Türk'ten adam olmaz diyen, Batıya tapan günümüz mandacılarına...
İstanbul Kültür Sanat Platformu’nun Danışma Kurulu’na getirilen isimlerden Hasan Bülent Kahraman, 2012'de Sabah gazetesindeki yazısında "İstanbul'u muhafazakarlık kurtaracak" demişti. Kurula atanan dikkat çekici bir isim de Today's Zaman yazarı Rumeysa Kiger.
İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB), İstanbul Kültür Sanat Platformu’nun Danışma Kurulu’nu belirledi.
Bazı yazar, oyuncu, sanat eleştirmeni ve akademisyenlerden oluşan kurul üyeleri, 24 Ağustos 2020 tarihinde İBB Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu ile ilk kez bir araya gelecek.
Danışma Kurulu'nda şu isimler yer alıyor:
İBB Genel Sekreter Yardımcısı Dr. Şengül Altan Arslan
İBB Kültür Daire Başkanı Hülya Muratlı
Türkiye Yayıncılar Birliği Başkanı Kenan Kocatürk
Araştırmacı Rumeysa Kiger
İKSV Kültür Politikaları Çalışma Direktörü Özlem Ece
Yazar sunucu Yekta Kopan
Akademisyen ve TV programcısı Levent Erden
Oyuncu Mert Fırat
Sanat eleştirmeni ve akademisyen Hasan Bülent Kahraman
Müzisyen Harun Tekin
Tarihçiyazar Saffet Emre Tonguç
KAHRAMAN 2012'DEN 2020'YE NEREYE?
Danışmanlar arasında yer alana Hasan Bülent Kahraman, dönem dönem giydiği farklı siyasi şapkalarla dikkat çeken bir isim. Eskilerin hızlı sosyalistlerinden, açılım döneminin liberallerinden, Cumhurbaşkanı Erdoğan'la makamında görüşebilecek kadar "samimi" Kahraman şimdi İmamoğlu'nun danışman kadrosuna girdi.
NE YAZMIŞTI?
Hasan Bülent Kahraman, Sabah gazetesinde 2012'de kaleme aldığı "Muhafazakarlık kurtarıyor İstanbul'u" başlıklı yazısında AKP'nin İstanbul yönetimini yere göğe sığdıramamış ve "Zaman alacak olsa da İstanbul'u kurtarma faaliyeti başladı. Elbette bazı 'kiç' kazalar olacaktır, nahoş görüntüler çıkabilecektir ama her şeyin yerli yerinde kalacağı bir dönem doğuyor" ifadelerini kullanmıştı.
Şimdi İmamoğlu'nun danışmanı olan Kahraman'ın o yazısının bir bölümü şöyle:
"İstanbul'un silüetinin bugüne kadar kemirilmesinden sonra şimdi korunmak istenmesinin altında yatan asıl dinamik budur. Nitekim, daha önce 'muhafazakarlık kurtaracak İstanbul'u' demiştim bu köşede yazdığım yazılarda. İşte o muhafazakarlık kendisini göstermiştir, bendenizin kehaneti doğrulanmıştır; zaman alacak olsa da 'kurtarma faaliyetleri' başlamıştır Dileyenlere bir örnek olarak Beyoğlu Belediyesi'ni göstereyim. Onu da yazmıştım daha önce. Safiyane bir biçimde, 'içkiyi yasaklıyorlar' falan denirken, Beyoğlu Belediyesi, çok akıllıca, çok zarif bir çalımla, Beyoğlu'nu dolduran, 25 kuruşa bira içen lumpen kitleyi oradan sürüp çıkarıyor; bölgeyi mutenalaştırıyor. Artık kim diyemez, Beyoğlu'nun kurtuluşu asıl şimdi başladı diye? Elbette bazı 'kiç' kazalar olacaktır, nahoş görüntüler çıkabilecektir ama her şeyin yerli yerinde kalacağı bir dönem doğuyor. Bundan sonrası İstanbul..."
TODAY'S ZAMAN YAZARI DA KURULDA
Kurula atanan dikkat çekici bir isim de Today's Zaman yazarı Rumeysa Kiger.
Mert Fırat: Öcalan Kürt halkının lideridir, askerliğe karşıyım!
Oyuncu Mert Fırat, 2013 yılında verdiği bir röportajla yeniden gündemde.
Habertürk'ten Kübra Par'a konuşan Mert Fırat, o zamanki röportajında siyasi mesajlarıyla dikkat çekiyor.
