FETÖ'nün ABD'deki en önemli yapılarından Washington merkezli Rumi Forum'un 15 Temmuz darbe girişimi sırasındaki Program Direktörü olan Raşit Telbisoğlu'nun, Fener Patrikhanesi'ne bağlı Amerikan Başpsikoposluğunun etkili isimlerinden biri olan ve Patrik Bartholomeos’un en güvenilir temsilcilerinden Papaz Alexander Karloutsos'la yazışmalarını açıklıyoruz.
Aydınlık'ın, Fener Patrikhanesi Amerikan Başpsikoposluğu içindeki kaynaklardan elde ettiği yazmışmaya göre Telbisoğlu, 15 Temmuz darbe girişiminin ertesi günü 16 Temmuz'da Karloutsos'a darbe girişimi hakkında “bilgi” veriyor. Darbe girişimine karşı FETÖ'ye yönelen suçlamaları aklamaya çalışan “bilgi notu”, Karloutsos tarafından diğer önde gelen din adamlarına yönlendiriliyor. Bilgi notunda darbenin bastığıldığı, ancak bu girişimin arkasında “Gülen hareketinin” olmadığını iddia ediliyor ve Erdoğan'ın, Gülen'i “günah keçisi” ilan ederek darbe girişimi bahanesiyle “cadı avı” başlattığı ileri sürülüyor.
İşte o “bilgi notu”:
İletilmiş EPosta
İletilme Anı: 17 Temmuz 2016 Saat 11:24:49 (ABD Doğu Yakası Saati ile)
İleten: Ekümenik Ortodoks Rum Patrikhanesi ABD Başpiskoposu Papazı Alexander Karloutsos
İletilenler: Dr Anthony J. Limberakis, Sn. Theodore B. Bonozelis, Bay Michael G. Psaros, John Metaxas Beyefendi, Mike Manatos, Andrew E. Manatos, çok saygıdeğer Fr. Nathanel Symeonides, Dr. Elizabeth Prodromou, Xanthi Karloutsos, Michael A. Karloutsos, Fransız Metropolünden Emmanuel hazretleri, Andrew Venipoulos, Papaz John Chrysavgis, Theo Nicolakis, George&Marissa Costidis çifti, Stavros Papagermanos, Strato Dolcyniadis, John A. Catsimatidis
Orijinal Gönderen: Raşit Telbisoglu
Orijinal Alıcı: Papaz Alexander Karloutsos
Konu: Türkiye’deki son olaylar hakkında bilgilendirme
Orijinalin Gönderilme Anı: 17 Temmuz 2016 Saat 09:55:54 (ABD Doğu Yakası Saati ile)
Değerli dostlar ve meslektaşlar,
Size Türkiye’deki son olaylar hakkında bir bilgilendirme yapmak istedik. Aşağıda bildiğimiz gerçekleri size listeledik. Cevabını merak ettiğiniz bir sorunuz varsa eposta atmaktan çekinmeyiniz. Raşit Telbisoğlu
Gülen’in darbe iddialarına yanıtlarının metne dökülmüş hali:
Neler Yaşandı?
Cuma gecesi, bir grup orta rütbeli Türk askeri bir darbe girişiminde bulundu.
Hedefleri Ankara ve İstanbul’du ve İstanbul’daki köprüleri, havaalanlarını, Türk Meclisini ve bazı polis merkezlerini ele geçirmekti. Darbe girişimleri çok plansızdı ve düzgün işleyemedi. Girişim, polis tarafından ve halkın yoğun desteğiyle püskürtüldü. Darbeciler de dahil olmak üzere 161 insan öldü, 1500 kişi yaralandı ve 3000 asker tutuklandı. Hükumet darbe için Gülen hareketini suçladı. Bazı bakanlar ayrıyeten ABD’yi de bu darbenin arkasında olmakla suçladı
Bu darbenin arkasında kim var?
Bunu gerçekten biz de bilmiyoruz. Bir şey söylemek için erken.
Bildiğimiz tek şey, Erdoğan’ın bu darbeyi devlette ve toplumda bu olayı darbeye karışmamış insanları da ayıklamak için bir bahane olarak çoktan kullanmaya başladığıdır.
Erdoğan bu olayı devletin her kademesindeki Gülen hareketiyle bağlantılı kişileri ve genel olarak bu hareketin daha da karalanması amacıyla bahane olarak kullanmaktadır.
Örneğin her ne kadar darbeye karıştığı bildirilen toplam 47 subay bilinse de, şu ana kadar onlarca general de olmak üzere neredeyse toplam 3000 subay tutuklanmıştır. Bundan da öte, Hakim ve Savcılar Yüksek Kurulu kendilerinden onlarca üye de olmak üzere toplam 2745 hakim ve savcıyı tasfiye etmiştir. Onlarca Temyiz mahkemesi hakimleri Ankara Başsavcısı tarafından çıkarılan emirle çoktan tutuklanmıştır.
