Ünlü İngiliz dergi Çin'in karma ekonomik yapısına vurgu yaptı: Devlet kapitalizminin, kendisini dünya ekonomisinin öncüsü konumuna getirecek şirketler ve gelişmiş teknolojiler üretme çabalarına engel olacağını iddia etmek giderek zorlaşıyor

TUNÇ AKKOÇ / ORÇUN GÖKTÜRK

The Economist’in 15 Ağustos 2020 sayısının kapak dosyasındaki ikinci yazı “Çin’in Karma Kapitalizmi” ana başlığı altında “devletin ihtişamı için çiçek açmak” adlı ikinci başlıkla Çin ekonomisinin karma yapısına vurgu yapıyor. Yazı ana başlığının altında “Xi Jinping, Çin ekonomisini yeniden yapılandırmak için piyasa mekanizmasını Komünist Parti kontrolüyle harmanlıyor” cümlesi var. Yazının ekseriyeti de bu tema üzerine kurulmuş.

The Economist’in araştırmasına göre 3 bin 900 şirket içerisinden yaklaşık 400’ü, bu seneki yıllık raporlarında Xi Jinping ve Çin Komünist Partisi’ne (ÇKP) bağlılıklarını bildiren açık ifadeler kullandılar. Hem devlet hem de özel sektör şirketlerinin raporlarında “Xi Jinping’in Yeni Çağ’da Çin’e Özgü Sosyalizm Düşüncesi” tarzı partiye ve lidere bağlılık gösteren ifade ve referans kullanım oranının 2017’den bugüne 20 kat arttığını vurgulaya yazı, bu eğilimin “Çin’in yeni gerçekliğini yansıttığını” belirtiyor.

Yazı, Çin ekonomisinin oldukça eski bir büyüme modeline Xi eliyle reform uygulandığını ve bu yeni duruma Amerikalı bir düşünce kuruluşu olan Peterson Enstitüsü'nden Nicholas Lardy'nin yakın tarihli bir kitabının başlığı ile özetliyor: ”Devlet geri döndü.”

‘DEVLET KAPİTALİZMİNİN DAHA KASLI BİR FORMU’

Çin’de özel sektör pahasına devleti şişirmediğini vurgulandıktan sonra şöyle devam ediliyor: “Bay Xi devlet kapitalizminin daha kaslı bir formunun yaratılacağına umduğu şeye başkanlık ediyor. Buradaki fikir, devlet şirketlerinin daha fazla pazar disiplini ve özel işletmelerin ise daha fazla parti disiplini elde etmeleri, Çin'in büyük kolektif misyonuna daha iyi ulaşmalarıdır.”

Xi Jinping, 2013’te ekonomi stratejisini “pazarın kaynakların tahsisinde belirleyici bir rol” oynayacağını ve bununla beraber “kamu sektörünün lider rolünü pekiştireceğiz” sözleriyle açıklamıştı. 2015 yılında Çin piyasalarındaki yerli hisselerin ‘çöküşüne’ karşı geliştirilen stratejinin “hükümetin odak noktası bankaları yeniden sermayelendirme, sermaye girişçıkışındaki kontrolleri artırma, finansal sistemin aşırılıklarını evcilleştirme” olarak belirleyen bir ekonomik politik temelde olduğunu vurgulayan yazar, ÇKP ve Xi’nin bu “finansal risklere karşı savaşı” kazandığını düşündüklerini ve bu temelde gelişen Xi düşüncesinin daha cesur bir şekilde geri geldiğini söylüyor:  

“Amerika ile giderek artan gergin ilişkiler, partiyi Çin'in kendi başına ilerleyebilmesi gerektiğine ikna etti. Aynı zamanda, Çin'in koronavirüs salgınını durdurmadaki ve ekonomideki başarısı, Bay Xi'nin Çin'in ‘kurumsal avantajları’ olarak adlandırdığı güçlü bir tek partili devlet olarak Çin'in kritik hedeflerine ulaşmak için ekonomik ve sosyal kaynaklarını bir araya getirebileceği fikrine olan inancını güçlendirdi. Bay Xi'nin düşüncesi iki büyük bölüme ayrılabilir. Birincisi, Çin pazarı için daha net sınırlar oluşturmak, işletmeler için daha güçlü bir hukuk sistemi, günlük faaliyetle ve bir finansal sistemde fon tahsis etmek için kuralları daha uygulanabilir biçimde basitleştirmektir. İkincisi, hükümetin ekonominin ana kolları üzerindeki etkisini daha ustaca kullanmak, devlet firmalarını daha verimli hale getirmek ve onları yeni endüstriyel girişimlerde özel firmalarla bir araya getirmek.”