5 yıl önce verdiği cevaplarla sosyal medyada tepki toplayan oyuncu Twitter'da çok konuşulanlar arasına girdi bile.
Fırat'ın tepki çeken cevapları ise şu şekilde:
Çocuğun olsa askere gönderir misin?
Hayır. Askerlik yapmaması için elimden geleni yaparım.
Zorunlu askerliğe karşı mısın?
Evet, karşıyım. Hatta gönüllü ve profesyonel askerliğe de karşıyım. Askerlik ve askerliğin gereği olan her şeye karşıyım! Bu Genelkurmay'a tamamen karşı olduğum için değil ama kim militarist olmak ister ki?
Ordu olmadan devletin ayakta kalması mümkün mü?
Elbette mümkün. Ordusu olmayan bir sürü ülke var. İzlanda mesela!
İnançlı biri misin?
Muhafazakârlara saygı duyuyorum. Ben de çok küçük yaşlarda 5 vakit namaz kılardım.. Hepimiz o yollardan geçiyoruz...
Şimdi dindar bir adam mısın?
Hayır, değilim.
Gülen Cemaati konusunda ne düşünüyorsun?
Haklarında fazla bilgim yok.
Gizli bir gündemleri olduğunu düşünüyor musun?
Öyle bir şüphe içinde değilim. Tehlikeli de bulmuyorum. Ama çok güçlüler. Güçlü olmakla tehlikeli olmak arasında çok ince bir çizgi vardır.
İşte karşınızda Mert Fırat'ın "Foucault okuyan bir jön" olarak portresi!
Genelde Tribeca'da buluşmayı seçiyorsun. Buranın özelliği ne?
Rahat bir yer. Bahçesi var, sigara içebiliyorsun...
Yoksa ortak mısın buraya?
Bir ara düşünmedim değil! 15 yıldır restaurant açmak istiyorum. Benim için mutfak, film yapmak kadar önemli...
"KÜÇÜKKEN MEHMET ALİ BİRAND'A MEKTUP YAZMIŞTIM"
Yemek muhabbeti iyi ama ben seninle gündemi konuşmak istiyorum bugün... Ankara Dil Tarih Coğrafya Fakültesi mezunuymuşsun, oranın atmosferi seni nasıl etkiledi?
Ankara Ayrancı'daki ilk gençlik yıllarımda mahallede Kürt arkadaşlarım vardı. Mahalledeki diğer arkadaşlarım o çocukları küçümsüyor ve dövüyordu. Faşizmle ilk o zaman tanıştım. Ama bana ne olduysa Ayrancı Lisesi'nde oldu. Orada çok milliyetçi hocalarımız da vardı, Kürt veya devrimci hocalarımız da... Cudi adında bir edebiyat hocamız vardı mesela. Sırrı Hoca (Sırrı Süreyya) gibi aksanlı konuşurdu ama edebiyatı onunla sevdim.
O dönemde Evrensel, Özgür Gündem, SiyahBeyaz gibi dergiler almaya, 32. Gün ve Kırmızı Koltuk gibi programlar seyretmeye başladım. Rahmetli Mehmet Ali Birand'ın üzerimde çok büyük etkisi olmuştu. 30 Sıcak Gün ve Emret Komutanım adlı kitaplarını okumuştum. Hatta ona bir mektup yazmıştım!
Cevap yazmış mıydı?
Yok, yazmadı galiba. Bir tür okur mektubuydu zaten. Kenan Evren'e sinirlenip 'Bu böyle mi yoksa ben mi yanlış anlıyorum' gibi şeyler sormuştum.
Sonra lise son sınıfta Halkevleri'yle tanıştım. Ama ailem Halkevleri'ne gitmeme pek sıcak bakmadı.Onlar halâ 80 darbesinin etkisi altındaydılar. Apolitik oldukları için ve korktukları için karşı çıktılar ama ben dinledim. Halkevleri hayatımda hep bir yeri oldu.
Ailen muhafazakâr mı?
Evet, kısmen muhafazakârlar. Adalet Partisi'ni desteklerlerdi. Ananem Adalet Partisi'nin Ankara Kadın Kolları Başkanı'ydı. Merkez sağda duruyorlardı, yani ırkçı ya da faşist değillerdi. Ama zamanla zihniyetleri değişti biraz. Şimdi AK Parti'ye oy verdiklerini zannetmiyorum.
Milliyetçi duygularının kabardığı dönemler oldu mu hiç?
