Bir dönem ilçe başkanı olduğunuz partiden istifa ettiniz. Herkeste istifa gerekçenizi çok merak etti. Hasan Şeker neden istifa etti?
İstifa kararım birçok bileşene bağlı olarak gelişti. Öncelikle söylemek isterim ki; biz 31 Mart seçimleri itibariyle ilçede yönetici olup sürece dahil olduk. 31 Mart seçimlerinden sonra bir şekilde ilçe başkanlığına getirildik. O süreçten sonra hem belediye başkan adayının belirlenmesi süreci hem belediye meclis üyelerinin belirlenmesi süreci önemliydi. O süreç zaman darlığından dolayı kaos ortamına dönüştü. Çünkü belediye meclis üyelikleri daha önce farklı bir şekilde yapılırken, bu kez farklı bir manzarayla karşılaştık.
Ne tür bir farklılıktı bu?
Bakın ben 14, 15 yaşından beri siyasetin içindeyim. Bu partinin bayrağını o yaşlarda asmaya başladım. İlçenin kapısını bilen bir gençtik. O yüzden daha önceki yöneticilerin nerelerden geldiklerini ve parti kültürünü bilen birisiyim. O açıdan partinin geçen dönem aday belirlenmesi noktasında almış olduğu merkez yoklaması yöntemi kaos ortamını beraberinde getirdi. Belediye Meclis üyeleri, tekrar Meclis üyesi olmak için her şeyi yaptı. Birçok arkadaş rüşvet teklif etme noktasına geldi. O zamanın parasıyla '1 buçuk milyon lira vereyim, 500 bin lir vereyim ilçeye' diyen insanlar oldu. Dedik ki; “Bu paraları siz Meclis üyesiyken kazanmışsınız demek ki daha çok kazanmak için şimdi harcamak istiyorsunuz...” Bu çok çirkin bir şeydi. Dün bunları yapanlar bugün hala Meclis üyesi olarak görevine devam ediyor. Bu itiraz ettiğim noktalardan birisiydi. Ama bunları partinin üst yönetimine anlatamadık belki onların da parmağı vardı. Sonuçta böyle bir kirli bir ağ vardı.
Bu anlattığınız sizce Avcılar'a özgü bir durum mu yoksa diğer ilçelerde de benzer şeyler yaşandı mı?
Hayır. İstanbul'da birçok ilçede bu tarz girişimler olduğunu biliyorum. Bu girişimlere dahil olan bazı milletvekillerinin; “Seni Meclis üyesi yaparız ama senin de şöyle bir katkı sunman gerekir” dediklerini biliyorum. Bunlar parti adına çok çirkin şeyler. Bu hadiseler geleceğe dair CHP ile ilgili olan umutlarımızı kırmıştı. Bir parti böyle yönetilmemeliydi, milletvekilleri bu işlere bu kadar dahil edilmemeliydi. Ben de tam da bu yüzden istifa kararı aldım.
“Ben ayak oyunu bilmem”
Siyaseten tecrübeli olduğunuzu söylemiştiniz. Geçmişte böyle şeyler yaşanmıyor muydu?
Ben şimdi siyasette tecrübeliyim ama siyasette ayak oyunu bilmem, hile, hurda bilmem. Bunları bilmek tecrübe ise ben tecrübeli değilim. Ama siyasetin hangi zeminde yapılması gerektiğiyle ilgili bir anlayışımız var. Siyaset kamu adına yapılmalıdır. Fakat yaygın bir kesim siyaseti zenginleşme aracı olarak görüyor. Siyaseti çoğu insan kişisel rant ve çıkar için yapmaya başladı. Gençlerde de bu anlayış var. “Ben siyasete niye gireyim maaş mı verecekler” diyorlar. Bu siyaset adına, ülke geleceği adına bir handikap. Geçmişte bunlar yaşanıyor muydu kısmına gelirsek. Yaşanıyordu. Bunları tabii ki biliyorduk. Deniz Baykal döneminde başlayan bir hastalıktı bu ve biz buna hep itiraz ediyorduk. Belediye Meclis üyelikleri, belediye başkan adaylarının birkaç kişinin ağzından çıkacak cümlelerle belirlenmemesi gerektiğini söylüyorduk. Demokrasi daha çok olmalı diyorduk ama bunu partililer de benimsemeli. Belediye Meclis üyesini üyeler seçmeli, belediye başkanlarını üyeler seçmeli. Daha geniş tabanlı bir parti içi demokrasi olmalı. Ama 5 kişilik bir komisyon tarafından belirleniyor. Bu süreç hala devam ediyor. Bunun böyle olmaması lazımdı.
Ağabeyi CHP Milletvekili Ali Şeker imiş!
Ağabeyiniz CHP İstanbul Milletvekili Ali Şeker. O istifa kararınızı nasıl değerlendirdi veya öncesinde kendisiyle görüşmüş müydünüz?
Kendisiyle görüştüm tabii ama olup bitenleri anlatmadım. O da öğrenince üzüldü tabii. Ama bu benim şahsi kararımdı ve kararımın sonuna kadar arkasındayım.
Avcılar şimdilerde eski Belediye Başkanı Handan Toprak ve yardımcısı Burçin Baykal ile beraberindekilerin tutuklanmasıyla çalkalanıyor. O döneme dair neler söylemek istersiniz?
Biz son dönemde Avcılar'da yaşanan bu olumsuzluklardan rahatsısız. Bu beni çok üzen bir konu. Zamanında biz bununla ilgili itirazlarımızı yaptık. O zamanın belediye başkanı olan Handan Toprak'a bizzat birebir görüştüğümde söyledim. Bugün cezaevinde olan Burçin Baykal'a 20 küsür tane müdürlüğün neden bağlandığını, bu arkadaşın tecrübesinin ne olduğunu sormuştum. O da bana; 'Ben Türkiye'nin en genç belediye başkan yardımcısını göreve getirdim ve ona güveniyorum.' demişti. Ben ise bunun doğru olmadığını bunun Avcılar'a ağır bedeller ödeteceğini söylemiştim. Çünkü liyakati yoktu. Zaman beni bu konuda haklı çıkardı. 1 kişiye bu kadar çok sorumluluk verip hem o insana hem de Avcılar'a kötülük etmiş oldunuz. Bundan sonrası yargının işi. Ne desek değeri yok. Ama bunla ilgili itirazlarımı birebir de örgüt toplantılarında da yapmıştım.
Kaftancıoğlu'na para teklif ettiler... Sizce neden bunlar yaşandı?
Çünkü partinin adaylaşma süreci doğru değil. İşte bu yüzden parti adaylaşma sürecini gözden geçirmeli. 35 kişinin dudaklarının arasına bu süreç bırakılmamalı. Ön seçim yapılmalı. Parti üyelerine danışılmalı. Kendi belediye başkan adayını, Meclis üyesini, parti üyeleri seçebilmeli. Ama sadece CHP değil hiçbir parti bunu tercih etmiyor. Kim yukarıda güçlüyse kendisini bir şekilde adaylaştırıyor. Bu doğru bir sistem değil. Çünkü şehri yönetmek çok kolay bir şey değil. Liyakat sahibi, vizyoner kişilerin bu işin içinde olması gerekiyor. Rüşvetle belediye Meclis üyesi olmak isteyenler var. Bir ara İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu; “Avcılar'da ne kadar zengin insan varmış” demişti. Şimdi bir İl Başkanı bu lafı ediyorsa demek ki ona da gidip “Size şu kadar bağış yapalım, bu kadar para verelim” demişler. Bu siyasetin maalesef çirkin tarafı.