Xİ’NİN PİYASA VE HUKUK REFORMU

The Economist, Xi’nin “adaletin değil düzenin peşinde” yorumu yapıp Hong Kong meselesi üzerinden “insan hakları için ayağa kalkan herkesi acımasızca hedef aldı” demesi yazı içindeki diğer olgularla açık bir çelişki içerisinde. Elbette bir İngiliz dergisinin Hong Kong meselesine objektif bakmasını beklemiyoruz, ama yazar bunu derken şu verileri ortaya koyuyor: “Xi, 2012’de göreve geldiğinden beri hükümete açılan davalar iki kat, iflas başvuruları on kat arttı. Geçtiğimiz yıl Çin mahkemelerinde 480 binden fazla fikri mülkiyet davası kabul edildi. Yabancı davacılar, patent ihlali davalarının yüzde 89’unu kazandı.”

 The Economist’e göre gittikçe artan otokrat bir yönetimde yabancılar gelip dava açıyor ve yüzde 90’a yakın yabancılar lehine sonuçlanıyor, idari ya da merkezi yöneticilere Çinli vatandaşların açtığı davalar iki kat artıyor ama suçlanan Xi’nin hukuk sistemi oluyor. Çin’in efsanevi liderlerinden Deng Xiaoping’in torunuyla evlenen Anbang Sigorta’nın CEO’su Wu Xiaohui, geçtiğimiz yıllarda dolandırıcılık ve zimmete para geçirmekten 18 yıl hapis cezasına çarptırılmıştı. Çin’in devrimci hukukunu Batılı uzmanların ‘anlamak’ yerine dezenformasyon yapması yeni bir şey değil.

PİYASA REFORMLARININ SON ODAĞI FİNANSAL SİSTEM

The Economist, Çin’de firmaların iflas etme oranı ile ilgili birkaç veri ve tablo verdikten sonra Xi’in yargı sistemini yarı profesyonelleştirdiğini ve mahkemelere siyasi olmayan konularda daha fazla yetki verdiğini savunuyor. “Başkan Xi Jinping’in piyasa reformlarının son odağı finansal sistemdir. Bankacılık, aracılar ve yatırım firmaları üzerindeki hükümet kontrolünü yeniden güvence altına almak hedefleniyor. Uygulanan reformlar tam olarak ad hominem olarak adlandırılamaz. Gerçek bir yapısal değişiklik var.”

The Economist’in Çin’in finans sistemi ile ilgili öne çıkan değerlendirmelerini şöyle toparlayabiliriz:

Çin’in finansal sistemi ve sistemin dayandığı kaldıraç, her zamankinden daha güven verici bir şekilde normal görünüyor.

Gölge bankacılık sektörü küçülmeye başladı.

Bankalar, kredi hizmetini çoğunlukla devlete ait işletmelere sunuyor.

Şehirler (yerel yönetimler kastediliyor) büyük işletmeleri çekmek için birbiriyle yarışıyor.

Xi’nin yarattığı büyük motivasyonla beraber topyekûn ulus Made in China 2025 endüstriyel stratejisine odaklanmış durumda.

Devlet hem kamu hem de özel sektörden daha fazla yararlanmaya çalışıyor.

Çin’in sanayi politikası hiç bu kadar uyumlu, mantıklı olmadı. Hemen her şeyin sanayileşmesi dönemi yaşanıyor.

Yazı, Çin ekonomisinde süregelen olumsuzluklar ve başarısızlıklar ile ilgili de bir toparlama yapıyor:

Yıllardır yarı iletkenlere ve içten yanmalı otomobillere yapılan onlarca resmi vurgulara rağmen Çin her ikisinde de birinci lige yükselmede başarısız oldu.

Güneş enerjisi ve gemicilikte, aşırı kapasiteye bağlı büyümeye rağmen büyük kayıplar ve savurganlıklar yaşandı. 

Ucuz arazi ve sermaye, işgücü, mükemmel altyapı, ucuz işgücü ve değerinin altında döviz stratejisi ile yaratılan hızlı ilerleme zamanı geride kalıyor. Nüfus yaşlanıyor, borç yükü arttı ve sanayileşmenin çevreye yıkıcı etkileri önemli boyutta.

Çin’in yeniden zenginlik yaratacak yeni araçlara ihtiyacı var. Made in China 2025 ile tüm sektörleri hedeflemekten ziyade; kilit teknolojilere öncelik veriliyor. Kamu işletmeleri bu süreçte ihtiyaç olarak görülüyor.

ÖZEL SEKTÖRE YAKLAŞIMDA ESAS STRATEJİ: KARMA EKONOMİ

Yazı Xi’nin, KİT’leri kapsamlı bir şekilde elden geçirilmesini öngörmediğini belirtiyor:

“Devlet hem KİT’lerden kurtulmaya çalışıyor, hem de onları kullanarak özel sektörden kurtulmaya çalışıyor. Geçen sene kamu işletmelerine başarı ölçüsü olarak ‘net kar’ ölçüsü kondu. Potansiyel olarak, karma mülkiyetli şirketler çok önemli olabilir. Özel sektör, kamu işletmelerinin ortaklığını tercih etmeleri için teşvik ediliyorlar.