Hayır, hiç olmadı. Bir ülkenin bayrağı, marşı, askeri değil de, insanının halleri beni etkiliyor. Halkın fakirliği etkiliyor mesela.. Devleti devlet yapan halktır. Bir şehit babasının çıkıp "on çocuğum olsa onunu da askere gönderirim" demesini anlayamıyorum ama elbette şehit cenazelerine çok üzülüyorum.
"ÇOCUĞUM OLSA ASKERLİK YAPMAMASI İÇİN ELİMDEN GELENİ YAPARIM"
Çocuğun olsa askere gönderir misin?
Hayır. Askerlik yapmaması için elimden geleni yaparım.
Zorunlu askerliğe karşı mısın?
Evet, karşıyım. Hatta gönüllü ve profesyonel askerliğe de karşıyım. Askerlik ve askerliğin gereği olan her şeye karşıyım! Bu Genelkurmay'a tamamen karşı olduğum için değil ama kim militarist olmak ister ki?
Ordu olmadan devletin ayakta kalması mümkün mü?
Elbette mümkün. Ordusu olmayan bir sürü ülke var. İzlanda mesela!
"HALKEVLERİ ERMENİ VE RUMLARA DA AÇIKTI"
Halkevleri, Cumhuriyet devrimlerini halka benimsetmek misyonuyla kurulmuştu. Sen bu misyona nasıl bakıyorsun?
Nasıl şu anki iktidar kendi devrimlerini yaparken 'elinde bilgisayarı kalbinde imanı' olan muhafazakâr bir nesil yetiştirmek istiyorsa o zamanki iktidar da 'elinde kitabı kalbinde Cumhuriyet inkılapları' olan bir nesil yetiştirmek istiyordu. Halkevleri de bu amaçla kurulmuştu ama orada baskı zulüm ve ötekileştirme yoktu. Ermeniler ve Rumlar da Halkevleri'de etkinliklerini sürdürebiliyorlardı.
"ATATÜRK BİR NESLİN KAYIPLARININ NE OLACAĞINI GÖZ ÖNÜNDE TUTAMADI"
Atatürkçü müsün?
Atatürkçülükten anladığımız Kemalizmse hayır, Kemalist değilim. Herhangibir 'izm'e mensup değilim. Kemalist değilim ama Cumhuriyet'e ve onun getirdiği devrimlere inanıyorum. Fakat her liderin ve her devrimin mutlaka kendi içinde zaafları vardır.
Sence Atatürk'ün zaafı neydi?
Yapılanların nereye gideceğini, bir neslin kayıplarının ne olacağını göz önünde tutamama durumu var. Şimdi yaşananın aynısı aslında... Kimileri Atatürk için diktatör bile diyor. Yine aynı şeyler yaşanıyor aslında...
Şu anki hükümet Atatürk'ün yaptığı hataları mı yapıyor?
Sertleşiyor. İnsan bazen o kadar hırslanıyor ki, eleştirdiği şeyin kendisi oluyor. Şu an insanlar kıskaç altında. Sanattan, içkiye ve sigaraya hatta yapılan yorumlara kadar her şey baskı altına alınıyor. Kenan Evren yargılansın derken karşı çıktığımız şeylerin bugünden farkı ne merak ediyorum doğrusu...
"Türkiye ikinci 12 Eylül dönemini yaşıyor" mu demek istiyorsun?
Ağır ağır yaşıyor diyebiliriz. İktidar elde edilince, o iktidarın elde tutulabilmesi için çeşitli koruyucu kanunlar çıkarıyorsun. İstiklal Mahkemeleri gibi... Bugün de benzer süreçler yaşanıyor. O yüzden Sayın Başbakanımız erkler arasındaki ayrımın kaldırılmasını ve Başkanlık sisteminin getirilmesini istiyor. "Atatürk ne güzel yapmış, ben de herşeyi rahat rahat uygulayayım" diyor. Bu çok normal...
Normal ve doğru mu?
Kesinlikle doğru değil ama normal çünkü insan böyle bir varlık. Panaptikon üzerine, gözetlenen toplum üzerine okuduğumuz için, Marksizmi ve emperyalizmi bildiğimiz için normal... Kapitalizm tam da böyledir.
"MENDERES KENDİSİNİN DE BİLMEDİĞİ BİR AMERİKAN PLANININ KURBANI OLDU"
Bu düzeni değiştirmek mümkün mü?
Mustafa Kemal kendi devrimlerini hazırladı. İsmet İnönü o devrimleri devam ettirmek isterken tartışma yaratacak bir sürü uygulamaya imza attı. Arkasından Menderes geldi ve yanlış anlaşıldı.