Hükumet 2745 hakimin suçunu bir gecede ordunun ufak bir kısmı tarafından düzenlemiş darbeden sonra nasıl belirleyebilmiştir? Açıktır ki, bu şahıslar zaten hükumetin tasfiye etmek istediği insanlardır, ve bu fırsatı değerlendirmeye çalışmaktadırlar.
Gülen darbeyi kınadı mı?
Kesinlikle ve katiyetle
Henüz darbe girişiminin ilk saatlerinde, Gülen adına açıklamalarda bulunan Ortak Değerler İttifakı (Alliance for Shared Values), darbe girişimini kınamıştır. Bunu daha sonra Gülen’in bizzat yaptığı bir kınama ve daha sonra Gülen’den etkilenerek kurulmuş çeşitli organizasyonlar da darbeyi kayıtsız ve şartsız bir şekilde kınamışlardır.
Gülen’in kınama mesajı Financial Times (FT) da dahil olmak üzere dünya basınında yer aldı.
Peki Erdoğan neden darbeyi Gülen’in üzerine yıktı?
Gülen ve Hizmet hareketi Erdoğan’ın “her zamanki günah keçisidir”. Ne zaman uygun görmediği bir durum gerçekleşse, bunun suçunu Gülen’in üzerine atar.
75 ABD Senatörünün yolsuzluk soruşturmaları üzerine gönderdiği kınama mektubundan tutun, çok daha saçma sebeplere kadar bu böyleydi. Gülen, devlet kadrolarındaki ve toplumdaki tamamıyla sadakatini sunmayan herkesi ayıklamak için bulduğu bir bahaneye dönüşüyor.
Bunu Gülen’in üzerine yıkmak çok daha kolay, çünkü artık bu bahaneyi toplum da kabul etmeye başladı.
Ayrıca, Gülen’in her kurumda yapılandığını iddia etmek ve bu askeri kalkışmadan Gülen’i sorumlu tutmak, Erdoğan’ın başka kurumlara da bağlantılı olduklarını iddia ederek müdahale etmesine de izin vermektedir.
Yani Türk milleti askerlerin karşısında durarak Erdoğan’ı mı savundu? Bu adamdan nefret ettiklerini sanıyordum?
Erdoğan’ın Türk seçmeninden gördüğü destek bu darbeden önce de yüzde 4050 arasında seyir ediyordu. Yani zaten çoğunluk desteği vardı. Erdoğan’ı ve hükümeti kıyasıya eleştirenler bile bu darbeyi kınadı ve hükumete destek verdi. Darbe uzmanlarına göre çok önemli bir nokta ise, darbecilerin kalkıştıkları bu darbeyi başarılı olacakmış gibi gösterememesi olmuştur.
Türk milletinde askeri sıkıyönetime bir destek bulunmamaktadır.
İnsanlar daha öncelerde neden Erdoğan’a karşı çıkmışlardı? İnsanları bu kadar memnuniyetsiz edecek ne yaptı?
Erdoğan birinci ve ikinci döneminde çok yenilikçi bir hükumet ile geldi.
Ancak 2010’dan sonra, giderek daha popülist İslamcı politikalar güderek gitgide otoriterleşmeye başladı. Erdoğan’ın ,Yahudi lobisinin üstü kapalı hali olarak kullandığı “faiz lobisinin” darbesi olarak tanımladığı 2013 yazındaki Gezi Parkı eylemleri, bu otoriterliğe karşı bir tepkiydi. Bu otoriterleşme, Erdoğan’ın iç ekibini ortaya çıkartan ve 2013 Aralık ve sonrasında devam eden bir dizi yolsuzluk soruşturmasıyla daha da momentum kazanmıştı. Somut delillerin ve hukuki soruşturmaların üstünün kapatılması için Erdoğan geri mücadele vererek, hukukun basının ve sivil toplumun kontrolünü kazandı ve kendi kadrolarını yerleştirdi ve her türlü muhalefeti bertaraf etti. Bunun sonucundaki otoriter rejimden de birçok insan rahatsız oldu.
Peki ya şimdi ne olacak?
Erdoğan çoktan kazandı. Bu zamandan sonra muhalefet gruplarına karşı başlatacağı cadı avına karşı verilecek herhangi bir anlamlı muhaliflik mümkün değil. Şu zamana kadar Genelkurmay Erdoğan’ın orduyu baştan tasarlama çabalarına karşı direniyordu. Artık Genelkurmay da pes etmiş durumda. Türk devlet kurumlarında ve sivil toplumda tam sadakat sağladığına göre, Erdoğan’ın bir sonraki adımı yurtdışındaki Türklere yönelik olacaktır. Yurtdışındaki Hizmet hareketine yönelik zaten koordineli saldırılar alıyorduk, ve bu daha bir süre daha devam edecek gibi gözüküyor. Erdoğan son 6 yıldır Türkçe konuşan ve gittikçe genişleyen Müslüman toplulukları seferberlik haline getirmek için resmi ve gayrı resmi yapılar kurmaya başladı.