“Zhejiang Üniversitesi’nde ekonomist Zhang Xiaoqian’a göre, karma mülkiyetli şirketler haline geldikten sonra, özel şirket de kamu işletmesi de ARGE’ye ayrılan kaynağı arttırdı. Kamu işletmeleri yeni fikirlerden ve risk arzusundan yararlandılar. Özel şirketler ise, devlet ile daha iyi bağlantı kurma ve kaynak elde etme imkânlarından yararlandılar. Tüm bunlar, kararların ticari ilkelere göre verildiği anlamına gelmiyor. Parti’nin kontrolü artık daha güçlü. Özel sektör de önemli gelişmeler kaydetti. Xi’nin Başkan olmasından sonra, Çin’in önde gelen 10 büyük özel şirketi, pazar değerlerini 2 trilyon dolar arttırdılar. Xi’nin mahkemelerin yetkilerini arttırması ve finansal sistemi disipline etmesi, bu firmaların gelirlerini arttırmalarını ve patent haklarını ihlal edenlere karşı dava açabilmelerini sağladı ve finansman imkânlarını arttırdı.

“Ancak ilerleme olduğu yönünde bazı göstergeler de var. 2016 yılının Nisan ayında, hem kamu hem de özel sermaye ile kurulan bir yarı iletken üretim şirketi olan Yangtze Hafıza Birimleri Teknolojileri AŞ (YMTC), 128 katmanlı Samsung'un en iyi teknolojisi düzeyinde gelişmiş hafıza sistemleri yapabileceğini duyurdu. Bir araştırma firması olan Gavekal Dragonomics'te çalışan Dan Wang, YMTC’nin hafıza birimlerinin muhtemelen Samsung'unki kadar iyi olmadığını, ancak Çin’in hem çip tasarımı hem de üretimindeki başarısındaki ilerlemesini gösterdiğini söyledi. YMTC’nin hikâyesindeki en kilit noktalardan birisi, şirketin merkezinin koronavirüs salgınının sıfır noktası olan Wuhan’da olması. Hükümet, şehrin geri kalanı tamamen kapalıyken bile fabrikayı açık tutup, hammadde teminatını sağlayarak, işçilerin her gün mesai yapabilmelerini sağladı. Bu olay, ‘yeni topyekün millet sisteminin’ pratiğe dökülmüş bir örneğiydi.”

Partinin sermaye kontrolü ile ilgili ise şu bilgiler veriliyor: “Devlete ait büyük bir sigorta firmasına sahip bir yönetici, parti merkez komitesinin artık tüm üst düzey personel atamalarını kontrol ettiğini ve net varlık değerinin yüzde 20'sinden daha fazla olan tüm yatırımlar hakkında görüş ifade ettiğini söylüyor.”

‘BÜTÜN PİYASA VE EKONOMİ ÇİN’İN İHTİŞAMI İÇİN’

Yazının sonuç bölümünde Çin ekonomisinde güçlü piyasa güçlerinin olduğu, Xi dönemiyle beraber geçmişte olduğundan daha etkin bir şekilde bu güçlerin kontrol edildiği belirtiliyor: “Sahibi kim olursa olsun tüm şirketler, Çin’in ihtişamı için var. Yeni modelin bayrak taşıyıcısı ise dünyanın en büyük elektrikli motor üreticisi olan BYD gibi şirketlerdir. Bu model bir anlamda Çin’in büyümesinin teşvik eden girişimci ruhu somutlaştırıyor. Bir kimyager olan Wang Chuanfu, 1990'ların ortalarında, telefon pillerini ve arabalar üretimi için düşük ücretli memurluk işini bıraktı ve BYD şirketinin kurucusu oldu Diğer yandan BYD ile parti ilişkisi çok sıkı. Bay Wang ÇKP üyesi. Bu gibi partili CEO’ların olduğu şirketlerin kararları, parti öncelikleri ile çok uyumlu. Örneğin ABD, Çin telekomünikasyon Huawei’e saldırdığında BYD akıllı telefon üretmeye başladı.”

The Economist, Çin’de devlet ile özel sektör arasındaki farkın giderek azaldığı vurguladıktan sonra Çin hakkındaki bu kısa brifingi şöyle bitiriyor: “Devlet ile özel sektörler arasındaki ayrım gittikçe belirsizleşiyor. Şirket çıkarları ve milli çıkarlar arasında ayrım yapmak giderek zorlaşıyor. Tüm verimsizlikleri, çelişkileri ve otoriterliğine, en önemlisi de giderek artan tutucu kişilik kültüne rağmen, Çin devlet kapitalizminin, kendisini dünya ekonomisinin öncüsü konumuna getirecek şirketler ve gelişmiş teknolojiler üretme çabalarına engel olacağını iddia etmek giderek zorlaşıyor.”

Aydınlık