Menderes nasıl yanlış anlaşıldı?
Menderes bence uygulanamayan bir planın kurbanı oldu. Kendisinin de bilmediği bir Amerikan planının kurbanı... Celal Bayar'ı kurtardılar ama Menderes'e yazık ettiler. Asker mantığı tam da budur. Bin masumun iyiliği için bir kişiyi kurban edelim derler. "Birini asmamız lazım. İnönü'yü asamayız, öyleyse Menderes'i asalım" demişler. Menderes için yapmak istediğim bir film var. Jose Saramago'nun 'Körlük' romanıyla paralel giden ve 1940'lardan Menderes'in idamına kadar geçen süreci anlatan bir film olacak. Gittikçe körleşen bir adamın hikayesi...
"KÜÇÜKKEN BEŞ VAKİT NAMAZ KILARDIM"
İnançlı biri misin?
Muhafazakârlara saygı duyuyorum. Ben de çok küçük yaşlarda 5 vakit namaz kılardım.. Hepimiz o yollardan geçiyoruz...
Şimdi dindar bir adam mısın?
Hayır, değilim.
Türkiye'de dindarlara haksızlık yapıldığını düşünüyor musun?
Evet kesinlikle yapılıyor. Ama AK Parti'yle diğer dindarların aynı kefeye konulması doğru değil.Parti sonuçta ekonomik ve politik bir organizasyon. AK Parti eşittir muhafazakarlar anlayışından rahatsız oluyorum. AK Parti'ye oy vermeyen dindarlar da var.
"BAŞÖRTÜLÜ KADINLARA NİNJA GÖZÜYLE BAKMADIM"
Dindar kesimin mağduriyetleri bu dönemde giderildi mi sence?
Çok önceden kazanmaları gereken hakların bazılarını kazandılar. İktidarlar korkaktır. Cumhuriyet döneminde de bazı korkular nedeniyle dindarları baskı altına almışlar. Ben başörtülü kadınların uğradıkları baskıya üniversite döneminde şahit oldum. Ailemde başı kapalı hiç birisi olmamasına rağmen onlara Ninja gözüyle bakmadım.
"İKTİDAR KORKUSU ALLAH KORKUSUNUN ÖNÜNE GEÇMEMELİ"
AK Partinin politikaları arasında desteklediklerin var mı?
Çok var. Mesela Kürt Meselesi konusunda yer yer çok doğru adımlar atıyorlar. Adamlar çalışıyor, bunu inkâr edemeyiz. Kendi içlerinde çok adaletli bir sistemleri var. Birbirlerini destekledikleri, sermayenin kendi içinde döndüğü bir sistemin içindeler ve bu sistemle çok iyi yönetiyorlar. Halkın nabzını çok iyi alıyorlar. Mükemmel PR ve organizasyon yönetimleri var. Fakat diğer yandan pasif işkence uygulanıyor. Bütün muhalifler içeri alınıyor, ve dışarıdakilere göz dağı veriliyor. Bunu iktidarı kaybetme korkusuyla yapıyorlar. Halbu ki iktidar korkusu Allah korkusunun önüne geçmemeli! AK Parti muhalif sesleri dinlese aslında çok daha fazla oy alabilir.
"KÜRT SORUNU İÇİN : MUTLAK BARIŞ VE HEMEN!"
Şu anda İmralı ile devlet arasında devam eden görüşme süreciyle ilgili ne düşünüyorsun?
Biz kendi arkadaşlarımız arasında da bu konuyu çok tartışıyoruz. Hâlâ 'bebek katili' noktasında olan, asla görüşülmez diyenler var...
Sence Öcalan'la görüşülmeli mi?
Evet, kesinlikle görüşülmeli. Koskoca bir halkın lider olarak kabul ettiği kişiyi muhatap almamak olmaz. "One minute" derler! Biz ister kabul edelim ister etmeyelim, Abdullah Öcalan Kürt halkının lideridir ve onu muhatap almamak Kürt halkını muhatap almamak olur.
Başlayan süreçten umutlu musun?
Beni ilgilendiren tek şey var: Mutlak barış ve hemen! Artık masum insanlar ölmesin. Asker de ölmesin gerilla da ölmesin. Bu sürecin kimseye faydası yok. Bunca kayıp verilmişken, tren bu sefer kaçmasın. Kaçarsa bu sefer iki taraf da hesap veremez. Bu süreç öyle sadece silahları bıraktık demekle çözülemez. Bunun ekonomik, sosyal ve politik süreçleri olacaktır. 30 yıldır büyüyen bir sorunun çözümü de en az 1015 yıl alacaktır. Niyetlerin ve isteklerin evrilmesi kolay olmayacaktır. Mutlak barış için yol almak istiyorsak çözüm süreci hemen başlamalıdır. Kürtlerin bütün demokratik hakları verilmelidir.
