelçamlı), Naipli (Ortaklar’ın köyü), Balatçık, Teke (Tekin), Musalı (Mursallı), Kemer (Sazlıköy), Kelebek (Gelebeç Güllübahçe), Erezköy (Reisköy), Karagaşlı (Karaağaçlı), Söke, Koçarlı ve Bağarası’dır. İtalyan birliklerinin 34. Piyade Alayı karargâhı ve bu alayın bir taburu Kuşadası’ndadır. Ayrıca, Teğmen Uga Luca’nın komutanlığını yaptığı bir jandarma birliği vardır.

GÜLER YÜZLÜ EMPERYALİZM

İtalyanlar, işgal ettikleri yerlerde “ hulul ü müslihane” dedikleri bir yöntem gerçekleştirmektedirler. İşgal ettikleri ülke halkının gönlünü kazanmak için günlük yaşamlarına karışmamak, posta ve ulaşım hizmetleri sunmak, sağlık kuruluşları ve okul açmak, banka şubeleri kurmak, çiftçiye kredi vermek, sinema salonu açmak, telefon santrali kurmak, telgraf ve posta hizmetleri vermek vb. sayılabilir. Emperyalist devletlerarasındaki çıkar çatışmaları nedeniyle İtalyanların Yunanlılara göre üstünlük sağlamaları için halkı kendi yanlarına çekmeleri gerekiyordu. Biz buna “güler yüzlü emperyalizm” diyoruz.

Kuşadası’nda İzmir’in işgali üzerine, İtalyan Komutan Uga Luca ile kurduğu dostluktan yararlanan Hasan Reis, Mehmet Reis’le birlikte bir direniş örgütü kurarlar. Bu örgüt, başlangıçta yerli Rumların taşkınlıklarını önlemeye yöneliktir. Anılan tarihlerde Kuşadası’nın 20 bine yakın nüfusu vardır. Bunun 9 bini Rumlardan oluşmaktadır. Kuşadası’na bağlı bir bucak olan Selçuk ve yöresi (İzmirAydın demiryoluna kadar olan bölüm) Yunan işgal bölgesidir. Yunan bölgesinde, yerli Rumlarla Yunan askerleri, her türlü işkence, öldürme, yangın, yağmalama ve tecavüz olaylarını sergilemektedirler. Kuşadası merkezi ve çevresinde, İtalyan işgal bölgesinde, daha önce anlattığımız “güler yüzlü emperyalizm” anlayışı nedeniyle bu tür sorunlar görülmez.

ÇALIKUŞU ÖRGÜTÜ

Kuşadası’nın yetiştirdiği, üstün nitelikli, aydın, yurtsever bir insan olan Mahmut Esat (Bozkurt), doktora çalışmalarını yürüttüğü İsviçre’den, 1919 Haziran ortalarında Liççiri adlı bir gemiyle Kuşadası’na gelir. Mahmut Esat Bozkurt, Şükrü Saracoğlu ve arkadaşları İsviçre’den İtalya’ya geçerler ve gizlice Napoli’den bu gemiye binerler. Yolda yakalanırlar ve gemi ambarına hapsedilirler. Gemi kaptanı, bu yolcuları, Kuşadası’nda Teğmen Luca’ya teslim eder. Teğmen Luca, Hasan Reis’in katkılarıyla Mahmut Esat ve arkadaşlarını serbest bırakır.

Mahmut Esat ve arkadaşları gizli toplantılar yaparak örgütlenirler. Mahmut Esat, aynı zamanda Söke’de kurulmuş olan Kuvayı Milliye hareketinin içinde yer alır. Orada “Çalıkuşu” parolasıyla çalışan gizli bir örgüt kurar. Bu örgütte Feride adlı bir öğretmen de yer alır. Mahmut Esat ve arkadaşları, Aydın’ın geri alınmasında ve Aziziye (Çamlık) baskınında başarılı çalışmalar yapar.

1919 yılı Temmuz ortalarında, Kuşadası Kuvayı Milliyesi kurulur. Mahmut Esat Bozkurt başkanlığında kurulan bu örgütte Şükrü Saracoğlu, Faruk Bozkurt, Hasan Reis, Mehmet Reis ve Çam Mehmet Efe de yer alır. Başlangıçta 120 kişi ile kurulan, zamanla sayıları bini bulan, emrinde bir yüzbaşı ile dört subayın da bulunduğu bu zeybekler, Mahmut Esat’ın ailesine ait Eroğlu (Arvalya) çiftliğinde konuşlandırılır. İtalyanlarla “Türk’ün onurunu ve hukukunu koruyarak” yapılan işbirliği sayesinde Yunanlara birçok baskın düzenlenir. Cellat (Belevi), Aziziye (Çamlık), Balatçık (Ortaklar), Naipli (Ortaklar) baskınları bunlar arasındadır. Kuvayı Milliye’ye silah, giyecek, yiyecek ve çeşitli malzemeler sağlamak da Mahmut Esat ve arkadaşlarının temel görevleri arasındadır.

