ORÇUN GÖKTÜRK

Amerika Birleşik Devletleri (ABD), Biden hükümeti ile hegemonyasının gerileyişini durdurmaya çalışıyor. Göreve geldikten sonra “Demokrasiler ittifakını yeniden tesis edeceğiz” açıklaması yapan Biden, özellikle Avrupa ve Doğu Asya’da eski müttefiklik ilişkilerini yükselen Asya ülkelerine karşı yeniden tesis etmeye çalışıyor.

ABD merkezli Atlantik cephesinin “demokrasi, insan hakları, hukukun üstünlüğü” söylemleri ile sözde baskıcı ve otoriter rejimlere başlattığı “mücadele” oldukça tartışmalı. Vietnam, Afganistan, Irak işgalleri, Yugoslavya’nın parçalanması ve Suriye’de ABD destekli bölücü iç savaş başta olmak üzere ABD’nin tüm dünyada öldürdüğü milyonlarca sivil, katlettiği yüz binlerce çocuk, tecavüz ettiği on binlerce kadın, dünya halklarına “Amerikan demokrasisi”nin ne olduğunu açık bir şekilde anlatıyor.

EVSİZLER, YOKSULLAR, REKOR SAYIDA MAHKÛMLAR…

ABD’nin sadece dış politikada ülkeleri işgal edip halklara zulmü nedeniyle değil, aynı zamanda ülke içinde de halkına karşı izlediği politikalar eleştiriliyor. Ülkede Kovid19 pandemisi nedeniyle 800 bine yakın insan hayatını kaybetti. Ölümlerinin çoğunun halkın en yoksul kesimlerinden olması dikkat çekici.

ABD’de resmi rakamlara göre evsiz sayısı 600 bin. Fakat uzmanlar bu sayının gerçeği yansıtmadığını, 2,5 milyondan fazla evsiz olduğunu belirtiyor. Evsiz insanların çoğunun yaşlı ve engelli insanlar olması ise bir başka dikkat çekici nokta.

Ülkede her 100 bin kişiden yaklaşık 800’i hapishanede. ABD bu alanda da “dünya rekor”unu elinde bulundurarak hem dünyada en fazla mahkûma sahip hem de dünyanın en yüksek kişi başına düşen tutuklu sayısına sahip.

AMERİKAN DEĞERLERİ?

Ülkede halkın seçim sistemine olan güvenin de gittikçe azalması “ABD tipi demokrasi” tartışmalarını yeniden gündeme getiriyor. Ünlü anket şirketi Gallup’un 8 Ekim 2020’de yaptığı bir araştırmada Amerikan halkının sadece yüzde 19’u ülkedeki başkanlık sisteminin doğruluğu konusunda “çok emin” cevabını verebildi.

Artan siyasi kutuplaşma, ekonomik eşitsizlik, siyahîlere ve Asyalılara karşı artan ırkçılık, adalet sistemine düşen güven, “Amerikan değerleri”nin krizde olduğunu gösteriyor. 2020 yılında FBI’ın yayınladığı bir raporda ülkede son yılda işlenen nefret suçlarının yüzde 60’a yakınının etnik kökenden kaynaklandığı ortaya çıktı. Yine raporlara göre Afrika kökenliler ABD’nin toplam nüfusunun yüzde 13’ünü oluştururken polis cinayetlerinin yüzde 30’a yakınını Afrika kökenlilerin olması devlet memurları içinde de artan “siyahi nefret” ve ırkçılığı gösteriyor. Benzer bir durum işsizlik oranlarında da göze çarpıyor. Beyaz olmayan insanların ABD’de büyük bir işsizlik tehdidiyle karşı karşıya olduğu belirtiliyor.

Siyasi krizle ilgili ise bunun en büyük göstergelerinden biri seçim sonrası 6 Ocak’ta Kongre binasının işgaliyle sonuçlanan büyük ayaklanma. 6 Ocak ayaklanmasıyla ilgili en ilginç yorumlardan birini Lübnanlı diplomat Muhammed Safa yapmıştı ve “Eğer ABD, ABD’nin Amerika Birleşik Devletleri’nde ne yaptığını görseydi, ABD’yi özgürleştirmek için istila ederdi.”

‘ABD, DEMOKRASİ NEFERİ DEĞİL’

Birçok kişiye göre zirvenin hedefinde Çin, Rusya ve Türkiye gibi yükselen devletler ve yeni uluslararası düzenin kurucuları yer alıyor. Amerikan The Atlantic Dergisi de Kasım sayısında bu devletlerin liderlerini kapaktan hedef alarak “Kötü Adamlar Kazanıyor” başlığıyla çıkmıştı.

Zirve’ye, Rusya ve Çin’den de tepkiler gelmeye devam ediyor. Çin tarafı, Zirve’yi “sözde demokrasi zirvesi” olarak yorumlarken, Rus Dışişleri Bakanlığı ise yaptığı açıklamada “ABD demokrasi neferi değil” dedi ve şöyle devam etti:

“Bu tuhaf etkinliğin arkasındaki organizatörler ve destekçiler, demokrasi ve insan hakları davasını ilerletmekte dünyaya liderlik ettiklerini öne sürüyorlar. Fakat ABD, İngiltere ve AB üyelerinin kendi ülkelerinin yanı sıra uluslararası alanda demokratik hak ve özgürlüklere saygı gösterme açısından sicili ve itibarı, en hafif tabiriyle, idealden uzak.”

Aydınlık