"ÜLKENİN BÖLÜNECEĞİNİ DÜŞÜNMÜYORUM"
Ülkenin bölüneceğine dair bir endişe taşıyor musun?
Hayır, ülkenin bölüneceğini düşünmüyorum çünkü ayrı bir toprak parçasını yönetmek Kürt halkının da işine gelmeyecektir. Emperyalist güçlerin ağzını sulandıracaktır tabi... Yeni bir ülke yeni bir pazar, yeni inşaatlar, yeni nükleer silahlar... Yani emperyalistkapitalist devletler yeni bir devletin kurulmasını isteyecektir ama bence Kürt halkı o noktada değil.
Benim için önemli olan barış. Türk askeri de şehit olmasın, gerilla da ölmesin. Ölümün dışında sorunlar da var. Orada sosyal ve kültürel bir hayat tesis edilemiyor. Bu oradaki hayatı silahtan daha kötü etkiliyor.
Hükümetin Kürt sorununun çözümü konusunda samimi olduğunu düşünüyor musun?
Seçimler yaklaşırken bu adımı atmaları beni endişelendiriyor tabi. (Gülüyor)
Bu süreç AK Partiye oy kaybettirmez mi?
Tam aksine bu sürecin AK partinin oylarını artıracağını düşünüyorum. Hepimiz biliyoruz ki, Kürt halkının yüzde yetmişi muhafazakârdır.
Bu arada Türkler'in desteğini kaybederse?
Hayır mümkün değil, onları kazanmış zaten. Ak Parti muhalif sesleri kısmasa yüzde seksen oy alabilecek tek parti.
Sen de oy verir misin?
Bilmiyorum, bakmak lazım. Sağ partilerin iktidar oldukları dönemlerde daha fazla reform yapılıyor. Bir çok kanun çıkarıyorlar. Ama bu kanunlar başka bir sistem değişikliğinin içinde geçiriliyor. Barış sürecinin içinde çıkarılacak yasalarla, şu anda neden içeride olduklarını bilmeyen insanlar da özgür olacaklar. Bir çocuğa enginar yedirmek istiyorsan onu muzlu mamaya karıştırırsın, farketmeden yemiş olur!
"12 EYLÜL YARGILAMALARI BENİ TATMİN ETMİYOR"
Darbelerle hesaplaşma sürecine gelirsek...
12 Eylül yargılamaları beni tatmin etmiyor. Bu sadece bir makyaj, ben içerisine bakıyorum. İmralı görüşmeleri de bir makyaj çünkü aslında ne üzerinde anlaştıklarını tam olarak bilmiyoruz, halka güvenmiyor ve gizliyorlar.
Türk halkı görüşülen her şeyi duymaya hazır mı?
Öcalan'a televizyon alınmasına hazırsa buna da hazırdır. Türkiyeli her şeye hazır. Ayrıca AK Parti nabız yoklamayı ve halkı alıştırmayı iyi biliyor. Çok planlı davranıyorlar. Mesela Tekke ve Zaviyeler Kanunu gerekli değildi deniyor. Aradan 35 ay geçtikten sonra konu tekrar gündeme getiriliyor. Tekkeler zaten var. Herkes bir cemaate bağlı zaten.
"BİR CEMAATTEN DAVET ALDIM"
Senin bağlı olduğun bir cemaat var mı?
Hayır yok ama bir cemaatten çok davet aldım.
Hangi cemaatten?
Söyleyemem.(Gülüyor)
"GÜLEN CEMAATİNİ TEHLİKELİ BULMUYORUM"
Gülen Cemaati konusunda ne düşünüyorsun?
Haklarında fazla bilgim yok.
Gizli bir gündemleri olduğunu düşünüyor musun?
Öyle bir şüphe içinde değilim. Tehlikeli de bulmuyorum. Ama çok güçlüler. Güçlü olmakla tehlikeli olmak arasında çok ince bir çizgi vardır.
"CHP'YE 'HASTA ADAM' YAKIŞTIRMASI DOĞRU DEĞİL"
CHP'nin durumunu nasıl buluyorsun?