Tren yoluyla Yunanların gerçekleştireceği ikmali engellemek, kıyılardan yapılacak kaçakçılığı ve saldırıyı önlemek, hayvan kaçakçılığına son vermek, askere alım şubeleri kurmak, göçmenlere yardım etmek ve yerli Rumların çıkaracağı karışıklıkları engellemek de Kuşadası cephesinin kahramanlarının görevleri arasındadır. Mahmut Esat, Osmanlı hükümetinin, bir İngiliz gemisiyle hilafet yanlısı kişileri, Kuşadası’na çıkarmak istemesi karşısında, 80 zeybeğini deniz kıyısında sipere sokar ve gemi komutanına, İtalyanlar aracılığıyla bir ültimatom gönderir. Gemiden ister Türk, ister yabancı kim çıkarsa silahla karşılık vereceğini bildirir, bu yüzden gemi, karaya asker çıkaramadan ayrılmak zorunda kalır. Bu başarı çok önemlidir ve 57. Tümen Komutanı Albay M. Şefik Aker tarafından, bir genelgeyle kutlanır ve tümen birliklerine gönderilir. Bu çalışmalar Ağustos 1920’ye kadar devam eder. Yunanlılarla İtalyanlar arasındaki çıkar çatışmaları araya İngilizlerin girmesiyle giderilir. Kuşadası’ndan Yunanlara saldırı yapılması olanağı ortadan kalkar, zeybekler terhis edilir. Mahmut Esat, İzmir Milletvekili olarak TBMM çalışmalarına katılmak üzere Antalya yoluyla Ankara’ya gider.

SAYILARLA İŞGAL

İtalyan işgali 14 Mayıs 1919’dan 26 Nisan 1922’ye kadar yaklaşık üç yıl devam eder. İtalyanlar Kuşadası halkının Yunan işgaline karşı tahliye edilmesine yardımcı olurlar, Antalya, Güllük ve İzmir yöresine 3 bin civarında insan göç eder, kimileri de Çine yöresine kaçarlar.

Kuşadası’nı işgal eden Yunan güçleri, Athanasopulos adlı bir Rumu Kuşadası’na kaymakam atadılar. Ardından da soyguna başladılar. Kuşadası ilçe halkının dörtte birinin gelirine eşit olan 108. 824.800 kuruş değerinde malına el koydular. 21’i kadın olmak üzere 157 kişi şehit edildi. 9 kişi darp edildi. 8 kız tecavüze uğradı. Kuşadası ve çevresinde Yunanların yaptığı mezalim Hakimiyeti Milliye gazetesi aracılığıyla dünya kamuoyuna duyuruldu. TBMM 18 Haziran 1922’de, tutanak yazmanlığını Mahmut Esat’ın yaptığı ve Yunan mezalimini kınayan bir notayı, Avrupa ve Müslüman dünyasının millet meclislerine ve basın kuruluşlarına gönderdi.

26 Ağustos Başkomutanlık Meydan Savaşı’nda Gazi Mustafa Kemal Paşa yönetimindeki Türk Ordusu karşısında, bozguna uğrayan Yunan Ordusu her tarafı yakıp yıkarak İzmir’e doğru kaçmaya başladı. Yunan askerleri ve yerli Rumlar, Söke’yi yaktılar. Kül haline gelen bina sayısı 1.731’e ulaştı. 6 Eylül 1922 sabahı, Hakim Süreyya Örgeevren komutasındaki akıncı birliği Söke’yi kurtardı. Aynı gece Yüzbaşı Rıfat Bey komutasındaki piyade taburu da Söke’ye girdi.

Söke’yi boşaltan Yunanların bir kısmı Kuşadası’na yöneldi. Amaçları Kuşadası sahilinden Yunan adalarına kaçmaktı. Kuşadası’nda vahşet yaratan Yunanlılar, 1 konak, 8 okul, 5 cami, 1 çiftlik ve 173 evi yaktılar. Kuşadası’nda Kuvayı Milliyeyi kuran Mahmut Esat Bozkurt’a ait ev, çiftlik ve helvahaneyi yerle bir ettiler.

Yunanlar Kuşadası’nı ateşe verirken, eşraftan Necati ve Mustafa Beyler yanlarına İtalyan Konsolos vekilini de alarak Söke’ye gittiler. Olayları askeri yetkililerimize anlattılar. Yunanlıların çarşıyı ve hükümet konağını yaktıklarını, 40 Müslümanı Selçuk’a kaldırdıklarını, Efes kalesinde bunlardan 37’sini işkenceyle öldürdüklerini anlattılar ve bir an önce Türk birliklerinin Kuşadası’na gelmesini istediler. Hakim Süreyya ve Rıfat Beylerin askerlerinden oluşan, Çam Mehmet Efe ve kızanlarının da aralarında bulunduğu bir müfreze hazırlandı. Bu müfreze, 7 Eylül 1922 günü, Kuşadası halkını ve Kuşadası’nı özgürlüğe kavuşturdu.                                                       

Not:

Doç. Dr. Şaduman Halıcı’nın “Milli Mücadele’de Kuşadası ve Söke” adlı yapıtından, Doç. Dr. Mevlüt Çelebi’nin “Kuşadası’nda İtalyan İşgali” adlı bildirisinden ve Nail Topal’ın “Ateşten Adam ya da Bozkurt” adlı kitabından yararlanılmıştır.

Aydınlık