CHP'ye 'hasta adam' yakıştırması yapılmasını doğru bulmuyorum. CHP'nin içinde çok değerli politikacılar ve düşün adamları var.
CHP içinde eski kanat ve yeni kanat oluştu. Sen hangisine daha yakın hissediyorsun?
Kemalist kanadın kafasının değişmesi gerektiğini düşünenlerdenim. Mustafa Kemal hepimiz için önemli ama Kemalizm başka bir şey. Bununla hesaplaşmak lazım. CHP'nin daha aktif bir muhalefet yürütmesi lazım. Biz şu anda AK Partinin zaaflarını halkın muhaleftiyle görebiliyoruz. CHP'nin bunun önüne geçmesi gerekiyor.
CHP kendi kitlesini değişim konusunda ikna edebilir mi?
Elbette edebilir. Her siyasetçi tarih önünde hesap verecektir. İşte o zaman ne olacağını hesaplaması lazım... CHP bana çekingen ve mesafeli gibi geliyor. Daha etkin bir politka yürütmesi gerekiyor. Hangi oyları kaybetmekten korktuğunu anlamıyorum. Kendi tabanının oy verebileceği başka bir parti yok zaten.
"Hrant'ı anarken yüz bin kişi yürüyor ama Agos'u yüz bin kişi satın almıyor" demişsin. Biraz riyakâr mıyız?
Dibine kadar riyakârız! Sözde çok demokratız ama öyle değiliz. İnanmak istediğimiz bir Türkiyeli profili var onun gibi görünmeye çalışıyoruz. Yıllar sonra çok üzecek bu bizi.
"Teklif edilen rol faşizmi övüyorsa o filmde oynamam" demişsin. Bu profesyonelliğe aykırı değil mi?
Filmin içindeki rol değil, filmin kendisi faşizme hizmet ediyorsa, insan hak ve özgürlüklerine saldırıyorsa o filmde oynamam.
"TAYYİP ERDOĞAN BU RÖPORTAJI OKUSA, SÖYLEDİKLERİMDEN RAHATSIZ OLMAZ!"
Politik görüşlerini bu kadar açıkça ifade etmenin kendi popülerliğine gölge düşürmesinden korkmuyor musun?
Korkmuyorum çünkü insanlar samimiyetten hoşlanıyorlar. Kimseyi rahatsız edecek bir şey söylemedim. İnsanlar muhalif görüşlerini söylemeye çekiniyorlar ama bence AK Partinin böyle bir kaygısı yok. Tayyip Erdoğan bu röportajı okusa söylediklerimden rahatsız olmaz!
"Hem antikapitalistsin hem banka reklamında oynuyorsun, bu ne yaman celiski" diyerek seni elestirenler var... Rolu kabul ederken hic tereddüte düşmedin mi?
Ben hiç bir zaman antikapitalist olduğumu söylemedim. Olmak isterdim ama değilim... Ortada bir para var ve onun nasıl yönetildiği çok önemli. Ben o parayı kullanarak film çekebiliyorum, tiyatro kurabiliyorum. O parayla yat almıyorum, bir plazadan daire almıyorum, 14 tane atım yok! Olmayacak da...
Basını yakından takip ediyor musun? Hangi köşe yazarlarını okuyorsun?
Murat Belge'yi seviyordum ama şu sıralar bir yerde yazmıyor. Ahmet Altan, Nuray Mert'i okuyorum. Uğur Dündar ve Emin Çölaşan'ı takip ediyorum. Birgün Gazetesi'nden Gülşen İşeri, Radikal'den Özgür Mumcu ve Bahar Çuhadar'ı okuyorum. Unuttuklarım da vardır...
EVET HAYIR!
Şimdi soracaklarıma sadece "evet" ya da "hayır" şeklinde cevaplamanı istiyorum.
Hayatta başörtülü bir kadına aşık olabilir misin?
EVET.
Zorunlu askerlik kaldırılmalı mı?
EVET.
Türkiye'de LGBT evlilikleri onaylanmalı mı?
EVET.
Generallerin tutuklanmasini doğru buluyor musun?
YORUMSUZ.
Atatürk'e karşı olmak yurda ihanet midir?
HAYIR.
Başka bir ülkenin vatandaşlığına geçmek ister misin?
HAYIR.
Esad diktatör mü?
EVET. HAYIR. KARAR VEREMEDİM!
Türkiye otoriterleşiyor mu?
HAYIR.
Başbakan'ın seviyor musun?
HAYIR.
Kılıçdaroğlu'nu seviyor musun?
HAYIR.